4 Aralık 2019 Çarşamba

Ezoterizm Nedir?


Ezoterizm Nedir?
Genellikle önce isim gelir. Sonra adı geçmişti, işte o ismin cismi budur denir. En sonunda, ismi ve cismi bilinen bir kişi veya şeyin özellikleri, sıfatları veya kişiliği, aslı esası, özü, kısaca hakikati bilinir. Resim görülür, çok güzelse, ressamı aranır. Ressamın içinden gelen resim sanatını herkes düşünemez. Eserin özgün olması için taklit olmaması, içten ve özden gelmiş olması gerekir. İnsan davranışlarında, bitki ve hayvanlar âleminde olmayan bir boyut vardır. Bir bitki veya hayvan her ne ise odur, hep ve her zaman odur, başkası olamaz. İnsan ise bildiğini bilir ama bilmediğini bilemez. Emme basma tulumbası örnek verilir. Kaçan su ilave edilince, tulumbanın dibinden tatlı su çıkar, ne kadar çekilirse o kadar çıkar. Bu aşamadan sonra tulumba, kendisine sonradan eklenene ilaveten, artık içinden geleni verir. İçindeki hakikati ortaya çıkarır. Ezoterik düşünce, böylece, verilen bilgilerden fazlasını verir.
Bir bilim dalından mezun olan, eğer aynı dalın uzmanı olursa başkadır, doktorasını yapar da felsefesine dalarsa başkadır. Konunun uzmanı, bildiklerini iyi uygular. Konunun doktoru, yani felsefesini yapan ise konuya katkı sağlar, aldığından fazlasını verir. Bu durum genellikle meslekler için doğrudur. Çırak öğrenir, kalfa uygular, üstat ise içinden gelen hakikati dışarı çıkararak mesleğine katkı sağlar, hakikate ilişkin yeni bilgiler verir. “Bir ben var benden içeri” diyen kâmil insan da içinde bulduğu hakikati dışına çıkararak, tatlı suyunu akıtır durur. “Görmeden inanmanın mükâfatı, inanılanın görünmesidir” ama bu hakikati gören beşer olamaz veya beşer asla hakikati göremez. İnsan, insanlığın bir parçasıdır ama insanlığı göremez. Ancak basiretiyle görebilir, hakikatin hikmetini idrak edebilir. İçtenlikle, içinden gelenleri dışına aktarırken “Bu ben olamam, bunlar benden değil, bunları bildiğimi ben de bilmiyordum” gibi hayrete düşüyor ve haşyet duyuyorsa gelenler hakikate ilişkin olabilir!
Fizik, kimya gibi bilim dallarında, uygulama uzmanlığından sonra, bilim dalının felsefesini yapmak bilimin kaynağına indirir. Diğer bilim dallarıyla beraber ilmin kaynağına hatta evrenin oluşumuna götürebilir. Tanındıkça, bilim insanı, bilimden konuşur ama herkes onu ‘konuşan bilim’ olarak görebilir. Moda uzmanı gördükleri için model çıkarma ve yeni modeller tasarlayıp yaratma işinde uzmanlaştıkça, ‘hayatı modelleme’ ile geçer hatta işi, ‘hayatı modellemek’ olur. Aynı şekilde matematik uzmanı da topluca yön değiştirip hızla uçan kuşların ve hızla yüzen balıkların bile matematik modelini çıkarır. Öyle anlatılır ki kuşların ve balıkların matematik modellere göre uçup, yüzdükleri düşünülebilir. Yaşanan bu olay ve eylemlerde matematik model de modellenen kuş ve balıklar da güzeldir ama bu güzellik modellenebilir olan ‘hayatın’ güzelliğinden gelir. Görünen, Hak ve hakikatin güzelliği olabilir.
Beyin ve nöron hücreleri alanındaki çalışmalar da “Nasıl oluyor bilinmiyor ama madde bilinç üretiyor” dedirterek, insanı hayrete düşür. Ayrıntıya inildiğinde belli başlı üç ‘kuvvet’ vardır. ‘Elektrik’, ‘Manyetik’ ve ‘Elektromanyetik’ olmak üzere, bu mevcut kuvvetlerle olur her olan. Bilgi elde edilir, bilgi işlenir ve bilgi üretilir; hafızada bilgi depolanır, hafızadan alınıp hatırlanır, bilinç oluşturulup DNA geliştirilerek yeniden depolanır. Her şeyin sorumlusu ve kaynağı bu üç kuvvettir. Bu kuvvetler, fotonlar halinde yayılan ışıkta mevcuttur. Kuvvetlerin bozonlar içinde toplanmasıyla, ‘nasıl olduğu bilinmeyen’ bir şekilde, ‘kütle’ oluşur.
Kütlesi olmayan ışık ve foton, kütle kazanarak, elektron ve protonlara dönüşerek atom oluşturmaya başlar. Yeterli ısı ve basınç altında oluşan kütle ve madde ışığın gurup etmiş halidir. Işık, güneşin doğuşu ise madde de ışığın batışıdır. Hakikat güneşinin batmış haline madde denir. Dışından bir ışığın üzerine düşmesiyle görünebilen eşyanın hakikati, aslında gurup etmiş ışıktır, hakikat güneşidir, kuvvetlerin tümüdür.
Din, kulu, Hakk’a götüren yoldur. Hakikate erenin artık yola ihtiyacı yoktur dense de artık yolcu yoktur aslında. Önce ayetlere inanılır, sonra ayetlerin doğruluğu, bilinen bilimlerce, kanıtlanır. Her neye ve nereye bakarsanız bakın, her ne düşünürseniz düşünün, her şeyin ardında aynı, bir ve tek, hakikat vardır, basiretle idrak edilir. Bulduğumuz ve değerini bildiğimiz para bile bizim değildir. Doğada bulduğumuz ve değerini bildiğimiz ‘bilgi’, ‘bilgiler’ ve ‘ilim’ de bizim olamaz, ‘henüz bilemesek de bir sahibi olmalı’ denebilir.
Genellikle bilimsel ‘beyin fırtınaları’ sırasında veya özellikle muhabbete dönüşen dinî sohbetler sırasında öyle ‘laf lafı açar’ ki ‘bunlar benden olamaz’ dedirtir. Tatlı sohbetle, tatlı suya erilmiş olabilir. Hayretler içinde kalınabilir ve haşyet duyulabilir. Bu durumlarda öyle haz alınır, böyle sohbetler öyle zevk ve keyif verir ki bağımlılık yapar, mutluluk verir, tekrarı istenir, insan mest olarak kendinden geçebilir, Hak görünebilir!
Umarım, bizim muhabbetimiz sonunda da Hak görünür!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder