23 Kasım 2022 Çarşamba

Fikirler İndirilir

 

Fikirler İndirilir

Her açık sistem, bir üst sistemin alt sistemi ve her alt sisteminin de üst sistemidir. Alt ve üst sistemler birbirini tamamlar ve bütünler. Örneğin, sindirim sistemi ağız, mide ve bağırsak alt sistemlerini kapsar. Hepsi bir bütündür, birbirini tamamlayıp bütünler ve birbiriyle etkileşim ve iletişim içindedirler. Aynı ilişkiler, ‘aklıma bir fikir geldi’ denildiğinde düşünülen, ‘akıl’ ve ‘fikir’ sistemleri arasında da görülür. Fikir üretim sistemi, aklın dışında ve üstündedir. Akla düşen bir fikir, üstten alt sisteme indirilir. Akıl daha sonra bir fikri analiz edip, kıyaslayıp, parçalara ayırarak, inceleyip, ölçüp biçer. Çocuk sahibi olmak isteyen bir insanın henüz bir arkadaşı bile olmayabilir. Gerisi sonradan akılla tamamlanır.

“İnsanlara gönderilen on iki vekil, beş dış duyu; görme, işitme, koklama, dokunma, tat alma ve beş iç duyu; adalet, vicdan, zekâ, hayal ve fikir gücü ile teorik ve pratik akıldan ibarettir. Eğer siz ruh, kalp ve melekût, hâkimiyet, imdadından gelen akıl ve ilhamla, isabetli fikirler ve doğru hatıralarla, akıl ve fikir resullerine hürmet edecek olursanız, fena ile zatınızı da teslim ile Allah'a iyi bir ödünç verirseniz, sizden hicaplarınız olan zat,  sıfat ve ef’âlinizin vücutlarını elbette setir eder, örterim.” (5 Maide, 12) “Musa, ruh semasından, ilim, hikmet ve mana yağmurunun inmesini istedi. Biz de, beden arzında, dünyasında, ayakta durmasını sağlayan nefis asasını, fikir ile aklın kaynağı olan dimağ taşına vurmasını emir eyledik.  Nefis asasını, fikir ile dimağ taşına vurunca,  beş zahiri duygu, beş Bâtıni duygu ve teorik akıl ile pratik akıl olmak üzere, insanın başlıca on iki duyusundan, on iki göz ilim kaynadı. İnsanların her birisi bir ilmin kaynağını bilir, âlim, sanatkâr olur, böylece, Allah’ın vermiş olduğu ilim ve amel, düşünce ve davranış, rızıklarından yararlanın, cehaletle, yeryüzünde fesatlık yapmayın.” (2 Bakara, 60)  

“Ruhu temsil eden Ümran, karısı olan cismani tabiat yani bedensel kuvvetlerin karnındaki mutmain nefis kızını Allah’a adak olarak adadı. Nefis kızı kutsal ve temiz olunca, Allah adağı kabul etti ve fikir Zekeriya’sını ona kefil kıldı. Fikri temsil eden Zekeriya, ne zaman dimağ mihrabındaki nefis Meryem’inin yanına girse, manevi rızkını, hakikatleri, Nefsi temsil eden Meryem’in yanında bulurdu. Bu nedenle, o anlarda, Fikir Zekeriya’sı kendisinde gelişen mananın içeriğini talep eder ve tabiat kirinden arınmış, bu güzel manevi hakikatleri idrak eden güzel bir oğlu olmasını isterdi. Duası kabul edildi ve Fikir, olacak olan oğlu Akıl Yahya’sı ile müjdelendi. Ruhu temsil eden Ümran’ın manevi kutsal hakikatler ile beslediği, büyüttüğü, Nefis kızı Meryem sonunda ‘Kalp’ kelimesiyle müjdelendi.” (3 Ali İmran, 38,39) “Dünya ve ahrette sözü geçen ve dinlenen birisi olarak, külli manayı ve kutsal bilgileri idrak ederek Hakk’a kıyam eden, Hakk’ın tecellilerini ve keşiflerini kabul edici olarak nur ile mesh edilen, Meryem oğlu İsa, Kalp Çocuğu olarak doğmuştur. (3 Ali İmran, 45) Ayetlerde anlatıldığı gibi fikirlerin kaynağı ruhtur; akıl, fikirleri idrak için verilmiştir. Fikirler ruhtan doğarlar, kutsal ve etkindirler, edilgen olan nefisten Akıl Yahya’sı ve Kalp Çocuğu İsa’nın doğmasına sebep olurlar. “Allah, ‘İşte böylece dilediğini halk eder’. Yani cezbeye, çekimine, kapılıp keşiflerde bulunana, seven ve sevilenlerin hallerinde olduğu gibi başka bir beşerin talim ve terbiyesi olmaksızın, kalp makamını bağışlar.” (3 Ali İmran, 47)

“O şaşkın kimsenin, akılcı nazariye, akılcı ameliye ve fikir gibi hidayete çağıran refikleri, arkadaşları, vardır. «Yol budur, Bize gel» diye davet ederler, fakat heves ve arzularıyla kalp kulağı tıkanmış olduğundan,  onların sesini işitmezler.” (6 Enam, 71) “Hiç bir şey’i Allah’a şerik etmeyiniz.  Zira şirk,  kuvve-i nutkiyenin, nutuk, konuşma, kuvvetinin yani fikir, izan ve idrak kuvvetinin, fikirde hatasından ve aklı kullanımdaki ve delili anlamaktaki kusurundan ileri gelir.” (6 Enam, 151) “İç ve dış duyular, gözler, kulaklar ve burun gibi kökleri bir kendileri ayrı kuvvetlerdir. Lisan, fikir, kuruntu ve zikir ise kökleri de kendileri de farklı kuvvetlerdir. Bu kuvvetlerin hepsi de hayat suyu ile sulanır.” (13 Rad, 4)

 “Eshâb-ı kehf ile «bedenin harabından sonra,  baki kalan,  insanın ruhaniyetinin»  murat olunması da caizdir. ‘Eshab-ı kehf; üçtür’ diyenler için ‘ruh, akıl, kalp’ olabilir. Köpek de; mağaranın kapısına sımsıkı bağlanan nefistir.  Beştir diyenlerin sözü ‘ruh,  kalp,  akl-ı nazarî,  akl-ı amelî ve enbiyada bulunan ve enbiyadan olmayanlarda «fikirden» ibaret olan kuvve-i kudsiyeye, kutsal kuvvete’, işarettir.” (18 Kehf, 10) “Kıyas terkibinde; ancak fikir ile külliyatı cüz'iyata zam edebilir. Fikirsiz, «külliyatı cüz'iyata zam edemez.» Fikir vasıtasıyla iki âlemin, ahvalini ihata ve her ikisinin hayretini cemi' eyler.” (27 Neml, 22) Örneğin, ‘araba fikri’ olan arabayı parçalarına ayırabilir ve tekrar birleştirerek araba yapabilir. “Fikir çakmağının çakmasıyla yaktığımız kutsal mana ateşini ve onun ağacı olan ‘Fikir Kuvvetini’ siz mi inşa eylediniz, yoksa biz mi inşa ediciyiz?” (56 Vakıa, 71-73) “Allah’a yaklaştı, fena ile Cebrail’in makamından ilerledi ve zatta fena bularak Sebahat ile yüzerek, yandı.” (53 Necm, 3)  “Allah, onların üzerine, ruhun nuruyla nurlanmış zikir ve fikir kuşlarını, ebabilleri, gönderdi ki o kuşlar, akıl ve şer’in kalemi ile her biri üzerine ismi yazılmış,  meselâ zillet kibri,  tevazu böbürlenmeyi, savm, oruç, şehveti,  inkıhar gazabı giderici, taşları atarlar.” (105 Fil, 3) Fikir üretme gücü, insana verilen kutsal kuvvetlerden biridir.

Bilim insanları der ki ‘Evreni anlamak isteyen enerjiyi, titreşimi ve frekansı iyi bilmelidir’. Yoktan veya yokluktan yaratılan evrenin nasıl oluştuğunu kanıtlamak üzere, vakum ortamı yaratılarak zerrelerin yokluktan boşluğa çıkıp var olduğu ve yok olduğu deneyler yapılır. Uzay zaman birleşik alanına, uzam boşluğuna, zerreler dolar. Gaz ve toz bulutu, çekim gücüyle göçerek ateş olır, sonuçta Güneş olup yanar. Bu konseptte eksik olan, zerrelere yüklenmiş olan “İlimdir.” Her zerre yüklü olduğu ‘bilgi’ ile hareket eder. Bu ilim ilmullahtır, malumdur, bilinendir, Allah’ın bildiğidir, ilim maluma tabidir. Her zerrenin ilim yüklü enerjisi, titreşimi ve frekansı farklıdır, öyle tagayyür etmiştir, ‘farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşmiştir’. “İnsan, bir ‘Fikir’ ile gaflet uykusundan intibah eder, uyanır, ısınıp ateş alır harlar, pişer; kalp ruh nuruyla hayat bulunca kutsal âlem fezasında intişar eder, Güneş gibi parlayıp yanar.” (25 Furkan, 47) Hâkimiyet veya hüküm Levhasında yazılı olanlar Kader Levhasına indirilir. Her şeyin temelindeki Kuvvet ve Kudreti, O’nun vekili olarak kullanırız. Aklını iyi kullanan, hikmete, ilhama hatta vahye ulaşabilir!

Umarım bizim de, bir fikir ile ham taşımız pişer de Güneş gibi parlayıp yanarız!

                                                                       Necdet Altınay 23112022

9 Kasım 2022 Çarşamba

Kudretin Vekiliyiz!

 

Kudretin Vekiliyiz!

Akıl ve fikir yürütmede kimsenin kontrolü, kuvveti ve kudreti yoktur. Fikirlerin çıkışı ve uçuşması maddeye bağlı değildir, eşya ile ilgili olsa da fikirler eşyaya dayanmaz. Yerde ve gökte,  gizli olan büyük kıyametin ilmi; eşya, nefis, kalp, sır, ruh, hafa, gaybül gaybtan oluşan yedi makamın sırrı; yer ve göğün gizli hakikati; ceset ve ruh âlemlerinin ilmi Allah’ındır,  Allah’a mahsustur. Varlık âleminin ardında olup da gece gibi görünmeyen yedi makam, manada veya batında, perde arkasında olduğu için görünmez. Vücut, hayat, ilim, işitme, görme, irade, kudret ve kelamdan oluşan sekiz sıfat mertebesi ise gündüz gibi maddede, zahirde, açıktadır. İnsan, yedi makamda, sekiz sıfatı, Allah’ın kudretinin vekili ve şahidi olarak yaşar. Hakikat Güneşinin doğup batışıyla, kalpte, mana, maddeye hükmeder.

“Mevt ile hayat, harekâtı iradîyedir; hayat, iradenin olması, mevt ise iradenin olmamasıdır. Yaşam ile ölümün halk edilmesinin amacı maluma tabi olan ilmin insanlarda uygulanarak ortaya çıkışıdır.  Malumun zuhuru ile zahir olan Allah’ın ilmidir.” (67 Mülk, 2) “İnsana, ilim öğretir ve kudretimizle onu kadir kılarız. İnsan; İlâhi Vücudun vasıtası ve kudretinin vekilidir.”  (16 Nahl, 75) Kutsal hadis:  Kulum, güzel ahlak ile bana yaklaşırsa ben kulumu severim, sevdiğim vakit, işittiği semi sıfatı kulağı, gördüğü basar sıfatı gözü, tuttuğu kudretli eli ben olurum» (19 Meyem, 96) “Bu vücutta Zülkarneyn;  vücudun iki boynuzuna, yani, Doğu ve Batısına sahip olan kalptir. Kalbi, «beden arzında» kudret ve tasarruf sahibi kıldık. Güneşin battığı yere gelince, Ruh güneşinin «beden maddesinden» ibaret bulunan çamur ile karışık bir suda gurup eder olduğunu gördü. Ve o çukurun yanında «nefsanî bedensel kuvvetler» ve «Ruhani kuvvetler» kavmini buldu.” (18 Kehf, 86) Parlayan ve aydınlatan Ruh Güneşi, ışığın, çamur ile karışık, kütle kazanmış madde denizinde gurup etmiş, ışığın maddeleşmiş durumda olduğunu gördü. Kalp, bu çukurda, Doğu olarak enerji kuvvetlerini ve Batı olarak kütle kuvvetlerini buldu. Ayet der ki: Hakikat Güneşinin doğduğu yer olarak Doğunun, ışık enerjisi olduğu anlaşılmalı; Hakikat Güneşinin gurup ettiği yer olarak da Batının, kütle yani madde denizi anlaşılıp idrak edilmelidir. Işığa enerji yükleyerek ‘Yaratılışın’ başlatılması Kudret, İrade, gösteriminin başlangıcıdır. “Allah,  bütün kudret ve kuvvetlerin kaynağıdır.” (39 Zümer, 36) “İlmi,  bütün eşyada nafizdir, işleyendir. «Hayat, ilim,  irade,  kudret,  semi,  basar,  kelâm» sıfatları, sıfatların anasıdır. Size verilen bu sıfatlarla Hakk’ın sıfatlarına şahit olursunuz.” (20 Taha, 7) (15 Hicr, 87)

“İnanmayanlar, ‘Öldükten sonra yeniden diriliş olur mu?’ derler. Oysa insan ve âlem, durum ve koşulların değişimiyle, her anda başka, yeni bir hilkattedir, yaradılışta, oluşumda ‘halkı cedid’ kapsamında, her anda bir şendedir. Âlemdeki oluşuma, ibret almak üzere bakan kimse, değişim ve yeniliği inkâr edemez. Rububiyeti, Hakk’ın, hak edene hakkını vermesini, efal ve tecellileri, göremeyenler anlık yeniliği inkâr edebilir.” (13 Rad, 5,6) “Allah'a, ancak tevhit edenler dua eder, diğerleri, vücudu ve kudreti olmayan, Hak olmayan bir hayale dua eder.” (13 Rad, 14) “Göklerde ve yerde kudret ve kuvveti ile tasarruf edici ancak O'dur. Göklerin ve yerin küllisi, tamamı, O’nun batını ve zahiridir. O’ndan başka bir şey yoktur ki,  size yardım ve sahiplik edebilsin.” (2 Bakara, 107)

Var olan herhangi bir şeyin var olması için  ‘zaman’ ihtiyaç duyulan bir şey değildir. Atomun veya suyun var olabilmesi için belirli bir zamanın geçmesi gerekmez. Var olan, zamana gerek olmaksızın var olur. Zaman, bağımsız bir değişken değildir, uzay ile birlikte “Birleşik Alan” oluşturur. ‘Uzay Zaman’, uzam, bir bütündür. Proton nötron birleşmesi, zaman değil ama “Güç” ister. Kuvvet ve kudret yok ise ortamda, kuantum fiziğinin elemanları gibi, “Şeyler”, birbirini çekip itmez ve birleşemez, atom bile oluşamaz.  Hidrojen atomu için proton, nötron ve elektrondan birer tane gerek,  ama ayrıca bir birim zaman gerekmez. Zaman, insan aklı içindir ve itibarî, izafîdir. Kuvvet ve kudret esastır, temeldir.

İnsanlar ayetleri uygulamaz, ayetler insanların yaptıklarını ve yapacaklarını, olan ve olacakları, açıklar. Evren,  gökyüzü ve yeryüzü ile ilgili ayetler, güncel bilimsel bulgulara uygun ve uyumludur. “Kudretle icâd ve hikmetle tasarruf ancak O’nundur. Kûn, Ol, ilim,  irade, kudret sıfatlarıyla olur.” (16 Nahl, 40) “Evreni güç, kuvvet ve kudretimizle biz kurduk,  onu genişletmekteyiz.” (51 Zariyat, 47) “Gaz ve toz halinde bulunan evrene ve yeryüzüne ‘isteyerek veya istemeyerek gelin’ dedik, ikisi de  ‘isteyerek geldik’  dedi.” (41 Fussilet, 11).  “Sema,  arza bitişikken onu ayırdık.” (21 Enbiya, 30) “Düşünüp,  ibret alabilmeniz için her şeyi çiftler halinde yarattık.” (36 Yasin, 36;  51 Zariyat, 49). “Yeryüzünü canlandıran suyu gökyüzünden indirdik.” (2 Bakara, 164) “Gördüklerinden de ibret alamazlar. Bu nedenle kalp ve ruh yönünden gelebilecek herhangi bir duygu ve bilgi, bedensel zevk ve lezzetlere düşkün olanlara tesir etmez, etkili olmaz. Oysa sema ve arzın halk edilmesinin amacı yeniden diriliştir. İlahi sıfatlardan mahrum kalışlarının nedeni yeniden dirilişe inanmamalarıdır.  Bu nedenle de Hakk’ın kudretinden de mahrum kalırlar.” (17 İsra, 97,98)

Doğanın ve çevrenin neden, niçin gibi sorularına ve amaçlarına takılıp cevap aranabilir. Felsefe yapılarak çeşitli görüşler tartışılabilir. Evrenden, çevrenden ve kendi âleminden geri çekilmeye başladıysan arınmaya çalışıyorsun demektir. Tabiat ateşini hisseden yanmaya da başlar. Hayat boyu süren çabanın aslında bizim olmayan güç, kuvvet, kudret ve bir enerji ile mümkün olduğunu anlayabiliriz. Sonradan ‘Evrim’ denen ‘Tagayyürün’ yani ‘farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşmenin’ hüküm sürdüğü düzlemden, önce hakikat ilmi ile yükselip sonra da hakikate doğru yücelmek mümkündür.

Umarım biz de Hakka yücelmenin bir yolunu bulabiliriz!

                                                                       Necdet Altınay 12112022