Varoluşun Hassas Dengesi,
Her zerre, bir diğerinden farklı bir titreşimdir, elektrik, manyetik ve
elektromanyetik olmak üzere başlıca üç kuvvete, farklı ölçülerde sahip ve
bunları yöneten info, bilginin deposudur. Her zerre, her an, farklı, şiddetli,
bir zuhur ediş, tagayyür içinde, farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşme
içindedir. Genel anlamda, her mevcudat, böyle devinim içinde olan zerrelerden
oluşarak, hassas dengesini korur. İnsan, bitki ve hayvanların gazap ve şehvet
kuvvetlerine ek olarak verilen, ‘Nutuk’ kuvvetiyle de donatılmıştır. Ruh, ilim
ve bedeninin arasında, ‘Nefsanî Canlılık’ taşıyan insandan, ayrıca Kalp ve Ruha
yüceliş ile inşa olunması beklenir. Evrenin temelini oluşturan enerjiye yüklü
‘Tevhit İlminin’ tümünü idrak edip açığa çıkaran insandan, hassas denge içinde,
Kendini Bilip ‘Yaratıcıyı Bilmesi’ istenir.
“İnsanın fıtratında, Kuranı
anlayacak aklı yaratıp nakşederek,
kazıyarak, Kuranı öğretti böylece
insanı izhar eyledi, ortaya çıkardı, yarattı.” (55 Rahman, 1,2) “Akıl göğünü,
ruh güneşi mahalline kaldırdı, nefis ve beden arzına, adalet düzenini indirdi
ve itidal vaaz eyledi.” (55 Rahman, 7,8)
“Tatsız ve tuzlu olan kaba somut cisim denizi ile tatlı ve lezzetli olan soyut
ruh, ilim, denizi indirilmiştir. Bu iki denizi, insan vücudunda karşılaştırıp
buluşturduk. Aralarında, ne hayatın cevheri, canlılığın, letafetinde, ne de
madde cesedinin kesafetinde olan ve berzah diye adlandırılan, hayvani nefis
canlılığı vardır. Maddi ve Ruhi Denizlerin arasında, berzahta, ne latif ne de
kesif denebilen nefsanî canlılık bulunur. Nefis her ikisinden de dengeli
yararlanır, ne madde denizi, ne de mana denizi, nefis üzerinde tam hâkimiyet
kurar. Diğer bir deyişle, ne ruh bedeni latif,
ne de beden ruhu kesif,
yapabilir. Dilediğine kadir olan
halkın halikını tesbih ederim.” (55 Rahman, 19) “Kâbe, Âdem zamanında inmiştir
yani Kalp, Âdem’in vücudunda zuhur etmiştir. İlk önce Kâbe’nin, doğu ve
batısında olmak üzere iki kapısı vardı yani Âdem, tevhit ilminin başlangıç ve
sonuna, ahretine ilişkin bilgilere ulaştı, nur ve zulmet âlemlerinin marifeti
zuhur etti. Âdem’in, Hint toprağından Kâbe’yi ziyarete gelişi, perdeleyen
tabiat âleminden var ediş ve yaratışı, ruh ve madde veya madde ile mana
dengesini idrak ederek, itidal ile Kalp makamına yücelişine işarettir.” (2
Bakara, 127) “Ey insanlar aklın tasvip ettiği adalet kanunu üzere ihtiyaç ve
zaruret miktarında, şerait’in izni ile helâl ve temiz olmak üzere, süfli yön
olan nefis âleminde ve beden arzındaki lezzet ve zevklerden tadınız. Ve temiz
ve sağlıklı olmasına özen göstererek, itidal derecesinden israf etmeyiniz. Ey
insanlar, Şeriatta emir olunduğu üzere her şeyde Allah’ın indirdiği itidal ve
adalete tabi olunuz.” (2 Bakara, 168, 170) “Nimetleri alıp da Hakka arkanızı
dönmeyiniz, şükrediniz. Meskeniniz sıhhat ve mizacın itidali ile güzel bir beldedir.”
(34 Sebe, 15) “Kalp ikiyüzlüdür. Bir
yüzü ruha bakar ki, o yüze baş denebilir. İkinci yüzü nefis kuvvetlerine
nazırdır, ona da ayak denebilir. Ve ayaklarınızı
yıkayınız, yani tabii bedensel kuvvetleriniz açısından, lezzetlerde ifrat ve
şehvette düşkünlük tozlarını gidermekle temizleniniz. Bedeni, ayakta
durabileceği bir itidal derecesinde temizleyiniz. Bu beyana göre lezzetlerde
ifrat ve şehvette düşkünlük etmiş olanlar, kalplerinin, kendileriyle huzur duyacak
ve dua etmeye müsait olabileceği bir safhaya dönüşüne kadar, tabii kuvvetlerini
riyazet ve ahlâk ilimleri suyuyla yıkamağa muhtaçtırlar.” (5 Maide, 6) İlahi
ilim suyu ile temizlenip Hakka yaklaşın ve şükredin.
