3 Ocak 2024 Çarşamba

Varoluşun Hassas Dengesi,

 

Varoluşun Hassas Dengesi,

Her zerre, bir diğerinden farklı bir titreşimdir, elektrik, manyetik ve elektromanyetik olmak üzere başlıca üç kuvvete, farklı ölçülerde sahip ve bunları yöneten info, bilginin deposudur. Her zerre, her an, farklı, şiddetli, bir zuhur ediş, tagayyür içinde, farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşme içindedir. Genel anlamda, her mevcudat, böyle devinim içinde olan zerrelerden oluşarak, hassas dengesini korur. İnsan, bitki ve hayvanların gazap ve şehvet kuvvetlerine ek olarak verilen, ‘Nutuk’ kuvvetiyle de donatılmıştır. Ruh, ilim ve bedeninin arasında, ‘Nefsanî Canlılık’ taşıyan insandan, ayrıca Kalp ve Ruha yüceliş ile inşa olunması beklenir. Evrenin temelini oluşturan enerjiye yüklü ‘Tevhit İlminin’ tümünü idrak edip açığa çıkaran insandan, hassas denge içinde, Kendini Bilip ‘Yaratıcıyı Bilmesi’ istenir.

“İnsanın fıtratında,  Kuranı anlayacak aklı yaratıp nakşederek,  kazıyarak,  Kuranı öğretti böylece insanı izhar eyledi, ortaya çıkardı, yarattı.” (55 Rahman, 1,2) “Akıl göğünü, ruh güneşi mahalline kaldırdı, nefis ve beden arzına, adalet düzenini indirdi ve itidal vaaz eyledi.”  (55 Rahman, 7,8) “Tatsız ve tuzlu olan kaba somut cisim denizi ile tatlı ve lezzetli olan soyut ruh, ilim, denizi indirilmiştir. Bu iki denizi, insan vücudunda karşılaştırıp buluşturduk. Aralarında, ne hayatın cevheri, canlılığın, letafetinde, ne de madde cesedinin kesafetinde olan ve berzah diye adlandırılan, hayvani nefis canlılığı vardır. Maddi ve Ruhi Denizlerin arasında, berzahta, ne latif ne de kesif denebilen nefsanî canlılık bulunur. Nefis her ikisinden de dengeli yararlanır, ne madde denizi, ne de mana denizi, nefis üzerinde tam hâkimiyet kurar. Diğer bir deyişle, ne ruh bedeni latif,  ne de beden ruhu kesif,  yapabilir.  Dilediğine kadir olan halkın halikını tesbih ederim.” (55 Rahman, 19) “Kâbe, Âdem zamanında inmiştir yani Kalp, Âdem’in vücudunda zuhur etmiştir. İlk önce Kâbe’nin, doğu ve batısında olmak üzere iki kapısı vardı yani Âdem, tevhit ilminin başlangıç ve sonuna, ahretine ilişkin bilgilere ulaştı, nur ve zulmet âlemlerinin marifeti zuhur etti. Âdem’in, Hint toprağından Kâbe’yi ziyarete gelişi, perdeleyen tabiat âleminden var ediş ve yaratışı, ruh ve madde veya madde ile mana dengesini idrak ederek, itidal ile Kalp makamına yücelişine işarettir.” (2 Bakara, 127) “Ey insanlar aklın tasvip ettiği adalet kanunu üzere ihtiyaç ve zaruret miktarında, şerait’in izni ile helâl ve temiz olmak üzere, süfli yön olan nefis âleminde ve beden arzındaki lezzet ve zevklerden tadınız. Ve temiz ve sağlıklı olmasına özen göstererek, itidal derecesinden israf etmeyiniz. Ey insanlar, Şeriatta emir olunduğu üzere her şeyde Allah’ın indirdiği itidal ve adalete tabi olunuz.” (2 Bakara, 168, 170) “Nimetleri alıp da Hakka arkanızı dönmeyiniz, şükrediniz. Meskeniniz sıhhat ve mizacın itidali ile güzel bir beldedir.” (34 Sebe,  15) “Kalp ikiyüzlüdür. Bir yüzü ruha bakar ki, o yüze baş denebilir. İkinci yüzü nefis kuvvetlerine nazırdır, ona da ayak denebilir.  Ve ayaklarınızı yıkayınız, yani tabii bedensel kuvvetleriniz açısından, lezzetlerde ifrat ve şehvette düşkünlük tozlarını gidermekle temizleniniz. Bedeni, ayakta durabileceği bir itidal derecesinde temizleyiniz. Bu beyana göre lezzetlerde ifrat ve şehvette düşkünlük etmiş olanlar, kalplerinin, kendileriyle huzur duyacak ve dua etmeye müsait olabileceği bir safhaya dönüşüne kadar, tabii kuvvetlerini riyazet ve ahlâk ilimleri suyuyla yıkamağa muhtaçtırlar.” (5 Maide, 6) İlahi ilim suyu ile temizlenip Hakka yaklaşın ve şükredin.

“Ortada, açıkta, görünür, olanın anlatmaya çalıştığı hafi, gizli olanı, görünür olmaya çalışanı ilmini, görmeden, hatta inkâr ederek, surette kalmayınız. Aşikâr olarak görünen ‘arz’, görünmeyen, henüz bilinmeyen ‘ilimden’ rızkını alır. Arzın, dört temel anasırdan alacakları takdir edilmiştir. Yeryüzü ve gökyüzü veya arz ve sema olarak bilinen oluşumlar, Haktan rızkını hakça, dengeli bir şekilde, aldıkça oluşur, açılır, gelişir.” (41 Fussilet, 9,10) Atamızın tercüme ettirdiği Tevilatı Kaşaniye kitabında anlatıldığı gibi her insana, ‘Benlik’ kazandıran ‘Efal-Sıfat-Zat’ kavramlarının, aslında Allah’a ait olduğu, ilmiyle öğretilir. Bu makamlar Fenafillâh makamlarıdır. Bunların yerine insanın, Hakkın efali, Hakkın sıfatları ve Hakkın zatıyla yeniden dirilmesi beklenir. Bu makamlar, ayetlerde anlatılmıştır. İnsanın,  Yeniden Dirilişinin, Hakkın efal, sıfat ve zatıyla olabileceği öğretilir. Halvete giren kişinin, tefekkürle oluşturduğu vakum ortamında, Hakkın verdikleriyle, Hakka kavuşur. (1)

“Hakk’ın delili, gölgesi, olan tevhit ilminden ilk halk edilen cevherin, Celalî nazarla hayâsından, edebinden, taşıp yayılmasından, sonra uygulanmış olarak açığa çıkan, ilmi hıfzedici kuvvetlerin izdihamıyla, temessül ve tecessüm ettiniz. (2) ilimden başka bir şey olmayacak şekilde, bedenleştiniz.” (3) Diğer bir deyişle, “Önce hiçbir şey yoktu, vakum ortamında, yokluktan, var olan, ortaya çıkan Tevhit İlmi yüklü enerji damlası, zuhurunun şiddetinden görünmedi. Hakkını, Hak’tan, hakça, adaletle, alarak, ortaya çıkışıyla; bir ‘şey’ var oldu ve ışık, parıltı,  aydınlık, nur oluştu. Nurun, fotonun maddeleşmesiyle her şey halk olundu, canlılık yaratıldı ve insan inşa edildi.” (4) İtidal, Adalet ve Denge, ruh güneşinin,  kutsal bedende gurup etmesiyle sonradan oluşan karanlıkta, farklı titreşimler halinde, kuvvetlerden oluşan zerrelerin temelidir.

İnsan, araştırır, inceler, bir meyve ağacının çekirdeğindeki, DNA’sındaki; ilmin, dört anasıra, toprak, hava, ateş ve suya, hükmederek, ağaç ve meyveyi, amacına uygun olarak yetiştirip, mükemmelleştiğini bulur, idrak eder. Ancak, insan, bunu kendisine uygulayıp, kendisindeki tohumun ilminin, fıtratının mükemmelleşmesini, Kitapta okumasına rağmen, sağlayamaz. Kendi maddesinden soyunup, kurtulup, kendi ilminin idrakine ermekte güçlük çekebilir. Kitapta anlatılan ve açıklanan, Sıratı Müstakim olarak bildirilen, Seyri Süluk aşamalarından, biri zahir iken biri batın olan, Hak ile Halk dengesini sağlayarak, geçmek gerekir. Farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşme işinde, denge kurarak, başarılı olup, Kendini ve Rabbini bilmesi, İnsanın Yaratılışının, inşasının, amacıdır.

Umarım biz de, Yaratılış amacımıza, sıratı müstakimden dengeli geçerek, ulaşabiliriz!

Necdet Altınay 06012024

(1)      http://necdetaltinay.blogspot.com/2023/03/evliya-olgunlugu.html

(2)      https://necdetaltinay.blogspot.com/2018/07/hakikatin-golgesi-insanlkhali-deyip.html

(3)      https://necdetaltinay.blogspot.com/2017/04/rahmani-rahim.html

(4)      https://necdetaltinay.blogspot.com/2019/03/ilim-ve-insan-kanttr.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder