7 Mayıs 2020 Perşembe

Doğumla Bir, Mevtle Bin Yaşa!


Doğumla Bir, Mevtle Bin Yaşa!
Tam ve mükemmel, kesin yok ve yokluktan, tam ve mükemmel, kesin ve mutlak boş ve boşluktan gelir yaşarız. Atom boşluktur, atomun bile olmadığı yerden geliriz. Geriye doğru bakar, tarihi yazar ve yaşayabiliriz. Geleceğe doğru bakar, geleceği yazar ve yaşayabiliriz. Sevginin ne kadar güçlü, kuvvetli ve kudretli olduğunu bilir, sever ve seviliriz. Bedenimizin ne kadar güçlü ve kuvvetli olduğunu bilir, bedensel iş ve işlemler yapar hareket ederiz. Ruh ve maddemizin kıymet ve kadrini bilir, ikisinin ayrı zevkine varır ve birlikte keyfini sürer, yaşarız. Beynimizin, madde olarak, atomlardan oluştuğunu biliriz ama bilincimizin de olduğuna şahit oluruz. Üstelik bu bilinci kozmik bilinç ile bütünleştirme cesaret ve bilgeliğini gösteririz. Hafızası boş olarak doğan beynimiz, zaman içinde bize, evreni kalbimizin içinde bir zerreye dönüştürebilir. Bu hâl içinde, doğum ve mevt kavramlarını, bilimsel ve dinsel mesajlar açısından değerlendirebiliriz. Ruh, maddeye bağlı ve bağımlı mıdır? ‘Verilmiş olan maddeye hükmediş iradesi’ sonuçta bilince mi dönüşür?
Zelzele suresinin tevilinde, çok ayrıntıdaki bir bilimsel gerçeğe değinilir. İnsan ruhunun yani ‘ilminin’, ‘maddeye hükmedişin’ verilen bir ‘irade’ olduğu anlatılır. Bu iradenin idrak edilme bilinciyle, maddeden soyunulabileceği açıklanır. Ruhun, maddeden soyunup, bir bilgi, ‘info’ olarak kalabileceğini ancak kütle ve maddenin tekrar enerjiye dönüşeceğini, yeniden toprak olacağını anımsatır. “İnsan ruhunun, insanı insan yapan ilminin, maddeden soyunup, temizlenip, maddeyi terk etmesi, arınması zamanında, hayvanî ruh ve kuvvetler, canlılık ilmi ve canlılık veren kuvvetler, ıstırap ve acı çeker. Beden ve maddenin, ruhsuz, ilimsiz bir şey yapamaz sadece bilinçsiz hareket edebilir, kişiliği bozulur. Ruhsuzluk durumunda, madde, tek düze bir sarsıntı, sallantı ve titreşim içinde olur, yalnız bilinçsiz sarsıntı ve titreşim içinde oluş vardır. Bu eşkâl, bu tanım içindeki sarsıntı, sallantı ve titreşim, evvel-i meta manasında olan sakaleyn yani insan ve diğer canlıların cemidir, toplamıdır. Diğer bir deyişle herhangi bir ‘şey’ olmadan önceki haldir. Yani madde ve beden arzının, kendisinin kadri ve kıymetinin bilinmesine sebep olan ervah, mana ve ameller kuvvetlerinin heyetinin tümünü ve kalpte kökleşen itikatlar meta'larını, kıymetlerini, değerlerini meydana çıkarır. Bu hal içindeyken insan, «Beden arzının bu suretle muzdarip olmasının, sarsılıp titreşmesinin sebebi nedir, bunun devası, çaresi, derdi nedir, bu ıstırap, mizacın inhirafından mı, bozulup değişmesinden mi, yoksa ahlâtın, içine karışan şeylerin, galebesinden mi ileri gelmiştir?» der. Böyle durumda, beden arzı, halinin diliyle, hal diliyle, içinde bulunduğu halinin anlattığı şekilde, haberlerini söyler. O vakit beden arzı, verilen iradenin nasıl kullanıldığını, evveline ait haberlerini, söyler. Tahkik, incelendiğinde, görüleceği gibi senin Rabbinin ona işaret eylediğini, ruhun yok oluşu, ilmin ortadan kaldırılışı ve mevtin, ölümün tahkiki, incelenmesi, zamanında ıstırap ve harap ile ağırlığının ihracı ile emir eylediğini söyler. Maddenin içinden bir ‘şey’ oluşmasına ilişkin ilim çıkarıldığı zaman, maddenin kütle ve ağırlığı da ihraç edilir, ortadan kaldırılır, aslına döner. Ruhun maddeden soyunması zamanında, beden arzı da ıstırap içinde harap olup ortadan kalkar, kütlesi ve maddesi de yok olur. O vakit insanlar,  kimi hayırlı,  kimi hayırsız, eşkıya olarak müteferrik, ayrılmış oldukları halde, bedenlerinin mizaçlarından, mezarlarından,  hesap ve ceza yurtlarına sudur ve hareket ederler. İmdi hayırlılardan zerre miktar hayır işleyen kimse o hayrı görür. Eşkıyadan zerre miktarı şer işleyen de o şerri görür.  Küfür ve hicap sebebiyle eşkıyanın hayırları yanıltıcıdır, keza iman, tövbe, galebe-i hayrat, selameti fıtrat ile hayırlıların da şerleri af olunur. (99.1-8)
‘Her Şeyin Birleşik Bir Kuramı Olarak Sicim Kuramına’ göre, “Madde atomlardan oluşur, atomlar da kuarklar ve elektronlardan. Bütün bu parçacıklar, aslında titreşen küçük sicim ilmekleridir. Sicim kuramı, tek bir ilkeden - en ileri mikroskobik düzeyde her şeyin titreşen tellerin bileşimlerinden oluştuğu ilkesi -  bütün kuvvetleri ve bütün maddeyi içerebilen açıklayıcı tek bir çerçeve oluşturur. Elektron,  bir biçimde titreşen bir sicimdir,  yukarı kuark başka bir biçimde titreşen bir sicim vs. Her hangi bir ‘şey’in ‘info’su asla yok olmaz ama kütlesi, örneğin kara deliğe düşerek, enerjiye dönüşür.” (1)

Bulunan, bilinen, tanımlanan her zerre, bilimsel özellikleriyle, titreşimiyle, kendine özgüdür ve böylece biri diğerinden farklı isim, cisim ve resimdedir. Her parçacığın bilimsel olarak özellikleri bilinir, öyle oldukları bilinse de neden öyle oldukları bilinmez. Tüm fizik bilgileri fizik ilmini oluşturduğu gibi tüm parçacıkların fiziksel özellikleri de ilmi oluşturur, ilimleri nedeniyle öyle oldukları söylenebilir. Her ‘şey’, Haktan, hakkını, hakça aldığı için var olur. Madde, canlılık ve insanın ruhu, kendine özgü ilmi, vardır ve Haktan alınmıştır.

Kemale eren insanlar, belirli bir bilince ulaşmış olarak kabul edilebilir. Bu bilinç düzeyi, everensel veya kozmik bilinç ile birleşebilirse ‘Bir ve Tek Bilinç’ olabilir ve parçalardan söz edilemeyebilir. Bir ülkenin tüm elektrik sistemi bir bütündür, küçük parçaları geçici olsa, ömrü kısa olsa da tüm sistem kalıcı ve ömrü uzun olabilir. Bir atomun alt parçacıkları var olduğu sürece, bir atom yok olsa da, yeniden uygun koşullar oluştuğunda, aynı atomdan yeniden oluşabilir. Hidrojen atomu, aynı bilimsel özelliklere sahip olarak, maddesel düzeyde yeniden oluşabilir. Canlılık ve insanlar, özellikle de beyin ve bilinç konuları üzerindeki bilimsel araştırmalar, madde düzeyindeki bilimsel özellikler ile ‘bilinç’ konusunun birbirlerinden çok farklı olduğunu gösterir. Binlerce atomdan oluşan moleküllerin, milyonlarca elektriksel akımlar oluşturarak, ortaya koyacağı bilinç, uzun ömürlü olabilir. Ayrıca, insanın mı bilinci oluşturduğu yoksa bilincin mi insanı oluşturduğu tartışılabilir. İradesi olmayan atomların bilinç oluşturması yerine, atomların verilen belirli bir irade çerçevesinde, örneğin DNA ile önce bir canlılık sonra da bilinç oluşturduğu, kutsal mesajlarla, anlatılıp açıklanmaktadır.

Umarım biz de olabildiğince külli iradenin idraki içinde olabiliriz.


(1)     “Evrenin Zarafeti”, Brian Greene, sayfa 43, 45.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder