İnsan İsrafı
‘Ye, iç, israf etme’ her insanın tavsiyesidir. Kıt ekonomik kaynakların
en verimli kullanımı amaç edinilse de Dünya kaynakları çağımızda çok kötü
kullanılmaktadır. İnsanlığı tehdit altında tutan virüs salgını, bu kötü
kullanımı hatırlatabilir. Virüs nedir, insanlığı nasıl etkiliyor, hikmetini
öğrenmek gerek; can nedir, canlılık nedir; can başka canlı başka, can ama canlı
değil; canlının yaşamında, bedenin önemi nedir? Çevreye zarar veriyorsa, kemale
ermeyen ve ‘insanlığını israf eden’ beşerden söz edilebilir. ‘Evren, dayanışma,
iletişim ve etkileşim içinde bir bütündür, zarar veren zarar görebilir’. Aklını,
yalnız bedensel, nefsanî alanda koşturan, kalbe çıkamayan, zarardadır, zarar
verir, kendini israf ediyor olabilir!
Salgın vesilesiyle bilimsel analizler yeniden değerlendirildi. “İnsanlardan ağaçlara, canlıların
hücrelerinde iki ortak özellik vardır, birisi çekirdekte ‘bilgi depolanması’,
ikincisi çevresinde ‘enerji akımı’ olmasıdır. Metabolizma, enerji akımını
düzenler, depolanmış bilgiye uygun çalışır, yeni moleküller inşa eder ve eski
molekülleri parçalar verimli kullanır. Virüsler âleminde, kullanım kılavuzu olan
metabolizma ile genler arasındaki bağlantı kopuktur. Viral genlerin, hücresi,
maddesi, vücudu ve metabolizması yoktur. Virüsün alt parçaları ‘virionlar’,
genlerin paketlenmiş disket halleridir ve cansızdırlar. Virion sadece bir
organizasyon, aranjman, düzenleme, örüntü, yazılım, bir alt programdır. Virüs
ise bir proses, süreçtir, bir ‘şey’ değildir, sanal bir organizmadır. Virüs bir
‘canlı’ değildir ancak diğer canlıların hücrelerinde canlanır ve içlerinde
sadece kendi bilgilerini üretir. Uygun bir hücreye girdiğini algılar, hücre
içinde bulunan malzemeleri kullanarak hücrenin DNA’sına gider, yapısını
dekoder, çözücü, gibi çözer, kendi bilgisini, ‘habercisini’ ekler, kodlar ve
hücrede, hücrenin ölümü pahasına, yalnız virüsün üretilmesini sağlar.” (1)
Salgının, insan yaşamını çok etkilemesi
sorgulanmıştır. Bilgi deposu genler ile kullanım kılavuzu olan ‘enerji akımı’, ‘metabolizma’, yani kullanım iradesi,
‘verilmiştir’. Verilenler, amacına uygun
kullanılmalıdır, eksiklik ve yanlışlık yanılgıdandır. İnsan, yanılgı içinde
midir? Yanılgı, ‘verilenleri’ sahiplenip yalnız nefsi için kullanmak olabilir.
Bilgileri, istenen amaç için kullanmayan, olgunlaşmayan; Haksızlık, ‘insan
israfı’, yapıyor olabilir!
Bilgi,
ilim deryasının bir damlasıdır; damla, deryayı düşündürür, ona götürür. Beyin
hücreleri içindeki ve arasındaki akımlar, adeta bilginin, enerji olarak akım halidir. Elektrik
sinyallerinin üzerine ses ve görüntü bilgilerinin kodlanıp yüklenmesi
televizyonu verir. Dijital bilgi işlem, günlük yaşamı oluşturur, tüm işlemler
için elektrik akımı kullanılır. Bilgisayardan,
ısınma ve aydınlanmaya kadar hep elektron akışı kullanılır. Kuantum mekaniğinin bilgi yüklü parçacıkları
değerlendirilir. “Devasa madde kütleleri boş atomlardan oluşur.” (2) “Her ‘obje’,
özelliklerinin taşıyıcısı, bilgisinin
deposudur.” (3) Bilgi bilinir, ilim anlaşılır ama uygulamaya geçişin ‘nedeni’
pek anlaşılamaz. Bilim, ‘neden?’ sorusunu yanıtlayamaz. Bilgileri evrenden
toplayan âlim, ilmin açılımını yaşayan
ariftir. Neyin nasıl olduğu iyi bilinse de nedeni yorumlanamayabilir. İnsan
elektriği keşfetmeden önce, bedenin elektriği kullanıyor oluşu ‘verilmişliği’
gösterebilir. Arif, ilim ile kullanım iradesinin verilmiş olması gerektiğini idrak
eder, ilmi ve iradeyi sahibine teslim edebilir!
Bilginin uygulanışı bir hareketi
doğurur, bu fiildir, efaldir; nasıl olduğu ise onun özelliğini verir bu da
sıfatıdır; ne olduğu anlaşılınca da bedeni veya vücudu, zatı bilinir. “Bilen
ile bilmeyen bir olmaz. İlim, sahibinden
başka bir şey olmayan, azalarında,
zerrelerinde zahir olan, görünen ve
onlardan ayrı bir şey olmayandır. İnsanın, azalarının, zerrelerinin ilminden
ayrı bir isim, cisim veya resim olduğunu
hayal etmek gaflettir. Âlim arif, bu
durumu kabul eder, kâfir bunu inkâr
eder.” (39 Zümer, 9)
“Biz inananların, enfüs ve afakta, içte
ve dışta, görünür ve görünmezde, müşahede etmelerine yardımcı oluruz. Hatta
muhakeme ve delillerle anlamalarına yardımcı oluruz, böylece, Hakk’ın görünerek,
apaçık aşikâr olduğunu idrak ederler. Yardım ettiklerimizden Hakk’ı eşyada
müşahede edenler için Rab yeterlidir. Hakk’ın efali delillerle, sıfatı
tecellileriyle, görünüşleriyle
anlaşılır, her ‘şey’ bilgisi
kapsamındadır. Her şeyin hakikati
Hakk’ın ilminin aynısıdır. Vücudu ilmi ile oluşur, ilmi zatının aynıdır ve zatı aynı
vücududur. Gayrın, başkasının
vücudu, aynı, görüntüsü ve zatı,
kişiliği de yoktur. Her şey
fanidir, helak olur, yalnız Hakk’ın yüzü, Hakk’ın zatı bakidir. Nefiste, evrende ve çevrede görünen ve beliren
vasıflar, sıfatlar Hakk’ın varlığının ortaya çıkışı iledir.” (41 Fussilet, 53,54)
“Cemden
sonraki fark makamında, vahdet ve kesret
konusunda yanılmaksızın, Zatın Birliği düşünüldüğünde, sıfatın kesreti müşahede
edilir. Melekleri, kalplerini ilimle, yani Kuran’la ihya ettiği has kullarına, emrinden,
ruhundan, nakşeder,
gönderir. Bu nakış, ilimden ibaret olan ruhun tenezzülü, âleme inişidir. Ruhun inişi bir iradenin olduğunu gösterir.
Bu irade ise hakiki sıfatlar âleminin kanıtıdır, cisim ve hareketlerin
açıklanmasıdır. Sıfat ve efal âlemleri, isim, cisim ve eylem, hareket
âlemlerinin ortaya çıkışıdır. Bunların
tümü ise cemadat, nebatat ve hayvanat âlemlerinin oluşumudur. Kısaca,
ilimden ibaret olan ruh,
irade, sıfat ve efal âlemlerinin ortaya
çıkışıyla âlemler oluşmuştur. İnsan, ilminin
aynıdır, organlarının kendine özgü ayrı
bir sureti ve yaşamı yoktur, organların ilminden ayrı bir resmi ve cismi de
yoktur” (16 Nahl, 2).
İlmin, sahibinden, yani bulunduğu
zerreden ayrı ve gayrı olmadığını kabul edene âlim, inkâr edene kâfir denir. İlimden âleme geçişte irade beyanı olduğu
görülür. İlimden ibaret olan ruhun tenezzülü,
inişi ve âlemleri oluşturması bir irade beyanını gösterir, Hakk’ın iradesiyle inmiştir. Kulların,
fıtratlarına nakşedilen ilimle, önce melekleri, melekeleri, yetenekleri
sonra azaları, organları, bedeni oluşur. İlmin açılımının böyle sonuçlanmasıyla ortaya
çıkana, zahir olana biz ‘insan’ deriz. (5)
Umarım, biz de insanlığımızı, israf
etmeden, idrak edip beşeriyetten, nefsaniyetten, kalbe yükselebilir ve sonuçta
ruha yücelebiliriz.
(2)
http://www.evreningercekligi.com/blog/atomlardaki-bosluk
(3) The Economist, S. Hawking's answer to a
paradox, Aug 26th 2015, BY D.J.P.
(4) D. Bohm, “Wholeness and the Implicate Order”,
1980, Routledge & K. Paul
(5) http://necdetaltinay.blogspot.com/2014/05/insan-insa-edilir.html