Kudretin Vekiliyiz!
Akıl ve fikir yürütmede kimsenin kontrolü, kuvveti ve kudreti yoktur. Fikirlerin
çıkışı ve uçuşması maddeye bağlı değildir, eşya ile ilgili olsa da fikirler
eşyaya dayanmaz. Yerde ve gökte, gizli
olan büyük kıyametin ilmi; eşya, nefis, kalp, sır, ruh, hafa, gaybül gaybtan
oluşan yedi makamın sırrı; yer ve göğün gizli hakikati; ceset ve ruh
âlemlerinin ilmi Allah’ındır, Allah’a
mahsustur. Varlık âleminin ardında olup da gece gibi görünmeyen yedi makam,
manada veya batında, perde arkasında olduğu için görünmez. Vücut, hayat, ilim,
işitme, görme, irade, kudret ve kelamdan oluşan sekiz sıfat mertebesi ise
gündüz gibi maddede, zahirde, açıktadır. İnsan, yedi makamda, sekiz sıfatı,
Allah’ın kudretinin vekili ve şahidi olarak yaşar. Hakikat Güneşinin doğup batışıyla,
kalpte, mana, maddeye hükmeder.
“Mevt ile hayat, harekâtı iradîyedir; hayat, iradenin olması, mevt ise iradenin
olmamasıdır. Yaşam ile ölümün halk edilmesinin amacı maluma tabi olan ilmin insanlarda
uygulanarak ortaya çıkışıdır. Malumun
zuhuru ile zahir olan Allah’ın ilmidir.” (67 Mülk, 2) “İnsana, ilim öğretir ve
kudretimizle onu kadir kılarız. İnsan; İlâhi Vücudun vasıtası ve kudretinin
vekilidir.” (16 Nahl, 75) Kutsal
hadis: Kulum, güzel ahlak ile bana yaklaşırsa
ben kulumu severim, sevdiğim vakit, işittiği semi sıfatı kulağı, gördüğü basar
sıfatı gözü, tuttuğu kudretli eli ben olurum» (19 Meyem, 96) “Bu vücutta
Zülkarneyn; vücudun iki boynuzuna, yani,
Doğu ve Batısına sahip olan kalptir. Kalbi, «beden arzında»
kudret ve tasarruf sahibi kıldık. Güneşin battığı yere gelince, Ruh güneşinin «beden
maddesinden» ibaret bulunan çamur ile karışık bir suda gurup eder olduğunu
gördü. Ve o çukurun yanında «nefsanî bedensel
kuvvetler» ve «Ruhani kuvvetler» kavmini buldu.” (18 Kehf, 86) Parlayan ve
aydınlatan Ruh Güneşi, ışığın, çamur ile karışık, kütle kazanmış madde
denizinde gurup etmiş, ışığın maddeleşmiş durumda olduğunu gördü. Kalp, bu
çukurda, Doğu olarak enerji kuvvetlerini ve Batı olarak kütle kuvvetlerini buldu.
Ayet der ki: Hakikat Güneşinin doğduğu yer olarak Doğunun, ışık enerjisi olduğu
anlaşılmalı; Hakikat Güneşinin gurup ettiği yer olarak da Batının, kütle yani
madde denizi anlaşılıp idrak edilmelidir. Işığa enerji yükleyerek ‘Yaratılışın’
başlatılması Kudret, İrade, gösteriminin başlangıcıdır. “Allah, bütün kudret ve kuvvetlerin kaynağıdır.” (39
Zümer, 36) “İlmi, bütün eşyada nafizdir,
işleyendir. «Hayat, ilim, irade, kudret,
semi, basar, kelâm» sıfatları, sıfatların anasıdır.
Size verilen bu sıfatlarla Hakk’ın sıfatlarına şahit olursunuz.”
(20 Taha, 7) (15 Hicr, 87)
“İnanmayanlar, ‘Öldükten sonra yeniden diriliş olur mu?’ derler. Oysa
insan ve âlem, durum ve koşulların değişimiyle, her anda başka, yeni bir
hilkattedir, yaradılışta, oluşumda ‘halkı cedid’ kapsamında, her anda bir
şendedir. Âlemdeki oluşuma, ibret almak üzere bakan kimse, değişim ve yeniliği
inkâr edemez. Rububiyeti, Hakk’ın, hak edene hakkını vermesini, efal ve
tecellileri, göremeyenler anlık yeniliği inkâr edebilir.” (13 Rad, 5,6)
“Allah'a, ancak tevhit edenler dua eder, diğerleri, vücudu ve kudreti olmayan,
Hak olmayan bir hayale dua eder.” (13 Rad, 14) “Göklerde ve yerde kudret ve
kuvveti ile tasarruf edici ancak O'dur. Göklerin ve yerin küllisi, tamamı, O’nun
batını ve zahiridir. O’ndan başka bir şey yoktur ki, size yardım ve sahiplik edebilsin.” (2
Bakara, 107)
Var olan herhangi bir şeyin var olması için ‘zaman’ ihtiyaç duyulan bir şey değildir. Atomun
veya suyun var olabilmesi için belirli bir zamanın geçmesi gerekmez. Var olan,
zamana gerek olmaksızın var olur. Zaman, bağımsız bir değişken değildir, uzay
ile birlikte “Birleşik Alan” oluşturur. ‘Uzay Zaman’, uzam, bir bütündür. Proton
nötron birleşmesi, zaman değil ama “Güç” ister. Kuvvet ve kudret yok ise
ortamda, kuantum fiziğinin elemanları gibi, “Şeyler”, birbirini çekip itmez ve
birleşemez, atom bile oluşamaz. Hidrojen
atomu için proton, nötron ve elektrondan birer tane gerek, ama ayrıca bir birim zaman gerekmez. Zaman,
insan aklı içindir ve itibarî, izafîdir. Kuvvet ve kudret esastır, temeldir.
İnsanlar ayetleri uygulamaz, ayetler insanların yaptıklarını ve
yapacaklarını, olan ve olacakları, açıklar. Evren, gökyüzü ve yeryüzü ile ilgili ayetler, güncel
bilimsel bulgulara uygun ve uyumludur. “Kudretle icâd ve hikmetle tasarruf
ancak O’nundur. Kûn, Ol, ilim, irade,
kudret sıfatlarıyla olur.” (16 Nahl, 40) “Evreni güç, kuvvet ve kudretimizle
biz kurduk, onu genişletmekteyiz.” (51
Zariyat, 47) “Gaz ve toz halinde bulunan evrene ve yeryüzüne ‘isteyerek veya
istemeyerek gelin’ dedik, ikisi de ‘isteyerek
geldik’ dedi.” (41 Fussilet, 11). “Sema,
arza bitişikken onu ayırdık.” (21 Enbiya, 30) “Düşünüp, ibret alabilmeniz için her şeyi çiftler
halinde yarattık.” (36 Yasin, 36; 51
Zariyat, 49). “Yeryüzünü canlandıran suyu gökyüzünden indirdik.” (2 Bakara, 164)
“Gördüklerinden de ibret alamazlar. Bu nedenle kalp ve ruh yönünden gelebilecek
herhangi bir duygu ve bilgi, bedensel zevk ve lezzetlere düşkün olanlara tesir
etmez, etkili olmaz. Oysa sema ve arzın halk edilmesinin amacı yeniden
diriliştir. İlahi sıfatlardan mahrum kalışlarının nedeni yeniden dirilişe
inanmamalarıdır. Bu nedenle de Hakk’ın
kudretinden de mahrum kalırlar.” (17 İsra, 97,98)
Doğanın ve çevrenin neden, niçin gibi sorularına ve amaçlarına takılıp cevap
aranabilir. Felsefe yapılarak çeşitli görüşler tartışılabilir. Evrenden,
çevrenden ve kendi âleminden geri çekilmeye başladıysan arınmaya çalışıyorsun
demektir. Tabiat ateşini hisseden yanmaya da başlar. Hayat boyu süren çabanın
aslında bizim olmayan güç, kuvvet, kudret ve bir enerji ile mümkün olduğunu
anlayabiliriz. Sonradan ‘Evrim’ denen ‘Tagayyürün’ yani ‘farklılaşarak
belirginleşip mükemmelleşmenin’ hüküm sürdüğü düzlemden, önce hakikat ilmi ile
yükselip sonra da hakikate doğru yücelmek mümkündür.
Umarım biz de Hakka yücelmenin bir yolunu bulabiliriz!
Necdet
Altınay 12112022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder