Tevhit Yasası
Kuran’ın sözlük manası ‘okumak’, insanı, doğayı ve evreni okumak, okuyup
anlam vermek, mana çıkarmaktır. Tevhit açısından bakıldığında ise Kuran, bütün
Varlığa, ‘Bir ve Tek’ anlam vermektedir. Bu idrake varmanın yöntemi olarak da
insan, her şeyin ‘hareket’, ‘sıfat’ ve ‘Vücudu’nun esasını, özünü veya
ardındaki gerçeği görmeye; böylece bilerek, ‘Hakkın Hakikati’ni idrak ederek
olgunlaşmaya davet edilir. İlk var edilen enerji, ilk andan, çıkışından
itibaren hareket eder ve bu enerji tüm hareketlerin temelidir. Hareket eden
nesnelerin de, enerji ve ilim yüklü etkileşen ‘kuvvet’lerin yoğunlaşıp, kütle
kazanıp, maddeleşerek oluştuğu bildirilir. Kısaca, Evrende ‘Enerji’, bir amaçla
yaratıldığı için vardır, ‘Mevcut’tur ve vat olan tek ‘Vücut’tur, her an,
sürekli halden hale geçer.
“Kitabı,
hak ile hakkıyla, hak ettiği şekilde indiren Allah’tır. Ona, kitapla inmesi
gereken muhabbet ile tevhit ilmini indirdi. Tevhit ilmi muhabbetle indi, habip
oldu, ilim habipin hakkı oldu, habip ilmi hak etti, ilminin hakkını verdi,
gereğini yaptı, bildi ve bildirdi.” (42 Şura, 17)
“Kuran katıksız, Hakk’ın gayri olan batıl ile karışıklığı olmayan, Hakken
yakındır, ayni cemden, vahdet makamından kaynaklanır, kalp makamından olsaydı ilmen,
ruh makamından olsaydı aynen yakın olurdu. Zatın tevhidini ispatlamak için nebi
ile önce “Kul”, sonra “Resul” son olarak da “Hak” ilişkisi kuruldu.
Kul-resul-hak bir oldu, tevhit edildi. İkilik ve benlik ile perdelenmemek için
kendi zatın ile Allah’ı tenzih et ve “Gayrı” bir şeyin olmadığını kabul et. (69
Hakka, 51,52)
“Sana vahdette kesretin bilgisi, tevhit ilminin ayrıntısı; kesrette
vahdetin Şuhut’u ve vahdette kesretin tecellisi verildi. Çoklukta tekliğe şahit
olduğun zaman, ibadet heykelliğinde değişim yaparak, nefsin teslimiyeti, kalbin
huzuru ve ruhun Şuhut’u ile büyük kıyamet namazını kıl, cem ve tafsilin
hukukunu ifa edecek, vahdet ve kesreti idrak etmenin hakkını tam olarak verecek
kâmil-olgun insan namazı bu namazdır.” (108 Kevser, 1,2)
“Ey müminler, o küffarı siz katletmediniz ve lâkin onları Allah katletti.
Bu ayet ile müminleri tedip ve kendilerinden ef'ali aldı ve Allah'ı ispat ile
onları tevhidi ef'ale hidayet etti. Nebi’ye ise «Habib’im küffara toprağı
attığın vakitte sen atmadın lâkin Allah attı» buyurup (sen atmadın) sözü ile
atmak fiilini Allah'a ispat ile beraber (attığın vakit) sözüyle atmak fiilini
Nebi’ye nispet eyledi. O halde toprağı atan Muhammed'dir. Fakat nefsiyle değil,
Allah ile atan Muhammed'dir.” (8 Enfal, 17)
“Sahibiniz, efendiniz olan resul nefsine meylederek nihai amaçtan
sapmadı, nefsiyle hareket ederek dalalete düşmedi, yanılmadı, yolunu şaşırmadı,
azgınlık ederek Hak’tan ve tevhit caddesinden ayrılmadı.” (53 Necim, 2)
“Kendini büyük ve yenilmez zanneden Firavunun direncinin kırılmasından ve
helak edilmesinden sonra Musa’ya seslendik: ‘Tevrat hikmetinin, kalbinden
lisanına inip zahir olması için kırk gece bizim için ihlâsla tezekkür, tefekkür
et’ dedik. Hadisi şerifte «Âdem'in, çamuru kırk sabah kudret eliyle
yoğrulmuştur» denir. İlk kırk günde bebeğin kalbi atmaya başlar, ikinci kırk
günde belkemiğinde kan hücreleri oluşmaya başlar ve üçüncü kırk günde azaların
tamamı belirginleşmiş olur. Bu nedenlerle insanın önce bir su damlasından sonra
çamurdan ve en sonunda da kan pıhtısından yaratıldığı anlatılır. Musa tefekkür
etmek amacıyla aranızdan çekilince siz hayvanî nefis buzağısına taptınız. Tapma
derecesinde sevdiğiniz nefsanî lezzetlere ibadet edercesine daldınız. Musa
döndüğünde durumu açıklayınca pişman olup utanıp af dilediniz ve şükretmeniz için
affedildiniz. Diğer bir deyişle, ruhunuzun güç ve kudretini bilmenizden, idrak
etmenizden önce kalbinizin, kalp Musa’sının, inşası süresince yani kırk gün,
beden ve nefsinizin esiri oldunuz. Kalbinizin çocukluk döneminde, tıfıl, yavru
çocuk olan hayvani nefsinize tapındınız. Kalp nurunuz zuhur edince hakiki
buluğa erdiniz, affolundunuz. Kalbinize, hikmet ve bilgiler verildi, bunları
kullanarak hak ile batılı fark etme gücü verildi.” (2 Bakara, 51-53)
“Fail Haktır deyip fiillerin tevhidinde kalanlar madde âleminde kalır.
Zahire mensup yani dış görünüşe önem verenler ile batına mensup yani mana
âlemine önem verenler makul ve mantıklı olmakla mahcupturlar. Bunlar
akıllarının yeteneklerine, kuruntularına ve hayallerine önem vererek nefsanî
yıldızlara tapanlar gibidir. Hakiki iman ile iman edip tevhit ilmine ve
kıyamete yakin gelenler Salih amel edenlerdir. Bunlar için efal ve sıfat
cennetlerinden baki ve ruhanî sevap vardır, fiillerden korku ve sıfattan mahzun
olmak da yoktur. (2.62) “Kitabı ve ayetlerini bilmek tevhit ilmi ile mümkündür.”
(2 Bakara, 118) “Tevhitte fena halindeki kişiyi seçtik, fenadan sonra beka
halinde kurtuldu.” (2.130) “Siz Müslimler olarak sakın tabii ölüm ile
ölmeyiniz, nefislerinizle ölü, Allah ile ebeden diri olunuz. Bedenin tabii ölümü,
sizi bu hal üzere idrak eylesin.” (2.132) “Müminler, Kuranın ilmiyle âlim olur
ve ahlakıyla ahlaklaşır, Allah’a iman eder yani Allah’ı ceman tevhit eder.
Meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ederek mazharlarından her
mazharına, tecellilerinden her tecellisine razı olarak, vahdetini kesret
suretlerinde müşahede edici olarak Allah’ı tafsilatıyla tevhit ederler. ‘Bizim
vücut ve sıfatlarımızı senin vücut ve sıfatlarınla setir ve imha eyle ve en
büyük günah olan vücutlarımız günahlarını setir eyle, ört ve fenadan sonra
bağışlanmış vücut ile bize rahmet et’ derler.” (2. 285)
“Biz inananların, enfüs ve afakta, içerde ve dışarıda, batın ve zahirde,
görünür ve görünmezde, müşahede etmelerine yardımcı oluruz. Hatta
muhakemelerine, deliller ile anlamalarına yardımcı oluruz, böylece, Hakk’ın
görerek, apaçık aşikâr olduğunu idrak ederler. Yardım ettiklerimizden Hakk’ı
eşyada müşahede edenler için Rab yeterlidir, efali delillerle sıfatı
tecellileriyle, görünüşleriyle anlaşılır, her şey bilgisi kapsamındadır. Her
şeyin hakikati Hakk’ın ilminin aynısıdır, vücudu ilmi ile oluşur, ilmi zatının
aynıdır ve zatı aynı vücududur. Gayrın vücudu, aynı ve zatı da yoktur. Her şey
fanidir, helak olur, yalnız Hakk’ın yüzü, Hakk’ın zatı bakidir. Nefiste ve
çevrede görünen ve beliren vasıflar, sıfatlar Hakk’ın varlığının ortaya çıkışı
iledir.” (41 Fussilet, 53,54)
Umarım biz de Hakkın ilmini, izniyle, birlikte idrak edebiliriz.