19 Nisan 2020 Pazar

Habbeden Dâbbeye Kendimizi Tanımalıyız


Habbeden Dâbbeye Kendimizi Tanımalıyız
            İnsan tanımlanırken madde ve mana, ruh ve beden, olarak iki âlemden oluştuğu düşünülür. Hatta düşünen akılların zaman içinde uzmanlaşması nedeniyle, konuya ilişkin maddesel ve ruhsal ilimlerin insanı tanımlamaları ilgi çeker. Tanımlama amacıyla, ilgili olabilecek tüm bilgileri ortaya koyup, önce analiz sonra sentez edilmesi uygun olur. Madde ve mana deyimlerinden başlanabilir. Ezelden ebede gibi, ele alınan konu ‘insan’ olunca tarihsel boyutuyla ve ‘kutsallık’ kavramıyla da ele almak uygundur.
            Güncel bilimsel alanda, ‘madde’ kavramı ‘kütle’ kavramının ardındadır. Madde, ‘kütlesi sıfırdan büyük ve uzayda hacmi olan’ ‘şey’dir. Fizikçiler, Higgs (H) Bozonu olmadan kütlenin yok olduğuna inanır (believe). Higgs Alanı, simetri kırıcıdır, görülemez ve gözlemlenemez, evrensel bir ortamdır, ‘kütlesiz parçacıkları farklı kütlelere ayıran’ ortamdır. H Bozonu, alanın ‘kuvvet taşıyıcısıdır’, diğer parçacıklara kütlesini veren parçacıktır. Kütle, her şeyin kendine özgü özelliğidir. Vakum ortamında ışığın bütün dalga boyları aynı hızdadır. Prizma ortamı, beyaz ışığı farklı dalga boylarına ayırır. Prizma, beyaz ışığın, hız-simetrisini kırar. Evrenin Elektromanyetik-EM alanının kuvvet taşıyıcısı da fotondur. Atomların neredeyse tamamı boşluktur, %99,9999999999996 boşluktur. Çekirdeği bir bilye ebadında düşünürsek en yakınındaki elektron neredeyse 800 metre ötede bulunur. Çekirdeği de aynı oranda büyük bir boşluktur. Atomun çekirdeğindeki boşlukların da içini dolduran kuvvet alanları vardır, kuvvet alanları enerji taşır. Elektronlar ile çekirdek arasında elektromanyetik bir kuvvet alanı vardır. Bu elektromanyetik alan etkileşimi sayesinde atomlar birbirleri ile bağ yapar ve kimyanın ve yaşamın var olması mümkün olur. Bilim insanları der ki: “Nasıl oluyor bilinmez ama bozonların içinde toplanan kuvvetler maddeyi oluşturur”. Bu bedensel temelden sonra, yeşil yaprakların Güneş ışığını şekere dönüştürmesiyle de canlılığın ve yaşamımızın temeli atılmış olur.
            Birçok kutsal mesajda halk ediliş öncesi, akıl verilişin öncesi parça, kısım, alan veya bölüm anlamındaki ‘habbe’ ve mahlûk, halk edilmiş ‘şey’, anlamındaki ‘dâbbe’ deyimi geçer. (2.164; 16.49) Kalp, merhamet, şefkat, sevgi ve aşk gibi duygusal kuvvetlerin çıktığı bir kaynaktır. Bedensel hareket, iş ve işlemlerin bu kuvvetlerden kaynaklandığı açıktır. “Nefis habbesinden, kalbe güç veren sadık niyetler çıkarırız. Meyvenin çiçeğinden meyvenin çıkışı gibi, akıl hurmasının zuhur etmesinden bilgi ve hakikatler hâsıl olur.” (6.99) “Doğadaki her dâbbe, hareket eden her canlı, kendine özgü bir sudan yani kendine özgü bir ilimden halk edilmiştir.” (24.45) “Beden arzında, çeşitli eşkâllerde nefsanî suretler dâbbeleri ihraç eyleriz.” (27.82) “Siz, Hakk’ın hıfz edici, ilim yüklenebilen kuvvetlerinden oluştunuz. Siz, bu güç ve kuvvetlerin cisimlenmiş, şekil ve suret kazanmış halisiniz.”(6.61)İzdiham eden kuvvetler gölgeleşip cisimleşir. Kütlenin hakikati bilinirse, kütlenin görünen ışık enerjisi olduğu idrak edilir. İzafi vücut, Mutlak vücudun ortaya çıkmış, görünür, aşikâr olmuş sıfatıdır. Her cisim ışır, ışık saçar, ışınım halindedir, hakikatini görünür kılar, enerji yayarak yanar.” (25.45) “Takat, kuvvet, habbe, sizin değil, tesir, kuvvet Allah’ındır. Size, kalbinizle bağlantılı olan habbelerle, ruhanî ve semavî kuvvetlerle, yardım ederiz.”(8.9)
            Bir insan vücudu, yaşa göre 10 ile 100 trilyon hücreden oluşur. Her hücre, binlerce veya milyonlarca atomdan oluşan, binlerce molekülden oluşur. Her molekülün bir görevi vardır. Hemen hepsinde ortak olan, hücre duvarında yerleşik bir haberleşme molekülüdür. Bu molekülün işi, bir atoma, eksi veya artı elektrik yüklü iyonları pompalamak, yüklü atomların elektriğini, göndermek istediği mesaja göre, kodlamak ve diğer hücreye göndermektir. Her hücrede, ayrıca, kodlu mesajı alıp kodu çözen, almaçlar ve yeniden kodlayıp göndericiler vardır. Artı ve eksi yüklü potasyum ve sodyum iyonlarının pompalanmasıyla oluşturulan elektrik yüklü atomlar, örneğin beyin hücreleri boyunca, gönderilir. Böylece insan düşünür, okur, öğrenir, konuşur veya fikir üretir. Sindirim, sinir veya kan dolaşım sistemi gibi her sistemimiz böylece çalışır. Kalem piller 1,5 volttur. Hücreler arası haberleşme ise 70 mili volt (voltun binde biri) ile yapılır. Nefesle ve besinle alınan, oksijen dâhil, her atom bünyeden çıkar. Hiçbir canlı bünyesinde hiçbir atom parçalanmaz. Oksijen karbonla bağlanıp çıkar. Besin olarak enerji aldığımızda da, oksijen atomunun diğer atomla bağlantı, conta, bağ enerjisini kullanırız. İnsanî her eylem, iş ve işlemimizin, elektromanyetik (EM) dalgaların kullanımına bağlı olduğunu, elektriği, yeni keşfettik. Kısaca, bilmediğimiz şeyleri kullanmışız. Hücre ve moleküllerimiz, içimizde, ayrı canlılar gibi yaşarlar. “İçimde bir ben var benden içeri” diyenimiz oldu. Bünyemizdeki elektriksel dalgalar dışımızdan tespit edilip kaydedilebilir, müdahale edilebilir. Et ve kemik görünen, protein, vitamin, madde ve beden, aslında EM dalgalı parçacıklardan oluşur.
            Yokluktan, boşluktan yaratılmışlığımızın bilimsel bulgularla kanıtlanmasından sonra “Gerçekten hiçbir şey göründüğü gibi değildir” denmesi artık akla daha yatkındır. “Allah yerin göğün nurudur, ışığıdır, parlaklığıdır” kutsal mesajı, son bilimsel bulgulardan sonra daha iyi anlaşılır. Işığın EM enerjisinin, fotonun, bir klorofil molekülü tarafından şekere dönüştürülmesi ve canlıların da bununla beslenmesi apaçık bir gerçektir. Fikir üretmek, düşünmek, konuşmak, hafıza kullanmak hep elektriğin kodlanması, gönderilmesi ve alınması esaslarına bağlıdır. Gerçekler apaçık ortada iken kabullenip kullanmak bile bize yabancı gelebilir. İnsan beyni, canlılık ve yaşamın “Bağlantısal bütünselliği”, evrensel boyuttadır, “Kozmik Bilinç” ile bütünleşebilirliği bilimle kanıtlanmıştır. (1,2) Cüzi irade ve külli irade kavramları daha iyi anlaşılır olmuştur. Hakkın hakikati böylece anlaşılınca EM alanında uzman olmayanın “Ben” demesi ve bencillik yapması sorun olabilir.
            Umarım, Hakkın hakikatini biz de idrak edebiliriz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder