8 Mayıs 2024 Çarşamba

Hayatımız İmtihandır!

 

Hayatımız İmtihandır!

İnsanlar, tabiatlarına emaneten bırakılmış ve istidatlarında saklanmış, olanın zahir olması, ortaya çıkması, için çeşitli belalar ve nefsi terbiye ile imtihan edilir. Aslı ve evveli ilim olan, Hakiki İlahi Sıfat ile Evvelin ve Başlangıcın Kaynağı, İzafi Sıfat olan, İlahi Zat tarafından; insanlar, soyut ‘Hakka Verdikleri Söz’ ve zahir amelleri nedeniyle; nefsanî duygular içinde, gaflet uykusunda terk edilmez. Rahmani nimetler olarak verilen eşya, bitki ve hayvandan farklı kılan Rahimsi nimetlerle, insan, sınavdadır, Hakkı Hakça yaşamalıdır.

“Biz onları, iyilikler ve kötülükler ile imtihan eyleriz. İmtihan denilen belâ, nimetin hem bolluğu ile hem de darlığı ile olabilir.” (7 Araf, 168) “Rabbi, İbrahim’i kalp, sır, ruh, hafa, vahdet gibi ruhani mertebelerle ve bu mertebelere geçmeğe sebep olan teslim, tevekkül,  rıza ve bunların, ilimleri gibi ahval ve makamlar ile imtihan ederek İbrahim’in, fenaya kadar sülûku ilâllâh ve fillah ile bu kelimatı tamamladığını tezekkür ediniz.” (2 Bakara, 124) “Biz elbette sizleri birçok şeyle ve birçok şekilde sınayacağız ve imtihan edeceğiz. Benden korkarak,  korkutularak,  mallarınızı kaybederek, nefsinizi güçlendiren şeyleri eksilterek ve kalbinizi güçlendiren şeyleri kaybederek sınanacaksınız. Benimle olma iradesinin kuvveti ve benim muhabbetimin lezzeti sebebiyle alışmış ve alışkın oldukları şeylerle olmamaya sabredenleri müjdele. Bu nedenlerle uykusuz kalanlara, bir derece uyananlara, bir musibet isabet ettiğinde onun kudretimin etkisiyle olduğunu düşünüp olayda sıfatımın tecelli ettiğinin idrakini yaşarlar. Böylece, kendilerinde tasarruf sahibi olduğum mülk olduğunu yakinen bilerek “Biz O’ndan gelir, O’na döneriz” diyerek, benimle bende Halik olduklarını müşahede ederler.” (2 Bakara, 155, 156) “Tâlût, askerlerine dedi ki, ‘Allah, sizi bir su ile imtihan edecektir’. Bu su, ‘Doğal Cisimler’ suyudur. Her kim, o sudan ifrat derecede kanıncaya kadar içerse, o kimse benden değildir. Çünkü tabiat ehli ve arzularının kulu olanlar, mahlûkatın en zayıfıdır. Ve her kim, bu sudan tatmazsa, o bendendir.  Ancak haris ve düşkün olmayarak zaruret ve ihtiyaç miktarıyla kanaat edenler müstesnadır, onlara zarar yoktur.” (2 Bakara, 249) “Müminler, Kuranın ilmiyle âlim olur ve ahlakıyla ahlaklaşır, Allah’a iman eder yani Allah’ı ceman tevhit eder. Meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ederek mazharlarına, tecellilerine razı olarak, vahdetini, kesret suretlerinde müşahede edici olarak Allah’ı tafsilatıyla tevhit ederler. ‘Bizim vücut ve sıfatlarımızı senin vücut ve sıfatlarınla setir ve imha eyle ve en büyük günah olan şirk yani vücutlarımız günahlarını setir eyle, ört ve fenadan sonra bağışlanmış vücut ile bize rahmet et’ derler.” (2 Bakara, 285) “Allah,  sana kitabı indiren zattır. O kitabın bazı ayetleri,  yalnız bir anlamı olan ‘Muhkem’ ayetlerdir, kitabın aslıdır; bazı ayetleri ise iki ve daha fazla manaları olabilecek, hak ve batıl şüphesi uyandıran ‘Müteşabih’ ayetlerdir. Bunun nedeni Hakkın, biri mutlak diğeri izafi olan iki yönü vardır. Birisi, halkın fenasından sonra baki olan, mutlak yönüdür, hiçbir değişikliğe uğraması, çoğalması, kırılıp iki olması, hali yoktur. Diğer yönünde ise Hak ile batıl karışıktır, herkesin istidadı, kendine uygun yönünü geliştirir, tercihlerine göre imtihan edilir. Arif olan için bir yüz vardır, diğerleri aynalardan görünüşlerdir. Müteşabih ayetlerin tevilini yalnız Allah bilir, arifler de Allah’ın ilmi ile iman nuru ile bilir. Halis akıl sahipleri düşünebilir.” (3 Ali İmran, 7)

“Kalbin ikbali zamanında haliyle mevsuf, içinde bulunduğu halin sıfatlarına bürünmüş olan kimse sadıktır. ‘Fail Haktır’ deyip Hakkı fail gören, her fiilin failinin Hak olduğunu gören sadıktır. İmtihan olunduğu zaman, üstlenilmediğinde iltifat olunur, imtihanda halâs bulursa, kurtulur, selamete ererse o vakit sahih olur.” (3 Ali İmran, 143) “Sizi kolayca ulaşabileceğiniz bir takım huzur ve haz verici şeylerle elbette imtihan eder ki, bu imtihan Allah’ın kendisinden gaip halinde kimin korktuğunu, ayrıntılı ilmi ile bilmesi içindir. Zira korku fiil kabilinden olan hataya taalluk ettiği için,  ancak gaibe iman edenlere mahsustur. Amma huzur halinde azamet tecellisiyle olana haşyet denir. Zat tecellisi ile olana heybet denir. Buna binaen korku nefsin, haşyet kalbin, heybet ruhun sıfatıdır.” (5 Maide, 94) “Allah, emrinin infazına muktedir kılmak için sizinle kendi olgunluğunu ortaya koyan, arzda sizi halife kılan "Zat-ı âlâ”dır. İstidat olarak verdiği kemalin de, sizi imtihan etmek, kendisinde zahir olan kemalâtın, olgunluğun, hakkıyla kimde kaim olup, kimde olmayacağını ve kendi sıfatını gizleyerek, Hak’kın sıfatını izhar edinceye kadar kemalât yoluna sulukta kimin hakkıyla kaim olup, İlâhi Emanetleri eda edici olacağını ve kimin kaim olamayıp, hain olacağını yoklar. Rabbiniz, sizin nefisleriniz sıfatını setir eden, mağfiret sahibi ve o kemalâtı sizde izharı ile Rahmet eden merhamet sahibi olması için, istidatlar derecelerinin farklılığı nedeniyle, olgunluğu da farklı olur ve bazınızı, bazınızın üstünde yükseltmiştir.” (6 Enam, 165) “Gayrisine kıyasla, aslı ve evveli ilim olan, Hakiki İlahi Sıfat ile Evvelin ve Başlangıcın Kaynağı, İzafi Sıfat olan, İlahi Zat tarafından; insanlar, soyut ‘Hakka Verdikleri Söz’ ve zahir amelleri nedeniyle; nefsanî duygular içinde, gaflet uykusunda ve perdelenmiş durumda terk edilmezler. İnsanlar, tabiatlarına emaneten bırakılmış ve istidatlarında saklanmış olanların zahir olması, ortaya çıkması, için çeşitli belalar ve nefsi terbiye ile imtihan edilirler. Kutsal hadise göre: “Ben gizli bir hazineydim, zahir olup aşikâr olmayı sevdim ve halkı izhar ettim, görünür kıldım.” Gizli hazine, olgunlaşan insanlarda apaçık yaşanır. İnsanlara, muhabbeti nedeniyle, nimetlerini sundu. İlahi Zatın sonuçta görünmesi, evvelde Başlangıç oluşunun gereğidir.” (29 Ankebut, 1) “Çocuklarınız ve malınız fitnedir, bağımlılık yapar, imtihandırlar. Şükrederek, Allah için sevmez, onlara öncelik tanırsanız, isyan etmiş olursunuz. Onlarla perdelenmeyin; muhabbetlerinde fazlaya kaçmayın, makul olun sabredin, sabrın karşılığı büyük olur. Allah’ın sizi, mal ve evlatlar ile imtihan ettiğini biliniz. Onları, Allah’ın razı olduğu yerlerde harcayınız, istendiği şekilde muhabbet edip kullanınız.” (64 Tegabun, 15,16)

 Allah, gizli bir hazineydi, zahir olup aşikâr olmayı sevdi ve Halkı izhar, görünür, kılıp, Halk olarak göründü. Gizli hazine, olgun insanlarda apaçık yaşanır. İnsanlara, muhabbeti nedeniyle, nimetlerini sundu, onlar da nimetlere şükredip, zikrederek, Hakkı, Hakça yaşadılar. İlahi Zatın sonuçta görünmesi, evvelde Başlangıç oluşunun gereğidir.

            Umarım bizden de, yaratılışın amacı gerçekleşir, Hak görünür, Hakça yaşanır!

Necdet Altınay, 11052024