Sevgi, Varoluşun Temelidir!
Altın ve demir gibi ağır metallerin oluşumu için Güneşin basınç ve
sıcaklığının yeterli olmadığı bilimsel bir gerçektir. Güneş sisteminden önce bu
bölgede bir Nötron yıldızının veya Süpernova'nın olduğu, çok büyük bir sıcaklık içinde ve basınç
altında, en parlak döneminde patlayıp geniş bir çevreye, büyük bir toz ve gaz
bulutu şeklinde, ayetin dediği gibi ‘atılmış yün ve pamuk misali’ dağıldığı da
bir gerçektir. Kısaca, Nötron yıldızı, parlak bir ışık iken, Güneş sistemi
halinde; Batı’dan, maddeden tekrar doğmak üzere, gurup etmiş, Dünya oluşmuştur.
Işığın içindeki elektrik, manyetik ve elektromanyetik kuvvetlerin, izdihamı, toplanmasıyla, kütle kazanıp
cisimleşmiş, maddeleşmiş ve bedenleşmiştir. Bedenimizde bile, bu nedenlerle,
ağır metaller bulunabilmektedir. (1) Çeşitli atomlar, Evrenin ilk oluşumundan
gelen, bilgi, sevgi ve muhabbet kodlarıyla, DNA’mızı oluşturmaktadırlar. Din de
Bilim de bunu böyle açıklar!
“Tevhit İlmi Kitabı, sevgi ve muhabbet koduyla, enerjiye yüklendi ve ilk
indirilen cevher zuhur etti, ortaya çıktı. De ki: Bilinmek, için kâinat
yaratılmıştı, tevhit benimle kemal buldu, sevdim, sevilen, sevgili oldum,
fıtrat benimle amacına ulaşmış oldu. Böylece benim tevhidim ve muhabbetim
olgunlaştı. Ruhun, tevhit ilmi olarak idrakiyle, ruhta vahdet ve kalpte
muhabbet tam oldu, nefiste de adalet zuhur etti. Vahdet, muhabbet ve adaletimin
kemali nedeniyle sevildim habip oldum. Tevhit İlmi habibullahın hakkı oldu.
Hak, Muhammed'le zahir oldu. Hak, zahiren ve batınen
Muhammed’dir. Zira kalbin tecerrüdü, sıyrılıp soyutlaşması,
ilmin zuhurudur.” (42 Şura,1,2; 17) (55 Rahman, 19)
“Hakk’ın delili, gölgesi, olan tevhit ilminden halk edilen ilk cevherin; Celalî
nazarla hayâsından, edebinden, taşıp yayılmasından sonra, uygulanmış olarak
açığa çıkan; ilmi hıfzedici kuvvetlerin izdihamıyla, temessül ve tecessüm
ettiniz, cisimleştiniz. İlimden başka bir
şey olmayacak şekilde, bedenleştiniz.” (25 Furkan, 45) “Elçisinin kalbi,
kaaf, var olanların tümünü kapsayan arştır; elçinin aklı, kesrette var
olanların tümünü ayrıntılarıyla ve fiile çıktıkça bilir, her şeyi kapsar,
ilmine erer. Arzda vücut bulup mevcut olan ve fıtratlarını gerçekleştiren her
şey önce istidatları ile arşta var olur. Arşta istidat olan, arza fıtrat olarak
iner.” (50 Kaaf, 1) “İlim Kalbin malıdır, ruhtan ilmi sevgiyle birlikte alır,
ilmi sever ve sevdirir, Kalp ilim ile önce kendini güçlü kılar, güçlendirir,
bilir ve sever, sevdikçe bilir, bildikçe sever. Kalp, ilim ve sevgisiyle,
ruhani kuvvetleri besler, nefsanî kuvvetlere vererek, zekâtını vererek, onları
ruh babalarından yetim bırakmaz böylece onları, şehvet ve dünya esaretinden
kurtarır, gayra nazardan nefsini temizler.” (2 Bakara, 177) “Takvadan zırh
yapmak için Davut’a zırh yapma sanatını öğrettik. Takva ne kadar güzel,
kuvvetli ve metin bir zırhtır.” (21 Enbiya, 78-83) “Takvanın tüm mertebelerini geçenler
takvada kâmil olurlar. Önce efallerinden, fiil, iş ve eylemlerinden sonra
sıfatlarından ve zatlarından, yani vücutlarından, sakınırlar. Kamil takva
sahipleri, Allah’a ve kullarına dostturlar, muhabbetleri bakidir. Takvanızın
mertebelerini Allah bilicidir. İman, Bâtıni ve kalbîdir, İslam ise zahiri ve
bedenîdir. Hakiki iman, şek ve şüpheden arınmış kalpte sabitleşen ve kararlaşan
yakınlaşmadır.” (49 Hucurat, 13,15) “Takvanın evvel mertebesi, haramlardan
sakınmak, ahir mertebesi, benlik ve ikilikten sakınmak olduğu gibi tövbenin
de evveli günahlardan rücû, ahiri de vücut günahından rücûdur.” (66 Tahrim,
7,8)
“Marifet mahalli ve Rahman’ın arşı olan kalbin vücudu; ancak ruh nurunun,
ilmin idrakinin ve nefis zulmetinin uyumlu karışımı ile olur. Kalp, ruh ve
nefsin toplam karışımından doğmuş bir mevcuttur. Nefsin bedenselliği olmasa
kalpte manalar anlaşılıp zapt olunmaz. Nitekim ruh makamında yalnız safa ve nurluluktan,
manalar, zapt ve beyan olunamaz. Ruh, kalp, nefis bir hakikattir. Beden,
hayvani ruh ve hayvanî kuvvetlerin cümlesine nefis denilir. Bu nedenle nefsin
takvası insanlara farz olmuştur.” (91 Şems, 4-8)
Haberleşmede, baştan sona, ilk ve son mesajın anlaşılması süreci bir
bütündür. Harflerden olan kelime, kelimelerden oluşan ifade, ifadelerden çıkan
anlam ve toplam mana bir bütündür. Harf ve kelimelerden oluşan bir Kitabın
dediği ve demek istedikleri bir bütündür. Her haber, mesajlar, mesajları
gönderen ve alanlar, mesajlara anlam verme ve anlamlardan bir mana, bir haber
çıkarma işlemleri, bir bütündür. Elektronik bir mesajı ‘göndermeç’ gönderir, ‘almaç’
alır, depolanan bilgiler hafızadan alınıp hatırlanır, manalar verilir, anlam
kazandırılır. Elektronik mesaj, fotonlardan oluşan ışığın bir ışını halinde
gönderilir. Elektrik, manyetik ve elektromanyetik dalga ve parçacık halinde
yayılan ışığın ışınında kodlu halde giden veya gönderilen mesaj, bir almaç,
örneğin bir sonraki nöron hücresi, tarafından algılanır. (2)
Her algılayan ‘almaç’ mesajı anlayıp tekrar kodlayıp gönderir. Bu olaylar
mesajın gideceği hedefe kadar tekrarlanır. Hedefe varan mesaj, son defa
algılanıp depolanır. Örneğin beyinde toplanan mesajların tümü depodan alınıp
anlam kazandırılır. Bilgisayar örneğinde, ‘0’ ve ‘1’ler halinde kodlanan
mesajlar, depolanıp bir bütün halinde anlam kazandırılmasa, ‘0’ ve ‘1’ler bir
anlam vermezler. İşte ayette geçen “Nitekim ruh, ilim, makamında yalnız safa ve
nurluluktan, manalar, zapt ve beyan olunamaz. Ruh, kalp, nefis Bir Hakikattir”
ifadesi anlam kazanır. Bedenleşme ve kütle kazanım yani maddede ilmin, ışığın, gurup
edişi, olmasa, ruh ve ilim anlaşılmaz, Nefis olmasa, Kalp ve Ruh anlaşılamaz.
Bu nedenle ‘Ruh, Kalp, Nefis bir Hakikattir’. İlk önce Sevgi kodlarıyla
kodlanıp indirilen Tevhit İlmi Güneşi, Nefsanî Bedene dönüşen Ruh, Kalpte İdrak
ile uygulanmış ve anlaşılmıştır. Ruh, bedende grup etmese ve tevhit ilmi Güneşi
Batı’dan doğmasa, Kalpte idrak edilemez.
“Allah’ın bilgisi, sevgisi ve yardımından, ibaret olan Sırat Köprüsü;
kendilerine özel olarak verilen nimetle, evvelen, ahiren, zahiren ve bâtınen,
Hakkın baki yüzünü Şuhut edip, müşahedelerinde fani vücutlarından gaip, yok,
olan Nebi ve velilerin yoludur, takva ve seyri süluk da denebilir.” (1 Fatiha)
Varoluş sürecinin tümü, İnsan için tasarlanmıştır. Din ve Bilim aynı Hakikati
söyleyip açıklar. Evrenin ilk anında, sevgi ve muhabbetle kodlanarak ortaya
çıkan ve Tevhit İlmiyle, DNA misali, sarmaş dolaş olan, kudret ve kuvvetler,
toplaşarak kütle oluşturur. Kütle, Boşluğu büker, ışığı çeker, maddeleşme
oluşur, ruhun ilmi Kalbi, Kalbin idraki Nefsi oluşturur. İnsan, Hakikati idrak
ederek nura, ilme kavuşur.
Umarım, aklımız Batı’dan doğan Güneşle Tevhit İlmini anlar, Kalbimiz de
idrak eder!
Necdet Altınay O3012024
(1)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/01/varolusun-hassas-dengesi.html
(2)
https://pursuit.unimelb.edu.au/articles/reading-the-body-s-electrical-signals-to-treat-illness