Özgürlük Hakkınızdır,
Hakikati idrak etmesi amacıyla yaratılıp donatılan insan,
buluğ çağına geldikten sonra kendini bilmek için olgunlaşmayı seçip seçmemesi
konusunda serbest bırakılmıştır. Bireysel,
kendine özgü, yetki ve yetenekleriyle, verilen akıl, fikir ve düşünme gücüyle
ya nimetlerin peşinde koşup verilenleri alıp gidecek ya da geriye dönüp
nimetleri vereni arayıp bulacaktır. Bireysel bencil fiil, sıfat ve vücudunu,
Nefis, Kalp ve Ruhunun sonsuz rengiyle, kendi çapında kullanmayı seçerse, her
alanda sınırlı kalacaktır. Nimet, yetki ve yeteneklerinin kaynağına yolculuk
yapmayı seçerse, elindeki emanetleri teslim edecek, yerlerine Yaratıcının fiil,
sıfat ve vücudu, kullanmasına izin verilecek ve özgürleşecektir. Bireysel
düzeyde, kabzetme ve bastı, darlıkla azlığı ve bollukla bereketi, hak ettiği
ölçüde verilir. Az ile yetinebilir, bedensel olan Mevt ile cismani hisler olan
hayatı, hafızası olan Akılla yani Hakkın Kabzasıyla, elinden alınarak bolluk ve
ferahlık da yaşayabilir.
“Şuurunuzun, nasip ve kısmetinizin
açılıp kapanması elinizdedir, düşüncelerinize ve yaptıklarınıza bağlıdır. Siz
kendi sıfatlarınıza karşılık olarak Hakkın sıfatlarını indirebilirsiniz.
Bireysel ve bencil sıfatlarınızdan vazgeçerseniz, Hakkın sıfatlarıyla
sıfatlanırsınız. Hakkın sıfatlarının nüzulünü ve sizde zuhurunu talep
edebilirsiniz. Elinizde mevcut olanlara kıskançlık edip etmemenize bağlıdır.
Allah, kıskançlığınız kadar size darlık ve azlık, cömertliğiniz kadar misliyle
size bolluk ve çokluk verir.” (2 Bakara, 245) “Cebrail, insan aklı ve fikri;
Mikail, bitkilerin ruhu ve aklı; İsrafil, hayvanatın ruhu ve aklı; Azrail,
insan ruhu ve aklıdır, vakti zamanı gelince, kabzederek, Allah’a teslim eder.”
(2 Bakara, 87) “Ölüm Meleği, iyi ahlak sahibi, hayır ehli, Salih kişilerin
ruhunu, halim, selim, mülayim görünerek, kabzeder ve buyurun cennete der. Kötü
ahlak ve çirkin sıfatlı, şer ehli şakilerin ruhları, korkunç görünümlerle
kabzedilip cehenneme gönderilir. Nefis perdelerinden kurtulup kalp makamına
eren, fıtratının aslına dönüp nurlanan kalp sahiplerinin ruhları, kamu vicdanı
da denen ölüm meleği tarafından ayrıca kabzedilir. Kalp makamından Şuhut
mahalline yücelen ve Rableri ile kendi aralarında perde kalmayan tevhit ehli
kişilerin ruhunu Allah kabzeder ve onları nefsine haşreder.” (3 Ali İmran, 97;
32 Secde, 11; 39 Zümer, 42; 19 Meryem,
85; 16 Nahl, 28) “Olgun bir insanın Kalbinin, Nefsine tam hâkim olması, nefsin
Gazap ve Şehvet Kuvvetlerinin her çeşidinin tümüne dirayetle Hükmetmesi ve
vücut Memleketini, birlik, dirlik ve beraberlik içinde iyi idare etmesi beklenir.
Hükmedemez ve hâkim olamazsa, bu Kuvvetler, işbirliği ve eşgüdüm içinde, kalbi
esir edip, kuvvetlerin her biri kendine özgü lezzetleri talep edip, bölünüp,
birbirleriyle savaşarak, Kalbi kabzetmeye kadar götürebilir.” (6 Enam, 65)
“Kulların istidatlarına muttali olan Allah, kullarından dilediğine rızkı çoğaltır
ve genişletir ve dilediğine, kabzedip, darlık verir ve noksan eyler.” (13 Rad,
26) “İzafi vücut ile gölgenin nasıl uzatıldığının farkında mısın? Bil ki eşyanın mahiyeti, aslı, esası, özü ve
ayan, apaçık, olanın hakikati yani ilmi, “Hakkın gölgesidir” ve “Mutlak
vücudun” sıfatının âlemi oluşturmasının işaretidir. Görünen eşyanın hakikati
olan ilim, Hakkın gölgesidir. Eşya, Mutlak vücudun sıfatlanmış halidir. Vücudun
hakikatinin sabit bulunduğu yer Ümmül Kitaptır, Levhi Mahfuzdur, Gaip, adem, Yokluk
Alemidir, Hakkın Hazinesidir. Gölgenin uzatılması, ilim ile her şeyin zahir
oluşudur.” (25 Furkan, 45)
“Gölge uzatılarak, Hakkın kendisi, yoklukta gizlenmekten izafi vücut
fezasında bariz olmuş, görünmüştür. Hariçte zahir olan vücuttan ibaret olan nur
ismi ile eşyanın ve görünen mevcutların, ezeldeki ilmin halinin izhar
edilmesidir, açığa çıkarılmasıdır. Mevcutlar nur ile hariçte zahir olur
görünür. Mevcudat, ezeldeki ilmin izhar
edilmiş halidir. Yokluk, adem, vücut hazinesidir, sırf yokluk değildir. Hakkın
ilim ve gaip hazinesinde olmayan bir şey asla zahir olamaz, vücudu mümkün olamaz.
Her şey, icat ve ıslah, gaip âleminde
sabit olan şeyi izhar ve ifadan ibarettir. «îcâd ile idam, yok etmek», ancak gaipte sabit olan şey'i izhar ve ifadan
ibarettir, başka bir şey değildir. Sonra ‘akıl güneşini’ ‘Vücut gölgesi’ne
delil kıldık. Akıl delili, ‘Gölgenin Hakikati’nin, ilminin, ‘Gölgenin
Vücudu’nun gayri, başkası, olduğuna şahitlik eder. ‘Akıl güneşi’ delalet
etmezse; ‘gölgenin vücudu’ ile ‘hakikati’, ilmi, arasında ayrılık olamaz, bu
durumda Vücut, mevcut olur. Hâlbuki hiç bir ‘şey’ kendiliğinden mevcut olamaz. Zira
zıllin, ‘gölgenin vücudu’ olmasa ‘şey’
olamazdı. Kısaca, gölgenin vücudundan gayri bir şey mevcut olamaz. Zira gölgenin
vücudu olmasa şey olamazdı. Binaenaleyh zillin, gölgenin, ilmin, vücuttan gayri
bir şey olduğuna ancak akıl delalet eder. Sonra zilli ifna etmekle, kolayca bir kabzetmek ile o zilli biz
kabzederiz. Zira mevcudattan her anda
fâni olan her bir ‘şey’in fena bulması geçmişine, oluşumuna, kıyasla daha
kolaydır. Her kabzedilen şey de zaten az sonra başka bir mazharda zahir
olacaktır. Kabzetmenin, ifnanın, görüneni ıslah etmek değil, belki o şey’in
suretini ve hakikatini, ezelden ebede
hıfz edici hafızası olan akıldan ibaret «Hakk’ın kabzasında» öyle intişardan,
yanmak, ışımak, parlamaktan, men etmektir. Zahir de, batın da O'dur. O her
şey’i bilicidir.” (25 Furkan, 45, 46) “Marifetinin hakkı ile Allah'ı arif
olmadılar. Allah'ı nefislerinde tasvir, takdir ve her nasıl tasavvur ederlerse,
o tasavvur ettikleri şey, kendileri gibi mahlûktur. Hâlbuki Arz, Hükümdarlığının
kahredici kudretinin kabzasında ve tasarrufundadır. Gökler de O'nun kudretinde
ve kahrındadır, dilediği gibi tasarruf eyler ve onlarla dilediğini işler.
Tevhitte fena ve kıyameti Kübra gününde şahidin Şuhut’undan gökleri dürüp ifna,
yok, eder. ‘Tevhit Şuhut’unda, görüşünde, eşyanın tümü fanidir. Her tasarruf, fiil,
Hakkın kudretiyledir, her sıfat Hakk’ın sıfatıdır. (39 Zümer, 67) “Mevti tabii
beden ile olur ve hayat, cismani hislerle yaşanır. Başka mevt ve hayat yoktur.” (45 Casiye, 24)
Maddenin tümü, bilimsel olarak da izafidir, gözlemciye göredir, her anı
değişkendir; hakikati, ilmi, değişmez ama şekli her an değişim içindedir. Tabii
Mevt bedensel, hayat ise cismani hislerdir. Hakkın Kabzası olan hıfzedici,
hatırlayıcı akıl, mevcudu bir şekilde tutar, eşya fani olup fena bulursa, oluşumuna
kıyasla kolayca akılda bireysel haliyle intişarı, ışıması, yanması, men edilip
yeni, Hakkın fiili, sıfatı ve vücudu, haliyle tutulur o kadar.
Umarım biz de hıfzedici aklımızda Hakkın Hakikatinin yanmasını idrak
edebiliriz!
Necdet Altınay 02032024