Huzur Namazı
Her şey ve herkes, bir diğerinden farklılaşarak belirginleşen, ortaya
çıkan bir ilimdir. S. Hawking’e göre her şey, ilminin deposudur. (1) İnsanın kendini bilmesi, kabul
etmesi, rıza gösterip razı olarak, ilmine itaat edip tabi olması, tevhit ve
takvanın uygulamasıdır, salâttır, namazdır. İlmin, bilinen kısmı bilim! Her şey,
ilmine uygundur! Her şeyin ardında, ilim vardır! Beden, ruhun zahiridir,
ikinci, açığa çıkmış, halidir; ruh da bedenin batınıdır, ilk, gizli halidir! Madde,
ilmin uygulanmış, görünür halidir. (2) Halk, aynen
Hak’tır!
“İbadetle aranan, baki kalp saadetini, nefsanî saadetlere tercih etmektir.
Namaz, nefse ve bedene zorlu bir yüktür. Nefis için mal vermek, can vermekten
şiddetlidir!” (2 Bakara, 3) “Rab'lerini talep eden, kalp huzuru, ruhun Şuhut’u,
uyanıklığı ile sırra yönelir. İbadeti Rab'lerine tahsis eden vahdet, sır ehli,
vasıl ve kâmiller, ibadetleriyle, cennet veya sevap değil ezeli muhabbetle zat-ı
ilâhiyi murat ederler.” (6 Enam, 52)
“İnsan, bedeni vardır ama yalnız beden değildir, nefsanî duyguları vardır
ama hayvan değildir, kalbinin huzurlu olmasını ister, ruhunun, ilminin gereğini
idrak eder. Terakkide, ‘her düzeyin ilminin idraki o düzeyin namazıdır’. Nefsin
Rıza, Yatsı Namazını; Kalbin Huzur,
Sabah Namazı izler. Nefsini,
kalbinin sesini dinlemeye ikna eden, hakikatin sır bilgilerini almayı hak eder.
Böylece Sırra Erme, Akşam Namazı kılınır. Benlik ve bencillik yok edilip,
hakikat güneşinin batıdan doğuşu sağlanarak, yüceliş yolunda, Ruhun Şuhut,
uyanıklık, İkindi Namazı eda edilebilir. Hakkın ruhuyla dirilerek, ledün, hakikat
ilminin idraki zevkiyle Şükür, Öğle, Gizlinin Keşfi, Hafa Namazı kılınır.
Hakikat güneşinin istivasında, en tepe noktasında, kul ve namaz yoktur, Cuma
hariç. Kuran ile Furkan: Var olan her şeyin, eşyanın ardında akıl ile bilinecek
bir ilmin olduğunu içeren Kuran’ın bildirilişi ve bu ilmin nasıl uygulandığının
Furkan olarak indirilişi nedeniyle; ilim ve amel, ilim ve uygulamanın,
ayrıntılarını idrak ederek, mutlak salât, mutlak namazı, yerine getir; ilim ile uygulama arasını birleştir. Her ilim
için bir salât vardır.” (17 Isra, 78; 29 Ankebut, 45) Teori-pratik, ilim-amel,
ilim-uygulama, teknoloji-uygulama arasındaki fark gibi namazlar da bedensel veya
ruhsaldır. Maddeye ve doğaya ilişkin ilimler doğa koşullarına uyum göstermek ve
temel ihtiyaçları karşılamak için geliştirilir.
Konunun daha kolay anlaşılabilmesi için oluşan ilk koşullara gidilmesi
yararlı olur. Yokluktan veya hiçlikten var olan, meydana çıkan, her en küçük
parçacıkta dahi bir özellik vardır. Her şey özelliklerinin toplamıdır,
kendisidir. Parçacığın, artı veya eksi elektrikle yüklü oluşu ve yükün miktarı,
ilk oluşum anında belirlenir. Önceden
belirlenmiş bulunan özellik, bilgi veya
ilim, parçacığın davranışını belirler.
Örneğin, yanıcı olan hidrojenin
ve yakıcı olan oksijenin birleşerek söndürücü özelliği olan su oluşturması,
içlerinde önceden belirlenmiş davranış biçimine uygundur. Parçacık, ilminin
aynıdır, ilmine tabidir ve ona itaat eder. İnsanlığın gelişiminde, doğanın en
çetin koşullarına uyum gösterildiği apaçıktır. ‘Uyum gösterme yeteneği’, ‘evrim
yasaları’ olarak bilinir. Tek hücreden çok hücreye gelinmesinin temelinde ‘yazılım’
olduğu kanıtlanmıştır. Hayat, madde veya donanım değil, yazılım temellidir;
hayat, maddeyi, eşyayı kullanım iradesidir; eşya, iradeye itaat eder.
Donanımın yazılıma tabi olması hayatı,
canlılığı, ortaya çıkarmıştır. DNA’da yer alan kütle ve madde,
kendilerine yüklenen bilgiye, içlerinde var olan özelliklerle itaat edince canlılık
oluşur. İlkel, ilk el, denebilecek bilgilerin birikimi, tek hücrenin içinde
canlılığı geliştirerek çeşitlendirmiştir. Bilinçteki her gelişim DNA’yı
değiştirir. Yazılımın ilk halinde dahi, bir gelişim potansiyeli vardır. Bilgi birikimleri,
hücrenin içinde çok çeşitli işlevleri yürütebilecek, protein, RNA gibi
organımsı parça, organel, oluşmasına yol açar. Hücrenin içindeki parçalar
arasında gelişen eşgüdüm ve işbirliği, tek hücrenin bölünmesinden öteye, iki
veya daha çok hücrenin eşgüdüm ve işbirliğine yol açmıştır. Böylece tek
hücreden çok hücreli hayat doğabilir. Bütün bunlar maddenin, ilme, iradeye,
itaatinin sonuçlarıdır. Kısaca denebilir ki insan, bilgilerden oluşan, bilimsel olarak
uygulanmış ilimdir. Bilgiler ilme tabi olduğu kadar, ilim de maluma, bilgilerin
kaynağına, tabidir ve etkileşim içindedir. Bu nedenle, her insan kendine özgü
bir ilimdir. Bilim insanlarınca kanıtlanan ‘elektron ve moleküllerin etkileşim
içinde oldukları’ gerçeği bu kapsamda
düşünülebilir.
“Fıtrat eliyle Allah’ın kendilerine vermiş olduğu akıl kitabı Kuran ilmi,
uygulama amacıyla izhar edilmeli, ortaya çıkarılıp okunmalıdır. Bu fıtrata kazılı
ilmin zuhuru zamanında, ortaya çıkarılıp
uygulandığı zaman, ‘kalp huzuru’ namazı kılınmalıdır. İlmin,
bu şekilde fıtrata konulmuş olduğu idrakiyle, uygulanması, kalp huzuru
namazının kılınması demektir. Kendilerine ilmin sıfatları verilenler, bunlarla
amel edip, ilmi uygulamaları halinde, efalin terki ile infak eden, nafaka veren
kimseler, kendi efal ve sıfatlarını Hakk’ın efal ve sıfatlarıyla ticaret etmiş
olurlar.” (35 Fatır, 29)
“Vahdet nurunun tecellisi ile davet edilenler, davet edildiği zaman,
fıtratları gereğince, safça icabet ederler ve müşahede namazını kılarlar. Davete
uymalarının kendi iradelerinde olmadığını ve kendi akıllarıyla perdelenmiş
olmadıklarını idrak etmektedirler. O’nun her an bir şe’nde, her şey ile bir
şe’nde ve ona bir nazarı olduğunu, onda
bir sırrı olup o şe’niyet ve sırrın başkası için olmadığını bilirler. Her şey o
şeye özgü bir nazar olduğu için vardır. Herkes, kendisine özgü bir nazar olduğu
için vardır, bunun idrakinde olanlar bu sırrın başkası için olmadığını
bilirler. Bilenler için davete uyarak rızıklaşmak, infak etmek, Allah için
tüketim, kapsamındadır.” (42 Şura, 38)
Umarım, biz de, bizde zahir olan Furkan’ın Kuran’ını, ilmin iradesini,
idrak edebiliriz.
(1) The Economist, “S. Hawking's answer to a paradox”, Aug 26th 2015, BY
D.J.P.
(2) https://necdetaltinay.blogspot.com/2016/12/bilginin-evrenselligi.html