“Ortada, açıkta, görünür, olanın anlatmaya çalıştığı hafi, gizli olanı, görünür
olmaya çalışanı ilmini, görmeden, hatta inkâr ederek, surette kalmayınız.
Aşikâr olarak görünen ‘arz’, görünmeyen, henüz bilinmeyen ‘ilimden’ rızkını
alır. Arzın, dört temel anasırdan alacakları takdir edilmiştir. Yeryüzü ve gökyüzü
veya arz ve sema olarak bilinen oluşumlar, Haktan rızkını hakça, dengeli bir
şekilde, aldıkça oluşur, açılır, gelişir.” (41 Fussilet, 9,10) Atamızın tercüme
ettirdiği Tevilatı Kaşaniye kitabında anlatıldığı gibi her insana, ‘Benlik’
kazandıran ‘Efal-Sıfat-Zat’ kavramlarının, aslında Allah’a ait olduğu, ilmiyle öğretilir.
Bu makamlar Fenafillâh makamlarıdır. Bunların yerine insanın, Hakkın efali,
Hakkın sıfatları ve Hakkın zatıyla yeniden dirilmesi beklenir. Bu makamlar, ayetlerde anlatılmıştır. İnsanın, Yeniden Dirilişinin, Hakkın efal, sıfat ve
zatıyla olabileceği öğretilir. Halvete giren kişinin, tefekkürle oluşturduğu
vakum ortamında, Hakkın verdikleriyle, Hakka kavuşur. (1)
“Hakk’ın delili, gölgesi, olan tevhit ilminden ilk halk edilen cevherin, Celalî
nazarla hayâsından, edebinden, taşıp yayılmasından, sonra uygulanmış olarak
açığa çıkan, ilmi hıfzedici kuvvetlerin izdihamıyla, temessül ve tecessüm ettiniz. (2) ilimden başka bir şey
olmayacak şekilde, bedenleştiniz.” (3) Diğer bir deyişle, “Önce
hiçbir şey yoktu, vakum ortamında, yokluktan, var olan, ortaya çıkan Tevhit İlmi
yüklü enerji damlası, zuhurunun şiddetinden görünmedi. Hakkını, Hak’tan, hakça,
adaletle, alarak, ortaya çıkışıyla; bir ‘şey’ var oldu ve ışık, parıltı, aydınlık, nur oluştu. Nurun, fotonun maddeleşmesiyle
her şey halk olundu, canlılık yaratıldı ve insan inşa edildi.” (4) İtidal, Adalet ve
Denge, ruh güneşinin, kutsal bedende
gurup etmesiyle sonradan oluşan karanlıkta, farklı titreşimler halinde,
kuvvetlerden oluşan zerrelerin temelidir.
İnsan, araştırır, inceler, bir meyve ağacının çekirdeğindeki,
DNA’sındaki; ilmin, dört anasıra, toprak, hava, ateş ve suya, hükmederek, ağaç
ve meyveyi, amacına uygun olarak yetiştirip, mükemmelleştiğini bulur, idrak
eder. Ancak, insan, bunu kendisine uygulayıp, kendisindeki tohumun ilminin,
fıtratının mükemmelleşmesini, Kitapta okumasına rağmen, sağlayamaz. Kendi
maddesinden soyunup, kurtulup, kendi ilminin idrakine ermekte güçlük çekebilir.
Kitapta anlatılan ve açıklanan, Sıratı Müstakim olarak bildirilen, Seyri Süluk
aşamalarından, biri zahir iken biri batın olan, Hak ile Halk dengesini
sağlayarak, geçmek gerekir. Farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşme işinde,
denge kurarak, başarılı olup, Kendini ve Rabbini bilmesi, İnsanın Yaratılışının,
inşasının, amacıdır.
Umarım biz de, Yaratılış amacımıza, sıratı müstakimden dengeli geçerek,
ulaşabiliriz!
Necdet Altınay 06012024
(1)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2023/03/evliya-olgunlugu.html
(2)
https://necdetaltinay.blogspot.com/2018/07/hakikatin-golgesi-insanlkhali-deyip.html
(3)
https://necdetaltinay.blogspot.com/2017/04/rahmani-rahim.html
(4)
https://necdetaltinay.blogspot.com/2019/03/ilim-ve-insan-kanttr.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder