Haysiyetli Olunmalıdır
Say İlahi İrade Kanuna göre çalışma esastır, her şey çalışana, hak edene,
hak ettiği kadardır. “Hakkın batındaki ilim hazinesinde vücudu olmayan bir şey
asla zahire çıkamaz ve vücut bulamaz. Zahir de, batın da O’nundur, O'dur.” (25
Furkan, 45) “Kuran, anlaşılsın diye Arapça olarak indirilmiştir. İnsanın
yaratılışında, genlerinde vaat edilenler, kitapta tekrar edilmiştir. İnsanın,
kitabın doğruluğunu kabul etmesi, şahit olması ve onu okuması beklenir.” (20
Taha, 113, 114) Görüldüğü gibi dünya ve evrendeki her şey Hakkın ilim
hazinesinden çıkar ve var olur. İnsanın, genlerinde yazılı olan bilgiler
uygulanır, Kitap bunları doğrular ve insanın da bunları okuyup, şahit olup,
haysiyet kazanması beklenir.
“İş bu Kuran, değişmez, bozulmaz, noksansız, afetten korunmuş, bozulmamak
ve kanıtlanmak üzere, evrenin tümünde apaçık olan ve hakikatleri muhkem, sağlam
kılınmış bir kitaptır. Hakikatlerini, daha sağlam ve daha güzel olması mümkün
olmayan, bir ilim ve hikmet üstüne inşa eder.
Zahirde, görünürde, belirli ve
bilinen miktar ve zamanda, aşikâr olur.
Takdir ve tertibinde hikmete uygun intizamda, düzendedir. Ayrıntılarından layıkıyla haberdar, bilgili,
kendi cehaletini keşfeden, ilim ve hikmet sahibince; ahkâm ve ayrıntısı, cüzi
âlemde ortaya çıkarılmış, aşikâr edilmiş, bir kitaptır.” (11 Hud, 1)
Genlerindeki bilgilerin uygulanmasıyla var olan insan, ilim ve hikmetle
mükemmel uyumlu düzen ve tertipte, teslimiyette, inşa edilirse, Kuran
düzeninden kaynaklanan haysiyete kavuşur.
“Herkes ruh-nefis çiftinin oğludur. Nefis anne önce bedeniyle meşgul olur
ve kendi kemaliyle ilgilenemez. Bedenle meşguliyetinden basireti açılmaz,
idraki safi olmaz, rüştünü ispat edemez ve kendi kemalinden gafildir. Rüştüne
erince, Nefsin akıl basireti açılır, fıtratındaki aydınlanma başlar, istidadı zahir olur, beşiğinde uykusundan
uyanır ve gaflet uykusundan yakaza, yarı uyanık, haline geçer; cevherinin
kutsallığını anlar, merkezini ve gayesini arar. (46 Ahkaf, 15) İnsanın,
bedensel gelişimi tamamlanıp rüştü kanıtladıktan, aklıyla iyi ve kötüyü ayırt
ettikten sonra nefsinin akıl basireti açılır. Fıtratındaki aydınlanma başlar,
istidadı görünür, gaflet uykusundan uyanır, uyanık hale geçer ve cevherinin
kutsallığını idrak eder. Böylece kendi merkezini bulur ve evrenin merkezinde
olduğunu anlar. Dünya ile Gökyüzü arasındaki ilişki ne ise insan ile ‘akıl
seması’ arasındaki ilişki de odur.
İnsanlığın aklı da, insanlığın etrafında teçhiz edilmiş, donatılmıştır.
İnsan, kendi akıl semasının merkezindedir. (1) Dünya, gök kubbenin merkezindedir ve madde olarak aşağıda, alttadır. (2)
Bedensel gelişimden sonra aklın basireti açılır, gaflet uykusundan uyanırsa
insan, cevherinin kutsallığını idrak ederek, Hakkın vücuduyla haysiyet kazanır.
“Biz, «Ey ateş sen, İbrahim’e hal-i fenaya vusulü sebebiyle serin
ol» dedik. Azgın ve asi olan Nemrut Nefis ve kavmi olan gazap ve şehvet
kuvvetleri, Ruh İbrahim’ini, yani Ruhun mazharı olan vücut incisini, zikir
mancınığına koyarak, tabiat-ı rahim harareti ateşine attılar. Allah, tabiat-ı
rahmin nar-ı hararetini İbrahim’e serin ve selâmet eyledi. Biz İbrahim’i
kurtardık, kendisini hidayet, hakiki rızık, kemali sıfatlar, ilim ve amelle
terbiye etmesi sebebiyle, âlemlere mübarek kıldığımız «beden arzına» gönderdik.”
(21 Enbiya, 69) Olgunlaşan insan, idrakiyle, gönderilen mübarek beden arzında,
haysiyete kavuşur.
“Biz, Ruh İbrahim’ini ve akıl Lût’unu, fenadan sonra Hakkın ihsan
edilmiş, bağışlanmış vücuduyla, mübarek kıldığımız tabiat-ı bedeniye arzına, ‘Terbiyeyi
Kabule Müsait Olanlar’ için gönderdik. Terbiye ile olgunlaşmaya müsait olanlar,
feyiz ve hidayetle, faydalı mahsuller ve meyveler verecek kadar kemale erebilir.
Böylece kemale erenler, iyi, güzel ve hayırlı ameller işler ve hükmümün
şeraitine, şartlarına, uyarlar. Beden arzı bu amaçla ve nedenle mübarek
kılınmıştır. Bizim İbrahim’i ateşten kurtarmamızın sebebi de müsait olanlara,
olgunluğun vasıflarını kazandıracak hakiki erzakı vermesi, ilim ve amelle
terbiye ve tekmil etmesi içindir.” (21 Enbiya, 71) Yarenlerin “İrşat”, “Öğrenim
ve Olgunlaşma” ortamı, olgunlaşmaya müsait olanlar için mübarek yani ilahî
hayrı bulunan, bereketli kılınan «beden arzı» ortamı olabilir. ‘Öğreten Öğreniciler’
olup olgunlaşabilirler!
“Allah
yer ile göğün nurudur. Nur, Allah’ın zatıyla zahirdir, kuvvetiyle kütle
kazanır, görünür hale gelip görünür, eşya
da nur ile görünür hale gelip görünür.
Nur, zuhurunun, ortaya çıkışının,
şiddetinden ve eşyanın kendisiyle zahir olması dolayısıyla, mutlaktır ve ilahi
isimlerden birisidir. Zuhurunun şiddetinden gizlidir, ışığın kaynağı görünür
kendisi görünmez. Mevcut olan her şey onunla mevcut olmuştur. Cisimler âlemi, ilahi nurun gurup ettiği, tesettüre girdiği yerdir, örtülü halidir.
İnsanın kemale ermiş, olgunlaşmış halinde, bu nur parlar, yaradılışa uygun
olarak parlayan bu nur ise diğerlerini aydınlatır. Parlayarak aydınlatan nura, nurun nuru,
batıdan doğan hakikat güneşi denebilir. Cahil kişi cisimlerin altında kalmış,
cisimler âlemi dalgasının örttüğü kişidir, altından elini çıkarsa basiretinin
körlüğünden göremez.” (24 Nur, 35) Haysiyet, nurun nuru, ilmin idraki iledir.
“Ve bizim inzal ettiğimiz şu Kuran, sırf tevhide hidayet ve doğru yola
irşat ziyadeliğiyle mübarek bir kitaptır. En yakın yoldan, kemalin en yüksek
derecelerine hidayet eder. Binaenaleyh siz, o kitaba tâbi olunuz ve bütün
mâsivâullahtan, sizi Allah’ı düşünmekten alıkoyan her şeyden, hatta kendi zat
ve sıfatınızdan, bile sakınınız ki size bağışlanmış vücutla, Allah’ta ve
Allah’la, rahmetiyle rahmet olunasınız.” (6 Enam, 155)
Umarım biz de, bize bağışlanacak vücutla, Allah’ta ve
Allah’la, rahmetiyle, haysiyet kazanabilir, haysiyetli olabiliriz.
Necdet
Altınay, 15122021
(1) http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/09/evrenin-merkezisin.html
(2) http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/09/savunma-hakk.html