6 Ocak 2022 Perşembe

Hislerin Kullanımı

 

Hislerin Kullanımı

 

İnsan, diğer halk edilenler ve yaratılanlar, cemadat, nebatat ve hayvanat, arasında aklı ile ön plana çıkar ve fark yaratır ama aklıyla duygularını kontrol edebildiği için bu farkı yaratmıştır. Duygularına hâkim olamayan, hatta onların esiri olanlar sıradanlaşır, başarıya ulaşamaz, amacına eremez. Nefsinden kalbine çıkamazsa ruhuna eremez. Seven, sevilir.

 

“Mal sevgisi,  hicapların, örtünün, en kesifidir, malı sevin, kıskançlık yapmadan, size fitne vermeden; malı vereni daha çok sevin, malı Allah verdi diye sevin.” (76.8) “Nimetlere şükür, nimetleri verene karşı sevgi yaratır. Bu sevgi, fıtratın kapısını açar. Sevgi, sevilmeyi ve aşkı doğurur. Allah, seveni daha çok sever. Söz konusu cennetler, fıtratlarındaki emel ve ahlakı, miras gibi alıp, ilim ve ilgili koşulları olan sıfat ve kuvvet şubelerine ayrıldıkları için meyve verenler ve bu meyvelere sahip olanlar içindir. Korku, sevgi ve aşka dönüşerek,  nefisten kalbe ulaştırarak,  cennete kavuşturur.” (55 Rahman, 46-48)

“Kalbi, Kâbe’yi, insana emin olarak döneceği selâmet mahalli, yeri kıldık.” (2 Bakara, 125) “Tevhidim olgunluğa erip, sevgimin olgunlaşması dolayısıyla, “Habib”, sevgili, oldum. Kalbimde Sevgi, Nefsimde adalet, tam oldu.” (42 Şura, 15) Bilinmek, için kâinat yaratılmıştı, tevhit benimle kemal buldu, sevilen, sevgili oldum, fıtrat benimle amacına ulaşmış oldu.Yüce Allah, Kitapla, sevgi ile tevhit ilmini indirmiş oldu. Kitabı,  hak ile hakkıyla,  hak ettiği şekilde indiren Allah’tır. Ona, kitapla inmesi gereken muhabbet ile tevhit ilmini indirdi. Tevhit ilmi muhabbetle indi, habip oldu, ilim habipin hakkı oldu, habip ilmi hak etti, ilminin hakkını verdi, gereğini yaptı, bildi ve bildirdi. Tevhit ilmi, Allah’ın Habib’inin hakkı oldu. Ve adaleti de indirmiş oldu. “Ruh”ta tevhit ilmi,  “Kalp”te sevgi,  “Nefis”te,  benlikte,  adalet olunca fenafillâh ve büyük kıyamet yakın olur.” (42 Şura, 16, 17)

“Hz. Cem’de, Hak’tan halka rücu edilir. Rab, halk sureti ile örtündü. Elçisi, kendi vücudundan fani, Hakk’ın vücudu ile mevcut, hakkın sıfatı ile mevsuf, sıfatlanmış oldu.  ‘Ben senin suretinle zahir oldum,  şimdi halk suretinde benimle kaim ol,  Hak ile halk ol’.  Rabbinin adıyla,  O’nun ismi altında,  O’nun adına,  namına,  hesabına oku,  zatının vücudu ile oku. İnsan,  rahimde ters olarak tutunup duran su damlası  ‘alâk’tan,  alakadan,  ilgiden,  sevgiden,  yaratılmıştır.” (96 Alâk, 1,2) İnsan ve insanlığın gelişiminde, uygulama alanında, ilim, ‘Bir arının ısı izini 500.000 km den algılayabilir!’ bir araç geliştirme aşamasına gelmişse, ilme ve kaynağına az kalmış olabilir! Doğum üzerindeki araştırmalarıyla kendi doğumunu hayal ve tasavvur etmeyi başaran insan, ‘Evrenin’ doğumunu izleyebilir.

“Bizi, hidayet yolunda ve vahdet yönünde yönlendir. Marifet, muhabbet, sevgi ve hakkın zatının hidayeti sıratında, yolunda, rahimsi, özel, nimetler verilenlerden kıl. Evvelde, ahirde, batında, zahirde hakkın yüzünü müşahede ettir. Bu yol, fani olan gölge vücutlarından yok olan nebi, sadık, şüheda ve evliyanın yoludur. Sözle ve fiilen, söz ve eylemle, sana hitap eder, ibadeti sana tahsis eder,  yardımı senden talep eder;  seninle sana ibadet ederim.  Bu huzur hallerimde, bütün hareket ediş ve duruşlarımda, seninle sana ibadet eder daim namazda olurum. Her vecih üzere ve her vecihten, yüzden, cemalini müşahede eylediğimden, daim muhabbet lisanı ile olurum.” (1 Fatiha, 4,5)

“Bunlar küllî işlerden ve aklî lezzetlerden, cüzî menfaatler ve hissi lezzetlerle mahcup, bedenî lezzetlerde dalgın, dünya muhabbeti ile meşgul olduklarından salâh ve iyiliği,  sırf dünya işlerini kendileri için düzmekte ve geçimlerini kazanmakta bilirler, arzu ve isteklerine ancak bu suretle kavuşurlar. Hâlbuki hissiyatları ile idraklerini bozduklarını hissedemezler.” (2 Bakara, 12) “Tümde fani olmak, yokluğun idraki değildir. Sonra kendisine ruhumuzun üflenmesi ve suretimizle tasviri sebebiyle insanı, yaradılıştan gelen “Başka bir hale girme” haliyle inşa eyleriz. İnsanın fıtratından gelen ahdi misaka uyma hali bir halden diğer hale geçiş yeteneğidir. Bu yetenekle insan, yücelerek hal değişimiyle, inşa edilir.”(8 Enfal, 24) “İnsan gerçekte, böylece, halk edilmeyen bir halktır. Yani halk edilen diğer tüm doğadan farklı olarak, inşa edilerek, yaratılan yaratıktır. Bundan sonra sizler tabiat açısından ölüsünüzdür. Doğaya bağlı ve bağımlı değilsinizdir. Kısaca, kurtuluşa götüren mevte ermişsinizdir. Benlik ve bencilliğinizden vazgeçme zekâtını vererek yeniden doğuşa adaysınızdır. Sonra siz kıyameti sugra (küçük) gününde, ikinci defa meydana gelme gününde, hakikat ile diriltilirsiniz. Fena halinde ölü iseniz kıyameti Kübra (büyük) gününde beka ile diriltilirsiniz.”(23 Müminun, 14-16)

 

İnsanı insan yapan duygular, merhamet, sevgi ve muhabbet, kendini tanıma ve bilmeye götürmenin ötesinde, nimetleri vereni de sevdirir. Aklı ile bilip algıladığı ve hisleriyle hissettiği her şeyin kaynağına ulaşmak ister. Bildiklerinin ardında, hissettiklerinin ötesinde, sezgi ve ilhama hatta vahye kadar ulaşmak ister. Yaratılış amacının bu olduğunun idraki içinde sahip olduklarının hepsinden hatta kendisinden vazgeçip amacına ulaşmayı tercih eder. Sevdikçe sevildiğini idrak edip aşk içinde kendinden, akıl ve duygularından, geçmeyi zevk edebilir. (2) Hakkın vücuduyla mevcut, ilmi ile âlim, nefsi ile kaim, ayakta ve hayatıyla hay, diri olan insan, ‘Bilinmeyi Seveni’, ‘Severek Bilmeyi’ bilebilmelidir ve zevk etmelidir.

 

Umarım biz de hislerimize tırmanarak, Yaratana ulaşmayı hak edebiliriz.

 

                                                                       Necdet Altınay, 06012022

 

 

 

 

 

(1)     https://evrimagaci.org/soru/vmat2-geni-tanriya-inanma-geni-mi-6790

(2)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/02/ask-sarab.html

 

 

  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder