Eşyanın Hakikati
Bir kişiyi tanımak başka şey o kişinin sırlarına da talip olmak bambaşka
şeydir. Tasavvuf, evrenin sırlarına talip olmaktır. Sır herkese verilmeyeceğine
göre evren de sırrının kendinde kalmasını seçebilir. Yedi kat gök, yedi kat
dünya ve yedi kat atmosferden söz edilir. Ayetlerin de açıklamaları makam ve
mertebelerine göre olabilir. Herkesin anladığı anlam başka, az kişinin
anlayabildiği anlam başka, hakikat olarak idrak edilen bambaşka olabilir.
Hakikat, evrenin bilimsel gerçeklerinin bulunması, bilinmesi ve idrakinden
öteye, bilinen gerçeklerin ardındaki sezilen gerçek olabilir. Madde ve enerjinin
oluşum, gelişim ve girişimlerini hatta tüm iletişim ve etkileşimleriyle anlamak
zor olabilir. Basiretle bunların ardını görebilmek daha da zor olabilir. Bu
açıdan tasavvuf sabır, sebat ve tefekkür işidir denebilir. Tevhit ilmidir deyip
ayetleri birleştirmek kolaydır, bilimsel bulgularla evreni anlamak da kolaydır.
Bilimsel bulgularla iman edilenleri kanıtlayıp birleştirmek, tevhit etmek zor
olabilir. İnsan, beden ve ruhundan sorumlu ve yetkilidir. Yetkilerini alıp zevk
edip sorumsuzluk olmaz.
Özetle, “Sakfı
merfu', levha-i mahfuza, saklı ve korunaklı levhaya, levha-i kaderden, suretler
ve ahkâm nazil olan, sema-i dünyadır. Dünya semasına nüzulden, aşağı inişten,
sonra cansız şeylerde, hululü, içine gizlice girişi ile şahadet âleminde zahir,
aşikâr, olur. Bu da insandaki mahal-i hayal, tasavvur merkezi, mesabesinde olup
mahıv ve ispat, var oluş yok oluş, levhasıdır.” (52.5) Kader levhasından, saklı
levhaya suretler, şekiller ve ahkâm, düzen, inen dünya semasına ‘Sakfı Merfu’
denir. Dünya semasına inişten sonra cansız şeylere dönüşüyle, içine gizlice
girişiyle, görünür âlemde zahir, aşikâr, oluş başlar. Bu da insandaki hayal merkezinde
var oluşa benzer olup, mahıv ve ispat levhasıdır, var olma ve yok olma
levhasıdır. Levha kavramlarının daha iyi anlaşılması için aşı geliştirme
çalışmalarına bakılabilir. Virüsün DNA’sında
‘Bağlantı Genini’ oluşturan ‘DNA Levhasına’, aşı üretimi sırasında, çeşitli
enzim ve moleküllerden trilyonlarca eklenir, böylece, virüsün ‘haberci RNA’sı’
virüsün kendisini ürettiremez.
İnsan, aklını kullanırsa eğer, cansız şeylerin, ‘yokluktan boşlukta var
oluş ve yok oluş’ gerçeğini, hayal ve tasavvur edip, deneyebilir ve
gözlemleyebilir. Bilimsel deneye göre boş bir ‘vakum’
ortamında saniyenin dört kere milyarda birinde, 10-40 kında, yokluktan
boşluğa, parlayıp çıkan pozitron-elektron çifti ‘var olur yok olur’, çıkıp
kaybolur. Parlayıp çıkan parçacıklardan birinin ani şişmesi sonucu evrenin
oluşması ise diğer bir kuramdır. https://www.youtube.com/watch?v=FYf7af2tb5U
“Bahri mescur, ‘Boşluk Denizi’,
adı geçen ruh, ilim ve cansızlarla ispat olunan eşyanın kâffesinin, tümünün
zahir olduğu, ortaya çıktığı, suretlerle dolu olan heyuladır. Boşluk Denizi,
eşyanın tümünün zahir olduğu, göründüğü, suretlerle dolu olan heyuladır,
görkemli büyüklüktür.” (52.6) Yokluktan var olup boşluğa çıkan eşya, ilmin
uygulanmış halleriyle, boşluk denizini, kesret âlemini, oluşturacak şekilde,
görkemli büyüklükte, doldurur. Var olup yok olan elektron-pozitron çiftinin
arasındaki boş olasılık denizinin sabit kalması nedeniyle elektronun elektrik
yükü sabittir. Bu sabit milyarda bir az veya çok olsa atom ve eşya oluşamaz.
Bilimsel bulgulara göre bir atomun da % 99, 9 (12 adet 9)u boştur ve dolu
alanın da neyle dolu olduğu bilinmez. Belirli küçük Higgs alanları içinde
toplanan, toplaşan ‘kuvvetlerle dolu uzay zaman boşluğu’ kütle ve madde
oluşturur. Enerjinin toplaşıp dönüşümüyle oluşan madde yine enerjiye
dönüşebilir.
“Ruh seması, sıfat yollarının kaynağıdır. Her sıfat o sıfatı izleyenleri
ruh semasına götürür ve kavuşturur. Her hal ve makamdan ruh semasına bir kapı
vardır.” (51.7) Her bilimsel özellik, yani sıfat, bir ilmin uygulanışından
kaynaklanır. Fizik ilminin ‘Sicim Teorisine’ göre her zerre, farklı bir
‘titreşim ilmeğidir’, belirli özellikleri vardır, diğer ilmekten farklıdır,
özellikleri, sıfatları, kendine özgüdür. Her şey bir ilmin uygulamasıdır,
özellikleri, isim ve sıfatları bir diğerinden farklıdır, tagayyür etmiştir,
faklılaşarak belirginleşmiştir. Her zerre, var olduğu için yer tutmaz,
tesadüfen kullanılmaz; belirli bir amaç için kullanılacağından var edilmiş, bir
yer ve önem verilmiştir.
“Tabiattan soyunanlar, sıfat ilimlerinde ve cennetlerindedir.” (51.15)
Maddeden soyunmak, maddenin hakikatini idrak edip geride bırakmakla olur. Her
maddenin, bir bilimsel özellikle var olduğunun bilinmesi ve ilme götürmesiyle
amacına ulaştığını anlamak gerekir. Madde esaretinden kurtulmak, mana âleminde,
kalpte, duyguları yaşamak ancak gerektiğinde, esiri olmadan, maddeyi kullanmaktır.
“Zahir bedende, ilahi sıfatları zahir oldukları yerde, müşahede eden
yakin sahipleri için ilahi isim ve sıfatları ortaya çıkaran deliller vardır.
İlahi isim ve sıfatların tecellisinde nefislerinizde de ayetler, deliller
vardır. Siz inkâr edip de görmüyorsunuz. Âlem semasında maddi rızkınız olduğu
gibi ruh semasında da manevi rızkınız olan ilimler ile bunların idrakiyle
oluşacak büyük kıyamet vardır. Semada, arz ve nefsin delillerinin, yüz ve
suretlerinin semada bulunması haktır. Sizin nutkunuz gibi haktır.” (51.20-23)
Her zerre itişsel ve çekimsel bir ‘kuvvet’ olarak kendine özgü isim ve sıfatla
vardır. Bunları müşahede eden ‘düşünen akıl’ sahipleri ruha, ilme yaklaşır. Bu
isim ve sıfatlar ilahidir, zerreler de onların delilleridir, tecellileridir.
Böylece bedensel nefsanî oluşumlarda ilimsel deliller vardır. Semada, ruh
âleminde, ilim ortamında, beden ve arzın delilleri vardır. Örneğin, DNA
genlerinde milyonlarca yıllık atmosferin karbon izleri vardır. Fosillerin yaşı
bu Karbon izinden saptanır. Ayrıca, canlı bedenlerin yapı taşlarında, Güneşten
önce sönen Süpernovanın üretimi olan altın, gümüş ve demir gibi ağır metaller
vardır. Günün canlıları geçmişin izlerini ve delillerini taşır.
Umarım, eşyanın hakikatini biz de idrak edebiliriz.
10012021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder