Helakten Kaçmayınız!
Yokluktan indirilen, tevhit ilmiyle yüklü bir damla enerjiden olan Evrende, bitki gibi bittik, maddeden
soyunduk, amacımıza ulaşınca, helak olup yokluğa dönebiliriz. (1) Hakkın hayatıyla
diri, ilmiyle âlim, vücuduyla mevcut olduğumuzu idrak edip, helak olup aradan
çıkarsak, kalır yine Yaratan. Bilinmeyi sevdiği için yaratıldık, O’nu bilerek
fena bulup, aşk içinde fani olup, helak olursak, umarım, yeniden diriltiliriz;
bilemezsek, helak olup gideriz. Biliş sürecinde her türlü yardım var, yazılım
ve donanım fıtratımızda. Seçim hakkı bizim!
“Var olan her şeyin ve herkesin varoluşunun bir amacı vardır ve amaca
ulaşılmasıyla varoluş amacı ortadan kalkar ve helak kaçınılmaz olur.” (17 İsra, 16) “Şu dünya, su dolu bir
denizdir. Eğer bedenin harap olduğu zaman binecek bir gemi yaptınsa, kendi âleminde
kurtuluşa erersin. Yapmadınsa, o suda gark olup helak olursun.” (11 Hud, 38) “Ego,
benlik, cahillik, hayvani nefis, şehvet, gazap ve bencilliklerden oluşan, ‘Nefsin
Semud Kavmi’, ilim suyu tufanında helak olur.” (85 Büruc, 17,18) "Akıl göğünün,
kesretin ilmini içeren, külli
ilim kuyularının, kuvvetlerin,
süfli âleme dökülen ilim suyu
kapaklarını açtık. Nuh’un nefsi, külliyen ilim olmuşçasına, nefis arzında,
kesret âlemindeki mevcudata ilişkin tüm cüzî ilim kaynaklarını kaynattık. Takdir
edilen helaklerine kadar, akılları göğünden yağan ve arz nefislerinden kaynayan
iki ilim de uyumlu bir şekilde birleşti. Biz Nuh’u, külli ilmi içeren
şeriat gemisine yükledik. Gemi, cahilleri boğan
cehalet dalgalarında yüzer. O,
şeriat ile amel
ve istikametle necat buldu. Kavmi ise cehalette cahil kalıp, inkâr ve
isyan etmeleri sebebiyle, heyula,
madde denizinin cehalet dalgalarında gark ve helak oldu. O şeriat ve
davetin asarını, eserlerini,
ibret alanlara, apaçık ayetler olarak
bugüne bıraktık.” (54 Kamer, 11-16) “Beş dış duyu ile gazap ve şehvet olarak
bilinen iki nefsanî kuvvete, hakikatleri bilinmediği
için, ‘yedi gaip’ denir.
Bilinmeyen yedi gaip, geceyi temsil eder. Vücut, hayat, ilim, irade, semi,
işitme, basar, görme, kudret ve kelamdan
ibaret sekiz sıfat,
gündüzü temsil eder. İnsanların, bu yedi gece
ve sekiz sıfat
rüzgârlarıyla, zahir ve batınlarına etki edilir, kökleri kurutulur,
hatta katledilir. Kendi nefisleriyle ayakta olduklarını ve yaşadıklarını
düşünenlerin, hayatları olmayan ölüler
olduğu görülür. İçi boş hurma
kütükleri gibi şeklen kuvvetli fakat
hayatları ve manaları yoktur, birer haviye, göçüktürler,
hakiki vücutları ve
değer verilecek anlamları yoktur.
İlahi aşk ve şevk ateşi olmadan göçüktekiler yanamaz, şiddetli soğuk ve nefsanî
heves rüzgârlarıyla helak olurlar.” (69 Hakka, 5-7) “Sevilenin, sevgilinin sevdiği de sevilir, sevgilidir. Bu nedenle,
Allah’ı sevenler, Resulünü de sevsin, ona tabi olsun, biat etsin. Böylece,
Allah da onları sever ve sakınır.” (3 Ali İmran, 30, 31) Efendimiz der ki: “Benim
Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir. Her kim o gemiye binerse kurtulur. Her kim
muhalefet ederse gark olur. Sefine, gemi, ilim ile amelden oluşur.” “Her kim
bir şeyi severse, ona itaat eder, onun için çalışır; ona ibadet etmiş olur.
Hadisi kutsi: «Bana yaklaşan kulu severim, sevdiğim vakit işittiği kulağı,
gördüğü gözü ben olurum», buyurur. (16 Nahl, 75) Bu sebepten «Dünya gölge gibidir, eğer tâbi olursan yetişemezsin ve eğer
terk edersen; o sana tâbi olur.»
insan; Vücûd-u
İlâhinin vasıtası, aracı ve hazretinin, varlığının, vekilidir.
“Şevkinin şiddetinden kendine özgü çalışması ve gayretiyle, nefsini
terbiye ederek, Allah yolunda, menfaat beklemeksizin, çalışıp ilerleyenler,
içtihat ederler. Bu nefisler, fikir ile bilgileri birleştirip, nazar çakmağını
çakarak, faal akıl nuruyla uğraşma ateşini yakar. İlahî tecelli sabahının, idrakinin ortaya çıkışıyla
ve eserinin sürekli görünüşüyle; nefsin, vehim ve hayal vesveseleri, şehvet ve
lezzet eğilimleri, ortadan kalkar. Nefsin efal ve sıfatının tümü yağma edilir. Büyük
kıyamet sabahında, aşk ile Hakk’a şiddetli yönelme nedeniyle, bedeni geride
bırakıp, kalp ve ruh dostluğuna dönüş, beden toprağının tozunu atar ve bedenden
toz koparır. Yani ifna ve helak ederek, tecelli sabahının nuruyla, cemi aynı
zata dâhil ve aynı cemde gark olurlar. Beden toprağını o derece latif hale
getirirler ki cemi zata dâhil olurlar. Çünkü miraç beden ile olmuştur, vasıl
olma ancak beden ile olur. Hakka, hakkın nimetleriyle vasıl olunur. Hakka ulaştıran
malı çok sevmesi nedeniyle, insan, Hakka arkasını, mala önünü, dönerse, cimri
olur ve şen şakrak, güler yüzlü olamaz, Hak’tan mahcuptur. Beden kabirlerinde
bulunan nefis ve ruhları dirildiği zaman sadırlarında gizlenmiş olan tüm niyet,
sıfat ve ameller ortaya çıkar, herkes
hak ettiği karşılığı alır.” (100 Adiyat,
1-8) “Mearic, Miraçlar, Merdivenler, mutluluk halleri demektir ki, huylar
makamından, manadan madde, cemadat makamına, sonra nebatat makamına, sonra
hayvan makamına, hayvan makamından bazısı bazısının üstünde, mertebeler ve
dereceler halinde, insan makamına, getiririz. Sonra nefis menzilinden ve kalp
menzilinden, ehli sülukûn işaret eylediği intibah, uyanıklık, yakaza, tövbe,
inabe, hak yoluna girme, mürşide biat, gibi süluk menzillerinde, sonra fenayı
efal ve sıfat mertebelerinde ilerletiriz. Ta fenayı zata kadar helak olma ve
uyanıklık, terakki mertebeleridir. Çünkü sıfatta fena makamına tekabül eden
mertebelerden sonra Cenabı Hakk’ın, her sıfat hizasında terakki edilecek bir mertebesi
vardır. İnsan vücudunda bulunan, arz ve semavî kuvvetler ile insan ruhu,
kıyamet-i kübrada, büyük kıyamette, Hakkın Zatı camiasına, ezelden ebede kadar
sürüp giden zamanlarda urûc eder, yücelir.” (70 Mearic, 3, 4) “Arzın yarılıp, çekirdekten bitki çıktığı gibi sizi de,
rahimde, vücudun siyah madde denizinden, ters tutunan damlanın bedensel
maddeden arınmasıyla, kurtarırız. Maddeden kurtulamadığı zaman, nefsin, madde
fesadından helak olduğunu müşahede eder, görür, gözlemlersiniz. İman ederek,
genlerinizde olan nuru, ilim ve irfanı, taşıp yayılan olgunlaşma nurunu, kabul edip uyarak, içinize doğan şeylere uyunuz. Güzel ahlak ve
tevhidin istidadınıza, genlerinize, delilleriyle konulması, kazınması ahittir;
bu ahde uyulması da sizin ahde vefanızdır. Nurlu parıltılarla verilen ilim ve
irfanı, nefsanî lezzet ve kazançlarla
değişmeyiniz. Nefsanî sıfatlarla, ruhani bilgi ve aydınlığı karıştırmayın. Ruhani
kuvvetler ve hisler, nefsanî kuvvet ve hislerden şereflidir. İnsan, ruh, ilim, âleminden
taşıp yayılan olgunlaşma nuruyla ilim, irfan sahibi olur. Nurun kalbinize dolmasını, nefsin lezzet ve kazancıyla değişmeyiniz.” (2
Bakara, 50) Bitki gibi cemadatta olup koptuk, hayvani nefsimizle büyüdük, insan
olarak inşa olabiliriz.
Umarım seçimimizi doğru yapar, helakimizden sonra diriltiliriz!
Necdet
Altınay 23122023
(1) Enerji Damlası: David Bohm, “Wholeness and The Implicit Order”, s.242.
(İsteyene ‘Pdf’ gönderebilirim)