22 Mart 2012 Perşembe

S. Hawking Diyor ki !

(sayın okuyucu, aşağıda, 240 sayfa olarak yayınlanan  bir kitabın bir bölümünü bulacaksınız. Kitabın "pdf" halini ücretsiz veya basılı kitabı (20 TL) necdet.altinay@gmail.com adresinden isteyebilirsiniz, umarım bulduklarınız zamanınıza değer, sevgiler.)


Kitabı okumak için  tıklayınız.
  
 
Büyüklerimiz "bilim, ilme (ilim maluma) tabidir" der. Örneğin, matematik alanında ortaya çıkartabildiğimiz her yeni bilgi matematik ilmine tabidir, onun ilkelerine, kanıtlanmış yasalarına uygundur. Bilimdeki her gelişme insanlara umut verir, ufkunu açar. Kazanılan bilgiler herkese zevk verir, idrakini genişletir. Ancak, en umut bağladığımız bir kişi kendisinden hiç beklenmeyen bir sonuca ulaşırsa da insanın ruhunu karartır. Bay Hawking de bunu yaptı, en akıllımız bizi hayal kırıklığına uğrattı. Evrenin başlangıç noktasına gidip "burada ne zaman var ne de uzay, "hiçlik-nothing-no thing" diye adlandırdığı sonsuz küçüklükteki, boyutu sıfır kütlesi sonsuz, 'nokta' dan sonrası otomatik, kendiliğinden olmaktadır, doğa kanunları her oluşumu açıklamaktadır, bu noktadan önce ise 'Tanrı'nın yaratması için zaman bile yoktur', öyleyse, kısaca ve apaçık Tanrı yoktur' diyor. Üstelik hiçlik noktasından sonra önce "H" (tesadüfen Hu diye okunan!) ile sembolize edilen hidrojen atomu oluşmuştur, her elementin buradan türediği de ayrı bir "bilimsel" konudur.

(Cosmos adlı seri yayının birinde, aşağıdaki MP3 ün 11.dakikasında,
  aynen şöyle diyor: "The laws of nature themselves tell us not only can the Universe pop into existance like the proton and have required nothing in terms of energy... nothing have caused the Big Bang." Doğa Kanunları bize Evrenin, Proton gibi, yoktan var olacağını ve bu işin enerji gerektirmediğini söylüyormuş. Evren negatif ve pozitif enerji ile dolu, madde de enerjiden oluşuyor ama "oluşum" için enerjiye gerek yokmuş. Büyük Patlamaya da hiçbir şey sebep olmamış.)

Her şey için bir kanıt arayan biliminsanı "zaman yoksa Tanrı da yok" bilimsel(!) bulgusuna bu şekilde varamaz ve inananlara saygısızlık edemez. "Basitçe, 'simply', Tanrı yoktur" demek için hiç bir bilimsel kanıt yoktur.

Bu kanıtlanmış bilimsel bir sonuç değildir, bilim alanından uygunsuz bir şekilde 'inanç' alanına giriştir. Tasavvufun da ilim olduğuna değinilecektir. Kendi alanının dışına çıkışına en büyük bilim adamının birinci tip yanılgısı demek gerek. İlim ilimdir, birdir, tektir, pozitifi negatifi yoktur.

Bu denli bir yanılgı hayal kırıklığı yaratır doğal olarak, doğa kanunları gereği. İkinci tip yanılgı da şudur: "gerçekten dediği, düşündüğü şekilde, hayal ettiği gibi, varsaydığı üzere bir Tanrı yoktur. Bu tip bilim insanlarını iyi anladığını söyleyenlere soruyorsunuz ne yoktur? Cevap olarak "evrenin dışında onu yaratan yoktur". Çok doğru "böyle bir Tanrı yoktur", çünkü Tanrı "var olandır", gayrısı yoktur. Evrenin içinde, enerjinin formları arasında Tanrının varlığına ilişkin kanıt da yokmuş. Biliminsanlarına güvenmek de zor oluyor bazen, şu dediklerine bakınız.

Bilimsel bulguları Büyük Patlamadan başlatmak işin kolayına kaçmaktır. Yoktan bir şey nasıl çıkabilir? Enerji, kuantum fiziğinin temel ilkeleri arasında yer aldığı gibi, var iken nasıl yok olabilir? Patlama öncesinde insanın hayal bile edemeyeceği sıcaklık nereden gelir, bu sıcaklık nereye gider de soğur, ilk atom Hidrojen atomu nasıl oluyor da hepsi aynı özelliklere sahip olacak şekilde sonsuz sayıda olaşabiliyor? Elektronlara ilk hızı, sürekli aynı kalacak şekilde, veren nedir? Işığa bu hızı veren nedir, mum ışığı ile güneş ışığı nasıl aynı hızda olabilir? Püf sesi ile bomba sesi nasıl aynı hıza sahip olabilir? Işık ve ses nasıl durmaksızın, sürekli giderler, yol alırlar ve nereye giderler? Atom altı parçacıkların yasaları ile atom üstü kütlelerin yasaları nasıl oluyor da çok farklı olabiliyor? Kısaca, cevap bulamadıkları soru ve sorunlar varken "bilimsel" olmayan sonuçlara varmak bilim insanlarına yakışmaz. Kitap satmak ve para kazanmak için yapılıyorsa hepten yanlış, üstelik ahlaksızlıktır.

İlkel dedikleri insanlara, ilkel denilen devirde "hiç bir şey yok iken (zaman dahil) ben vardım, her şey benden çıkar, bende yol alır, sonunda yine bana döner" ayeti (103 Asr, 1,2) inmiş ise daha inandırıcıdır. Oysa, her hali ve tavrı tam bir mucize olan kişi O'nun varlığına en büyük kanıttır.

Kunatum fiziğinin temelinde Heisenberg Belirsizlik Prensibine göre "enerji veya kütle belirli bir ortamda ve zamanda var olabilir, yok olabilir". Aynı konuya ayet de yer vermiş "biz hiçbir şeyi hadis olsun, fena bulsun", "var olsun, yok olsun" diye oluşturmadık. "İsteseydik öyle de olabilirdi ama biz her şeyi bir amaca uygun olsun istedik" denilmektedir (16.2). Var olan, eğlence olsun diye var olmamıştır. "Bilinmeyi sevdim" evreni oluşturdum deniyorsa bunu böylece bilmemek için bir neden yoktur, aksine bir kanıt yoktur. Sonuçta "oku" diye başlayıp, "düşün", "ilim Çin'de de olsa git al", "tefekkür et", "anla, idrak et" diyen mesajlar inanmayı değil bilmeyi gerektiriyor. Sanki inanç değil bilmek önemli. Kendimizi bilmekten başlamak gerek!

Benden iyi bilirler, bir atomda elektron, çekirdeğin yer çekimi gibi bir çekim gücü olduğu için etrafında dolaşmaz. Elektron ayrıca düzgün bir yörüngede, çekirdeğe eşit uzaklıkta bir dairede dönmez, bazı yerinde yakın bazı bölgede uzaktır çekirdeğe. Ayrıca elektron bir yörüngesinin tamamını dolaşmaz, bir yerinde yok olur, farklı bir yükseklikten yeniden var olur, ortaya çıkar ve yeniden aynı hızda koşmaya başlar. Ortaya çıkan elektron bir an önce kaybolan mıdır yoksa yeni bir tanesi mi çıkmıştır? Proton artı yüklü, elektron da eksi yüklü ise neden birbirini çekmezler. Üstünde oturduğumuz, içinde yaşadığımız atom kümelerinin içinde kuantum yasaları geçerlidir. Yasalar atomun içinde öyle, dışında böyle deyip biliminsanıyım diye gurur duyulamaz. Neden sorusunu sormak önemli ise bunlar da sorulmalı, bu yasalar neden kunatum alanında farklı veya elektron kaybolup yeniden ortaya nasıl aynı hızda çıkabiliyor? Bilim ilmin bilinen kısmı ise bilinenler çok küçük bir kısım galiba. Biliminsanları, özellikle Tanrı'yı inkâr edenler, pek küçük adamlar sanırım, çocukları hoş görmek gerek!

Bugün ben bile biliyorum o haham, imam ve papazın dediği veya vikinglerin bildiği gibi bir tanrının olmadığını. Ama, "vücudum ile mevcut, ilmim ile alim, nefsim ile kaim, ayakta, hayatım ile hay, dirisiniz hala nasıl olur da 'ben' der ikilik peşinde koşarsınız, varlığımın karşısında ayrı ve gayrı bir varlık ileri sürersiniz" diyen Tanrı'ya karşı daha tutarlı olmak gerekmez mi? (2 Bakara, 255)

Halk, Hakk'ın mazharıdır, izhar olunduğu, zuhura geldiği yerdir. Halk aynel Hakk'tır, halka hizmet bu nedenle Hakk'a hizmettir. Halk zahir, görünür, Hak batın; Hak zahir ise halk batındır.

Saygın bilim insanları "böyle  böyle, şöyle şöyle tanınan Tanrı yoktur" dese haklı olacaklar, doğruyu söyleyecekler ve hem alim hem de arif olacaklar. Ama ilimden başlarını kaldırıp "kısaca ve açıkça Tanrı yoktur" deyince zalim oluyorlar. Çünkü birçok normal insanı da yanıltabilirler.

İnsan kendini gerçekleştirmeli, bilmeli önce kendini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder