22 Aralık 2022 Perşembe

Kelam Hakkındır

 

Kelam Hakkındır

Kelam, konuşma, nutuk kuvvetinin, anlayış ve idrak iradesinin, çok özel bir halidir. Nutuk kuvveti, ilmin idrakini içeren, manayı kavrama ve anlatma kuvvetidir. Bu kuvvete sahip olanlar arasında kelam edilir. ‘Bilinmek’ için ‘Yaratılışın’ amacına ve özüne uygun kelam edilir. Manayı kavrayan ve anlatmak isteyen, anlamasını istediğine, Allah sevdiğine, kelam eder. Kör, sağır ve dilsize kelam edilemez, ariften arife kelam olabilir. İlim, ilimden nasibi olana anlatılabilir. İlimden hazzı ve bilgiden nasibi olmayan,  âlim ve arifi ve onların ilmini bilemez. Kuran, Allah kelamıdır ve sana fena bulman ve yeniden dirilerek bekaya geçmen için indirilmiştir. Bu kitap, ilim olarak, bütünün, eşyanın, özüne konduktan sonra ayrıntılı ayetleri indirilen Furkan, uygulama aklı, kitabıdır. Kuran, eşyanın özüne Furkan olarak konan uygulamanın, ilim olarak anlatımıdır. Allah, hiç bir beşere kelam etmedi, vahdette fena bulan bir insanla ancak vahiy yoluyla veya sıfat perdesi arkasından konuşur, ya da bir resul gönderip ona vahiy eder. Tur, Hz. Musa’ya kelam olunan dağdır yani akıl ve nutuk mazharı olan insanın dimağıdır. Görünen, Görenin görüntüsüdür!

“Maddenin çekimine kapılan, Dünya hayatına dalan kişi, hidayetten kör, hak söz söylemeye dilsiz ve haklıyı, makulü, işitmeye sağırdır. Zira nutuk ile murat olunan manayı idrak edemez, çünkü anlayacak ve fehim edecek kalp sahibi değildir. Anlaşılamayan bir şeyden söz etmek nasıl mümkün olabilir? Hidayet eden kelam, ne ilham tarikiyle Hak’tan, ne de insanların kelâmından işitmek yolundan ve ne de ibret almakla basar tarikinden gelebilir. Nutuk kuvveti, ruhun nurunu, ilmin idrakini, içeren manayı kavrama ve anlatma kuvvetidir. İlahi ilmin tümünün Hakk’ın gölgesi olduğunu, göklerdeki ve yerdeki her mevcudun bu gölgenin uzatılmasıyla vücut bulup kudret ile halk edildiğini inkâr ederler. Bu nedenle de öldükten sonra tekrar diriltilme kudretini inkâr ederler.” (17 İsra, 97,98) “Araştıran ve inceleyen ilim sahipleri, kitabın hakikatini apaçık görür. Gözlerinde perde olan mahcubun, arifi ve kelamını, dediklerini anlaması mümkün değildir. Çünkü bir şeyi anlayan kişi ona kendisinde bulunan manalardan bir mana verebilir ve verdiği o mana ile anlayabilir. İlimden hazzı ve bilgiden nasibi olmayan, âlimle arifi ve ilimlerini bilemez.” (34 Sebe, 6) “Biz, Davut’u kuvvetlendirdik. İlmimizle vasıflanması sebebiyle ona nazari ve ameli hikmeti, marifet ve şeriatı, yani ahkâmı beyan eden kelamı verdik.”  (38 Sad, 20) “Allah, Hak ve sadıktır, biri diğerine benzeyen, sana ve senden evvelki peygamberlere nazil olanları içeren, bir kitap olduğu halde, sözün en güzelini ikişer ikişer olarak tenzil eyledi, indirdi. Kuran ayetleri,  sana kalp makamında, fani edip fena bulduran ve fenadan sonra baki kılan olarak, nazil olduğu için Kuran ayetlerinin tenzili, indirilişi, Hak ve halk itibarıyla mükerrer olur, iki defa indirilmiş olur.” (39 Zümer, 23) “Ayetleri, bazen ‘Ben’ diyerek Hak ve bazen de ‘Biz’ diyerek Halk tilavet eyler, okur. Kalbe gelen ve eseri bedene nazil olan nurlu anlam ve idrakiyle hareketlenmesi dolayısıyla, o kitaptan, Allah’ı bilen ve haşyet ehli olanların tüyleri ürperir. Her kim, nurundan mahcup olup da, kelamını anlamaz ve manasını görmezse onun için başka bir hidayet edici yoktur. (39 Zümer, 23) Kuran, olgunlaşmak isteyene, kuvvetlerini dönüştürmek üzere, örneğin şehveti iffete çevirmek için, önce kemale ermek için, sonra baki kılmak, bekada kalmak için indirilmiştir.

“Allah, hiç bir beşere kelam etmedi, bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Ya da resul gönderip vahiy eder. İnsana, Allah’ın söz söylemesi ancak şu üç halde olabilir. Birinci hal: insan vahdet makamına ulaşırsa ve onda yok olup sonra beka makamında Hakk’ın vücuduyla hakikat olarak dirilirse, vasıtasız olarak ona vahiy olunur. “Sonra iyice yaklaştı ve sarktı. İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. Böylece vahiy etti kuluna vahiy ettiğini, buyurduğu gibi.” (53 Necm, 8-10) İkinci hal: Kalp perdesinde ve sıfat tecellileri makamında olup Allah’a yalvarma, konuşma,  gizliliği görme, dostluk yolu üzere yüce Allah, ona konuşmuş olur. Hz. Musa’nın halinde olduğu gibi konuşur. Sıfat örtüsüyle perdelenmiş olduğu için göremez.” (42 Şura, 51) Böylece muhatap alınan insan, hala Hakka yüz çevirip, diğer kulları muhatap alır. “Tur, Musa’ya kelam edilen dağdır. O dağ akıl ve nutuk mazharı olan insanın 'Dimağı’dır.” (52 Tur, 1) “İnkâr edenlerin kalpleri taştan daha katıdır, çünkü dağa indirilseydi ‘İlahi Kelam’dan dağ bile etkilenir, paralanırdı.” (59 Haşır, 21) “Kuran, benlik ve ikilikten uzak, Haktan gayrı olan batıl ile karışık olmayan vahdet, cem makamından indirilmiştir ve hakken yakindir. Kalp makamından indirilseydi ilmen yakin, ruh makamından indirilseydi aynen yakin olurdu.” (69 Hakka, 38-52) ”Kalbin, ruha en yakın halinin yeri, ufku mübin, Kutsal Nefesin Kuranı indirdiği yerdir.” (81 Tekfir, 23) ”İnsan, «Kelimetullah» ise Kelam, Kelimeler, söz de insanın en olgun halinin özelliklerinin anlatımıdır. Furkan, ilmin uygulanmış hali Evren ise Kuran, Evrenin ilminin anlatımıdır.” (1 Fatiha, 1) Kuran, ikiz olan ‘İnsan’ ve ‘Âlemi’ anlatır.

“Bu Kitap, Arapçadır ama Hakk’ın Kelamıdır ve tüm beşeriyete müjdeleyicidir. Hak, Muhammed suretinde zahir olmuş, Halk olarak görünmüştür. Nihai olgunlaşma ve gelişim özelliklerini de kapsayacak şekilde,  bütün mevcudat ve eşyaya vücut verildi. Bu vücut veriş rahmeti rahmaniye yani genel olan her şeyi kapsayan, rahmani olan, rahmettir. Rahmani özellikler birbiriyle uyumludur, tevhit edilebilir, birleştirilebilir.” (41 Fussilet, 1-4) Güncel olan “Bağlantısal Bütünsellik” kavramıyla tüm galaksilerin bir ağ şeklinde birleştirilmesi bu nedenle gerçekleşebilir. Tüm Evren Bir ve Tek bütündür, her zerre ötekiyle sürekli etkileşim ve iletişim içindedir ama her zerre farklı bir titreşimdir. Bununla birlikte, bireye veya kişiye özel olgunlaşma ve idrake uygun özellikler de vardır. İnsanlık, insana uygundur. Her insana, insanlığa uygun ama bireysel düzeyde farklı kişilik oluşturan özellikler verilir. Her eşya da madde,  kütle ve enerjiden oluşur ama masa masadır,  cam da cam.  İnsan kemale erer,  olgunlaşır, eşyadan da sanat eseri oluşur. İnsanlığın kapsadığı tüm özellikler ve insan, birbirleriyle tam bir uyum içindedir. Ancak, insanların, insanlıktan seçip aldıkları özellikler, bireysel ilişkilerde, ilk bakışta, Hak kelamına karşı kör, sağır ve dilsiz olan mahcuplara, birbirleriyle uyumlu görülmeyebilir!  

 Umarım,  kelamın idrakiyle, olgunlaşma özelliğimizi gerçekleştirip, vasıl olabiliriz!

                                                           Necdet Altınay 24122022

8 Aralık 2022 Perşembe

Meşakkat Çekmeyin

 

Meşakkat Çekmeyin

Doğal olarak insan, doğar, bebeklik, gençlik ve olgunluk çağlarını geçerek gelişir. Bebeklikte, her şey Bir ve Tek bütündür, sonra ‘şeyler’ birer ikişer öğrenilir, herkes ve her şeyin farkı belirginleşir. Böylece rahmanîden rahimsiye, vahdetten kesrete, açılım süreci gider. Öğrenim ve gelişimin bir yerinde, insan, kutsal mesajla karşılaşır. Kesretten vahdete dönüş başlar. Ortam ve çevre koşullarına uyum göstermek çok meşakkatli bir iş iken; hareketlerin, fiillerin ve sıfatların kaynağının bir ve tek olduğu görülür. ‘Kuranı öğrettim, insanı yarattım’ mesajına uygun olarak, insan, olgunlaşmaya başlar. Allah’ı bildikçe meşakkatlerden kurtulmayı öğrenir. Bu süreç, fıtratın ve genetik yazılımın gereğidir.

“Kuranın daveti ancak kalbin hicabı, perdeli, halinde ve nefsin vücudu ile mümkün olabilir. Davete uyup beşeriyetin tümü tamamen fena bulduğunda, nefsin, Hak ile bekası görülür ve fani olma secdesi edilir, nefis ile mevcut olunmayıp Hak ile mevcut olunarak; Hak, ikilik ve benlik zuhurundan tenzih edilir. Bu makamda daimi olarak tespih edilir. Zatın tecelli ettiği gün, büyük kıyamet günüdür ve o gün hiç kimsenin tahammül edemeyeceği, arkalarında bırakacağı, meşakkatli gündür.”  (76 İnsan, 26,27) “Allah, sizin için meşakkat ve darlık murat etmez. Herkesin vahdet âleminde olduğu çocukluğundan sonra bireysel tercihler ve koşullar nedeniyle, kesret âlemine geçenleri, içine girdikleri çirkin nefis sıfatlarından kurtarmayı diler. Sizler, fenadan sonra beka zamanında kemal nimetine şükür edersiniz.” (5 Maide, 6) “Biz, insanı, nefis ve hevesi, kalbinin fesadı ve perdesinin kalınlığı, yüzünden meşakkat üzere halk eyledik.” (90 Beled, 4) “Sizin karşınıza çıkan güçlük, meşakkat ve musibetlere sabredip, tevhit üzere olarak, yardım dileyip Allah’ın dostluğunu isterseniz ve tevekkül edici olursanız muradınıza erer, güzelce korunursunuz.” (3 Ali İmran, 120) “Bazılarının, ’Keşke öyle yapmasaydı, orada olmasaydı ölmeyecekti’ gibi düşünmeleri, kendi kalplerine meşakkat ve darlık verir. Eğer onlar muvahhit, tevhit eden, yakın sahibi ise o ölümlerin Allah’tan olduğunu görüp, bilecek ve sadırları genişleyecektir.” (3 Ali İmran,  156) “Alışmış olduğu ve huy edindiği nefis karargâhından, hak yoluna girmek üzere, hicret ederse; istidadındaki meşakkatler, kuruntular, hayaller, hayvanlık, canavarlık gibi nefis sıfatlarından kurtulur ve göğsünde genişlik hisseder.” (4 Nisa, 100) “Nefsanî günahlarının ve cismani muhabbet fiillerinin meşakkatlerini yüklenirler. Bu yükler nefislerinde kökleşirse murat ettikleri şeylerden geri kalır ve yükler gittikçe ağırlaşır.” (6 Enam, 31) İnsan, meşakkat ve güçlüklerden kurtuluşun hakikatini aramalı, hikmetini bulmalıdır.

“Senden evvel de, dinleyip dediklerine inanırlar da hicaptan, perdelenmekten kurtulurlar ve itaat ederler diye, ümmetlere resuller gönderdik. Hatta nebilerin gelmesine yakın şiddet ve meşakkatlere tabi tuttuk.” (6 Enam,  42) “İman edip de meşakkatlere katlanarak hicret etmeyenlerle, hicret edinceye, Allah yolunda infak edinceye kadar, dostluk etmeyin.” (8 Enfal, 72) “Bedende herhangi bir organın eksik, sakat olması veya hastalık durumu size nasıl meşakkatli gelirse, resule de sizin azap çekmeniz öyle meşakkatlidir.” (9 Tövbe, 128) “Gaflete düşene dünyada azap vardır ama ahret azabı daha meşakkatlidir.” (13 Rad, 34) Meşakkat, nefisten kalbe, akılla ruha hicrete sevk etmelidir.

“Davut’a gelen vahiylerden biri şöyledir: «Ey dünya,  bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edene de meşakkat çektir.» Kutsal hadislerden biri de şudur: “Bana nafile ibadetlerle yaklaşana ben de yaklaşırım ve severim, sevince de işittiği kulağı ve gördüğü gözü olurum.” (16 Nahl, 75) “Allah için sabır, Allah’ta sabır, Allah ile beraber sabır, Allah’a sabır, Allah’la sabır olmak üzere beş çeşit çok meşakkatli sabır vardır.” (16 Nahl, 127) “Kuranı, senin meşakkat çekmen için indirmedik, hidayet bulamayanlar, doğru yola gelmeyenler senin yüzünden değil kalplerinin katılığındandır.” (20 Taha, 2) “Din, size, ibadeti külfet ve meşakkat kılmamıştır. Nefis baki oldukça, kalp ve ruhtan kendisinde bakiye buldukça, ibadet hakiki olmaz ve zevki de tam olamaz. Muhabbeti tam ve safa sahibi için zaman müsait ve ibadet rahat olur.” (22 Hac, 78) “İnsan ömrü, nefis denen Tur dağına inip çıkmakla, meşakkatle, geçer. Doruktan, dibe, esfeli safiline, bedenin çukuruna düşülür.” (74 Müddesir, 26) İnsan, meşakkatli nefis mücadelesinden dönmeyi bilmelidir.

“İnsanları çarpıp helak eden büyük meşakkat ve bela, ya küçük, ya da büyük kıyamettir. Çarpan büyük kıyamet ise çarptığı kişiyi ifna eden, zat-ı ehadiye,  bir olan zatın,  tecellisidir; beşeriyetin tamamen ifnası hali, değeri ve kadri bilinemeyen bir haldir. İnsanlar o Şuhut’ta, her şeyde Hakk’ı görmesi halinde,  dağılıp parçalanarak hakir ve zelil olurlar.  Çünkü muvahhidin, tevhit edenin, nazarında, kendisinin kadri ve kıymeti yoktur. «Nazarlarında insanlar, sivrisinek ve pervane gibi olmadıkça, kişinin imanı kâmil olamaz» denir. İnsanlara aynı fena ile nazar ettiğinde, insanlar, yanmış ve dağılmış pervaneler gibi olurlar.”  (101 Karia, 1-4) İnsan için ölmeden önce ölmek, kurtuluşun tek yolu olabilir!

 İndirilen Kitap, insanın olgunlaşmasını amaçlayan öğütleri kapsar. Ruh ve nefsin kalp çocuğu olarak muhatap alındığında, insan, mahcuptur, perdelidir, örtülüdür, tesettürlüdür. Dünyaya çıplak, korumasız, bilgisiz, boş beyinle gelen insan; örtünür, korunur, bilgi edinir, bilinci gelişir; çevresindekilere kıyasla kendinin ne olduğunu anlar, kendince benlik ve diğerleriyle ikilik oluşturur. Meşakkatlerin kaynağına indikçe Allah’a yaklaşır, sever, sevilir, mesajları anlayıp uyguladıkça, benlik ve ikilikten kurtulur. Her şeyde Hakk’ı görmesi halinde kişinin imanı kâmil, kendisi de insanı kâmil olur.

Umarım biz de meşakkatlerden kurtulur, Hak, biz diye de görünür!

                                                                        Necdet Altınay, 16032022

Doğal olarak insan, doğar, bebeklik, gençlik ve olgunluk çağlarını geçerek gelişir. Bebeklikte, her şey Bir ve Tek bütündür, sonra ‘şeyler’ birer ikişer öğrenilir, herkes ve her şeyin farkı belirginleşir. Böylece rahmanîden rahimsiye, vahdetten kesrete, açılım süreci gider. Öğrenim ve gelişimin bir yerinde, insan, kutsal mesajla karşılaşır. Kesretten vahdete dönüş başlar. Ortam ve çevre koşullarına uyum göstermek çok meşakkatli bir iş iken; hareketlerin, fiillerin ve sıfatların kaynağının bir ve tek olduğu görülür. ‘Kuranı öğrettim, insanı yarattım’ mesajına uygun olarak, insan, olgunlaşmaya başlar. Allah’ı bildikçe meşakkatlerden kurtulmayı öğrenir. Bu süreç, fıtratın ve genetik yazılımın gereğidir.

“Kuranın daveti ancak kalbin hicabı, perdeli, halinde ve nefsin vücudu ile mümkün olabilir. Davete uyup beşeriyetin tümü tamamen fena bulduğunda, nefsin, Hak ile bekası görülür ve fani olma secdesi edilir, nefis ile mevcut olunmayıp Hak ile mevcut olunarak; Hak, ikilik ve benlik zuhurundan tenzih edilir. Bu makamda daimi olarak tespih edilir. Zatın tecelli ettiği gün, büyük kıyamet günüdür ve o gün hiç kimsenin tahammül edemeyeceği, arkalarında bırakacağı, meşakkatli gündür.”  (76 İnsan, 26,27) “Allah, sizin için meşakkat ve darlık murat etmez. Herkesin vahdet âleminde olduğu çocukluğundan sonra bireysel tercihler ve koşullar nedeniyle, kesret âlemine geçenleri, içine girdikleri çirkin nefis sıfatlarından kurtarmayı diler. Sizler, fenadan sonra beka zamanında kemal nimetine şükür edersiniz.” (5 Maide, 6) “Biz, insanı, nefis ve hevesi, kalbinin fesadı ve perdesinin kalınlığı, yüzünden meşakkat üzere halk eyledik.” (90 Beled, 4) “Sizin karşınıza çıkan güçlük, meşakkat ve musibetlere sabredip, tevhit üzere olarak, yardım dileyip Allah’ın dostluğunu isterseniz ve tevekkül edici olursanız muradınıza erer, güzelce korunursunuz.” (3 Ali İmran, 120) “Bazılarının, ’Keşke öyle yapmasaydı, orada olmasaydı ölmeyecekti’ gibi düşünmeleri, kendi kalplerine meşakkat ve darlık verir. Eğer onlar muvahhit, tevhit eden, yakın sahibi ise o ölümlerin Allah’tan olduğunu görüp, bilecek ve sadırları genişleyecektir.” (3 Ali İmran,  156) “Alışmış olduğu ve huy edindiği nefis karargâhından, hak yoluna girmek üzere, hicret ederse; istidadındaki meşakkatler, kuruntular, hayaller, hayvanlık, canavarlık gibi nefis sıfatlarından kurtulur ve göğsünde genişlik hisseder.” (4 Nisa, 100) “Nefsanî günahlarının ve cismani muhabbet fiillerinin meşakkatlerini yüklenirler. Bu yükler nefislerinde kökleşirse murat ettikleri şeylerden geri kalır ve yükler gittikçe ağırlaşır.” (6 Enam, 31) İnsan, meşakkat ve güçlüklerden kurtuluşun hakikatini aramalı, hikmetini bulmalıdır.

“Senden evvel de, dinleyip dediklerine inanırlar da hicaptan, perdelenmekten kurtulurlar ve itaat ederler diye, ümmetlere resuller gönderdik. Hatta nebilerin gelmesine yakın şiddet ve meşakkatlere tabi tuttuk.” (6 Enam,  42) “İman edip de meşakkatlere katlanarak hicret etmeyenlerle, hicret edinceye, Allah yolunda infak edinceye kadar, dostluk etmeyin.” (8 Enfal, 72) “Bedende herhangi bir organın eksik, sakat olması veya hastalık durumu size nasıl meşakkatli gelirse, resule de sizin azap çekmeniz öyle meşakkatlidir.” (9 Tövbe, 128) “Gaflete düşene dünyada azap vardır ama ahret azabı daha meşakkatlidir.” (13 Rad, 34) Meşakkat, nefisten kalbe, akılla ruha hicrete sevk etmelidir.

“Davut’a gelen vahiylerden biri şöyledir: «Ey dünya,  bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edene de meşakkat çektir.» Kutsal hadislerden biri de şudur: “Bana nafile ibadetlerle yaklaşana ben de yaklaşırım ve severim, sevince de işittiği kulağı ve gördüğü gözü olurum.” (16 Nahl, 75) “Allah için sabır, Allah’ta sabır, Allah ile beraber sabır, Allah’a sabır, Allah’la sabır olmak üzere beş çeşit çok meşakkatli sabır vardır.” (16 Nahl, 127) “Kuranı, senin meşakkat çekmen için indirmedik, hidayet bulamayanlar, doğru yola gelmeyenler senin yüzünden değil kalplerinin katılığındandır.” (20 Taha, 2) “Din, size, ibadeti külfet ve meşakkat kılmamıştır. Nefis baki oldukça, kalp ve ruhtan kendisinde bakiye buldukça, ibadet hakiki olmaz ve zevki de tam olamaz. Muhabbeti tam ve safa sahibi için zaman müsait ve ibadet rahat olur.” (22 Hac, 78) “İnsan ömrü, nefis denen Tur dağına inip çıkmakla, meşakkatle, geçer. Doruktan, dibe, esfeli safiline, bedenin çukuruna düşülür.” (74 Müddesir, 26) İnsan, meşakkatli nefis mücadelesinden dönmeyi bilmelidir.

“İnsanları çarpıp helak eden büyük meşakkat ve bela, ya küçük, ya da büyük kıyamettir. Çarpan büyük kıyamet ise çarptığı kişiyi ifna eden, zat-ı ehadiye,  bir olan zatın,  tecellisidir; beşeriyetin tamamen ifnası hali, değeri ve kadri bilinemeyen bir haldir. İnsanlar o Şuhut’ta, her şeyde Hakk’ı görmesi halinde,  dağılıp parçalanarak hakir ve zelil olurlar.  Çünkü muvahhidin, tevhit edenin, nazarında, kendisinin kadri ve kıymeti yoktur. «Nazarlarında insanlar, sivrisinek ve pervane gibi olmadıkça, kişinin imanı kâmil olamaz» denir. İnsanlara aynı fena ile nazar ettiğinde, insanlar, yanmış ve dağılmış pervaneler gibi olurlar.”  (101 Karia, 1-4) İnsan için ölmeden önce ölmek, kurtuluşun tek yolu olabilir!

 İndirilen Kitap, insanın olgunlaşmasını amaçlayan öğütleri kapsar. Ruh ve nefsin kalp çocuğu olarak muhatap alındığında, insan, mahcuptur, perdelidir, örtülüdür, tesettürlüdür. Dünyaya çıplak, korumasız, bilgisiz, boş beyinle gelen insan; örtünür, korunur, bilgi edinir, bilinci gelişir; çevresindekilere kıyasla kendinin ne olduğunu anlar, kendince benlik ve diğerleriyle ikilik oluşturur. Meşakkatlerin kaynağına indikçe Allah’a yaklaşır, sever, sevilir, mesajları anlayıp uyguladıkça, benlik ve ikilikten kurtulur. Her şeyde Hakk’ı görmesi halinde kişinin imanı kâmil, kendisi de insanı kâmil olur.

Umarım biz de meşakkatlerden kurtulur, Hak, biz diye de görünür!

                                                                        Necdet Altınay, 16032022

Sağlık ve Sıhhat

 

Sağlık ve Sıhhat

            Beden, kalbin, maddeye bağlı ve bağımlı, kesif, cisimleşmiş kısmıdır. Kalp için, bedenin sağlık ve sıhhati önce gelir. Nefis, bedenin kemalini,  olgunluğunu sağlamaktan sorumludur ama önce sağlık. Beden sağlığı sağlanmadıkça nefsin, manevi olgunluğunu sağlayıcı basireti açılmaz, idraki saf olmaz ve rüştünü ispat edemez. Ulvi bilgilerden rızkını almadığı sürece de nefis, yetim sayılır. Yetimler, nikâhlandığı zaman rüştünü kanıtlamış olur ve kendilerine hakları olan ilim malı verilir. Doğal olarak insanın çocukluk evresinde,  bedensel organları yeterince gelişinceye kadar, insanlık konusunda olgunlaşması beklenmez. Bu devrede nefis, bedenle meşgul, onunla dalgındır ve kemalinden gafildir. Sağlıklı bedende nefis, ruh ile bağlantı kurar, ulvi bilgiler edinir. Doğru bilgi iyi uygulanır.

“Rahman, sıhhat ve rızık gibi zahirî ve genel kapsamlı nimetleri verendir. Rahim ise ilim ve bilgi gibi Bâtıni nimetlerin kişiye özel hayırlarını verendir. Bütün mevcudat, kendi özellik ve hassasiyetleriyle kemallerini, olgunluk ve mükemmeliyetlerini, kuvveden fiile, kavramdan gerçekliğe, çıkarmaya çalışarak Hakkı tespih ve hamt ederler. Bu amaçla, ihtiyaç duyulan her şeyin verilmesi rububiyettir.” (1 Fatiha, 1) “Saadet üç kısımdır. Biri kalbe, biri bedene, biri de beden etrafındaki şeylere aittir. Kalbe ait olan saadetler, hikmet, marifet, bilgi, ilmî ve amelî kemallerdir. Bedene ait olan saadet, sıhhat, kuvvet, tabii şehvetler, cismani lezzetlerdir. Beden etrafındaki şeylere ait saadet, mallar ve sair sebeplerdir. “Zenginlik, büyük bir nimettir ve zenginlikten daha büyük nimet, sıhhattir ki, sıhhat, kalbi kuvvetlendirir.” (2 Bakara, 3) “Allah’a tevekkülünün sıhhati hususunda Nuh’un haberini tilâvet et, oku ki senin halini onunla itibar edip anlasınlar. Eğer sizin yakinen imanınız sahih oldu ise itaat etmek şartıyla Allah’a tevekkül ediniz. Zira tevekkülün sıhhatinin şartı, kuvvet sahibi olmamanın idrakidir.” (10 Yunus, 84) “İlim ile amel edilir, iyi, doğru ve güzel bir bilgi uygulanırsa yapılan iş ve işlemler iyi, güzel ve doğru olur. İnanış, şüphesiz bir şekilde ve itikat, sıhhatli olursa ancak amelin en iyi hali olur. İnanış sıhhatli olmazsa kemale erdirecek amel de mümkün olmaz.” (16 Nahl, 97) “Meskeniniz sıhhat ve mizacın itidali ile güzel bir beldedir.” (34 Sebe, 15) Yani vücudunuz, bedeniniz sizin yuvanızdır, sağlıklı ve sıhhatli ise inanışınız, tevekkülünüz, kalbiniz sıhhatli olur.

Atomların çekirdeklerinde bulunan protonların iç basınçlarının,  Büyük Okyanusun en derin yeri olan Maryana Çukurundaki basıncın trilyonlarca katından daha fazla olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle protonları oluşturan ‘Quarkları’ birbirinden ayırmak mümkün değildir. Kuarklar güçlü itim-çekim kuvvetleridir. DNA molekülünün 25.000 civarında olan genlerden oluştuğu bilinir. Kuark atomun, DNA da hücrenin çekirdeğinde bulunur. Hücre, kendi başına çevresinden enerji alan, aldıklarını içinde işleyen veya yakan,  bölünerek kendini oluşturan, artık ve atıkları toplayıp atan gibi alt sistemleri, organelleri,  organcıkları, bulunan, bir açık sistemdir. Çevresinden girdi alıp işler ve çevresine belirli çıktılar verir. Hücre, çevresini etkiler ve çevresinden aldıkları sinyallerle etkilenir, etkileşim içinde yaşayan canlı bir organizmadır. Hayatı ve hayatını sürdürmek için gayretleri olan bilinçli bir yapısı vardır. Hücrenin bilinçli faaliyetlerine biz sadece yardımcı olabiliriz.

Sağlıklı ‘Beslenme’ ile sıhhat kazanma süreci, güneş ışığının şekere dönüştürülmesiyle başlar. Klorofil molekülü, güneş enerjisini, ışığını, elektromanyetik dalgasını, elektromanyetik enerjisini, itim-çekim kuvvetini, şekere çevirir. Şeker molekülünün oksijeni, hücrede, mitokondri molekülü içinde, koparılır ve hücreye ‘bağ enerjisi’ kazandırılır. Bu enerji, gerçek nefes alma işlemidir ve oksijen atomu, karbon atomuyla birleşip,  karbondioksit olarak ciğerlerde temizlenir. Açığa çıkan bağ enerjisi, hücredeki ‘Molekül Yapan Moleküllerce’ üretim sürecinde kullanılır. Beslenme, sağlıklı yaşam amacıyla, besin unsurlarının, sindirim sistemi yoluyla vücuda alınmasıdır. Canlılar, enerjiyi kullanma yeteneği olan metabolizmaya sahiptir;  enerjiyi,  moleküler düzeyde, formunu değiştirerek kullanır. Gerçek nefes alma,  hücrede oksijenin kullanımı, gerçek beslenme de hücre içinde ihtiyaç duyulan proteinlerin, alınan besinlerden üretilmesidir.  İnsan, ‘bilinç’  üreten canlıdır,  beslenmesi amaca uygun olmalıdır. Her şey insan için insan Hak içindir, Hak, bilinçle bilinmelidir. Cansızın halk edilişi, canlının yaratılışı ve ruhla dirilerek yüceliş, varoluşta üç aşamadır. Her şey, bir bilginin uygulanmış halidir.  Bilgi enerjidir, sıhhatin temelinde halden hale geçebilen bilgi veya ilim vardır denebilir. Sağlık için yaptıklarımız, Yaratılışın, amacına ulaşmasına yardımcıdır. (1)

Oruç tutarak, nefsini kontrol edene, hücrelerdeki yenilenme süreci sonucunda, daha sağlıklı bir bünyenin verilmesi,  onun kalbî duygulara daha fazla zaman ayırmasını sağlar. Kalbin güçlenmesiyle de ruhsal ve ulvî duygulara geçilmesi beklenir. Yaratıcının huzurunda ve huzur içinde oluş duygularıyla, verilmiş akıl, fikir, bilgi ve ilim yeteneklerinin kıymeti daha iyi bilinebilir. ‘İnsanın içi ve dışının bilinçle dolu oluşu bilinci’ mükemmel bir duygudur. Akıl, fikir, bilgi, bilim ve ilimden maluma, bilince, geçiş insanı nihai amacına ulaştırabilir. Ancak küllî ilmin malum olan bilinci ile maddesel olanların, cansızların halk edilmesi,  canlı olanların yaratılması ve insanın inşa ediliş süreci anlam kazanabilir.

Özet olarak, “Zat güneşinin doğuşundan önce oluşan, fecir, sıfat tecellisi nurunun,  aydınlığının,  gerçekleşmesi için, beden-vücut gecesinin şerrinden”;  “Daha iyi-doğru-güzele gitmek için gösterilen azim ve iradeye,  bedensel zevklerin vereceği hayal ve kuruntuların şerrinden”; “Kalbî ve bedensel yaşamın sağlıklı ve sıhhatli yürütülmesi, nefsin zarar veren şerrinden” korunmalıdır. Kalp,  Beden,  Nefis üçlüsünün uyumu bir ihtiyaçtır! (113 Felak S.)

Umarım biz de Yaratılışın doğal akış sürecini idrak ederek uyum gösterebiliriz.

                                                                       Necdet Altınay 10122022

 

(1)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2020/12/beslenme-sureci.html