Akıl Seması
“Hak'tan mahcup olanlar görmez mi, yer ve gökler, heyula iken, görkemli
bir hayal ve cismanî bir madde iken, yapışık idiler? Biz bu iki suretin,
ayrışarak, oluşumlarının aşikâr tebayünü ile ‘uyumlu farklılaşma ile’ yer ve
gökleri ayırdık. Ervah, canlılık, mana gökleri ve uzayı ile beden ve ceset
arzı, bir nutfe, su zerresi, suretinde bitişik idi. Biz, arz ve ervahın
tebâyünü, uyumlu farklılıklarının, kendiliğinden ortaya çıkışı ile her ikisini
birbirinden ayırdık, (cenin ve Büyük Patlamada olduğu gibi). Yani biz, nutfeden
her hayvanı halk ve izhar eyledik. Ve ceset arzının, yok olmayıp kaim ve
müstakil olması için, ceset arzında kemik dağlarını, (sinir, kas, damarlar gibi)
özellikli yollarını, oluşturduk. Bunlar sebebiyle Allah'ın ayetleri ve
sıfatlarına hidayet bularak, Hakk'ı arif olmaları için, ceset arzında duygu ve
düşünce mecralarını; havas tarikleri, arzu, heves ve isteklerine uygun yolları,
var ettik. Ve biz, akıl semasını, üstlerinde, (atmosfer gibi) yükselttik. Ceset
arzını, tagayyür etmek üzere, ‘mükemmel olmak için başkalaşarak tazelenen,
yenilenen’ kıldık. Akıl semasını ve ceset arzını da yanlışlıkla olabilecek
hasar ve hatadan mahfuz kıldık, koruduk. Akıl seması, her türlü hayal,
tasavvur, duygu ve düşünceleri kapsayacak ve birbirine bağlayacak şekilde yer
alır. Her birisi makul ve mantıklı olarak akla dayanır. Akılda boşluk bulunmaz,
kırılmaz ve bükülmez, herkes aklını bir kere oluşturunca aklını terk edemez.
Bütün bunları anlayamayanlar için akıl seması, mana göklerini (uzayını), delil
ve şahitlerinden, maddi veya bedensel kanıtlarından, uzaklaştırıcıdır. Allah-u
Teâlâ Hazretleri, nefis gecesini ve ruh güneşinin nuru olan akıl gündüzünü ve
gece ile gündüzü içine alan kalbi, halk eden ve izhar eyleyen, açığa çıkaran,
zattır. Bunların her biri, ulvi bir karargâh veya makamda ve ruhaniyet
semasının bir mertebesinde Allah'a seyir eder.” (21 Enbiya, 30-33)
“Beden arzında, bireysel tedbir ve bedensel ameller sayesinde
yaşanabilecek ortam hazırlanmıştır. Kalp seması ise sabır, şükür, tevekkül,
bağışlama ve muhabbet makamlarıyla birlikte bilgi, hikmet ve hakikatler ile
donatılmıştır. Hakikat nuru, vehim ve kuruntudan korunmuştur. Vücutta bir şey
yoktur. Her şeyin hazinesi indimizde, katımızda, yanımızdadır. Önce sureti,
şekli ve resmi, külli akılda külli veçhesiyle, her yönüyle, kaza âleminde resmi
çizilir. Sonra, sebepleriyle birlikte, levha-i mahfuzdaki, muhafaza altındaki,
gaip âlemindeki görüntüsüyle, külli nefis âleminde görüntülenir. Daha sonra
ayrı ve farklı bir birim olarak ölçülerine göre, miktarına ve vasıflarına uygun,
levha-i kader ve dünya semasında görüntülenir. Kısaca, külliden cüze, (plan,
proje, program ve bütçesine) her şey tasarımına uygun gerçekleştirilir. Her şey
belirli ölçüde, şekilde, yerde ve zamanda kendine özgü yaradılış ile indirilir.
İlahi nefes rüzgârları, hikmet ve bilgi aşılayıcı, kalplere sefalar
verici ve tecellilerin kabulüne hazırlayıcı olacak şekilde estirildi. Ruh
göğünden hakiki ilimler suyu, (ilim yüklü enerji) indirilerek insanlar ihya
edildi. İhya edilmezden önce insanın ilim hazinesi yoktu. Hayat-ı ilmiye, ilmin
hayatı, suyuyla fıtrat makamında kıyam ederek, ayağa kalkarak, hakiki hayat ile
ihya edilir, insan dirilir. Vahdette fâni kılmakla da öldürürüz. Sizin
fenanızdan sonra, baki olan vücutları vâris olanlar; ancak biziz.” (15 Hicr,
21-23) Rüzgârlar, yağmurla suyu dağıtır, ışığın, enerjinin, klorofille şekere
dönüşümünü sağlar. Verilen nefesle de enerji hücrelerde yakılarak bedene
canlılık kazandırılır.
“Haktan, şeriat lisanıyla, tabiat
arzına nida olundu, ‘Ey arz, bedenin kalbe karşı isyanı sebebiyle, heveslerin
baskın ve istilasını önle, mutedil ol’. Alışkanlıklar ve hisleriyle mahcup,
kuruntulu fikirlerle donatılmış haliyle nefis ve doğasına yardım eden, ‘ey heves
bulutlarıyla kaplanmış akıl seması, sen de nefse ve doğasına yardım etme’.
Hakkın nurunun perdelenmesi ve hakiki hayatın kaynağı olan rutubetin
kurumasıyla, cismanî kuvvetin suyu çekildi. Böylece helak olanların helaki ve
kurtulanların kurtuluşuna ait ilahî emir uygulanmış oldu ve şeriat yerine
tabiat yolunu tutanlar helak oldu.” (11 Hud.44) Bağlantısal bütünsellikteki
İlahî dengeyi görmeyip, unutup, bozacak kadar ‘tabiat yolunu tutup bağımsız
bireysellik yaparak’ şeraiti ihmal edenler, gökte güneşin yerde rutubetin
kesilmesiyle helak olurlar.
“Şimşeğin çakışında, yıldırımın
düşüşünde ve gök gürültüsünde, kutsal aydınlanma açısından, ders alınabilecek
deliller vardır. Doğal bilgiler elde edildikçe, doğanın veya evrenin ardında
bir düzenin olduğu, her şeyin ilim küpü olduğu anlaşılır. Okyanuslardan
itibaren yağmur bulutlarının ve rüzgârların oluşumuna benzer şekilde, akıl
semasında önce kalp huzuru bulutu oluşur. Hakka ilişkin bilgiler sayesinde Hakkın
ilmiyle oluşan bu bulut kişiye ilmen yakınlık sağlar. Bulutların sentezi
sırasında oluşan çarpışmalar yüzünden, şimşeklerin çaktığı ve yıldırımın
düştüğü görülür. Duyulan gök gürültüsü korkutucu olabilir. Doğada ve evrende
ele alınan her şey bir isim ile anılır ve bilinir. Bağımsız ve bağlantısız gibi
görünen farklı şeyler varlığın kesret halidir ve celal tecellileri olarak
anılır. Kesretin vahdet olduğunun idraki, büyük ‘Bir ve Tek’ gücün ortaya
çıkışına neden olur.” (13 Rad, 12)
“Biz, «akıl semasında» ‘madde denizini araştırıp inceleyen akıl’, ‘hareketleri
araştırıp inceleyen akıl’, ‘yetenekleri araştırıp inceleyen akıl’ ve ‘izinden
giderek kaynağına ulaşan akıl’ gibi aklın makam ve mertebelerini yerleştirdik. Akıl
semasını ilim ve bilgi ile donattık ve kuruntulardan arındırdık. Akıl semasına,
madde denizine ilişkin ilim, yeteneklere ilişkin bilgiler, teorik ve uygulamalı
bilimler yerleştirildi. Akıl ufku, aklın hükmüne uygun çakıldığında parlak bir
ışık izleyecek şekilde yerleştirildi. Alıp kaçanı kovalar ama Hakka ulaşmak
isteyeni de şimşeğiyle idrake ulaştırır.” (15 Hicr, 16-20)
“Şeriat ile terbiyeden evvel, akıl semasında, ihtiyaçlarınızı
karşılayacak anlayışın oluşmasını talep ettik. Semai akıl, vehim ve kuruntuyla
karışık, hayal ve fikir ufkunu içeren, ihtiyaçlarla sınırlı, nefsanî
kuvvetlerle uyumlu fakat Hakkın hidayeti olmadıkça, Hakkın hakikatine ilişkin ilim
ve idrakten uzaktır.” (72 Cin, 8,9) İnsanın beden dünyasını saran atmosfer gibi
akıl seması, kendi içinde ve kendi çapında yeterli görünür. İlk bakışta
bağımsız ve bağlantısız görünse de dünyanın Güneş ve Galaksi sistemlerine bağlı
ve bağımlılığı ilim ve idraki gerektirir. Bu da yerçekimsel güce karşı koyup
yücelmeye bağlıdır.
“İyi ile kötüyü ayırma günü ertelenir. Büyük kıyamet gelir çatarsa
şiddetli yel ile nefsanî güç yıldızları söner, ruhun nurunun etkisiyle akıl
seması yarılır, sıfat tecellisiyle nefis sıfatı dağları, zatın tecellisiyle de
nefis, kalp, akıl ve ruh dağları ve onlarda bulunan eşyanın tümü fani olup
savrulur. Fenadan sonra beka halinde yeniden ihya ile neşredici resuller ortaya
çıktığında, o resuller cemden sonra fark vakti için ertelenir, o da beka hali
olan cem vaktinden o vakte kadar ertelenmiştir.” (77 Mürselat, 13) Akıl semasına
verilen nefes ile ‘şiddetli yel’ farklıdır. Nefes ile yaşam başlar ve devam
eder. Güneşin patlamasıyla oluşan yel ile Dünya üzerindeki yaşam sona erer.
Yeniden inşa olan baki kalabilir.
“Her
bir nefis, hazırladığı şeyi bilir ve unutmuş olduktan sonra o şeye vakıf olur.
Yıldız tozu denizinde yüzenler, birbirleriyle uyumlu halde olanlar, birlikte
süzülüp giderler. İyiler iyilerle, kötüler kötülerle, tozlar tozlarla, küller
küllerle, beraber seyrederler. Hayvani nefis, beden kabrinde, mezarında, nefsi
natıka, konuşan nefis, doğurgan nefis kızını helak, yok eder. Hayvani nefse,
gazap ve şehvet günahlarıyla, konuşan nefsi nasıl istila edip helak ettiği
sorulur. (Kara deliğe düşen bir cismin bilgisi drape şeklinde çıkar, cismin
maddesi ise deliğe düşer ve yok olur, enerjiye dönüşür hiçlik olur.) Hayvani
nefis, yok olan cisim, işlediği günahlarını, geride kalan bilgilerle, kuvvet ve
nüfus sayfalarını izhar eder, ortaya çıkarır. Ruh güneşinin kıvrılıp dürüldüğü
vakitte bu sayfalar uçuşur, bilgiler diğer maddelerin üzerinde holografik
görüntü şeklinde, iz halinde, kalır. Yeniden diriliş zamanında, maddenin hayat
kazanması halinde sayfalar neşrolunur, yayınlanır, aşikâr olur. Hayvani ruh
denen akıl semasının giderildiği, tabiat cehenneminde kahır ve gazabın eseri
olan ateş, mahcuplar için yakıldığında her nefis hazırladığı, yaptığı şeyi
bilir, unuttuklarını hatırlar. Lütuf ve rıza eserlerinin nimetlerini hak eden
tevhit ehli de hazırladığını, yaptığını bilir, unuttuğunu hatırlar. Bilgi
özelliğini geride bırakıp yokluğa düşen kuvvet daha önce şirk içinde olduğunu idrak
ederse yeniden dirilişte Hakk’ın kuvvet ve gücüyle, yeni bilgilerle hayata
döner. (81 Tekvir, 7- 14)
Kitap ile ortaya konan düzen, kanun, ilke ve esasları,
Âlem ile Âdemin ikiz oluşunu, umarım biz de hidayete ererek idrak edebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder