Hidayet Fıtrattandır
Kuran, fıtratına, kalbine kazınmışa, genlerine harflerle yazılmışa uyana,
kalbinin sesini dinleyene, kendini bilmesi, içindeki olgunluğu ortaya koyabilmesi
için nasihattir. Ne yapıp ne yapmayacağını söyleyerek, insanlıktan yaratılan insanın,
bir anlamda, böylece, ezelde verilen sözünde durmasına, olgun insan olmasına
yardımcı olur. Nimetlerin verilmesinin amacı vereni bilmektir. Nefsin ve
bedensel zevklerin amacı ise iyilik, doğruluk, güzellik gibi kalbi duygularla,
kalbe yücelmektir. Kalpten ruha geçiş ise bilgilerle ilmin idrakine ve
aydınlığına vararak yücelmekle olabilir. Böylece, göz ile görmekten kalp ile
görüşe, basirete geçilebilir. Davranışlar görsel ve nefsanî, basiretle bilgi
edinme kalbî, aydınlanma ve idrak ise ruhîdir. Ledün ilmini gayrisi bilemez,
Rab bilebilir. İnsan, delillerle, hak yoluna hidayet edilir, bencillik ve
ikilikten geçebilene Hakkın vücudu bağışlanır.
“Kuran, sırf tevhide hidayet ve doğru yola irşat ziyadeliğiyle mübarek
bir kitaptır. En yakın yoldan, kemalin
en yüksek derecelerine hidayet eder. Zat ve sıfatınızdan bile Allah'a sakınınız,
vücud-u mevhub, Hakkın bağışlanmış vücudu ile Allah'ta ve Allah ile istikamet
rahmetiyle rahmet olunasınız.” (6 Enam, 155) “Habipim,
kıymeti bilenemeyecek kadar büyük ve vasıfları tam olarak bilinemeyen sıratı
müstakime, seyri süluka, sen de dilediğini hidayet edersin.” (42 Şura, 52) “Sana,
takdir, tezkiye ve tasfiye ile olgunluğun her çeşidinin, büyük kıyametin
koparcasına olgunlaşmanın, sende bulunması ve fiilen açığa çıkarılması için
hidayet etti.” (87 Âlâ, 3) “Allah,
münafıkların istidat nurlarını giderdi. Mala düşkün münafıklar hidayeti
verip dalaleti aldılar. Bunlara ilim, amel, hikem ve maarif, bilgi, ahlâk ve hakikatte
zengin olmaları, Allah indinde yakınlık ve keramet bularak yüz yüze olmaları
için nur ve beka âleminden anapara, kapital, sermaye verilmişti. Ticaretleri
kârlı ve kendileri hidayet ehli olamadılar.” (2 Bakara, 17) “Onları hidayet olunmuş
kılmak sana vacip değildir. Sana vacip olan, hidayeti tebliğdir.” (2 Bakara,
272) “Nizamın tertibi hükmü ve zahir ve batın olgunluğunun ortaya çıkışı için, bazısının
hidayeti bazısının mahrumiyeti gereklidir. Bunun için senin değil ancak Allah'ın
hidayet-i asliye ile kalp kulağını açmış ve nuru fıtrat ve sıfat istidadı ile
kendisine hayat-ı hakikîyi bağışlamış olduğu kimse icabet ve kabul eder.” (6
Enam, 35) “Gözün görmesine sebep olan nur basar, kalbin görmesine sebep olan
nur basirettir. Her kim Rabbinden gelen bu nurlarla görücü oldu ise görmesinin
ve hidayet bulmasının faydası ve görmemesinin zararı kendi nefsinedir.” (6
Enam, 104) “Ezeldeki fıtratları itibariyle tüm insanlar bir ümmet idiler. Bu
fıtrat üzerine vahdete yönelik idiler, asli hidayetlerinin nuru gereğince
aydınlanmış idiler. Farklı mizaç ve arzular, adet ve davranışlar nedeniyle
farklılaştılar.” (10 Yunus, 19) “Hidayetleri sana ait değil Allah'a aittir.
«sana münasip olan kimse, senden hidayeti kabul eder, münasip olmayan kabul etmez» (13 Rad, 7) “Dalâletini murat eylediği
kimsenin «hidayeti» ve hidayetini dilediği kimsenin «dalâleti»
mümkün değildir.” (14 İbrahim, 4) “Vaktaki Rabbi, Musa'nın vücudu dağına
tecelli edince; dağı parça parça ve mütelaşi kılıp Musa, bayılarak düştü, fâni
oldu, ayılınca «Seni tenzih ederim, eneiyetimin, benliğimin, zuhuru günahından
sana rücu ettim» demiş, hidayet ve Allah'ın temkini ile istikamet bulmuştu.” (19
Meryem, 143)
“Ruhun hidayeti, ahval, müşahedeler, gözlemler ve aydınlanma iledir.
Kalbin hidayeti, bilgi edinme, keşiflerde bulunma ve sırra erme iledir. Nefsin
hidayeti, ahlâk, davranışlar ve edep
iledir.” (21 Enbiya, 73) “Yani benim halimi ve hidayetimin kıymetini ve bana
mahsus verilmiş olan ledün ilmini Rabbimden gayri kimse bilemez. Ben, nefsimden
Rabbimde fâni ve benim gayrim de halimden mahcup olduğundan ne ben, ne de
gayrim bilir, ancak Rabbim bilir.” (28 Kasas, 85) “Habipim, de ki: ‘Kuran gaibe
iman edenlere hidayettir.” (41 Fussilet, 44) “Ben kullarıma zulüm edici
değilim, zira istidadı bağışladım ve istidada münasip olan kemali bildirip
kazanılması yoluna hidayet eyledim. Belki siz, kemale karşı olan şeyleri
kazanmakla ve nuru zulmette koyup, bakiyi fani ile değiştirmekle, nefislerinize
zulmedicilersiniz’.” (50 Kaaf, 29) “Biz o insanı delilleri ile hak yoluna
hidayet ettik.” (76 İnsan, 3) “Bu fenayı sırftan sonra halkı hidayet ve Hakk’a
davet için Rabbin, sana vücudu hakkanîyi, Hakkın bağışlanmış vücudunu,
verecektir.” (93 Duha, 5)
“Sizin kesrete dönüşünüzde, Hakkın
izniyle ve şeriatın koşullarına uyarak, nefsinize lezzetli tatlılığı talep
etmek ve nefsin hazlarıyla zevk almanızda, mutlu olmanızda, sizin için günah ve zarar
yoktur. (1) Çünkü o vakitte nefis isyan halinde değildir. Hakkın nuruyla
nurlandığından, haz ve lezzet, kalbe etki etmeye, kalbi kuvvetlendirmeye ve
kalbi duyguların gelişimine yardım eder. Kalbi duygular cemale şuur, cemalini
görme, yeridir ki gayrin oraya vusulü haram kılınmıştır. Yani ‘Hafa’ olarak
bilinen ‘Ruhun Sırrında’ Allah’ın cemalini müşahede ediniz. Çünkü bu makamda
olan zikir müşahededir. Sizi, mertebe itibariyle zikrine hidayet eylediği gibi
Allah’ı zikir edin. Zira Allah önce, nefis ile olan lisan zikrine, sonra sıfat
tecellileri ilimlerinin keşfedilmesi demek olan sırrın zikrine hidayet eder. Sonra
zat nurunun mülahazasıyla beraber sıfat tecellileri nurlarının müşahedesi olan
ruhun zikrine, sonra ikiliğin bekasıyla beraber zat cemalinin müşahedesi olan
gizliliğin zikrine, sonra bakiyenin kalkması ile şuhud-i zatî olan zatın
zikrine hidayet etmiştir, ulaştırmıştır. Her ne kadar siz, marifetullah
Arafat’ına ulaşmazdan ve orada durmazdan evvel bu zikirlerden gafil idiniz.
Fakat Allah, sizi hidayet eyledi. Hidayet eylediği gibi zikir ediniz. Ondan
sonra siz, her hangi bir şahıs gibi sair insanların yürüdüğü ibadetler ve
şeriat yollarından aşağıya ininiz.” (2 Bakara, 198) Son, başa dönüştür!
“Bizi, ‘hidayet üzere sabit, vahdete giden doğru yol ve yönde kararlı
kıl. Bilgi edinerek sevgi, sohbet ve muhabbetle, Hakkın Zatına götüren sırat
köprüsünde, kendilerine kişiye özel, rahimsel, nimet verilenlerden eyle. Böylece,
evvelden, ahiren, zahirinde ve batınında, Hakkı Şuhut edip, baki yüzünü
müşahede ederek, gölgesel vücudunu, fani, yok eden Nebinin, sadıkların, şüheda
ve evliyanın yolunda olmamızı sağla, seninle, senden, sana sığınırız, Rahmanî
Rahimsin’ diyenlerden eyle.” (Fatiha Suresi)
Umarım biz de nefsimizden, kalp yoluyla, ruhumuza yücelten hidayete
erebiliriz!
Necdet
Altınay 21012023
(1)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2023/01/mutluluk-ftrattandr.html