3 Şubat 2021 Çarşamba

Aşk Şarabı

 

Aşk Şarabı

Yokluktan boşluğa çıkarak var olan maddenin amacı canlılık,  canlılığın amacı ise insanın yaratılmasıdır. İnsana bilinç yüklenmesinin de bir amacı olabilir.  Bilinç ve idrak yeteneğinin gelişimi sayesinde,  ‘insanın bedeni vardır ama insan beden değildir’ denir.  Her mücadele veya küçük,  büyük her savaş nefis düzeyindedir. İnsanın bedeni ve nefsi vardır ama insan, yalnız bu ikisi ile tanınmak istemez.  Akıl ve kalbi,  insana insanlığını kazandırır. İnsan, idrakiyle beden ve nefsinin dışına ve üstüne çıkabilir.  Bilinciyle insan,  kendisinin dışına ve üstüne çıkarak, evrenin bile cismini bilir,  resmini çizer.  İnsan aklı, sonsuzluğu tanımlar ama aşk karşısında, duracağını da bilir.  Evrensel düzeyde, insanlık bilinci; ‘madde’, ‘canlılık’ ve ‘insana’ dışından ve üstünden bakılmasını sağlar.  Bilinç,  bilinenlerin tümünü içerir. İlmi idrak edenden, bilinen görünür. Aşk, âşık ve maşuku kapsar.  Her şey aşktan,  aşkta,  aşk için,  aşk içindedir.  Kendini bilme, insanın elinde değil yaradılışında, fıtratındadır.

Bilinen kuvvet ve kudretin Allah’a ait olduğu kolayca görülebilir. ‘İstememizi istemese isteyemeyeceğimiz’  aşikâr olur. İlmin her türlü niteliği ve niceliği, ilmin enerjiye dönüşümü ile ortaya çıkar.  Bu da failin Hak olduğunun kanıtıdır.  İnsan istemese,  sevmese ve bilmese hiçbir şey yapmaz veya yapamaz. Sevgi ve bilgi, aşk ve ilim ayrışmaz bütünlerdir. Var olan, aşktan doğan ilimdir. Vuslat yolundaki âşık yolcular, aşklarının hararetinden hiç bir zevk ile kıyaslanamayacak zevk içindedirler.  Onlara sıfat iyiliğinden saf ve benlik zuhuru pisliğinden pak hakiki bir aşk şarabı olan zat muhabbetinin lezzetli şarabı içirilir.

“Bedenin terkibini, nasıl oluştuğunu, nelerin bir araya gelip nasıl ve ne olduğunu bilen, her şey için bir kudret ve irade gerektiğini iyi bilir. Yeniden diriltilen kimse halini ve bedenden tecerrüdünü de,  sıyrılıp çıkmayı da,  bilir,  bedenin terkibini de bilir. Diriltilen birisi, diğer insanlara örnek olsun veya delil kılınsın diye diriltilir. Hikmet, müminin gaip olmuş malıdır. İnsanlar, altın ve gümüş gibi madendirler, bedenle örtünmüş olsalar da aslı ve özü değişmez. Her kişinin istidadının gerektirdiği kadar ilim, hazinelerinde saklıdır, gizlidir. Her kişinin fıtratında, ilmin tümü, mükemmelliğe götürecek şekilde henüz başkalaşmamış halde, mevcuttur. Üzüm taneleri insanı ve onun kısmî idrakini andırır.  Süt ise kişinin yaşamını sürdürmesi için gereken beslenmeyi sağlar. Şarap, aşk, ilim, bilgi ve hakikatlere işarettir. İnsan üzüm gibi sıkılır,  suyu çıkarılır ve eski yapısından kurtulup yeni bir yapılanmayla şarap,  insan hakikatinin idraki,  elde edilebilir.  Şarabın sarhoşluğu, insanı kendinden geçirerek aşka ulaşmasını sağlar,  aşk ateşi de ilmin bilgiler ve hakikatler halinde ortaya çıkışını gerçekleştirebilir. İlmin tümünün idraki, incirin kendisine,  insanın kısmî idraki ise incirin içindeki taneciklere benzer. Kişinin kendini bilmesiyle yapısının olgunlaşmak üzere başkalaşımı gerçekleşir. Bu ilk yapının çöküşü, harap olması ve göçüşüdür. Yapı taşlarının idraki külli idrake ve ilahi aşka götürür. Bu durum, haviye, göçmeye, göçük oluşumuna ve göçükte ilahi aşk ateşinin yanmasına,  asar ateşine,  eserler yaratan yanışa ve yeniden diriltilmeye gider.” ( 2.259) Süpernova külünden Güneş doğar!

“Kıyametin ilmi, arif olan; ilmi, Allah’ın ilmi ile mahvolan, sonra zatı Allah'ın zatında fani olan, kimsededir. Yani o kimse, cehil, nasıl bilir, onun ilmi de zatı da yoktur. Onlar, kıyameti gördükleri vakit ancak bir akşam, yani Hak nurunun, cesetlerde gurubu veya bir kuşluk, yani Hak nurunun mağribinden tulûu, batıdan doğuşu, vaktinden fazla durmamış gibidirler. Yani vahdette fena ile kıyameti görmeleri vaktinde,  kendilerinin asla vücutları olmadığını,  ancak his ile perdeli olarak cisim âleminde veya akıl ile perdeli olarak canlılık âleminde,  vücutlarının bir tohumdan ibaret olduğunu bilirler.  İyiden iyiye bilirler,  işte  «iki adımdır,  adımını attığın vakit vasıl oldun» diyenin muradı bu iki âlemdir ki varlığından geçtiğin anda ve o halde, vasıl oldun demektir.” (79 Naziat, 42-46) Sen çık, Yaradan kalsın!

“Kendilerine ait kuvvetleri olmadığı için, bireysel fiil ve hareketlerin, kendilerine ait olamayacağı idrak edildiğinde kıyametleri kopmuş sayılır. Hareketten gafil olan zamandan da gafil olur. Ne kadar zaman geçtiği anlaşılmaz. Kıyametten sonraki toplantıda, fiil ve hareketler hissedilmediği için, zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz. Hareketten gafil olan zamandan da gafil olur. Ne kadar zaman geçtiğini anlayamazlar. Bu durumda, yaratılıştan gelen nur batıl olur bilişmeye hidayet bulunmaz, insan kendisinin hiçbir şey bilmediğini idrak eder. Ölüm halinde kemiklerin nasıl çürüyüp dağıldığına bak. Dirilme zamanında kemiklerin nasıl toplanıp sertleştiğini ve et giydirildiğini gör. Her uzvun terkibini, yapı taşlarını anla.” (10 Yunus, 45)  Bireysel fiil ve hareketlerin, kendi kuvveti olmadığı için, kendilerine ait olamayacağını idrak ettiklerinde kıyametleri kopar. Hareketten gafil olan zamandan da gafil olur. Ne kadar zaman geçtiğini anlayamazlar. Bu durumda, yaratılıştan gelen nur batıl olur, insan kendisinin hiçbir şey bilmediğini idrak eder. Ölüm halinde kemiklerin nasıl çürüyüp dağıldığına bak. Dirilme zamanında kemiklerin nasıl toplanıp sertleştiğini ve et giydirildiğini gör. Her uzvun terkibini, yapı taşlarını anla. İlk yaratılışta veriler cüzlerin amacı bu idraktir, yeniden dirilen Hakkın vücududur.

Umarım biz de üzüm tanesi halimizden, yapımızı idrak ederek, şarap haline geçebilir, Hakkın vücuduyla dirilebiliriz!

                                                                                                          03022021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder