19 Ocak 2022 Çarşamba

Gölgeden Hakka

  Gölgeden Hakka

            İnsanın gölgesi, insanın varlığına delil; insan, Hakkın delili ve şahididir. Gölge, güneşin varlığına delildir, madde de Hakk’ın varlığına delildir. Kütlenin, hakikati bilinirse, görünen ışık enerjisi olduğu idrak edilir. Her cisim ışır, ışık saçar, ışınım halinde, hakikatini görünür kılar, enerji yayar. Enerji, iletişim ve etkileşim içinde olan kuvvetler halinde hareket eder, gölgeleşip maddeleşir. Akıl, Hakk’ın elidir, vücut gölgesinin delili ve şahididir. Akıl, her mevcudun, Hakkın gölgesinin uzatılmasıyla vücut bulduğunu idrak eder. Akıl ayrıca, maddeden soyunarak, esaretinden kurtulabilir. Buna da ifna ediş denir ki akıl, eski halini unutup yeni haliyle kaydederek yapabilir

“Bilinmelidir ki eşyanın mahiyeti ve görünenin hakikati, hakkın gölgesi ve mutlak vücudun sıfatının işaretidir. Kütlenin, maddenin hakikati, Hakk’ın ilmi, görüntüsü, gölgesidir. Mutlak vücudun ortaya çıkmış, görünür olmuş sıfatıdır. Akıl güneşi, vücut gölgesine delil, şahit kılındı. Akıl delili, gölgenin hakikatinin, vücuttan farklı bir şey olduğunu doğrular, kanıtlar. Akıl güneşi delalet etmezse, gölgenin vücudu ile hakikati arasında ayrılık olmazsa, vücut kendiliğinden var olmuş olur. Vücudun, ilminden ayrı ve gayrı bir ismi, cismi ve resmi olamaz ama farklılığa yalnız akıl şahitlik eder. Gölgenin vücudu olmazsa hiçbir şey olamaz,  eşya mevcut olamaz. Gölgenin vücuttan gayri bir şeyi, yani hakikati, olduğuna ancak akıl şahittir.” (25 Furkan, 45)  

“Sonra gölgeyi ifna ederek,  ortadan kaldırarak,  elde tutabiliriz. Her an mevcut olan fani bir ‘şey’in fena bulması, evveline, oluşuna nispetle kolaydır. Ele alınan her şey her an başka bir mazharda zahir olur. Tutuşun ve yok, ifna, edişin o şeyi tamamen ortadan kaldırmak olmadığına,  o şeyin suret ve hakikatine, ezelden ebede kaydeden, akıl şahittir. Akıl, Hakk’ın elidir. Tutuş ve ifna, o şeyin değişime uğramasıdır, tamamen yok olması değildir. İfna, yok, ediş, mevcut olanın bir önceki halini, hakkın eli veya pençesinden ibaret bulunan, akılda tutmaktan vazgeçmek ve yeni haliyle kaydetmektir. Nefsin zulmet gecesi insanlara libas, elbise kılınmıştır. Bu zulmet sizi istila ederek Hakk’ın zat,  sıfat ve gölgesinin müşahedesinde sizi setir eder, örter. Hayat ve dünyada gaflet uykusunda uyutur. Hadisi şerif: “İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.” Uykudayken “Daimî hakiki hayattan” gafil kalırsınız. Kalpleriniz, ruh nuruyla, ilmin idrakiyle, hayat bulunca, his uykusundan sonra, kutsal âlem fezasında dağılıp yaşarsınız. Ruhani güçler âlemine, sizi temizleyen pak ilim suyunu indirdik. O ilim suyu, hakikatleri, asıl vatanları, unutulmuş olan ahitleri ve aslın güzelliğinin hatırlanması için indirilmiştir.” (25 Furkan, 46-50)

“Siz, Hakk’ın, ‘hıfz edicilerinden’, ilim yüklenebilen kuvvetlerinden oluştunuz. Siz,  bu güç ve kuvvetlerin cisimlenmiş, şekil ve suret kazanmış, cisimleşmiş halisiniz. Bedenlerinizden sıyrılıp çıkmanız, soyunmanız, halinde durum apaçık görünür.  Suretlerinizin bir kısmı, size sevap ve rahatlık veren, ruhani latif kuvvetlerdir.  Bir kısmı ise size azap veren cismani muzlim, zulmetli ve meçhul, suretlerdir. Cismani azalarınız, organlarınız, hal lisanı ile sizin yaptıklarınızı hatırlar ve işlediklerinizi söyler.  Hafıza semavi bir güçtür ve ruhun bedenden ayrılması halinde yapılanları ortaya koyar.” (6 Enam, 61)

