Kader Levhasında Yazılıdır (2)
Somut gerçekler, araştırılıp bulunabilir, incelenebilir, yaşamdaki yeri
belirlenebilir, bilimsel bilgi ve bulgularla kanıtlanabilir, akıl ve bilgiye
dayandığı için kutsal mesajlarda da yer alabilir. ‘Varoluş’, bu gerçeklerden
biridir. Evvelinde, hakkında hiçbir şey bilinmezken, bir hiçlik-yoklukta iken, bir şey, bir konu,
önce akıl ve hayal, Külli akıldan, Kaza âleminden, Cüzi akıl, Kader âlemine düşer,
sonra ilgili ilim ve bilgisiyle, Nefis Âleminde gerçekleşir.
“Kur’an, değişmez, bozulmaz, bozulamaz,
noksansız, korunmuş, kanıtlanmak üzere, evrenin tümünde, apaçık olan ve
hakikatleri muhkem, sağlam kılınmış bir kitaptır. Hakikatlerini, daha sağlam ve daha güzel olması mümkün
olmayan, bir ilim ve hikmet üstüne inşa
eder. Zahirde, görünürde, muayyen ve malum, belirli ve bilinen, miktarda, belirli zamanlarda aşikâr olur.
Takdir ve tertibi, hikmete uygun intizamda, düzendedir. Ayrıntılarından lâyıkıyla
haberdar, bilgi sahibi, olan ilim ve
hikmet sahibince, ahkâm ve ayrıntısı
cüzi âlemde ortaya çıkarılmış, aşikâr edilmiş bir kitaptır. (11 Hud, 1) “İlim, tüm mevcutlar için gereklidir, her mevcut kendine özgü bir ilmin
uygulaması, bilgisinin deposudur. Keza, uygulaması olmayan ilim gerçek ilim
değildir. Uygulaması olmayan bir ilim, geçici olup, kalbi güçlendirmez. Her şey ilminin aynısıdır. İlmi, organlar ve
objelerden ayrı düşünen cahil, inkârı nedeniyle kâfirdir. Zerrenin, ilminden
ayrı ismi, cismi ve resmi olamaz. Diğer yandan, ‘vehim’ ile karışık olan
akıllar, tezekkür edemez ve bu ilim ile aşikâr olamazlar, bu ilmi anlayamazlar.
İlmin ayrı bir varlığının idraki ise Hakkın varlığına
delildir. Nasıl ki bir eşyanın gölgesi varsa, gölge, ışığın varlığına delilse, aynı şekilde, ilmin
varlığı da Hakkın varlığına delildir. İlim, böylece Hakkın ‘gölgesidir’.” (39
Zümer, 9) (3 Ali İmran, 96)
Varoluşun, bilimsel açıklaması
vardır. “Evren kavramı, bir Uzay-Zaman, ‘Uzam Balonunu’ ve ‘Galaksiler’ gibi
bunun ‘İçindekileri’ kapsar. Önce ‘ani bir genişlemeyle, Patlamayla, Uzam
Balonu oluşmuş ve sonradan bu ‘Boşluğa’, kendine özgü bilgi, ilmi ve özelliğiyle
oluşan mevcutlar doluşmuştur. “Evren, yoktan, yokluktan var olmuştur. Küçük kütleli
zerrelerin yokluktan çıkıp, kısa bir süreliğine, var olduğu sürekli görülür,
deneylerle kanıtlanır. Zerreler, çok az miktarda enerji taşırlar ve bir an için
var olup yok olurlar. ‘Ani Genişleme Kuramına’ göre küçük bir zerrenin sonsuz
derecede ani genişlemesi sonucunda, 13,8 milyar yıllık bilinen bu ‘Evren’
oluşmuştur. Yokluktan
herhangi bir ‘Şey’ olmuş değildir, Evren hala bir ‘Hiçlik’, ‘Yokluktur’, sadece
‘Düzenli Yokluktur’. İsviçre’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısında, CERN’de,
kanıtlanmıştır ki ‘yokluk’ sadece enerjinin olmamasıdır, ‘fizik yasalarının olmaması’
değildir. Çünkü ‘Uzay Zamandaki’ bir ‘Boşluk’, tanımlanmış bölgede enerjinin
olmadığını gösterir, ama Uzay Zamanda ‘fiziksel yasalar’ her zaman, ‘Doğanın’
matematiksel olarak tanımlanması için vardır. Belirli bir zamanda bir şeyin ya
enerjisi, hareketi ya da hızı ölçülebilir. Hızı bilinirse enerjisi bilinmez,
enerjisi bilinirse hızı bilinemez. Bu, geçerli olan ‘Belirsizlik Kuramıdır’.
Yokluktan yaratılan küçük miktardaki enerji, ani bir şişme ile bugün bilinen
evreni oluşturur. Bu süre içinde, E=MC2 formülüne göre, ‘Kütle’
içindeki pozitif enerji (E) ile ‘Gravite’, ‘Yer Çekimsel’ formundaki negatif
enerji (M) birbirine eşittir, birbirini dengeler. Toplam enerji böylece
‘sıfır’dır.” (1) (55 Rahman, 19)
Yokluktan var olup boşluğa çıkan cansızlar, ilmin uygulanmış
halleriyle, boşluk denizini, kesret âlemini, oluşturacak şekilde, görkemli büyüklükte, doldurur. Bilimsel bulgulara
göre bir atomun % 99,9 (12 adet 9)u boştur ve dolu alanın da neyle dolu olduğu
bilinmez. Uzay zaman boşluğundaki belirli küçük alanlar içinde toplaşan, enerji
yüklü ‘Kuvvetler’, kütle ve madde oluşturur.
Enerjinin, toplaşıp dönüşümüyle oluşan madde, yine enerjiye dönüşebilir.
Yokluktan boşluğa çıkıp var olan cansızlar,
ilmin uygulanmış halleriyle, ‘boşluk denizi’ sayesinde, kesret âlemini,
oluşturacak şekilde, görkemli büyüklükte, doldurur. Bu ‘Boşluk Denizi’,
yokluktan boşluğa çıkan elektron-pozitron çiftinin arasında yer alan,
‘Olasılıklar Denizi’ de denen, ‘Boşluk Denizini’ hatırlatır. (2)(3) Kütlenin,
hakikati bilinirse, görünen ışık enerjisi olduğu idrak edilir. Her cisim ışır,
ışık saçar, ışınım halinde, hakikatini görünür kılar, enerji yayar. Enerji,
iletişim ve etkileşim içinde olan kuvvetler halinde hareket eder, gölgeleşip
maddeleşir. Akıl, Hakk’ın elidir, vücut gölgesinin delili ve şahididir. Akıl,
her mevcudun, Hakkın gölgesinin uzatılmasıyla vücut bulduğunu idrak eder. Akıl
ayrıca, maddeden soyunarak, esaretinden kurtulabilir. Buna da ifna ediş denir
ki akıl, eski halini unutup yeni haliyle kaydederek yapabilir.
Varoluş, Kuranda da açıklanır. “Eğer biz
‘var olur yok olur’ mevcudat olsun isteseydik kudret yönünden bize
mümkün olurdu. Lâkin öyle mevcudat, varlık, olsun istemedik, çünkü hikmet ve
hakikate uygun olmaz, aykırı olurdu.” (21 Enbiya, 17,18) “İnsanlar bir düzen
(order) içindedir ancak düzeni bilmezler, kaos derler! Batıl inancı, yakin
olmanın kanıtı ve keşfiyle değiştiririz. Hak, batılı kökünden söker, batıl
derhal zail, yok olur. Ve hemen mevcudatın fâni olduğu görülür, hakikat zahir
olur. Önce her şey, ilmiyle, Kaza Âleminde, Külli
Akılda resmedilir, Sonra Levha-i Mahfuz denen Külli Nefis Âleminde şekil ve
sebepleriyle oluşturulur, Sonra şekilleri, miktarı ve vasıfları, sıfatları
ayrıntısıyla, Kader Levhası da denen Dünya Semasında çizimleriyle yer alır.”
(15 Hicr, 21) “Sakfı merfu', levha-i
mahfuza, levha-i kaderden, ilmin suretleri ve ahkâmı nazil olan sema-i
dünyadır. Dünya semasına
nüzulden, aşağı inişten, sonra ilmin,
cansız şeylere, hululü, içine gizlice girişi ile ilim şahadet âleminde
zahir, aşikâr, olur. Bu da insandaki mahal-i hayal, tasavvur merkezi, var oluş yok oluş,
levhasıdır.” (52 Tur, 5) “Bahri mescur, ‘Boşluk Denizi’, adı geçen ruh, ilim ve
cansızlarla ispat olunan eşyanın kâffesinin,
tümünün, zahir olduğu, göründüğü, canlı cansız suretlerle dolu heyuladır,
görkemli büyüklüktür.” (52 Tur, 6) (4) Varoluşun, levhadan levhaya nüzulü, inişi,
yazılıdır hatta bazı levhalarda kanıtlanmış şekliyle, DNA’nın A, T, G, C
harfleri gibi bilinen şekilde, yazılıdır. Her zerrenin bir sembolü, harfi,
vardır.
Umarım, bilimsel ve kutsal gerçekleri idrak ederek ‘Hakkın Hakikatine’
ulaşabiliriz. Necdet
Altınay 30102022
(1) By PAUL BALDWIN EXCLUSIVE, Mar 10,
2016. https://www.express.co.uk/news/science/612340/Origin-of-the-universe-riddle-solved-by-Canadian-physicists-and-er-it-wasn-t-God
(2) Boşluk Boş
mudur? (https://www.youtube.com/watch?v=FYf7af2tb5U)
(3)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/02/kuran-kantlanr.html
(4)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2022/01/golgeden-hakka.html