Meşakkat Çekmeyin
Doğal olarak insan, doğar, bebeklik, gençlik ve olgunluk çağlarını geçerek
gelişir. Bebeklikte, her şey Bir ve Tek bütündür, sonra ‘şeyler’ birer ikişer
öğrenilir, herkes ve her şeyin farkı belirginleşir. Böylece rahmanîden
rahimsiye, vahdetten kesrete, açılım süreci gider. Öğrenim ve gelişimin bir
yerinde, insan, kutsal mesajla karşılaşır. Kesretten vahdete dönüş başlar.
Ortam ve çevre koşullarına uyum göstermek çok meşakkatli bir iş iken;
hareketlerin, fiillerin ve sıfatların kaynağının bir ve tek olduğu görülür.
‘Kuranı öğrettim, insanı yarattım’ mesajına uygun olarak, insan, olgunlaşmaya
başlar. Allah’ı bildikçe meşakkatlerden kurtulmayı öğrenir. Bu süreç, fıtratın
ve genetik yazılımın gereğidir.
“Kuranın daveti ancak kalbin hicabı, perdeli, halinde ve nefsin vücudu
ile mümkün olabilir. Davete uyup beşeriyetin tümü tamamen fena bulduğunda,
nefsin, Hak ile bekası görülür ve fani olma secdesi edilir, nefis ile mevcut
olunmayıp Hak ile mevcut olunarak; Hak, ikilik ve benlik zuhurundan tenzih
edilir. Bu makamda daimi olarak tespih edilir. Zatın tecelli ettiği gün, büyük
kıyamet günüdür ve o gün hiç kimsenin tahammül edemeyeceği, arkalarında
bırakacağı, meşakkatli gündür.” (76
İnsan, 26,27) “Allah, sizin için meşakkat ve darlık murat etmez. Herkesin
vahdet âleminde olduğu çocukluğundan sonra bireysel tercihler ve koşullar
nedeniyle, kesret âlemine geçenleri, içine girdikleri çirkin nefis
sıfatlarından kurtarmayı diler. Sizler, fenadan sonra beka zamanında kemal
nimetine şükür edersiniz.” (5 Maide, 6) “Biz, insanı, nefis ve hevesi, kalbinin
fesadı ve perdesinin kalınlığı, yüzünden meşakkat üzere halk eyledik.” (90
Beled, 4) “Sizin karşınıza çıkan güçlük, meşakkat ve musibetlere sabredip,
tevhit üzere olarak, yardım dileyip Allah’ın dostluğunu isterseniz ve tevekkül
edici olursanız muradınıza erer, güzelce korunursunuz.” (3 Ali İmran, 120) “Bazılarının,
’Keşke öyle yapmasaydı, orada olmasaydı ölmeyecekti’ gibi düşünmeleri, kendi
kalplerine meşakkat ve darlık verir. Eğer onlar muvahhit, tevhit eden, yakın
sahibi ise o ölümlerin Allah’tan olduğunu görüp, bilecek ve sadırları
genişleyecektir.” (3 Ali İmran, 156) “Alışmış
olduğu ve huy edindiği nefis karargâhından, hak yoluna girmek üzere, hicret
ederse; istidadındaki meşakkatler, kuruntular, hayaller, hayvanlık, canavarlık
gibi nefis sıfatlarından kurtulur ve göğsünde genişlik hisseder.” (4 Nisa, 100)
“Nefsanî günahlarının ve cismani muhabbet fiillerinin meşakkatlerini
yüklenirler. Bu yükler nefislerinde kökleşirse murat ettikleri şeylerden geri
kalır ve yükler gittikçe ağırlaşır.” (6 Enam, 31) İnsan, meşakkat ve
güçlüklerden kurtuluşun hakikatini aramalı, hikmetini bulmalıdır.
“Senden evvel de, dinleyip dediklerine inanırlar da hicaptan,
perdelenmekten kurtulurlar ve itaat ederler diye, ümmetlere resuller gönderdik.
Hatta nebilerin gelmesine yakın şiddet ve meşakkatlere tabi tuttuk.” (6 Enam, 42) “İman edip de meşakkatlere katlanarak
hicret etmeyenlerle, hicret edinceye, Allah yolunda infak edinceye kadar,
dostluk etmeyin.” (8 Enfal, 72) “Bedende herhangi bir organın eksik, sakat
olması veya hastalık durumu size nasıl meşakkatli gelirse, resule de sizin azap
çekmeniz öyle meşakkatlidir.” (9 Tövbe, 128) “Gaflete düşene dünyada azap
vardır ama ahret azabı daha meşakkatlidir.” (13 Rad, 34) Meşakkat, nefisten
kalbe, akılla ruha hicrete sevk etmelidir.
“Davut’a gelen vahiylerden biri şöyledir: «Ey dünya, bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet
edene de meşakkat çektir.» Kutsal hadislerden biri de şudur: “Bana nafile ibadetlerle
yaklaşana ben de yaklaşırım ve severim, sevince de işittiği kulağı ve gördüğü
gözü olurum.” (16 Nahl, 75) “Allah için sabır, Allah’ta sabır, Allah ile
beraber sabır, Allah’a sabır, Allah’la sabır olmak üzere beş çeşit çok
meşakkatli sabır vardır.” (16 Nahl, 127) “Kuranı, senin meşakkat çekmen için
indirmedik, hidayet bulamayanlar, doğru yola gelmeyenler senin yüzünden değil
kalplerinin katılığındandır.” (20 Taha, 2) “Din, size, ibadeti külfet ve
meşakkat kılmamıştır. Nefis baki oldukça, kalp ve ruhtan kendisinde bakiye
buldukça, ibadet hakiki olmaz ve zevki de tam olamaz. Muhabbeti tam ve safa
sahibi için zaman müsait ve ibadet rahat olur.” (22 Hac, 78) “İnsan ömrü, nefis
denen Tur dağına inip çıkmakla, meşakkatle, geçer. Doruktan, dibe, esfeli
safiline, bedenin çukuruna düşülür.” (74 Müddesir, 26) İnsan, meşakkatli nefis
mücadelesinden dönmeyi bilmelidir.
“İnsanları çarpıp helak eden büyük meşakkat ve bela, ya küçük, ya da
büyük kıyamettir. Çarpan büyük kıyamet ise çarptığı kişiyi ifna eden, zat-ı
ehadiye, bir olan zatın, tecellisidir; beşeriyetin tamamen ifnası
hali, değeri ve kadri bilinemeyen bir haldir. İnsanlar o Şuhut’ta, her şeyde
Hakk’ı görmesi halinde, dağılıp
parçalanarak hakir ve zelil olurlar. Çünkü
muvahhidin, tevhit edenin, nazarında, kendisinin kadri ve kıymeti yoktur.
«Nazarlarında insanlar, sivrisinek ve pervane gibi olmadıkça, kişinin imanı
kâmil olamaz» denir. İnsanlara aynı fena ile nazar ettiğinde, insanlar, yanmış
ve dağılmış pervaneler gibi olurlar.”
(101 Karia, 1-4) İnsan için ölmeden önce ölmek, kurtuluşun tek yolu
olabilir!
İndirilen Kitap, insanın olgunlaşmasını
amaçlayan öğütleri kapsar. Ruh ve nefsin kalp çocuğu olarak muhatap alındığında,
insan, mahcuptur, perdelidir, örtülüdür, tesettürlüdür. Dünyaya çıplak, korumasız,
bilgisiz, boş beyinle gelen insan; örtünür, korunur, bilgi edinir, bilinci
gelişir; çevresindekilere kıyasla kendinin ne olduğunu anlar, kendince benlik
ve diğerleriyle ikilik oluşturur. Meşakkatlerin kaynağına indikçe Allah’a yaklaşır,
sever, sevilir, mesajları anlayıp uyguladıkça, benlik ve ikilikten kurtulur. Her
şeyde Hakk’ı görmesi halinde kişinin imanı kâmil, kendisi de insanı kâmil olur.
Umarım biz de meşakkatlerden kurtulur, Hak, biz diye de görünür!
Necdet Altınay, 16032022
Doğal olarak insan, doğar, bebeklik, gençlik ve olgunluk çağlarını geçerek
gelişir. Bebeklikte, her şey Bir ve Tek bütündür, sonra ‘şeyler’ birer ikişer
öğrenilir, herkes ve her şeyin farkı belirginleşir. Böylece rahmanîden
rahimsiye, vahdetten kesrete, açılım süreci gider. Öğrenim ve gelişimin bir
yerinde, insan, kutsal mesajla karşılaşır. Kesretten vahdete dönüş başlar.
Ortam ve çevre koşullarına uyum göstermek çok meşakkatli bir iş iken;
hareketlerin, fiillerin ve sıfatların kaynağının bir ve tek olduğu görülür.
‘Kuranı öğrettim, insanı yarattım’ mesajına uygun olarak, insan, olgunlaşmaya
başlar. Allah’ı bildikçe meşakkatlerden kurtulmayı öğrenir. Bu süreç, fıtratın
ve genetik yazılımın gereğidir.
“Kuranın daveti ancak kalbin hicabı, perdeli, halinde ve nefsin vücudu
ile mümkün olabilir. Davete uyup beşeriyetin tümü tamamen fena bulduğunda,
nefsin, Hak ile bekası görülür ve fani olma secdesi edilir, nefis ile mevcut
olunmayıp Hak ile mevcut olunarak; Hak, ikilik ve benlik zuhurundan tenzih
edilir. Bu makamda daimi olarak tespih edilir. Zatın tecelli ettiği gün, büyük
kıyamet günüdür ve o gün hiç kimsenin tahammül edemeyeceği, arkalarında
bırakacağı, meşakkatli gündür.” (76
İnsan, 26,27) “Allah, sizin için meşakkat ve darlık murat etmez. Herkesin
vahdet âleminde olduğu çocukluğundan sonra bireysel tercihler ve koşullar
nedeniyle, kesret âlemine geçenleri, içine girdikleri çirkin nefis
sıfatlarından kurtarmayı diler. Sizler, fenadan sonra beka zamanında kemal
nimetine şükür edersiniz.” (5 Maide, 6) “Biz, insanı, nefis ve hevesi, kalbinin
fesadı ve perdesinin kalınlığı, yüzünden meşakkat üzere halk eyledik.” (90
Beled, 4) “Sizin karşınıza çıkan güçlük, meşakkat ve musibetlere sabredip,
tevhit üzere olarak, yardım dileyip Allah’ın dostluğunu isterseniz ve tevekkül
edici olursanız muradınıza erer, güzelce korunursunuz.” (3 Ali İmran, 120) “Bazılarının,
’Keşke öyle yapmasaydı, orada olmasaydı ölmeyecekti’ gibi düşünmeleri, kendi
kalplerine meşakkat ve darlık verir. Eğer onlar muvahhit, tevhit eden, yakın
sahibi ise o ölümlerin Allah’tan olduğunu görüp, bilecek ve sadırları
genişleyecektir.” (3 Ali İmran, 156) “Alışmış
olduğu ve huy edindiği nefis karargâhından, hak yoluna girmek üzere, hicret
ederse; istidadındaki meşakkatler, kuruntular, hayaller, hayvanlık, canavarlık
gibi nefis sıfatlarından kurtulur ve göğsünde genişlik hisseder.” (4 Nisa, 100)
“Nefsanî günahlarının ve cismani muhabbet fiillerinin meşakkatlerini
yüklenirler. Bu yükler nefislerinde kökleşirse murat ettikleri şeylerden geri
kalır ve yükler gittikçe ağırlaşır.” (6 Enam, 31) İnsan, meşakkat ve
güçlüklerden kurtuluşun hakikatini aramalı, hikmetini bulmalıdır.
“Senden evvel de, dinleyip dediklerine inanırlar da hicaptan,
perdelenmekten kurtulurlar ve itaat ederler diye, ümmetlere resuller gönderdik.
Hatta nebilerin gelmesine yakın şiddet ve meşakkatlere tabi tuttuk.” (6 Enam, 42) “İman edip de meşakkatlere katlanarak
hicret etmeyenlerle, hicret edinceye, Allah yolunda infak edinceye kadar,
dostluk etmeyin.” (8 Enfal, 72) “Bedende herhangi bir organın eksik, sakat
olması veya hastalık durumu size nasıl meşakkatli gelirse, resule de sizin azap
çekmeniz öyle meşakkatlidir.” (9 Tövbe, 128) “Gaflete düşene dünyada azap
vardır ama ahret azabı daha meşakkatlidir.” (13 Rad, 34) Meşakkat, nefisten
kalbe, akılla ruha hicrete sevk etmelidir.
“Davut’a gelen vahiylerden biri şöyledir: «Ey dünya, bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet
edene de meşakkat çektir.» Kutsal hadislerden biri de şudur: “Bana nafile ibadetlerle
yaklaşana ben de yaklaşırım ve severim, sevince de işittiği kulağı ve gördüğü
gözü olurum.” (16 Nahl, 75) “Allah için sabır, Allah’ta sabır, Allah ile
beraber sabır, Allah’a sabır, Allah’la sabır olmak üzere beş çeşit çok
meşakkatli sabır vardır.” (16 Nahl, 127) “Kuranı, senin meşakkat çekmen için
indirmedik, hidayet bulamayanlar, doğru yola gelmeyenler senin yüzünden değil
kalplerinin katılığındandır.” (20 Taha, 2) “Din, size, ibadeti külfet ve
meşakkat kılmamıştır. Nefis baki oldukça, kalp ve ruhtan kendisinde bakiye
buldukça, ibadet hakiki olmaz ve zevki de tam olamaz. Muhabbeti tam ve safa
sahibi için zaman müsait ve ibadet rahat olur.” (22 Hac, 78) “İnsan ömrü, nefis
denen Tur dağına inip çıkmakla, meşakkatle, geçer. Doruktan, dibe, esfeli
safiline, bedenin çukuruna düşülür.” (74 Müddesir, 26) İnsan, meşakkatli nefis
mücadelesinden dönmeyi bilmelidir.
“İnsanları çarpıp helak eden büyük meşakkat ve bela, ya küçük, ya da
büyük kıyamettir. Çarpan büyük kıyamet ise çarptığı kişiyi ifna eden, zat-ı
ehadiye, bir olan zatın, tecellisidir; beşeriyetin tamamen ifnası
hali, değeri ve kadri bilinemeyen bir haldir. İnsanlar o Şuhut’ta, her şeyde
Hakk’ı görmesi halinde, dağılıp
parçalanarak hakir ve zelil olurlar. Çünkü
muvahhidin, tevhit edenin, nazarında, kendisinin kadri ve kıymeti yoktur.
«Nazarlarında insanlar, sivrisinek ve pervane gibi olmadıkça, kişinin imanı
kâmil olamaz» denir. İnsanlara aynı fena ile nazar ettiğinde, insanlar, yanmış
ve dağılmış pervaneler gibi olurlar.”
(101 Karia, 1-4) İnsan için ölmeden önce ölmek, kurtuluşun tek yolu
olabilir!
İndirilen Kitap, insanın olgunlaşmasını
amaçlayan öğütleri kapsar. Ruh ve nefsin kalp çocuğu olarak muhatap alındığında,
insan, mahcuptur, perdelidir, örtülüdür, tesettürlüdür. Dünyaya çıplak, korumasız,
bilgisiz, boş beyinle gelen insan; örtünür, korunur, bilgi edinir, bilinci
gelişir; çevresindekilere kıyasla kendinin ne olduğunu anlar, kendince benlik
ve diğerleriyle ikilik oluşturur. Meşakkatlerin kaynağına indikçe Allah’a yaklaşır,
sever, sevilir, mesajları anlayıp uyguladıkça, benlik ve ikilikten kurtulur. Her
şeyde Hakk’ı görmesi halinde kişinin imanı kâmil, kendisi de insanı kâmil olur.
Umarım biz de meşakkatlerden kurtulur, Hak, biz diye de görünür!
Necdet Altınay, 16032022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder