Kuran Kanıtlanır
“İş
bu Kuran, değişmez, bozulmaz, noksansız, afetten korunmuş, bozulmamak ve
kanıtlanmak üzere, evrenin tümünde apaçık olan ve hakikatleri muhkem, sağlam
kılınmış bir kitaptır. Hakikatlerini, daha sağlam ve daha güzel olması mümkün
olmayan, bir ilim ve hikmet üstüne inşa eder.
Zahirde, görünürde, muayyen ve
malum, belirli ve bilinen,
miktarda, belirli zamanlarda, aşikâr
olur. Takdir ve tertibinde hikmete uygun
intizamda, düzendedir. Ayrıntılarından
layıkıyla haberdar, bilgi sahibi, olan ilim ve hikmet sahibince, ahkâm ve
ayrıntısı, cüzi âlemde ortaya çıkarılmış, aşikâr edilmiş, bir kitaptır.” (11
Hud, 1)
“Celal tecellilerinin kahredici gücü,
gök gürültüsüyle, tespih eder. Yani bu tecelliye uğrayan kişi, aklın idrak edemediğini vicdanen bulacağı
gibi, Allah’ı, akılda tasavvur olunan, hayal edilebilen şeylerden tespih ve tenzih
eder, ayrı tutar, arındırır. Bu
tecelliden kazanılan olgunlukla fiilen hakkıyla hamt etmiş olur. Diğer bir
deyişle aklın idrakiyle, idrakten yoksunluğunu idrak eden nefis, Hakk’ın kahredici
tecellisini tespih ve tenzih eder. Belki
de idrakiyle idraksizliği idrak eden, idraksizlikten, idrak tecellisinin
kahrıyla kazanılan olgunlukla, fiilen, söz ile değil hal ile halen, tespih ve
tenzih ederek, hakkıyla hamt etmiş olur. Külli lütuf’unu kapsayan hakiki
kahrının tecellisiyle, ilahi cemalinin işaretlerini yıldırım gibi indirir. Kendisine
tecelli olunan kimsenin vücudu, çekilip alınarak, nefsinin bakiyesi, geri kalanı,
ifna, yok, olmuş olur.
Bir hadiste belirtildiği gibi eğer perdeler kaldırılırsa Zatın nuru
bakanları yakar. Seven, sevilen, âşık ve maşuk kullarından dilediğine yıldırım
isabet eder. Bu kullar, sıfatların ispatında akıllarıyla tefekkür eder. İdraklerdeki akıl hileleri, nurlu basiretin tecellisiyle ortadan
kaldırılır ve aşkın nuruyla yakılmasında Allah’ın kuvvet ve şiddet sahibi olduğu
kanıtlanır.” (13 Rad, 13)
“Hakkın batındaki ilim hazinesinde vücudu olmayan bir şey asla zahire
çıkamaz ve vücut bulamaz. Zahir de, batın da O’nundur, O'dur. O her şey'i
bilicidir. Akıl güneşi, vücut gölgesine delil, şahit kılındı. Akıl delili,
vücut gölgesinin hakikatinin vücuttan farklı bir şey olduğunu doğrular,
kanıtlar. Akıl güneşi delalet etmezse, gölgenin vücudu ile hakikati arasında
ayrılık olmazsa, vücut kendiliğinden var olmuş olur. Hariçte vücut ve hakikati
arasında hiç bir fark veya ayrılık yoktur. Gölgenin vücudu olmazsa hiçbir ‘şey’
olamaz, eşya mevcut olamaz. Gölgenin vücuttan gayri bir şeyi, yani hakikati,
olduğuna ancak akıl şahit olur.” (25.45) Doğanın temel yapıtaşlarının
özellikleri tesadüfî ayrıntılar olmak şöyle dursun, uzay ve zamanın dokusuna derinden
sarılmıştır. (Brian Green, ‘Evrenin Zarafeti’)
“Hakkın anlayış ve idrakine
hakikat güneşi denebilir. İlim, fikirlerle anlaşılabilir. Gölge, akıl için bir
belirtidir. Gölgesi düşen bir cisim ışık kaynağını düşündürür. İlim, Hakkın
gölgesidir. Bu nedenle doğrudan Hakk’ın bir parçası olan ve henüz
gölgeleşmemiş, maddeleşip cisimleşmemiş olan ilim ve fikir kutsaldır. Düşünme ve fikir üretme yeteneğini, kutsallık nedeniyle, terbiye etmeye gerek yoktur. Henüz
cisimleşmediği için fani de değil, fena
bulması da gerekli değildir. Temel fikirler, ana fikirler, bir anda zahir olup
ortaya çıkar, şimşek gibi çakabilir. Delilleriyle geri dönüşü kolaylaştırır, temel fikirlerin doğruluğu, diğer mevcut bilgilerle kıyas edilerek,
kanıtlanır.” (27 Neml, 82)
“Ruh
seması, duhan, duman, yani kalpten yükselen latif bir madde idi. Sema, akıl ve
ruh seması, latif bir cevherden, enerjiden, oluşur, beden arzı gibi kesif
cevherden, maddeden değildir. Üçüncü kırk günde yani cenin ana rahminde dört
aylık iken ruh üflenir.” (41 Fussilet,11) Hadis der ki: “Sizin her birinizin hilkati,
yaradılışının hakikati, anasının karnında kırk gün nutfe, döl suyu, olarak cem
olur. Sonraki kırk gün aleka, kan pıhtısı,
olur .” Son bilimsel bulgular Hadisi’ doğrular, kanıtlar niteliktedir. Bebeğin, 12. Haftadan sonra kemik iliğinde kan hücreleri
belirir ve kan yapımı başlar.
“Kader âleminden mevcudat âlemine geçen suretleri, kalem kâğıda benzer
şekilde, aklın nefse yazdığı gibi keşfetmek ve oluşumları gözlemlemek nuru,
idraki, sana verilmiştir. Bu iki âlemin keşfi ve gözlemlenmesini göremeyenler
bu nurdan mahcuptur. Sonsuz oluşumlar âleminden sınırlı oluşumlar âlemine
geçişin keşfi ve müşahedesi sana ilahî ahlak ile birlikte verilen kutsal teyittir.
Sana verdikleri ezalara Allah ile sabredersin.” (68 Kalem, 3,4) (Bu konu, 52 Tur, 5’te
‘Sema-i Dünya’ kavramıyla daha
açık anlatılmıştır, tüm mevcudatın halk
edilmesi ‘Kader âlemi’ denen
‘Yokluk Âleminden’ ilmine uygun
çıkışlar, önce ‘Levha-i Mahfuz’ denen ‘Boşluk Âlemine’ var oluş çıkışlarıyla
açıklanmıştır. Bilim bunu CERN’DE kanıtlamıştır. Vakum ortamında, saniyenin 10-40 kında, elektron-pozitron çifti var olur yok olur!)
“Kuran, anlaşılsın diye Arapça olarak indirilmiştir. İnsanın
yaratılışında vaat edilenler, kitapta tekrar edilmiştir. İnsanın, kitabın
doğruluğuna şahadet etmesi, şahit olması ve onu okumaları beklenir. Hakiki mülk
sahibi olan Allah; kadri takdir olunmak
ve mülkünde işi bozulmayacak derecede azametinin büyüklüğü sonsuzdur ki, hikmeti
gereğince herkese hakkını verir. Habipim; hazinenin merkezinden «ledün ilminin»
telâkkisi sebebi ile zevkinin amaç ve sonucundan dolayı, şevkin heyecanı
zamanında Kuranın sana gelişi ve vasıl olmasıyla, hüküm olunmazdan evvel, Kuran
ile acele etme. Zira ilim ve hikmetin nüzulü, inişi, senin terakki mertebelerinin
tertibine uygun tertiplenmiştir. Ve sen,
talep etmekten, ilim ve irfan
kazanmaktan endişe etme! Zira feyiz, anlayış ve idrak sonsuzdur. Ve tasfiye,
terakki ve tahliye arttıkça feyiz de artar. Çünkü ziyadeyi, daha fazlasını,
istemek, ancak hal duası ve yaratılış lisanı ile olur. Kabulün imkânından evvel
talep ve sualde acele etmek ile değildir. Her ne zaman bir şey'i bilirsen ondan
daha iyisi, çoğu ve gizlisi olan bir şeyi kabulün ziyadeleşir.” (20 Taha, 113,
114)
Umarım, biz de Kuranı, acele etmeden, anlayışımızla idrak edip
kanıtlayabiliriz!
09022021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder