8 Aralık 2022 Perşembe

Meşakkat Çekmeyin

 

Meşakkat Çekmeyin

Doğal olarak insan, doğar, bebeklik, gençlik ve olgunluk çağlarını geçerek gelişir. Bebeklikte, her şey Bir ve Tek bütündür, sonra ‘şeyler’ birer ikişer öğrenilir, herkes ve her şeyin farkı belirginleşir. Böylece rahmanîden rahimsiye, vahdetten kesrete, açılım süreci gider. Öğrenim ve gelişimin bir yerinde, insan, kutsal mesajla karşılaşır. Kesretten vahdete dönüş başlar. Ortam ve çevre koşullarına uyum göstermek çok meşakkatli bir iş iken; hareketlerin, fiillerin ve sıfatların kaynağının bir ve tek olduğu görülür. ‘Kuranı öğrettim, insanı yarattım’ mesajına uygun olarak, insan, olgunlaşmaya başlar. Allah’ı bildikçe meşakkatlerden kurtulmayı öğrenir. Bu süreç, fıtratın ve genetik yazılımın gereğidir.

“Kuranın daveti ancak kalbin hicabı, perdeli, halinde ve nefsin vücudu ile mümkün olabilir. Davete uyup beşeriyetin tümü tamamen fena bulduğunda, nefsin, Hak ile bekası görülür ve fani olma secdesi edilir, nefis ile mevcut olunmayıp Hak ile mevcut olunarak; Hak, ikilik ve benlik zuhurundan tenzih edilir. Bu makamda daimi olarak tespih edilir. Zatın tecelli ettiği gün, büyük kıyamet günüdür ve o gün hiç kimsenin tahammül edemeyeceği, arkalarında bırakacağı, meşakkatli gündür.”  (76 İnsan, 26,27) “Allah, sizin için meşakkat ve darlık murat etmez. Herkesin vahdet âleminde olduğu çocukluğundan sonra bireysel tercihler ve koşullar nedeniyle, kesret âlemine geçenleri, içine girdikleri çirkin nefis sıfatlarından kurtarmayı diler. Sizler, fenadan sonra beka zamanında kemal nimetine şükür edersiniz.” (5 Maide, 6) “Biz, insanı, nefis ve hevesi, kalbinin fesadı ve perdesinin kalınlığı, yüzünden meşakkat üzere halk eyledik.” (90 Beled, 4) “Sizin karşınıza çıkan güçlük, meşakkat ve musibetlere sabredip, tevhit üzere olarak, yardım dileyip Allah’ın dostluğunu isterseniz ve tevekkül edici olursanız muradınıza erer, güzelce korunursunuz.” (3 Ali İmran, 120) “Bazılarının, ’Keşke öyle yapmasaydı, orada olmasaydı ölmeyecekti’ gibi düşünmeleri, kendi kalplerine meşakkat ve darlık verir. Eğer onlar muvahhit, tevhit eden, yakın sahibi ise o ölümlerin Allah’tan olduğunu görüp, bilecek ve sadırları genişleyecektir.” (3 Ali İmran,  156) “Alışmış olduğu ve huy edindiği nefis karargâhından, hak yoluna girmek üzere, hicret ederse; istidadındaki meşakkatler, kuruntular, hayaller, hayvanlık, canavarlık gibi nefis sıfatlarından kurtulur ve göğsünde genişlik hisseder.” (4 Nisa, 100) “Nefsanî günahlarının ve cismani muhabbet fiillerinin meşakkatlerini yüklenirler. Bu yükler nefislerinde kökleşirse murat ettikleri şeylerden geri kalır ve yükler gittikçe ağırlaşır.” (6 Enam, 31) İnsan, meşakkat ve güçlüklerden kurtuluşun hakikatini aramalı, hikmetini bulmalıdır.

“Senden evvel de, dinleyip dediklerine inanırlar da hicaptan, perdelenmekten kurtulurlar ve itaat ederler diye, ümmetlere resuller gönderdik. Hatta nebilerin gelmesine yakın şiddet ve meşakkatlere tabi tuttuk.” (6 Enam,  42) “İman edip de meşakkatlere katlanarak hicret etmeyenlerle, hicret edinceye, Allah yolunda infak edinceye kadar, dostluk etmeyin.” (8 Enfal, 72) “Bedende herhangi bir organın eksik, sakat olması veya hastalık durumu size nasıl meşakkatli gelirse, resule de sizin azap çekmeniz öyle meşakkatlidir.” (9 Tövbe, 128) “Gaflete düşene dünyada azap vardır ama ahret azabı daha meşakkatlidir.” (13 Rad, 34) Meşakkat, nefisten kalbe, akılla ruha hicrete sevk etmelidir.

“Davut’a gelen vahiylerden biri şöyledir: «Ey dünya,  bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edene de meşakkat çektir.» Kutsal hadislerden biri de şudur: “Bana nafile ibadetlerle yaklaşana ben de yaklaşırım ve severim, sevince de işittiği kulağı ve gördüğü gözü olurum.” (16 Nahl, 75) “Allah için sabır, Allah’ta sabır, Allah ile beraber sabır, Allah’a sabır, Allah’la sabır olmak üzere beş çeşit çok meşakkatli sabır vardır.” (16 Nahl, 127) “Kuranı, senin meşakkat çekmen için indirmedik, hidayet bulamayanlar, doğru yola gelmeyenler senin yüzünden değil kalplerinin katılığındandır.” (20 Taha, 2) “Din, size, ibadeti külfet ve meşakkat kılmamıştır. Nefis baki oldukça, kalp ve ruhtan kendisinde bakiye buldukça, ibadet hakiki olmaz ve zevki de tam olamaz. Muhabbeti tam ve safa sahibi için zaman müsait ve ibadet rahat olur.” (22 Hac, 78) “İnsan ömrü, nefis denen Tur dağına inip çıkmakla, meşakkatle, geçer. Doruktan, dibe, esfeli safiline, bedenin çukuruna düşülür.” (74 Müddesir, 26) İnsan, meşakkatli nefis mücadelesinden dönmeyi bilmelidir.

“İnsanları çarpıp helak eden büyük meşakkat ve bela, ya küçük, ya da büyük kıyamettir. Çarpan büyük kıyamet ise çarptığı kişiyi ifna eden, zat-ı ehadiye,  bir olan zatın,  tecellisidir; beşeriyetin tamamen ifnası hali, değeri ve kadri bilinemeyen bir haldir. İnsanlar o Şuhut’ta, her şeyde Hakk’ı görmesi halinde,  dağılıp parçalanarak hakir ve zelil olurlar.  Çünkü muvahhidin, tevhit edenin, nazarında, kendisinin kadri ve kıymeti yoktur. «Nazarlarında insanlar, sivrisinek ve pervane gibi olmadıkça, kişinin imanı kâmil olamaz» denir. İnsanlara aynı fena ile nazar ettiğinde, insanlar, yanmış ve dağılmış pervaneler gibi olurlar.”  (101 Karia, 1-4) İnsan için ölmeden önce ölmek, kurtuluşun tek yolu olabilir!

 İndirilen Kitap, insanın olgunlaşmasını amaçlayan öğütleri kapsar. Ruh ve nefsin kalp çocuğu olarak muhatap alındığında, insan, mahcuptur, perdelidir, örtülüdür, tesettürlüdür. Dünyaya çıplak, korumasız, bilgisiz, boş beyinle gelen insan; örtünür, korunur, bilgi edinir, bilinci gelişir; çevresindekilere kıyasla kendinin ne olduğunu anlar, kendince benlik ve diğerleriyle ikilik oluşturur. Meşakkatlerin kaynağına indikçe Allah’a yaklaşır, sever, sevilir, mesajları anlayıp uyguladıkça, benlik ve ikilikten kurtulur. Her şeyde Hakk’ı görmesi halinde kişinin imanı kâmil, kendisi de insanı kâmil olur.

Umarım biz de meşakkatlerden kurtulur, Hak, biz diye de görünür!

                                                                        Necdet Altınay, 16032022

Doğal olarak insan, doğar, bebeklik, gençlik ve olgunluk çağlarını geçerek gelişir. Bebeklikte, her şey Bir ve Tek bütündür, sonra ‘şeyler’ birer ikişer öğrenilir, herkes ve her şeyin farkı belirginleşir. Böylece rahmanîden rahimsiye, vahdetten kesrete, açılım süreci gider. Öğrenim ve gelişimin bir yerinde, insan, kutsal mesajla karşılaşır. Kesretten vahdete dönüş başlar. Ortam ve çevre koşullarına uyum göstermek çok meşakkatli bir iş iken; hareketlerin, fiillerin ve sıfatların kaynağının bir ve tek olduğu görülür. ‘Kuranı öğrettim, insanı yarattım’ mesajına uygun olarak, insan, olgunlaşmaya başlar. Allah’ı bildikçe meşakkatlerden kurtulmayı öğrenir. Bu süreç, fıtratın ve genetik yazılımın gereğidir.

“Kuranın daveti ancak kalbin hicabı, perdeli, halinde ve nefsin vücudu ile mümkün olabilir. Davete uyup beşeriyetin tümü tamamen fena bulduğunda, nefsin, Hak ile bekası görülür ve fani olma secdesi edilir, nefis ile mevcut olunmayıp Hak ile mevcut olunarak; Hak, ikilik ve benlik zuhurundan tenzih edilir. Bu makamda daimi olarak tespih edilir. Zatın tecelli ettiği gün, büyük kıyamet günüdür ve o gün hiç kimsenin tahammül edemeyeceği, arkalarında bırakacağı, meşakkatli gündür.”  (76 İnsan, 26,27) “Allah, sizin için meşakkat ve darlık murat etmez. Herkesin vahdet âleminde olduğu çocukluğundan sonra bireysel tercihler ve koşullar nedeniyle, kesret âlemine geçenleri, içine girdikleri çirkin nefis sıfatlarından kurtarmayı diler. Sizler, fenadan sonra beka zamanında kemal nimetine şükür edersiniz.” (5 Maide, 6) “Biz, insanı, nefis ve hevesi, kalbinin fesadı ve perdesinin kalınlığı, yüzünden meşakkat üzere halk eyledik.” (90 Beled, 4) “Sizin karşınıza çıkan güçlük, meşakkat ve musibetlere sabredip, tevhit üzere olarak, yardım dileyip Allah’ın dostluğunu isterseniz ve tevekkül edici olursanız muradınıza erer, güzelce korunursunuz.” (3 Ali İmran, 120) “Bazılarının, ’Keşke öyle yapmasaydı, orada olmasaydı ölmeyecekti’ gibi düşünmeleri, kendi kalplerine meşakkat ve darlık verir. Eğer onlar muvahhit, tevhit eden, yakın sahibi ise o ölümlerin Allah’tan olduğunu görüp, bilecek ve sadırları genişleyecektir.” (3 Ali İmran,  156) “Alışmış olduğu ve huy edindiği nefis karargâhından, hak yoluna girmek üzere, hicret ederse; istidadındaki meşakkatler, kuruntular, hayaller, hayvanlık, canavarlık gibi nefis sıfatlarından kurtulur ve göğsünde genişlik hisseder.” (4 Nisa, 100) “Nefsanî günahlarının ve cismani muhabbet fiillerinin meşakkatlerini yüklenirler. Bu yükler nefislerinde kökleşirse murat ettikleri şeylerden geri kalır ve yükler gittikçe ağırlaşır.” (6 Enam, 31) İnsan, meşakkat ve güçlüklerden kurtuluşun hakikatini aramalı, hikmetini bulmalıdır.

“Senden evvel de, dinleyip dediklerine inanırlar da hicaptan, perdelenmekten kurtulurlar ve itaat ederler diye, ümmetlere resuller gönderdik. Hatta nebilerin gelmesine yakın şiddet ve meşakkatlere tabi tuttuk.” (6 Enam,  42) “İman edip de meşakkatlere katlanarak hicret etmeyenlerle, hicret edinceye, Allah yolunda infak edinceye kadar, dostluk etmeyin.” (8 Enfal, 72) “Bedende herhangi bir organın eksik, sakat olması veya hastalık durumu size nasıl meşakkatli gelirse, resule de sizin azap çekmeniz öyle meşakkatlidir.” (9 Tövbe, 128) “Gaflete düşene dünyada azap vardır ama ahret azabı daha meşakkatlidir.” (13 Rad, 34) Meşakkat, nefisten kalbe, akılla ruha hicrete sevk etmelidir.

“Davut’a gelen vahiylerden biri şöyledir: «Ey dünya,  bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edene de meşakkat çektir.» Kutsal hadislerden biri de şudur: “Bana nafile ibadetlerle yaklaşana ben de yaklaşırım ve severim, sevince de işittiği kulağı ve gördüğü gözü olurum.” (16 Nahl, 75) “Allah için sabır, Allah’ta sabır, Allah ile beraber sabır, Allah’a sabır, Allah’la sabır olmak üzere beş çeşit çok meşakkatli sabır vardır.” (16 Nahl, 127) “Kuranı, senin meşakkat çekmen için indirmedik, hidayet bulamayanlar, doğru yola gelmeyenler senin yüzünden değil kalplerinin katılığındandır.” (20 Taha, 2) “Din, size, ibadeti külfet ve meşakkat kılmamıştır. Nefis baki oldukça, kalp ve ruhtan kendisinde bakiye buldukça, ibadet hakiki olmaz ve zevki de tam olamaz. Muhabbeti tam ve safa sahibi için zaman müsait ve ibadet rahat olur.” (22 Hac, 78) “İnsan ömrü, nefis denen Tur dağına inip çıkmakla, meşakkatle, geçer. Doruktan, dibe, esfeli safiline, bedenin çukuruna düşülür.” (74 Müddesir, 26) İnsan, meşakkatli nefis mücadelesinden dönmeyi bilmelidir.

“İnsanları çarpıp helak eden büyük meşakkat ve bela, ya küçük, ya da büyük kıyamettir. Çarpan büyük kıyamet ise çarptığı kişiyi ifna eden, zat-ı ehadiye,  bir olan zatın,  tecellisidir; beşeriyetin tamamen ifnası hali, değeri ve kadri bilinemeyen bir haldir. İnsanlar o Şuhut’ta, her şeyde Hakk’ı görmesi halinde,  dağılıp parçalanarak hakir ve zelil olurlar.  Çünkü muvahhidin, tevhit edenin, nazarında, kendisinin kadri ve kıymeti yoktur. «Nazarlarında insanlar, sivrisinek ve pervane gibi olmadıkça, kişinin imanı kâmil olamaz» denir. İnsanlara aynı fena ile nazar ettiğinde, insanlar, yanmış ve dağılmış pervaneler gibi olurlar.”  (101 Karia, 1-4) İnsan için ölmeden önce ölmek, kurtuluşun tek yolu olabilir!

 İndirilen Kitap, insanın olgunlaşmasını amaçlayan öğütleri kapsar. Ruh ve nefsin kalp çocuğu olarak muhatap alındığında, insan, mahcuptur, perdelidir, örtülüdür, tesettürlüdür. Dünyaya çıplak, korumasız, bilgisiz, boş beyinle gelen insan; örtünür, korunur, bilgi edinir, bilinci gelişir; çevresindekilere kıyasla kendinin ne olduğunu anlar, kendince benlik ve diğerleriyle ikilik oluşturur. Meşakkatlerin kaynağına indikçe Allah’a yaklaşır, sever, sevilir, mesajları anlayıp uyguladıkça, benlik ve ikilikten kurtulur. Her şeyde Hakk’ı görmesi halinde kişinin imanı kâmil, kendisi de insanı kâmil olur.

Umarım biz de meşakkatlerden kurtulur, Hak, biz diye de görünür!

                                                                        Necdet Altınay, 16032022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder