20 Ocak 2021 Çarşamba

Güzellik Hak’tandır

 Güzellik Hak’tandır

“Din, güzel ahlaktır” bütünleştiricidir. “İnkâr edenler, devenin yaradılışının, semanın yüksek yüceliğinin, dağların dikilişinin, arzın yüzeyinin, özelliklerine bakıp görüp idrak etmiyorlar mı? Yani güzellik içinde zahir olan, açığa çıkan eserlere bakıp ibret almıyorlar mı? Apaçık eserlerden vuslat, kavuşma ve sıfat tecellisine ulaşmaları gerekir.” (88 Gaşiye, 17) Sanki gördüğü eserlerin güzelliğini idrak edenler güzelleşirler, eserleşirler!

Yerinde,  zamanında ve dozunda düzenli bir şekilde ihtiyaçları karşılanan nefis güzelleşir,  tatmin olur,  nefis bir durumda çalışır.  Sorunlarını böylece çözen kalp artık ruhun nurundan,  ilmin idrak ve aydınlığından,  yararlanır.  Ruhun nurunu zevk eden kalp yeniden doğar. Aklın ve kalbin, nefsin emrinde çalıştığı dönemde, etkinlikleri çok azdır.  Bu dönem gözden geçirildiğinde her ikisinin de fonksiyonunun farklı olduğu görülür.  Nefsanî zevklerin artmasına ve biraz duygu katılmasına katkı sağlarlar.  Oysa yeniden doğuş ile fonksiyonları tamamen değişir. Kalp ruha nefis de kalbe hayran kalır, eserleşirler.

“Kalpleriniz, ruh nuruyla, ilmin idrakiyle, hayat bulunca, his uykusundan uyanıp,  kutsal âlem fezasında dağılıp yaşarsınız.” (25.47) “Ruhani güçler âlemine, sizi temizleyen pak ilim suyunu indirdik.”  (25.48,  49) O ilim suyu,  hakikatlerin,  unutulmuş olan ahitlerin, verilen sözlerin,  kavuşmanın ve aslın güzelliğinin hatırlanması için indirilmiştir. İlim,  suretler,  şekiller ve misaller verilerek anlatılmış ama insanlar suret,  şekil ve misallerde kalmıştır. İnsan,  celal perdelerindeki rahmani rahmet suretlerini görür ama rahimsi rahmeti düşünüp ilmi idrak edemez,  küçümser, horlar.”  (25 Furkan, 50)

 Bilen, bildiğini bilen, farkında olan yalnız insandır. “Âdemoğullarını,  nutuk ve temyiz,  ayırt etme,  akıl ve ilim sahibi olmakla takdir ettik,  terkim eyledik,  sıfat,  işaret, kerem,  ikram sahibi yaptık.  Dünya ve ahrete ilişkin her türlü ihtiyaçlarını talep ve elde etmeleri için kara ve denizlerde gezdirdik,  sebeplerini onlara kolay kıldık. Âdemoğluna,  başka mahlûklara verilmeyen değişik cins, rızıklar verdik. Onları mahlûkatımızın çoğundan üstün kıldık. Âdem, yakin kılındı, tevhit ile donatıldı,  ruh ve cesetten oluşturuldu, kemalin talebinde ruh ile cesette terakki ettirildi;  ruh ve bedende yürütülerek ervah, ruhlar, ilim âlemi denizinde ve cisim âlemi arzında ilerletildi.  Ayrıca ilim ve bilgilerin en güzeliyle rızıklaştırılıp tüm mahlûklara üstün kılındı.” (17.70; 2.30) İnsana, konuşma yeteneğiyle bilgi ve kültür aktarımı sağlayan, ‘konuşma geni’ ve ‘konuşma kemiği FOXP2’ ayrıca verilmiştir.

“Her şey Rabbin iradesiyle ve ilmindendir, ilmi her şeyi kapsar,  yönetir.”  (6 Enam,  80)  “Halinizin,  halden hale döndürülmesine, başka kalıba sokulmasına kadir olan Zattır. Ruh nuruyla kalp danesini yarıp, kalp danesinden ilimleri ve bilgileri ve kalp nuruyla nefis çekirdeğini yarıp nefis çekirdeğinden güzel ahlâkı çıkarıcıdır.” (6.95) “Ruh semasından ilim suyunu indirir, ilmî imanla iman edenler için büyük alâmetler vardır.”  (6 Enam, 99)

“Kuran, değişmez, bozulmaz, noksansız, afetten korunmuş, kanıtlanmak üzere,  evrenin tümünde apaçık ve hakikatleri muhkem, sağlam kılınmış bir kitaptır. Hakikatlerini,  daha sağlam ve daha güzel olması mümkün olmayan bir ilim ve hikmet üstüne inşa eder.  Hakikatleri, zahirde,  görünürde, muayyen ve malum,  belirli ve bilinen, miktarda,  belirli zamanlarda aşikâr olur. Takdir ve tertibinde hikmete uygun intizamda, düzendedir. Ayrıntılarından layıkıyla bilgi sahibi olan ilim ve hikmet sahibince, ahkâm ve ayrıntısı cüzi âlemde ortaya çıkarılmış, aşikâr edilmiş bir kitaptır.” (11 Hud, 1)

 “(Ca’ıl) kelimesi, ibda, yoktan, örneksiz, yeni ve güzel bir şey icat etmekle tekvinin, yaradılış ve halk edişin ikisini de kapsar. İnsan, emir ve halk âleminden mürekkep olduğundan ayette (halukun) denilmeyip (ca’ılün) denilmiştir.” (2 Bakara,29) Hz. Ali «Allah,  güzeldir güzelliği sever»  buyurmuştur. Rivayete göre Nebi «Allah, halkı zulmette, bedende, yarattı.  Sonra onlara nurundan saçtı.  Nur, idrak isabet eden hidayet buldu, etmeyen dalâlette kaldı. O nur da Allah'ın boyasıdır. Bundan daha güzel boya yoktur» demiştir.

Her şey ilminin deposudur ve ilminden ayrı ve gayrı isimi, cismi ve resmi olamaz, ilmi çekilirse geriye bir şey kalmaz. Enerjiye dönerse maddesi kalmaz. Her şey Hakkın ilminden hakkını hakça almadıkça halk edilmiş olmaz, ilmi uygulanmış olmaz. Uygulanınca da uygulamada ilmin güzelliği, en uygun ve en güzel bir şekilde uygulanmıştır.

Fizik, kimya, matematik bilimlerdir,/ Evren bütünselliğindeki, dilimlerdir,

Bilimsel modellemeler güzel değil, / Görünen, modellenendeki güzelliktir.

 

            Umarım biz de güzelliği ve Güzeli idrak edebiliriz.

                                                                                                                      22012021

  

Eşyanın Hakikati

 Eşyanın Hakikati

 

Bir kişiyi tanımak başka şey o kişinin sırlarına da talip olmak bambaşka şeydir. Tasavvuf, evrenin sırlarına talip olmaktır. Sır herkese verilmeyeceğine göre evren de sırrının kendinde kalmasını seçebilir. Yedi kat gök, yedi kat dünya ve yedi kat atmosferden söz edilir. Ayetlerin de açıklamaları makam ve mertebelerine göre olabilir. Herkesin anladığı anlam başka, az kişinin anlayabildiği anlam başka, hakikat olarak idrak edilen bambaşka olabilir. Hakikat, evrenin bilimsel gerçeklerinin bulunması, bilinmesi ve idrakinden öteye, bilinen gerçeklerin ardındaki sezilen gerçek olabilir. Madde ve enerjinin oluşum, gelişim ve girişimlerini hatta tüm iletişim ve etkileşimleriyle anlamak zor olabilir. Basiretle bunların ardını görebilmek daha da zor olabilir. Bu açıdan tasavvuf sabır, sebat ve tefekkür işidir denebilir. Tevhit ilmidir deyip ayetleri birleştirmek kolaydır, bilimsel bulgularla evreni anlamak da kolaydır. Bilimsel bulgularla iman edilenleri kanıtlayıp birleştirmek, tevhit etmek zor olabilir. İnsan, beden ve ruhundan sorumlu ve yetkilidir. Yetkilerini alıp zevk edip sorumsuzluk olmaz.

Özetle, “Sakfı merfu', levha-i mahfuza, saklı ve korunaklı levhaya, levha-i kaderden, suretler ve ahkâm nazil olan, sema-i dünyadır. Dünya semasına nüzulden, aşağı inişten, sonra cansız şeylerde, hululü, içine gizlice girişi ile şahadet âleminde zahir, aşikâr, olur. Bu da insandaki mahal-i hayal, tasavvur merkezi, mesabesinde olup mahıv ve ispat, var oluş yok oluş, levhasıdır.” (52.5) Kader levhasından, saklı levhaya suretler, şekiller ve ahkâm, düzen, inen dünya semasına ‘Sakfı Merfu’ denir. Dünya semasına inişten sonra cansız şeylere dönüşüyle, içine gizlice girişiyle, görünür âlemde zahir, aşikâr, oluş başlar. Bu da insandaki hayal merkezinde var oluşa benzer olup, mahıv ve ispat levhasıdır, var olma ve yok olma levhasıdır. Levha kavramlarının daha iyi anlaşılması için aşı geliştirme çalışmalarına bakılabilir. Virüsün DNA’sında ‘Bağlantı Genini’ oluşturan ‘DNA Levhasına’, aşı üretimi sırasında, çeşitli enzim ve moleküllerden trilyonlarca eklenir, böylece, virüsün ‘haberci RNA’sı’ virüsün kendisini ürettiremez.

İnsan, aklını kullanırsa eğer, cansız şeylerin, ‘yokluktan boşlukta var oluş ve yok oluş’ gerçeğini, hayal ve tasavvur edip, deneyebilir ve gözlemleyebilir. Bilimsel deneye göre boş bir ‘vakum’ ortamında saniyenin dört kere milyarda birinde, 10-40 kında, yokluktan boşluğa, parlayıp çıkan pozitron-elektron çifti ‘var olur yok olur’, çıkıp kaybolur. Parlayıp çıkan parçacıklardan birinin ani şişmesi sonucu evrenin oluşması ise diğer bir kuramdır.  https://www.youtube.com/watch?v=FYf7af2tb5U

 “Bahri mescur, ‘Boşluk Denizi’, adı geçen ruh, ilim ve cansızlarla ispat olunan eşyanın kâffesinin, tümünün zahir olduğu, ortaya çıktığı, suretlerle dolu olan heyuladır. Boşluk Denizi, eşyanın tümünün zahir olduğu, göründüğü, suretlerle dolu olan heyuladır, görkemli büyüklüktür.” (52.6) Yokluktan var olup boşluğa çıkan eşya, ilmin uygulanmış halleriyle, boşluk denizini, kesret âlemini, oluşturacak şekilde, görkemli büyüklükte, doldurur. Var olup yok olan elektron-pozitron çiftinin arasındaki boş olasılık denizinin sabit kalması nedeniyle elektronun elektrik yükü sabittir. Bu sabit milyarda bir az veya çok olsa atom ve eşya oluşamaz. Bilimsel bulgulara göre bir atomun da % 99, 9 (12 adet 9)u boştur ve dolu alanın da neyle dolu olduğu bilinmez. Belirli küçük Higgs alanları içinde toplanan, toplaşan ‘kuvvetlerle dolu uzay zaman boşluğu’ kütle ve madde oluşturur. Enerjinin toplaşıp dönüşümüyle oluşan madde yine enerjiye dönüşebilir.

“Ruh seması, sıfat yollarının kaynağıdır. Her sıfat o sıfatı izleyenleri ruh semasına götürür ve kavuşturur. Her hal ve makamdan ruh semasına bir kapı vardır.” (51.7) Her bilimsel özellik, yani sıfat, bir ilmin uygulanışından kaynaklanır. Fizik ilminin ‘Sicim Teorisine’ göre her zerre, farklı bir ‘titreşim ilmeğidir’, belirli özellikleri vardır, diğer ilmekten farklıdır, özellikleri, sıfatları, kendine özgüdür. Her şey bir ilmin uygulamasıdır, özellikleri, isim ve sıfatları bir diğerinden farklıdır, tagayyür etmiştir, faklılaşarak belirginleşmiştir. Her zerre, var olduğu için yer tutmaz, tesadüfen kullanılmaz; belirli bir amaç için kullanılacağından var edilmiş, bir yer ve önem verilmiştir.

“Tabiattan soyunanlar, sıfat ilimlerinde ve cennetlerindedir.” (51.15) Maddeden soyunmak, maddenin hakikatini idrak edip geride bırakmakla olur. Her maddenin, bir bilimsel özellikle var olduğunun bilinmesi ve ilme götürmesiyle amacına ulaştığını anlamak gerekir. Madde esaretinden kurtulmak, mana âleminde, kalpte, duyguları yaşamak ancak gerektiğinde, esiri olmadan, maddeyi kullanmaktır.

“Zahir bedende, ilahi sıfatları zahir oldukları yerde, müşahede eden yakin sahipleri için ilahi isim ve sıfatları ortaya çıkaran deliller vardır. İlahi isim ve sıfatların tecellisinde nefislerinizde de ayetler, deliller vardır. Siz inkâr edip de görmüyorsunuz. Âlem semasında maddi rızkınız olduğu gibi ruh semasında da manevi rızkınız olan ilimler ile bunların idrakiyle oluşacak büyük kıyamet vardır. Semada, arz ve nefsin delillerinin, yüz ve suretlerinin semada bulunması haktır. Sizin nutkunuz gibi haktır.” (51.20-23) Her zerre itişsel ve çekimsel bir ‘kuvvet’ olarak kendine özgü isim ve sıfatla vardır. Bunları müşahede eden ‘düşünen akıl’ sahipleri ruha, ilme yaklaşır. Bu isim ve sıfatlar ilahidir, zerreler de onların delilleridir, tecellileridir. Böylece bedensel nefsanî oluşumlarda ilimsel deliller vardır. Semada, ruh âleminde, ilim ortamında, beden ve arzın delilleri vardır. Örneğin, DNA genlerinde milyonlarca yıllık atmosferin karbon izleri vardır. Fosillerin yaşı bu Karbon izinden saptanır. Ayrıca, canlı bedenlerin yapı taşlarında, Güneşten önce sönen Süpernovanın üretimi olan altın, gümüş ve demir gibi ağır metaller vardır. Günün canlıları geçmişin izlerini ve delillerini taşır.

Umarım, eşyanın hakikatini biz de idrak edebiliriz.

                                                                                  10012021