“Nutuk kuvveti,  ruhun nurunu,  ilmin idrakini, içeren manayı kavrama ve anlatma kuvvetidir. İlahi ilmin tümünün Hakk’ın gölgesi olduğunu, göklerdeki ve yerdeki her mevcudun bu gölgenin uzatılmasıyla vücut bulup kudret ile halk edildiğini inkâr ederler.”  (17 İsra, 98) “Onlar ağızları mühürlenmiş ve nutuktan aciz bulunduklarından, asla yekdiğeriyle söyleşemezler. Birbirlerine bir şey soramazlar.” (28 Kasas, 66) “Zira hiç bir şey nutuktan hali değildir. Lâkin gafiller anlamazlar.” (41 Fussilet, 20, 21) “Nutuk, sizin beden arzınızda ve lisanınız üzere zahir olmuş olan ‘Mütekellimi Hakikî’nin sıfatlarından bir sıfattır. Hakk’ın nuru size işrak eylemiştir, kalbinize doğmuştur. Tüm kuvvet ve kudret Allah’ındır.” (51 Zariyat, 23)  Kuvvetler, var olan her şey ve herkesin temelidir.

“Her zerre, bilgi ve özelliğinin yani ‘info’sunun deposudur,  başka bir şey içermez.  Nasıl olduğu bilinmeyen bir şekilde, sistemin kaynağından yapılan müdahaleyle, zerreler gölgeleşip, pıhtılaşıp, katılaşıp kütle kazanır,  maddeleşir. Protonlar, ışık hızına yakın bir hıza ulaşacak kadar hızlandırıldıktan sonra, saniyede milyonlarca defa çarpıştırılarak, parçalanır ve kuarklar, zerreler, açığa çıkar. Sonuçta, ‘madde anti madde ayna evreni’ oluşur. Kuvvetlerle dolu olan zerrelerin yarıçapı sıfırdır, içleri boşluktur. Bazı zerreler, protondan 180 kat,  elektrondan 200 kat ağır,  biri diğerinden 100 bin kat büyük olabilir. Higgs Bozonu, kuvvet taşıyıcı boşluktur, kuvvetlerle doludur, aynaların olduğu şekil oluşturur.  Enerji,  bilinmeyen bir şekilde,  gölgeleşir, pıhtılaşır katılaşır, maddeyi oluşturur. Aslen enerji olan ve madde denilen atom, patlayarak tekrar enerjiye dönüşür.” (1,2) “Doğanın temel yapıtaşı olan kuvvetlerin özellikleri, tesadüfî ayrıntılar olmak şöyle dursun, uzay ve zamanın dokusuna derinden sarılmıştır.” (Brian Green, ‘Evrenin Zarafeti’) (3)

“Her şeyin hakikati Hakk’ın ilminin aynısıdır, vücudu ilmi ile oluşur,  ilmi zatının aynıdır ve zatı aynı vücududur. (41 Fussilet, 53,54) “İlmin ayrı bir varlığının idraki ise Hakkın varlığına delildir. Nasıl ki bir eşyanın gölgesi varsa gölge, güneşin varlığına delildir,  aynı kapsamda, ilmin varlığı da Hakkın varlığına delildir. İlim, böylece Hakkın ‘gölgesidir’.” (39 Zümer, 9) (4) “Halk edilen ve yaratılanların, hakikatlerine bakılırsa, heykel ve suretlerin, şekil ve biçimlerin cesetleştiği, maddeleştiği ve hakikatine uygun bir şekilde cisimlendiği görülür. Her şeyin, ilmî bir hakikati ve o şeyin mevcut olmasına sebep olan bir aslı, özü ve melekûtu, madde ve manası, hükmü, vardır. Her şeyin bir vasfı ve mazharı demek olan bir zilli, gölgeleşmiş, maddeleşmiş hali vardır. Şeylerin kendisi ve cesetleri farklıdır ve bunlar secde edici halde temessül ve tecessüm eder, cisimlenir ve cesetleşir.” (16 Nahl, 48)

             Umarım, gölge varlığın hakikatini akılla bilerek, Hakkın varlığını idrak edebiliriz.

                                                                                  Necdet Altınay, 20012022

(1)      https://bilimfili.com/gercekligin-olculmeden-once-varolmadigi-deneysel-olarak-kanitlandi

(2)      https://www.science.org/content/article/quantum-experiment-space-confirms-reality-what-you-make-it-0

(3)      https://www.halkkitabevi.com/evrenin-zarafeti-ciltli?gclid=CjwKCAiA9vOABhBfEiwATCi7GND9WmgEmzumJwffhDEJnruw33wgfCPOsLfE4cPywIqKGs808Jg3oBoCLdUQAvD_BwE

(4)    http://necdetaltinay.blogspot.com/2017/12/hakkn-hakikati.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder