25 Nisan 2022 Pazartesi

Kul, Hakkın Abidesidir

Kul, Hakkın Abidesidir

Atamızın dediği gibi ‘insan ve insanlığın gelişimi paraleldir’. Bir bebek, önce ebeveynlerinin hayalinde belirir, istenir ve ‘olsun’ denir. Doğa incelenerek, yoktan ve yokluktan birçok şey var edilir, bilinenlere uygun ve uyumlu, çok şey gerçekleşir. Her seferinde, önce altına yapıp üstüne oturan, bakıp göremeyen, eliyle tutamayan, yürüyemeyen, hareketsiz, sıfatsız ve kişiliksiz, kalpsiz ve boş beyinli bir ‘bebek varlık’ elde edilir. Sonra görülür ki bu varlık en sorumlu ve en yetkili olacaktır. Dünyaya ve evrene anlam katacak, mana verecek ve her şeyi önemli kılacak, kâmil bir insana yücelecektir.

İnsan, geriye bakarak, doğayı okuyarak, kendini bilir. Âdem ve Âlemin ikiz olduğunu idrak edip, kıyasla âlemi öğrenir. Dünya, yıldız ve galaksileri; kuantum âleminde zerreleri inceler. CERN’DE, tam bir boşluk ve yokluk yani vakum ortamında, hızlandırıp çarpıştırdığı atom altı parçacık deneylerinden, evrenin oluşumuna ilişkin sonuçlar çıkarır. Yokluktan, vakum ortamına, saniyenin 10-40ında, zerrelerin çıkıp var olup yok oldukları deneyimleşir. Büyük Patlama, var olan bir ‘şey’in patlaması değil uzay-zaman birleşik alanının patlamasıdır, bu boş ‘barınak’ta, kalp Kâbe’sinde, Beytullahta, ‘ol’ emriyle, hareket başlar. Enerji hareketi, belirli özellikler yani sıfatlar yüklenmiş zerrelere aittir. “Protonların içinde üçer adet bulunan kuarkların çarpıştırılmasından ortaya çıkan ‘w bozonu’ Hidrojen atomundan 90 kat daha ağırdır, ‘z bozonu’ ise daha da ağırdır. Bu w bozonun içinden geçen kütleli elektronlar kütlesiz nötrino olarak çıkarlar.” (1) Hareket sıcaklıktır, ‘ol’dan sonra oluşan zerreden, hız ve hareketini ayırmak mümkün değildir. Fiil ve sıfatlar, vücuttan, mevcudatla birlikte, akıbetleri dâhil, verilmiş olarak ortaya çıkar ve var olur. İkiz atom deneyleriyle, bilim kanıtlamıştır ki neyin, nasıl ve ne olacağı, evrenin ilk oluşumunda ‘belirlenmiş’ durumdadır. (2) Bilimin kanıtladığı gerçekler bizi ‘hakikate’ götürür!

Her şeye barınak olarak var olan uzay zaman, uzam, balonunun içinde ilk oluşan, yani yokluktan çıkıp var olan, kuvvet ve enerji yüklü ışığın, foton gibi alt parçalarıdır. Işığın hızı sabittir, öyle olması istenmiş! Bugün, ışıktan daha hızlı yayıldığı veya genişlediği bilinen tek şey uzamdır, barınaktır, evrendir. Işık, ‘elektrik’, ‘manyetik’ ve ‘elektromanyetik’ olmak üzere üç temel kuvvetten oluşur. Ayette, “Kuvvetlerin ‘izdiham’ etmesiyle tecessüm ettiniz, cisimleştiniz, bedenleştiniz” dendiği gibi; (3 Ali İmran, 96) kuvvetler, belirli alanlarda, Higgs Bozonu içinde, toplaşarak maddeyi oluşturur. Geriye sadece, yeşillikte, klorofilin, fotonu, ışık enerjisini, şekere çevirmesi kalır. Enerjiden ışığa, ışıktan maddeye ve klorofil ile de canlı bitkiye geçişi idrak eden insan için artık Âdem ve Âlemi anlamak çok kolay ve her şey apaçıktır. Bir canlı hücrenin oluşması için aynı anda üç fonksiyonun birden var olması gerekir. Dışından enerji alan’, içinde bu ‘enerjiyi amaçlarına uygun kullanan’ ve ‘çoğalmasını bir sisteme bağlayan’ canlı hücreden ötesi zamana bırakılabilir. Hücrelerimizin her biri tam teşekküllü bir fabrikadır. Bedenin ihtiyaçları karşılanırsa, aklı başında bir insan oluşur. Bu gerçekler ışığında, ‘ben’ diyen insan oluşması için o insana ihtiyaç yoktur! Kâmil insanın ‘inşası’ özeldir. Senin var olman için sana ihtiyaç yoksa var olmak için bir şeye muhtaç olmayan Yaratan vardır sadece, başkası, gayrisi yoktur. (Özgür İrade: 6 Enam, 61)

“Eşya ve görünen mevcutlar,  ezeldeki ilimlerinin açığa çıkmış halidir.  Eşyanın aslı ve esası, görünen maddenin hakikati, Hakk’ın yokluk aynasındaki görüntüsü, ilmi, gölgesidir. İlmin görünür haline ‘gölgenin uzatılması’ denir. Vücudun, ilminden ayrı ve gayrı bir ismi,  cismi ve resmi olamaz ama farklılığa yalnız akıl şahitlik eder.” (25 Furkan,45) “Sıfatının tecellisi, ortaya çıkışı, için ‘nefehat-i Rabbaniye rüzgârlarını’, ‘şişirici rüzgârları’ gönderir.” (25 Furkan, 48) Boş barınak olan evrenin içinde enerjiyi aniden şişiren rüzgâr esebilir. Bir bardağın tasarım, üretim ve malzeme bilim ve teknolojisinden ayrı bir ismi, cismi ve resmi olamaz, akıl da buna şahittir. ‘Şey’, infosunun, bilgisinin, deposudur. (3)

Bir anlamda, nefsi terbiye oruç, ilme tabi olup itaat namaz, bir şeyi yerinde, zamanında, dozunda yapmak hac, sorana bilgi vermek zekât, iyi doğru güzeli ikrar kelimeyi şahadettir. “Sonuç olarak, bu idrak, aşk ile soyunma ve kavuşma halidir.  Bu hal içinde iken abdın vücudu yoktur. Hak yakin geldiğinde, vücut biter. Vücut yoksa namaz kılınamaz. Buna,  güneşin tulû’u,  doğuşu,  birden bire zuhuru,  bir şeye aniden vakıf olup bilme,  hali denir. Güneşin doğuşu zamanı, abdın, kulun, vücuduna vahdet güneşinin istivasından zevali yani en tepe, doruk, noktasından sonrası zamanıdır. Vahdet güneşi kulun vücudunda en tepe noktasındayken namaz kılınamaz çünkü orada Hak yakindir, kul yoktur. Namaz için vücut gerekir. Cem makamından önce yani halk ile mahcup olarak, fark-ı evvel,  ilk fark,  benlik,  ikilik zamanında,  tevhidi idrak etmekten önce de; cemden sonra fark-ı sani,  ikinci fark halinde,  beka zamanında da; abdın vücudunun gölgesi var olunca, namaz vacip olur. İnsan, yalnız cem hali içindeyse Abd-i Hu’dur, abidesidir, delilidir. Namazların en evveli ve en lâtifi Hafi, gizlilik, makamındaki ‘soyunma ve kavuşma namazı’, “Öğle” namazıdır.  Namazların en makbulü, ‘salâtı vüsta’ olanı, ise ‘asır namazı’, ‘Ruh makamında Şuhut namazı’ olan “İkindi” namazıdır. Ruhen, her yerde ve her şeyde Hakk’ın görünmesi namazıdır.  Ruh ve hafi makamlarında şeytanın gireceği bir yer olmadığından öğle ve ikindi namazlarında okumalar gizlidir. Ruhun nuru,  ilmin idraki içinde,  kalp aydınlığında, gece ve gündüz meleklerinin buluşmasıyla namaz kılınır. (4) Bu namaz, kalp makamında kılınan huzur namazıdır. Kalbin hayatı, hakiki aşktır. Yakin olunca batından bir aşk ve şevk kopar. Namazda, kıyamet koparcasına kıyama durulur, aşk içinde, aşkta, âşık ile maşuk kavuşur. Kalp makamında, ruh, beden ve nefsin idrakine varılır. Nefis makamında, baş eğme ve teslim olma namazı, “Yatsı” namazıdır. Nefis, kalp ve sır gibi şeytanın vesvese etmesi mümkün olan makamlara alâmet kılınan yatsı, sabah ve akşam namazlarında, şeytanı engellemek için okumalar yüksek sesle yapılır. (17 İsra, 78; 15 Hicr, 99) (21 Enbiya, 30-33)

Umarım biz de namazı miraç olan mümin, ‘abide’,  olup Hakkın hakikatini idrak edebiliriz.

                                                                                              Necdet Altınay 24042022

(1)     https://www.economist.com/science-and-technology/2022/04/16/experiments-contradicting-the-standard-model-are-piling-up

(2)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2017/07/nazarla-olusum.html

(3)     The Economist, Stephen Hawking's answer, Aug 26th 2015, BY D.J.P.

(4)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2019/02/namaz-vakitleri.html

13 Nisan 2022 Çarşamba

Sefaya Yüceliş

 

Sefaya Yüceliş

Dün yaşananlar, bugünün; bugün yaşananlar da yarının sebepleridir. Her şey, belirli ve bilinen bir akıbete gider. İlahi nefes ile hayat verilenler, emanetlerini zekât olarak verip, meşakkati durdurup, kurtuluşa ererse, kendileri için en hayırlısı olur. Mevcudatın tümünde görülen her çeşit olgunluk, Hakkın cemal ve celal sıfatlarıdır. Hırsızlığın doruğu, polisliğin de doruğudur. Bedensel zevk ve lezzetlerden, kalbî duyguları yaşamaya yücelerek; dostluk, sevgi ve muhabbet, sefa ile safi olursa, ilmin ve muhabbetin kaynağına yaklaşılmış olur.

“Beden arzında, bireysel tedbir alma, bedensel iş ile işlemler ve hareket sayesinde yaşanabilecek ortam hazırlanmıştır.  Kalp seması ise sabır,  şükür,  tevekkül,  bağışlama ve muhabbet makamlarıyla birlikte bilgi, hikmet ve hakikatler ile donatılmıştır. Hakikat nuru vehim ve kuruntudan korunmuştur. Vücutta bir şey yoktur. Her şeyin hazinesi indimizde, katımızdadır. Önce sureti, şekli ve resmi, külli akılda külli veçhesiyle, her yönüyle, resim olunur, kaza âleminde resmi çizilir. Sonra, sebepleriyle birlikte, levha-i mahfuzdaki görüntüsüyle  külli nefis âleminde görüntülenir. Daha sonra ayrı ve farklı bir birim olarak, ölçülerine göre, istenen miktarda, vasıflarına uygun, levha-i kader ve dünya semasında görüntülenir. Kısaca, külliden cüziye, her şey tasarımına uygun gerçekleştirilir. Her şey belirli ölçüde, şekilde, yerde ve zamanda kendine özgü yaradılış ile indirilir. İlahi nefes rüzgârları, hikmet ve bilgi aşılayıcı, kalplere sefalar verici ve tecellilerin kabulüne hazırlayıcı, olacak şekilde estirilir. Ruh göğünden hakiki ilimler suyu indirilerek insanlar ihya edilir. İhya edilmezden önce insanın ilim hazinesi yoktur. İnsan, ‘Hayat-ı İlmiye’, ilmin hayatı, suyuyla fıtrat makamında, kıyam ederek hakiki hayat ile ihya edilir. Vahdette fâni kılmakla da imâte eder, öldürürüz. Sizin fenanızdan sonra, baki olan vücutları vâris olanlar ancak biziz.” (15 Hicri, 21-23) Önce ‘Kaza Âleminde’ kapsamlı resmi çizilir. Sonra,  sebepleriyle birlikte,  levha-i mahfuzdaki görüntüsüyle, ‘Külli Nefis Âleminde’ görüntülenir. Daha sonra farklı bir birim olarak, ölçülerine göre, istenen miktarda, vasıflarına uygun, levha-i kader ve ‘Dünya Semasında’ görüntülenir. Kısaca, Plan, Program, Bütçe, Uygulanır!

“Anlayışları nedeniyle «Rahman isminin feyzini, ilmini, kabule mahsus olan» Rahman’ın has kulları, nefisleri huzur içinde tatmin olmuş, hareketleri benimsemeye, üstlenmeye, ‘ben’ demeye, çekinen kimselerdir. Bu kimselerden istenen tek şey ‘ben’ dememe beyanıdır. Bunlar, hareketlerin, akıl ve organlarının, emniyet içinde olduklarına kararlılıkla inandığı için, sakindir. Yeryüzünde yavaş gezenlerdir.  Ve onlar, sefalet ehli olan cahiller, kendilerine hitap ettikleri vakit «cahillerin sözlerini teslim edip kabul ederler». Rahmet ile dolu ve sefaletle zuhur etmekten uzak ve kalp nuruyla kuvvetlenmiş olan nefisleri, «cahillerin ezasından müteessir ve muzdarip olmaktan âli olduğundan» cahillere karşı muaraza, itiraz, etmezler. Onlar, «riyazet ile fani» «kalbin sıfatları ile kaim», «hayat-ı ilahiye ile hay,  diri»  olurlar. Diri oldukları halde  «Rab’lerine itaat edip onunla kalarak ve nefis makamında irade ile meyyit, ölü, olurlar» ve ettikleri duaya uygun «hal lisanıyla»: «Ey Rabbimiz, bizden cehennem azabını men et, zira cehennem azabı bir hükümdür ve cehennem fena bir makam ve karargâhtır» derler.” (25 Furkan, 63,64)

“Selâm, gönülleri şen olan, yaratılışları eksiksiz, temizlenip seçilen, has kullarına özeldir. Varlıkların tamamında görülen tüm olgunluk, Hakkın cemal ve celal sıfatları olup, bu olgunluklarda gayrın nasibi yoktur. Has kullarından seçip saf kıldığı kullarının zatlarının sefası ve aynlarının, hakikatlerinin, istidat noksanlığından ve perdelenmekten temizlenmiş olması, Hakkın o kullarına selâmıdır.” (27 Neml, 59) “Has kulların ‘selâmün âleyküm’ demeleri, Hakkı kabule mani olan afattan Allah size selamet, kurtuluş, versin demektir. Biz, sefahat, sefalet ehli, düşkün, olmakla yok olmaya mahkûm kişilerin muhabbetini talep etmeyiz, çünkü onlar bizim muhabbetimizden faydalanmazlar.” (28 Kasas, 55)

“Allah’tan başka evliya dostlar edinenlerin misali ev yapan örümcek misali gibidir. Uhrevi yaşamın kaynağı, Zatın Tekliği ve İlahi Muhabbettir. Bu dostluk, sevgi ve muhabbet; terkibin zevali zamanında, terkip olunan şeyden kurtulduktan sonra, maddeden soyunduktan sonra, kalp ve ruh makamında; nefsin, beden perdelerinden kurtuluşu zamanında, sefa ile safi olabilir. Çünkü o makamda muhabbetin kaynağına yaklaşılmış olur. Kıyamet gününde ise büsbütün safi ve sırf ilâhi muhabbet olur.” (29 Ankebut, 41) “Ey müminler, Allah’a tabi olup doğru söz söyleyin, sözde doğruluk sıdk ve sevaptır. Sadık oluş her saadetin mayasıdır, her kemalin, olgunluğun, aslıdır, çünkü kalbin sefasındandır. Kalbin sefası ise tüm olgunlukların ve tecellilerle aydınlanmanın kabulünü gerektirir.” (33 Ahzab, 70)(Y) “Allah dostları, konuşma ve görüşmelerinde bilişirler. Biliştiklerinden, tevafuk, uyum ve uygunluk, içinde olurlar, zatlarından soyundukları için sevişirler. İrfan, anlayış ve idrakin sefasıyla sefalaşırlar, dünya ve ahret işlerinde yardımlaşırlar. Bu dostluk, canı gönülden olan samimi dostluktur. Bu dostluklar, Enbiya, Evliya, Şüheda ve Asfiyanın, olgun, kâmil insanların muhabbetleridir.” (43 Zuhrüf, 67)

Umarım bizim de dostluğumuz, kalp ve ruhumuzda, sefa ile safi olabilir ve biz de bilişir, sevişir, tevafuk, uyum içinde, samimi dost olabiliriz.

                                                                       Necdet Altınay 14042022