Aklın Yolculuğu
İnsan, hayatını, kazancını, bilgisini, aklına borçludur. Herkese
verilmiştir, verilen en büyük nimettir. Âşıklarda pek çalışmaz denir. Evreni ve
doğayı ilmeklerine kadar araştırır, bulur, okur ve anlar. İlham, hikmet ve
sezgiyle güzel sanatlara açılır. Yaratılışın temellerine ulaşır. Temelde, din
de bilim de aklı zorlar, iman edilen kanıtlanır. Akıl, fikir yürütme, bilme
gücü ve ‘kuvveti’ olarak, ilim ortamında amacına ulaşır. Hıfzedici kuvvetleri keşfeder, bedenleştiğini kanıtlar ama genelde ne bulup, bildiğini
keşfedemez, hikmetsiz eremez.
Büyük Patlama, ilk ışık, bulunup okundu. Deterministlik ararken,
“Belirsizlik İlkesi” bulundu. İlkeye göre zerreler yokluktan çıkar, var olur,
yok olur. Yalnız ‘kuvvet’ iken kütle kazanır. Zerrenin, her yerden birden
geçip, ‘eş zamanlı olarak her olasılığı tükettiği’ saptandı. Maddenin de hem
parçacık hem dalga olduğu, durağan olmadığı, kanıtlandı. Her bilimsel bulgu,
muhteşem evrenin ihtişamını ortaya çıkarır. Aklın ‘bilinenler çemberi’ genişledi
daha büyük ‘bilinmezler çemberi’ oluştu. Işığın gelişi var, gidişi yok, ‘her
zaman her yerde o ışık vardır, ölçülmeye hazır ve nazırdır’, aynı ışık, evren
15 milyar yaşındayken de saptanabilir. Akıl, bilgiden ilme, kuvvetten kütleye
ulaşır ama ilmin tümünü bilemez.
Aklı zorlayan konular genellikle ‘Kuantum’ alanındadır. Çift yarık
deneyini Doçent olan eşime anlattım. Hem parçacık hem de dalga olan ‘foton’ veya
‘elektronun’, gözlem yapılırsa bir, yapılmazsa iki yarıktan geçişini ve
karşısındaki ekranda bırakacağı iz ve izlerini çok güzel anladı. “Sol taraftan
geçmeye doğru yol alırken son anda sağ yarıktan geçer” deyişim mantıklı geldi. “Sağ yarıktan geçip fosforlu ekrana ulaşmadan
önce uzun bir yolculukla Andromeda galaksisini dolanır. Bu,
durmaksızın devam eder gider. Feynman’a
göre, elektron çıkış noktasını varış
noktasına bağlayan her olası yolu eş zamanlı olarak tüketir” deyince, eşimin
tepkisi “Yok artık!” oldu. (1) Tek olarak yakalayıp incelemesi zor olan zerrenin,
halden hale geçişi aklı zorlar. Ya yeri bilinir ya da hızı, ikisi aynı anda asla
bilinemez. Dalga ve parçacık hallerini de düşününce ‘tespit’ etmek güçtür.
“Kütleli, kütlesiz zerre, her zaman her yerdedir ve ölçülmeye hazır ve nazırdır”
kavramı bilimseldir.
Parçacığı, mermi gibi bir ‘şey’ düşünmek kolay, Evreni su dolu bir küre
gibi düşünüp, merkezden küresel dalga halinin hayali çılgıncadır. Parçacık
dalgayı yapan mıdır, dalganın kendisi midir? Bilime inanmak da zormuş. Sormadan
olmaz, parçacık nokta mıdır; dalga küre, hatta evren, midir? “Eş zamanlı, durmaksızın,
her yerde” ifadesini duyunca insanın aklına ‘senin ağzından çıkanı kulağın
duyuyor mu?’ demek gelir. Böyle durumda, ‘turpun büyüğü heybede’ denir. Bilim
insanlarına göre “Higgs bozonu içinde toplanan ‘kütlesiz kuvvetler’, nasıl oluyor
bilinmiyor ama ‘kütle kazanır’ ve maddeleşir.” Bir bilimsel bulgu da şöyle:
“Bir ‘şey’ kara deliğe düşse de ‘infosu’ kaybolmaz ‘olay ufkunda’ kalır, kütle ve
maddesi tekrar enerjiye dönüşür.” Holografik yapı sayesinde, ‘şey’, kaybolmayan
bilgisinin ve kuvvetinin yeniden kütle kazanmasıyla, yeniden oluşabilir. Kütle kazanan
‘kuvvet’, yeniden, yoktan, var olur. Parçacık kuvvettir, kuvvet bilgidir,
bilgiyi depolar. Bilgi içeren zerrelerin bir kere var oluşları yeterlidir,
kaybolmazlar. Evrenin oluşumu, zerrelerle bilgi ihracıdır. ‘İnsanın, maddeden soyunup, yeniden
dirilmesi’ böylece, makul ve mantıklıdır.
Bilinmez ve belirsizliklerden, bilinen
atomlar âlemine geçiş görünüşte aklı rahatlatır. Kütlesini düşününce ise,
atomların tam bir boşluk olduğunu kabul etmek zordur. Atomun % 99, 99… (12 adet 9) u boşluktur. Dolu kısımda ne var olduğu da
bilinmez. İnsan, gözlem yaparsa zerre yapmazsa dalga halinde yolculuk yapan foton
‘seçimini geciktirdiği’ bilinir. (2) Çift Yarık deneyinde, Galaksilerden gelen bir
fotonun, son anda değiştirilecek ‘gözlem’ durumuna göre ‘Süper pozisyon’
hali, yani ‘hem dalga hem zerre’ hali, geçerlidir. Süper determinizm son gelinen nokta. Buna göre ‘özgür irade’ yoktur ve her
olmuş ve olacak Büyük Patlama anında ‘Belirlenmiştir’. Yani, yalnız Allah’ın
dediği olur!
İnsan, bedensel ve zihinsel gelişimi tamamlandığında reşit olur. Bedensel
gelişim, hormonsal dengeyi gösterir. (3) Zihinsel
gelişim ise beyin hücrelerinin, uygun elektrik akımları yaratarak, düşünce,
bilinç üretimidir. Hangi mesajı diğer hücrelere taşıyacak, hangi hormonun, hangi atomlardan yapıldığını, nerede
ve nasıl üretildiğini, biz yeni öğrendik. (4) Nöron hücrelerimizde, hangi
molekülün, nasıl elektrik ürettiğini ve nasıl mesaj yükleyip diğer hücreye
gönderdiğini de yeni öğrendik. DNA maddeye hükmeder, talimat verir ve hücrelere ne zaman, ne yapacaklarını söyler. Moleküler
biyoloji, hormon ve elektronik mesaj üretimi, ‘verilmiş bir irade’ varlığını kanıtlar.
Binlerce yıl önce, moleküller, elektrik üretip kodlamayı biliyor ve kullanıyordu!
Beynimizin ürettiği bilinç diğer beyinlerin ve bitkiler dâhil, tüm
canlıların ürettiği beyin dalgalarıyla etkileşim ve iletişim içindedir. Bu
durumun böyle olduğu ‘Connectome’ Projesiyle kanıtlanmıştır. (5) Projeye göre ‘özgür irademiz’
yoktur. Diğer yandan matematik ilminin son şaheseri ‘Bağlantısal Bütünsellik’ modellemesidir. Modele
göre güneş sistemi ve evrende bulunan bütün galaksiler birbirlerine bağlı,
bağımlı ve bağlantılıdır. Uzay zaman birleşik alanında var olan her ‘zerre’ ve
‘kuvvet’ sürekli etkileşim ve iletişim içindedir.
İlk gidenler Amerika kıtasını keşfedemedi. Bilgi ve zerreden, tüm ilmi
keşif zordur. Ruhumuz, ruhun; ilmimiz, ilmin; bedenimiz, Vücudun; bir parçası
olduğunu, akıl keşfeder. Bağımsız ve özgür görünen ve bilinen davranış ve
sıfatlarımız, yakın ve uzak çevremize, doğa ve evrene, bağlı ve bağımlıdır.
Küllî akıl şefliğinde, cüzî akıl aletini çalar, oynarız. “Allah, yerin göğün
nurudur, ışığıdır, her yerde, her zaman, hazır ve nazır, yoktan var eden, ‘Var Olan’, batın ve zahirdir” gerçeğini inkâr
eden, ya bilimi satan, çıkarına kullanan, ‘dinci’ gibi, ‘bilimcidir’ ya da
Allah’ı idrak ve keşif edemiyordur. Tüm ilmin bütününü idrak edenin, isim verme
hakkı vardır. Her isim ve sıfat Allah’ındır. Allah, Allah’ın ilmiyle bilinir
ancak!
‘Akıl’ bizi, ‘Bilim’ gemisiyle, verene, O’na götürür, birinin O’nu
tanımaması, O’nu bilmediğindendir! Olanı idrakin ödülü, ‘Var Olandır’! Umarım,
ödülümüze kavuşabiliriz.
(1)
“Evrenin Zarafeti”, Brian Greene,
sayfa 272.