Işıktan Huzura,
Önce ışık vardı. Büyük Patlama ile Hakkın ilmi, ışık
enerjisi olarak parladı. Hala da ışıktan başka şey yok, ışık halden hale geçer.
Hakk’ın Hakikat Güneşi parlayınca ortam aydınlanır; elektromanyetik kuvvetler gurup
edince de ortam kararır, maddeleşir, bedenleşir. Tüm mevcudat, Rahmanın
hamurundan oluşur. Cemadat, ‘halk edilir’ bu hamurdan, canlılık, ‘yaratılır’ bu
çamurdan ve insan ‘inşa’ edilir aynı ruhtan, ilimden. Maddeden bedene, nefisten
kalbe ve ruha, ilme ve bilince geçiş insan için kaçınılmazdır. Maddenin özünün
ışık olduğunu, enerjinin kütleye, kütlenin enerjiye dönüşü bilimseldir. Bedenin
içinde ve dışında tüm hareketlerin temelinde elektromanyetik ışınım olduğu
bilinir. İnsan, kalbinin içinde yaşar! (1)
“İnsan, acilden
halk olundu. Hilkatin, yaratılışın, aslı olan nefis, bir hal üzere sabit değil, hareketli ve daima
ıstıraplı bir şeydir; acele üzerine mecburen yaratılmıştır. Böyle olmasa;
halden hale seyir ve terakki, tekâmül etmez, gelişmez, mükemmelleşmez. Zira ruh,
daim-üs-sebattır, sabittir ve ruhun,
nefse taalluku sebebiyle kalbin vücudu hâsıl olur ve ruh ile nefis
sayesinde; kalp, seyirde mutedil olur, dengede durur. İmdi insan, kendisine
sekine ifade eden ruh ve kalp nuru galebe etmeyerek, nefis makamında kaldığı
müddetçe, cibilliyeti, yaratılışı, gereğince insana acele lâzım gelir.” (21.37-39) Ruh sabittir, değişmez, halden
hale seyir eden nefis ise özündeki ışık nedeniyle, hareketli, acelecidir. Ruh
ve nefsin ortasında, kalpte, ruhun nuru galipse huzurdadır; kalpte, nefis
galipse acelecidir. “Tövbe edip Zat’ında fena olduktan sonra bağışlanan vücutta
bir huzur, sükûnet hissedilir.” (2 Bakara, 248)
Bu kavramlar, ‘Fiil’, ‘Sıfat’ ve ‘Kişilik’
olarak, insanı vuslata götürebilir. İnsanın kişiliği sıfatlarıyla açığa çıkar.
Sıfatları ise fiillerinden anlaşılır. Kuran’da bu kavramlar ‘Efal’, ‘Sıfat’,
‘Zat’ veya ‘Nefis’, Kalp’, ‘Ruh’ makamları olarak anılır. Her makam ise, ‘Tevhidi
Efal’, ‘Fena-i Efal’ ve ‘Tecelli-i Efal’ gibi ‘tevhit’, ‘fena’ ve ‘tecelli’
mertebelerine ayrılabilir. İnsanın, genel ve geniş kapsamlı vücuttan, hatta
evren bütünlüğünden, ayrı ve gayrı bir varlığının olamayacağı aşikârdır. Bu
nedenle Zatın tecellisi mertebesinde, kişi zanlarından kurtulur ve aradan
çıkar. Varlığın, Hakk’ın vücudu, sıfatlarla mevsuf olanın, sıfatlananın, Hak ve
fiillerin Hakk’ın yani failin Hak,
olduğu idrak edilmiş olur. Böylece, Zatında fena bulana, Hakkın vücudu
bağışlanır ve kişi huzura kavuşur. Dört Kitabın özeti budur. İnsan, Allah’ı
bilmesi için inşa edilir! (2) Allah bilindiğinde, ete
kemiğe bürünüp isimlerle görünebilir ve “Ene el Hak” ayetini okuma hakkı
kazanabilir. Bilgi ilimden bir parçadır ama uygulama teknoloji gerektirebilir.
Uygulamada Resulün örnek alınması önerilir. Bu nedenle bilgelerin yolundan
gidilebilir. Her daim huzurda olduğunun idrakinde olup zatında fena bulana
Hakkın vücudunun bağışlanacağı müjdelenir.
“O gün melekler ya kahır ya da lütuf için insan ruhuna iner.
Bedenin kahrı ruh, ilim, lütuftur. Bireysel beden harap olur, o gün, değişmeyen
sabit mülk, lütuf ve kahır sıfatlarıyla sıfatlanan, her şeye istihkakını veren,
Rahmanındır. Batıl olan her mülk zail olmuştur, kimsenin kuvvet ve kudreti
yoktur, Rahmanın mülkü zahir olur. Kalp seması nuru sekine, kalp rahatlığı,
bulutu ile yarıldığında ve ‘ruhanî kuvvetler’ melekleri indiğinde, kalp arşının
doruğunda, saltanat, tüm sıfatlarıyla tecelli eden, Rahmanındır.” (25.25, 26)
Bedenin kahrı lütuftur çünkü kalan ruh, ilim lütuftur; ruhanî kuvvetler, kalp
arşına, sıfatlarıyla tecelli eder.
“Bundan
sonra yapılacak şey içinizdeki Hakka yaslanıp, sabır ile beklemektir. Bu
durumda sabrınız taşsa bile Rabbiniz size melek ve melekeler ile yardımcı
olacaktır. Çıkmış olduğunuz yoldaki zorluklar, mücadelede karşınıza çıkacak
üzüntülere karşı sabır ve ilahi rıza için Allah’a itaat etmeyi, zorluklara
dayanmayı, nefse karşı koymayı gerektirir.” (8.11)
“Ancak,
Hakkın size kuvvet vermesi ve nuru görerek nurlanmak ve size sekine ve bu
isteğin inmesi için, sabır, Hakk’ın emrine karşı gelmemek, menfaat ve ganimete
meyletmemek, nefis korkusundan sakınmak ve nefsin ruh ve kalp sultanını
zorlaması altında kırılması gerekir. Sabır ve onur ruhun sıfatıdır. Hareket ve
acı ise nefsin sıfatıdır. Ruhun gücü kalbe sahip olunca, kalbi nefse karşı
korur. Nurun Zat’ındaki sevgi nuru ile kalp âşık olur ve sükûnete kavuşur. Bu
şekilde kalp, nefis kuvvetlerini yener, nefis sıfatlarının zulümlerini kovar.
Ve nefis de kalbin nuru ile aydınlanır. İşte o zaman rahmet iner ve kalp bu
nurla nefis kuvvetlerini yok ederek ûrûc eder; semanın meleklerine ulaşır ve
tüm meleklerin kuvvetini ve vasıflarını çekip indirir. Meleklerin inmesi,
özellikle, dünyadan tamamen çekilip koparılarak yücelik yönüne tevekkül
edildiğinde ve gazaba uğrandığında yardımcı olmaları içindir. Ancak kalp,
sabırsız davranıp acele eder, bağırıp çağırıp, korkuya yenik düşerse veya
dünyaya meylederse, nefis kalbe galip gelir, kahır ve istila eder, sıfatlarının
zulümleriyle nuru engeller ve o ilişki kopar, yardım da kesilir, melaike de
inmez.” (3,125) (8,11)
“Ve
sen Allah tarafından değerli görüldüğün için senin diğer beşere yardımın ve
onlara feyiz olacak sohbetinin nuru senin namazın olacaktır. Tahkik: senin
büyük hatırın onlara iltifat olacağından onlara feyiz verdiğin nur,
yardımlarının gücü ve sohbetinin bereketi kendilerine sekine inmesine sebep
olur. Kalpleri o nurla rahatlar ve emin olur. Sekine, kalpte oluşan bir nurdur,
bu nurla kalp, halka döner ve inanç kuvveti bulur. Şeytanın vesveseleri ve
nefsin tahrikleri ve teşviklerinden oluşan acılardan kurtulur. Çünkü Sekine,
nefis ve şeytanın vesveselerini kabul etmez. Allah, onların yalvarmalarını,
günahlarını ve itiraflarını duyar, niyet ve amaçlarını, gizli kalmış
pişmanlıklarını ve üzüntülerini bilir.”
(9.103)
“Önce İnsan inşa edilir. İnşa edilen insan,
beden ile örtülür, tesettüre girer. Eskiden ceset olan beden nefsi, artık Ruhun
nuru ile aydınlanmıştır. Bulutun su ve ilimi temsil ettiği gibi, aynı zamanda
hayvani ruhu temsil edebilir. Beden ve ceset maddesinin ilmi idrak edilerek,
insani ruh semasına ulaşılabilir. İnsan ruhu, ilmin kaynağıdır.” (25.25, 26)
Umarım,
özün ışığını ve özün özündeki Hakk’ın hakikatini, ilmini, idrak edebiliriz!
(1)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/03/varolus-renklidir.html
(2)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/03/dayansmayla-olusum.html