Hisler Genlerde Kazılıdır
Bebeğin DNA’sında, her seferinde bir protein açılır işini yapar, emer, kıskanır,
sever, güler, ağlar, etkiler, etkilenir tepki verir; uyum gösterilen koşulda
RNA ve DNA’sı değişir, gelişir. “Beyin hücresi ‘Nöronlar’ arasındaki,
metrelerce uzun, elektromanyetik dalga lifleri yalnız o ana özeldir, ne daha
önce oluştu ne de sonra oluşacaktır. Bu dalgalar sayesinde yer, içer, duyar,
görür, bilir, bilinçlenir, konuşur, yaşarız. Tüm yaşam iç içe var olmuş bir kodlamalar
uyumudur; yaşam, DNA’dan DNA’ya film aktarımıdır.” (1) Canlı hücre, oksijen atomunu,
hidrojenden koparıp karbona bağlamasıyla, elektrik enerjisi kazanır ve her
işini bu enerjiyle yapar. Hücre, elektrik enerjisini nasıl üreteceğini,
mesajını elektromanyetik dalgalar üstünde nasıl kodlayıp, nereye göndereceğini,
iyi bilir. Elektromanyetik kuvvetler ile onları kullanım iradesi, DNA
bünyesinde, Hakça verilmiştir. “Her şey ve herkese özgü ve özel, irade beyanı olarak, bir ‘nazarım’ vardır.” (42
Şura, 38) (2)
“Fitneci ve münafıkların, kalpleri şek, şüphe ve iki yüzlülük hastalığına
tutulmuştur ve bunlar kalplerine kök salmıştır. Resul de müminlere yardım etmek
ve dini yüceltmekle bunlara kin ve haset etmeyi de yüklemiştir. Rezaletlerin
tümü kalp hastalıkları ve arazlarıdır. Bunlar kalbin zayıflamasına ve helak
olmasına yol açar. Çünkü münafıkların azapları elim ve kâfirlerin azapları
azimdir, büyüktür. Felç olan bir organın duyarsızlaşması gibi kovulmuş,
dışlanmış olan inkârcı kâfirlerin azapları elim ve azim olsa da kalpleri azabı
idrak edemez ve sefasını da süremez; büyük kin, nefret ve elemin şiddetini
kalpleri hissedemez. İkiyüzlü münafıkların ise asılda istidatları sabit ve
idrakleri baki olduğundan, elem ve acının şiddetini hisseder, duyarlar. Çaresiz
yalan ve buna katılmış araz olan müzmin hastalıklar sebebiyle azapları elemli
olur. Böyle kişiler, bütün işlerde ve akılcı lezzetlerde cüzî menfaat, hissî
lezzetler peşindedir, bedensel lezzetlere dalmıştır, dünya muhabbetiyle
meşguldür. Kurtuluşu ve iyiliği, dünya işlerini kendilerine uygun yürütmekte,
geçimlerini kazanmakta bilirler, bütün amaçlarına böylece ulaşabileceklerini
düşünürler. Oysa hissiyat ve idraklerini bozduklarını hissedemezler.” (2
Bakara, 10, 12)
Bir hadise göre “Kişi sevdiği ile
haşir olunur, kıyametten sonra onunla dirilir,
ağacın çekirdekten çıkışına benzer.” Bunun nedeni, insan kalbinin,
muhabbet ettiği şeyin suretinde şekillenecek kadar o şeyin, nefsine kazınmasıdır. Kalpten sevilen
kişi, insanın dünyasını doldurur. Ateşin harareti, yanmanın maddi mi manevi mi olduğuna
bağlıdır. Cismanî kuvvetler çok sınırlı, oysa ruhanî kuvvetler sınırsızdır;
ruhanî ateşin elemi, cismanî ateşin
eleminden hem daha sürekli hem de daha şiddetli olur. Bu nedenle,
«Cehennem ateşi, yetmiş defa su
ile yıkandıktan sonra faydalanmak için dünyaya indirildi» denir.
“O ateş, dinden mahcup olanlar, kâfirler, için ihzar olunmuş,
hazırlanmıştır. İlahî kahır ateşi gazap kızgınlığına tenezzül etmiş gibi olur
ve gazap, insanın ahlakını yakar hem de ateşin yapamadığı tesiri yapar. Bu
nedenle gazap, kötü ahlakı yakıp güzel ahlakı inşa edebilir. Eğer bunu yapamaz iseniz sizi ateşe götüren
inadı terk edip teslim olun iman ediniz. Ateş imanın makamına konulmuştur.” (2
Bakara, 24) İlk defa hırsızlık yapanın yüzü kızarır, utanır, sıkılır, acı
çeker. Gazap kuvvetleri, kötülüğü yakabilir, güzel ahlakı, geliştirebilir.
”Kuvvet ve kudretimin, zat ve sıfatlarımla, mevcudatın ilahi düzene uygun
halleriyle, tecellisini gösteren delillerden sonra; hissi lezzetlere
alıştığınız için, cenneti nefsinizle değişmeyiniz.” (2 Bakara, 41) Yaşamın
işleyen ilahî düzenine, nefsiniz ve benliğinizle, engel olmayın; enerjinizi düzensizliğinizi
düzeltmekte kullanınız. “Arzın yarılıp çekirdekten bitki çıktığı gibi sizi de
rahimde, vücudun siyah madde denizinden, ters tutunan damlanın bedensel
maddeden arınmasıyla, kurtarırız. Maddeden kurtulamadığı zaman, nefsin, madde
fesadından helak olduğunu müşahede eder, görür, gözlemlersiniz. İman ederek,
istidadınızda, genlerinizde, olan nuru, ilim ve irfanı, taşıp yayılan
olgunlaşma nurunu tasdik ederek, kabul edip uyarak, içinize doğan şeylere ikbal
ediniz, uyunuz. Güzel ahlak ve tevhidin istidadınıza, genlerinize, delilleriyle
konulması, kazınması ahittir, bu ahde uyulması da sizin ahde vefanızdır. Nurlu
parıltılarla verilen ilim ve irfanı, nefsanî lezzet ve kazançlarla
değişmeyiniz. Nefsanî sıfatlarla ruhani bilgi ve aydınlığı karıştırmayın.
Ruhani kuvvetler ve hisler, nefsanî kuvvet ve hislerden şereflidir.” (2 Bakara,
50) Bebeklikteki saf ve temiz, arı duru ilahi düzeni, çocukluk ve gençliğinizde
kaybetmişseniz ruhani kuvvet ve hislerinize tekrar dönünüz. Bizi aile yapan kan bağı değil,
birbirimizin hayatına kattığımız sevinç ve birlikte gülebilme ve öğrenebilme
bağıdır, hislerimizdir. Ruhani kuvvet ve hisler bütünleştirir, bireysel nefsanî
kuvvet ve hisler ise ayrıştırır.
İlk kırk gün içinde, bebeğin
bünyesine giren enerji kuvvetleri önce kalbini oluşturur; diğer organları,
kuvvetler, kalpten geçerek oluşturur. Önce kuvvetler vardır sonra kuvvetler
sıfat kazanır ve vücut oluşturur. Kırk yaşında, Kalp, nefsanî yaşamdan kaçış
yeridir. Nefis, Kalpte, huzur duyar, huzur içinde olur. Kırk yaşında insanı
incelerken, ne tür nefsanî hareketleri olduğundan başlanır ve ne tür kalbî
duygular altında bulunduğuyla devam edilir. Kişilik ve vücudunun kaynağı
araştırılır.
“Ve batınından, ruh'un mahal-i tesirini, ruhun bedene tesir ettiği, bedeni etkilediği yerini ve ferc-i
istidadını, istidadın, açılıp, yarılıp,
çatlayıp bedende ortaya çıktığı yeri;
bedensel kuvvetlerin mütecaviz yani aktif olanlarından hıfz etmiş, öğrenmiş olan kul; zeki ve safi nefsi zikret, tanı, öğren ve
hatırla.” (21 Enbiya, 91) (5) DNA’mızda bir proteinimiz açılır, ruh bedene
tesir eder. Nefsinde yaşadığın gerek bedensel hareketlerin gerekse kalbi
duyguların kaynağına in, nereden geldiklerine, çıktıklarına bak. Fiillerinin de
duygularının da kaynağının ruhun olduğunu göreceksin. Fıtratından ortaya çıkan her şeyin beden ve
nefsinde zahir olup göründüğünü anlarsın. Örneğin, sevgi ve merhamet
duygularının kaynağı ruhun ve fıtratındır, duygularını yaşarken yapılan
hareketler, kendi içini ve ruhunu gösterir.
Her duygunun bir ucu kulda iken,
sonsuzluktaki diğer ucu Allah’tadır.
Batılda kalma, vuslat için Hakka yürü.
Umarım biz de insanı insan yapan akıl ve duygularımızın kaynağını idrak
edebiliriz.
(1)
Prof. Dr. Türker Kılıç: http://drturkerkilic.com/video/50-yilda-yasamdan-ne-ogrendim-95
(2)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/12/varlgn-haysiyeti.html
(3)
http://necdetaltinay.blogspot.com/2020/02/akl-semas_3.html
(4)
https://evrimagaci.org/soru/vmat2-geni-tanriya-inanma-geni-mi-6790
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder