Say Kanunu: Say ve İçtihat
Beyin hücreleri nöronlar ve Zihin Bilim alanındaki
son bulgular şaşırtıcıdır. “İnsan beyni büyük bir bilgi işlem merkezi gibi
çalışır. Her nöron diğer 15.000 kadar nöron ile elektriksel haberleşme yapar.
Nöronlar, elektrik üretir, kodlar, mesaj gönderir, mesaj alır, çözümler, anlar
ve ilgili diğer nörona tekrar kodlayıp gönderir. Yani her nöron günümüzün ‘röle
istasyonları’ gibi çalışır. Her insan, bir başka ilişkiler halinde olan, özel bilgi
işlem programları topluluğudur. Kişi Bilinci, Kozmik Külli Bilinç içinde yer
alan, onun bir parçası olarak çalışan, Cüzî bir bilinçtir. Beyin en iyi bilgi
işleyen organ değil, ‘Yaşamın’ kendisi ‘Üst Sistemdir’ ve bilgiyi daha iyi işler.
Özgür irade yoktur. Evrenin tüm kuvvetleri, birbirleriyle, matematiksel olarak
modellenebilir ve Bağlantısal Bütünsellik oluşturacak şekilde bağlıdır. Her
nöron ve her zerre birbiriyle sürekli etkileşim ve iletişim içindedir. Yaşam
Sistemi içinde DNA, RNA ve Proteinler her an birbirlerini değiştirecek şekilde
çalışır. Her şey, her an, bir diğer andan farklı bir ‘hal’ içindedir.” Prof.
Dr. Türker Kılıç.
“Ey insan sen, mevt ile rabbine gitmekte say ve içtihat edicisin. Sen,
bu çalışmanla Rabbinle buluşan olursun.” (84 İnşikak, 6) Yaşar N. Öztürk’ün
tercümesinden: “Ey insan, sen Rabbine varmak için çok didinecek, sonunda O'na
kavuşacaksın!” Bir nöronun, bilgi işleyerek evrendeki tüm kuvvetlerle Bağlantısal
Bütünselleşebilmesi, bir ve entegre olması, Evrenle bütünleşmesi gibi; ‘kul da
çalışarak, içtihat edebilir, Rabbi ile kavuşabilir’ deniyor.
“İnsanların malı, ilimleridir, kalp, ilim ile kuvvetlenir, ilim kalbin
malıdır.” (2 Bakara, 177) İlgili diğer
ayetlerle sentez edildiğinde, kalbin bireysel, küresel ve evrensel olmak üzere
üç aşaması olduğu söylenebilir. İnsan kalbi, tüm evereni kapsayabilir, hatta
müminin kalbine Allah sığabilir. Bu nedenle Hakkın, «Ben insanları, bana arif
olsunlar, beni bilsinler, diye halk ettim» dediğine inanılır. “Her şey kendi
ilmi ile bilinir, kul da, Allah da. Her kişinin ezeldeki istidadı, fıtratın
aslı ve esası itibariyle birdir. Ancak yaradılışından itibaren, her insan bir
diğerinden her şeyi ve özelliğiyle farklılaşır, tektir, birdir, farklı bir
bütündür. Her kişi için birlik, bütünlük
ve teklik geçerlidir. Çalışma ibadeti sonucunda belirli bir miktar kazanç
beklenmez, ne gelirse haktandır denir ve sonuç dua ile talep edilir. (4.32)
“Siz, nefsinizle ve nefsinizin sıfatları ve fiilleri ile baki kaldığınız
müddetçe iradeniz, mücerret bir temennidir. Temenni ise mümkün olmayan bir
şey'i talep etmektir.” (4 Nisa, 122) Ergenlik yaşına gelen kişinin benliği
oluşmuştur. Önce bu benlik nedeniyle kişi muhatap alınır, kutsal mesajlarla
hitap edilir. “Kişi öğrendikçe Allah’a yaklaşır, önce ‘Halil’, seven olur, aşk
ateşine atılır; sonra ‘Habib’, sevilen olur.” (4 Nisa, 125) “Çalışmayı terk
ederek kemali talep etmek haramdır.” (5 Maide, 3) “Bilenler, bilgileriyle
Allah’ı bilir, ancak çoğu bunu bilmez.” (6 Enam, 37) “Suretler, ilmin aynidir.
Göklerde ve yerde, bir zerre miktarı ilminden hariç olamaz” (6.59) “Siz,
Hakk’ın hıfz edicilerinden, ilim yüklenebilen kuvvetlerinden, oluştunuz. Siz,
bu güç ve kuvvetlerin cisimlenmiş halisiniz. Bedenlerinizden soyunmanız halinde
durum apaçık görünür. Cismani organlar, hal lisanı ile yapılanları hatırlar ve
açıklar. Hafıza semavi bir güçtür, yapılanları aşikâr eder.”(6 Enam, 61)
“Her şey Rabbin iradesiyle ve ilmindendir, ilmi her şeyi kapsar, yönetir.”
(6 Enam, 80) “Halinizin, halden hale döndürülmesine,
başka kalıba sokulmasına kadir olan Zattır. Ruh nuruyla kalp danesini yarıp,
kalp danesinden ilimleri ve bilgileri ve kalp nuruyla nefis çekirdeğini yarıp
nefis çekirdeğinden güzel ahlâkı çıkarıcıdır.” (6 Enam, 95) “Ruh semasından
ilim suyunu indirir, ilmî imanla iman edenler için büyük alâmetler vardır.”
(6.99) “İnsana rahmet olarak bir nimet versek ve sonra onu geri alsak isyan
eder, üzülür. Ferahlık versek iftihar eder sevinir. İnsandan, kazanması için
çalışması beklenir ama kazancının olup olmaması ve ne kadar olacağı Allah’ın
takdiridir. Çalışmasının karşılığını aldığını düşünerek Allah’ı unutması ve
mahcup olması gerekmez. Bollukta ve darlıkta, neşede ve kederde, her hal ve
koşulda, Hak’tan uzak olmamalı, onu unutmamalı. Unutan kişi unutulur, Hak da
onu unutur. Sıhhat, sağlık ve nimet verilirse, önce kalpten, onları haktan
bilmeli ve vereni bilip görerek onun rızası için kullanmalıdır.” (11.9)
İnsan çalışarak, gayret ederek, kendi kalbinin malı olan ilmini
öğrenmeli, sonra bilinenleri içtihat, sentez ederek, bağlantısal bütünselliğin
de ötesinde, ‘Bilinmeyi Seveni’, her an bir şende olanı bilmelidir. Rahmanî
rahimsi, deryanın bir damlası, olduğunu idrak edebilir.
Umarım biz de nasıl bir bütünün parçası olduğumuzu idrak edebiliriz.