3 Şubat 2020 Pazartesi

Akıl Seması


Akıl Seması
“Hak'tan mahcup olanlar görmez mi, yer ve gökler, heyula iken, görkemli bir hayal ve cismanî bir madde iken, yapışık idiler? Biz bu iki suretin, ayrışarak, oluşumlarının aşikâr tebayünü ile ‘uyumlu farklılaşma ile’ yer ve gökleri ayırdık. Ervah, canlılık, mana gökleri ve uzayı ile beden ve ceset arzı, bir nutfe, su zerresi, suretinde bitişik idi. Biz, arz ve ervahın tebâyünü, uyumlu farklılıklarının, kendiliğinden ortaya çıkışı ile her ikisini birbirinden ayırdık, (cenin ve Büyük Patlamada olduğu gibi). Yani biz, nutfeden her hayvanı halk ve izhar eyledik. Ve ceset arzının, yok olmayıp kaim ve müstakil olması için, ceset arzında kemik dağlarını, (sinir, kas, damarlar gibi) özellikli yollarını, oluşturduk. Bunlar sebebiyle Allah'ın ayetleri ve sıfatlarına hidayet bularak, Hakk'ı arif olmaları için, ceset arzında duygu ve düşünce mecralarını; havas tarikleri, arzu, heves ve isteklerine uygun yolları, var ettik. Ve biz, akıl semasını, üstlerinde, (atmosfer gibi) yükselttik. Ceset arzını, tagayyür etmek üzere, ‘mükemmel olmak için başkalaşarak tazelenen, yenilenen’ kıldık. Akıl semasını ve ceset arzını da yanlışlıkla olabilecek hasar ve hatadan mahfuz kıldık, koruduk. Akıl seması, her türlü hayal, tasavvur, duygu ve düşünceleri kapsayacak ve birbirine bağlayacak şekilde yer alır. Her birisi makul ve mantıklı olarak akla dayanır. Akılda boşluk bulunmaz, kırılmaz ve bükülmez, herkes aklını bir kere oluşturunca aklını terk edemez. Bütün bunları anlayamayanlar için akıl seması, mana göklerini (uzayını), delil ve şahitlerinden, maddi veya bedensel kanıtlarından, uzaklaştırıcıdır. Allah-u Teâlâ Hazretleri, nefis gecesini ve ruh güneşinin nuru olan akıl gündüzünü ve gece ile gündüzü içine alan kalbi, halk eden ve izhar eyleyen, açığa çıkaran, zattır. Bunların her biri, ulvi bir karargâh veya makamda ve ruhaniyet semasının bir mertebesinde Allah'a seyir eder.” (21 Enbiya, 30-33)
“Beden arzında, bireysel tedbir ve bedensel ameller sayesinde yaşanabilecek ortam hazırlanmıştır. Kalp seması ise sabır, şükür, tevekkül, bağışlama ve muhabbet makamlarıyla birlikte bilgi, hikmet ve hakikatler ile donatılmıştır. Hakikat nuru, vehim ve kuruntudan korunmuştur. Vücutta bir şey yoktur. Her şeyin hazinesi indimizde, katımızda, yanımızdadır. Önce sureti, şekli ve resmi, külli akılda külli veçhesiyle, her yönüyle, kaza âleminde resmi çizilir. Sonra, sebepleriyle birlikte, levha-i mahfuzdaki, muhafaza altındaki, gaip âlemindeki görüntüsüyle, külli nefis âleminde görüntülenir. Daha sonra ayrı ve farklı bir birim olarak ölçülerine göre, miktarına ve vasıflarına uygun, levha-i kader ve dünya semasında görüntülenir. Kısaca, külliden cüze, (plan, proje, program ve bütçesine) her şey tasarımına uygun gerçekleştirilir. Her şey belirli ölçüde, şekilde, yerde ve zamanda kendine özgü yaradılış ile indirilir. İlahi nefes rüzgârları, hikmet ve bilgi aşılayıcı, kalplere sefalar verici ve tecellilerin kabulüne hazırlayıcı olacak şekilde estirildi. Ruh göğünden hakiki ilimler suyu, (ilim yüklü enerji) indirilerek insanlar ihya edildi. İhya edilmezden önce insanın ilim hazinesi yoktu. Hayat-ı ilmiye, ilmin hayatı, suyuyla fıtrat makamında kıyam ederek, ayağa kalkarak, hakiki hayat ile ihya edilir, insan dirilir. Vahdette fâni kılmakla da öldürürüz. Sizin fenanızdan sonra, baki olan vücutları vâris olanlar; ancak biziz.” (15 Hicr, 21-23) Rüzgârlar, yağmurla suyu dağıtır, ışığın, enerjinin, klorofille şekere dönüşümünü sağlar. Verilen nefesle de enerji hücrelerde yakılarak bedene canlılık kazandırılır.
 “Haktan, şeriat lisanıyla, tabiat arzına nida olundu, ‘Ey arz, bedenin kalbe karşı isyanı sebebiyle, heveslerin baskın ve istilasını önle, mutedil ol’. Alışkanlıklar ve hisleriyle mahcup, kuruntulu fikirlerle donatılmış haliyle nefis ve doğasına yardım eden, ‘ey heves bulutlarıyla kaplanmış akıl seması, sen de nefse ve doğasına yardım etme’. Hakkın nurunun perdelenmesi ve hakiki hayatın kaynağı olan rutubetin kurumasıyla, cismanî kuvvetin suyu çekildi. Böylece helak olanların helaki ve kurtulanların kurtuluşuna ait ilahî emir uygulanmış oldu ve şeriat yerine tabiat yolunu tutanlar helak oldu.” (11 Hud.44) Bağlantısal bütünsellikteki İlahî dengeyi görmeyip, unutup, bozacak kadar ‘tabiat yolunu tutup bağımsız bireysellik yaparak’ şeraiti ihmal edenler, gökte güneşin yerde rutubetin kesilmesiyle helak olurlar.
 “Şimşeğin çakışında, yıldırımın düşüşünde ve gök gürültüsünde, kutsal aydınlanma açısından, ders alınabilecek deliller vardır. Doğal bilgiler elde edildikçe, doğanın veya evrenin ardında bir düzenin olduğu, her şeyin ilim küpü olduğu anlaşılır. Okyanuslardan itibaren yağmur bulutlarının ve rüzgârların oluşumuna benzer şekilde, akıl semasında önce kalp huzuru bulutu oluşur. Hakka ilişkin bilgiler sayesinde Hakkın ilmiyle oluşan bu bulut kişiye ilmen yakınlık sağlar. Bulutların sentezi sırasında oluşan çarpışmalar yüzünden, şimşeklerin çaktığı ve yıldırımın düştüğü görülür. Duyulan gök gürültüsü korkutucu olabilir. Doğada ve evrende ele alınan her şey bir isim ile anılır ve bilinir. Bağımsız ve bağlantısız gibi görünen farklı şeyler varlığın kesret halidir ve celal tecellileri olarak anılır. Kesretin vahdet olduğunun idraki, büyük ‘Bir ve Tek’ gücün ortaya çıkışına neden olur.” (13 Rad, 12)
“Biz, «akıl semasında» ‘madde denizini araştırıp inceleyen akıl’, ‘hareketleri araştırıp inceleyen akıl’, ‘yetenekleri araştırıp inceleyen akıl’ ve ‘izinden giderek kaynağına ulaşan akıl’ gibi aklın makam ve mertebelerini yerleştirdik. Akıl semasını ilim ve bilgi ile donattık ve kuruntulardan arındırdık. Akıl semasına, madde denizine ilişkin ilim, yeteneklere ilişkin bilgiler, teorik ve uygulamalı bilimler yerleştirildi. Akıl ufku, aklın hükmüne uygun çakıldığında parlak bir ışık izleyecek şekilde yerleştirildi. Alıp kaçanı kovalar ama Hakka ulaşmak isteyeni de şimşeğiyle idrake ulaştırır.” (15 Hicr, 16-20)
“Şeriat ile terbiyeden evvel, akıl semasında, ihtiyaçlarınızı karşılayacak anlayışın oluşmasını talep ettik. Semai akıl, vehim ve kuruntuyla karışık, hayal ve fikir ufkunu içeren, ihtiyaçlarla sınırlı, nefsanî kuvvetlerle uyumlu fakat Hakkın hidayeti olmadıkça, Hakkın hakikatine ilişkin ilim ve idrakten uzaktır.” (72 Cin, 8,9) İnsanın beden dünyasını saran atmosfer gibi akıl seması, kendi içinde ve kendi çapında yeterli görünür. İlk bakışta bağımsız ve bağlantısız görünse de dünyanın Güneş ve Galaksi sistemlerine bağlı ve bağımlılığı ilim ve idraki gerektirir. Bu da yerçekimsel güce karşı koyup yücelmeye bağlıdır.
“İyi ile kötüyü ayırma günü ertelenir. Büyük kıyamet gelir çatarsa şiddetli yel ile nefsanî güç yıldızları söner, ruhun nurunun etkisiyle akıl seması yarılır, sıfat tecellisiyle nefis sıfatı dağları, zatın tecellisiyle de nefis, kalp, akıl ve ruh dağları ve onlarda bulunan eşyanın tümü fani olup savrulur. Fenadan sonra beka halinde yeniden ihya ile neşredici resuller ortaya çıktığında, o resuller cemden sonra fark vakti için ertelenir, o da beka hali olan cem vaktinden o vakte kadar ertelenmiştir.” (77 Mürselat, 13) Akıl semasına verilen nefes ile ‘şiddetli yel’ farklıdır. Nefes ile yaşam başlar ve devam eder. Güneşin patlamasıyla oluşan yel ile Dünya üzerindeki yaşam sona erer. Yeniden inşa olan baki kalabilir.
            “Her bir nefis, hazırladığı şeyi bilir ve unutmuş olduktan sonra o şeye vakıf olur. Yıldız tozu denizinde yüzenler, birbirleriyle uyumlu halde olanlar, birlikte süzülüp giderler. İyiler iyilerle, kötüler kötülerle, tozlar tozlarla, küller küllerle, beraber seyrederler. Hayvani nefis, beden kabrinde, mezarında, nefsi natıka, konuşan nefis, doğurgan nefis kızını helak, yok eder. Hayvani nefse, gazap ve şehvet günahlarıyla, konuşan nefsi nasıl istila edip helak ettiği sorulur. (Kara deliğe düşen bir cismin bilgisi drape şeklinde çıkar, cismin maddesi ise deliğe düşer ve yok olur, enerjiye dönüşür hiçlik olur.) Hayvani nefis, yok olan cisim, işlediği günahlarını, geride kalan bilgilerle, kuvvet ve nüfus sayfalarını izhar eder, ortaya çıkarır. Ruh güneşinin kıvrılıp dürüldüğü vakitte bu sayfalar uçuşur, bilgiler diğer maddelerin üzerinde holografik görüntü şeklinde, iz halinde, kalır. Yeniden diriliş zamanında, maddenin hayat kazanması halinde sayfalar neşrolunur, yayınlanır, aşikâr olur. Hayvani ruh denen akıl semasının giderildiği, tabiat cehenneminde kahır ve gazabın eseri olan ateş, mahcuplar için yakıldığında her nefis hazırladığı, yaptığı şeyi bilir, unuttuklarını hatırlar. Lütuf ve rıza eserlerinin nimetlerini hak eden tevhit ehli de hazırladığını, yaptığını bilir, unuttuğunu hatırlar. Bilgi özelliğini geride bırakıp yokluğa düşen kuvvet daha önce şirk içinde olduğunu idrak ederse yeniden dirilişte Hakk’ın kuvvet ve gücüyle, yeni bilgilerle hayata döner. (81 Tekvir, 7- 14)
            Kitap ile ortaya konan düzen, kanun, ilke ve esasları, Âlem ile Âdemin ikiz oluşunu, umarım biz de hidayete ererek idrak edebiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder