23 Mart 2012 Cuma

DAVRANIŞLARIMIZ NASIL OLMALI

(sayın okuyucu, aşağıda, 240 sayfa olarak yayınlanan  bir kitabın bir bölümünü bulacaksınız. Kitabın "pdf" halini ücretsiz veya basılı kitabı (20 TL) necdet.altinay@gmail.com adresinden isteyebilirsiniz, umarım bulduklarınız zamanınıza değer, sevgiler.)

Kitabı okumak için tıklayınız:
Click here to view Kendimizi Bilmenin Neresindeyiz.

İlk akla gelen, davranışlarımız kardeşce olmalı. Mabedimiz tüm evreni kapsayan sınırsız, sonsuz bir yer olduğuna göre biz hep mabeddeyiz. İçerde, hangi makam ve kişiyi temsil ettiğini bildiğimiz üstadı muhteremin huzurunda us’lu yani akıllı davranırıp da dışarıda başkalaşamayız.

Kardeşlik mesajımız Evrenin Ulu Mimarı’ındandır, ilim onun, düzen onun, yani kurallar,
kanunlar, ilke ve esaslar onun, kardeşlik ilmim ile amel eder düzene uygun
davranırız. İlmimizi uygulamazsak, onu sadece taşırsak, bunun insanca
olmadığını biliriz. Insan bildiği kadar değil, bildiğini uyguladığı kadar insandır.

Nur kaynaklarımız olan dört kitabın dediği de aynı, biz her an, her yerde Evrenin Ulu Mimarı’nın huzurundayız. Tanrı bize şah damarımızdan, damara da bizden daha yakın, o hep
bizimle biz başkaları ile. Bağışlamasından eminizdir.

Semboller, alegoriler bize hatırlatmak isterler. Beyaz eldivenler ısıtsın, temiz tutsun diye değil. Adaletli, yani hep haklı olmak için, hakkı tutmak, haklı işler yapmak içindir. Her yerde ve her zaman herkese karşı kardeşce davranmamız gerek. Sevgi ve hoşgörü ile bakmamız, severek
dinlememiz, sevecen karşılık vermemiz gerek. Seven, bir aşık gibi.

Hem de birbirimize, araştırma yaptım onun için, ben bilirim, senden de çok bilirim, bilgilerin en doğrusu, en güzeli bende dercesine bencillikle konuşurken mabede çıplak girdiğimizi ve yeni kişiliğimiz dahil, neyimiz varsa hepsini kardeşlikten aldığımızı, kendimizin bir insan, herşeyimizin insanca olduğunu unuturuz. Eski benliğimizden eser yoktur, yeni
benliğimiz de kardeşliğe aittir. insanlık ilmini uygulayarak, insanca eser,
abide sanatıyla dirilmişizdir.

Çırak, kalfa, üstad ve ötesi gibi aşamalar kardeşliğin
bir yol olduğunu gösterir. Bu kendini bilme yoludur. Bu yol, önceleri, 3-5-7
gibi basamaklı, biraz da yukarıya eğimli ve en az doksan derece bükülen bir
yoldur. Bu yoldaki yolcu balon gibi yükselmez, ancak, aklının, ruhundan aldığı
nur ile, nefsini nurlandıra nurlandıra, letafet kazandıra kazandıra yücelir,
yücelir, yücelir, iyiye, doğruya, güzele, Hakk’a ve hakikate.

Her yol bir şehirde veya bir kapıda sona erer. Bizim yol
da Hakk’a ve hakikate gider. Şehre girince yol yolluğunu, yolcu yolculuğunu
yapmış, ham taş artık eserleşmiş, bir abide olmuştur. Bu şehirde mabedler,
evler, insanlar, ilişkiler, davranışlar kardeşce, yaşayanlar da kardeş olmalı.

Önemli olan, bir abide, eser ortaya çıktıktan sonra
hamtaşlığı bırakmalı. Yol ve yolculuk bitmiştir, artık, tekrar geri dönüp yolda
piknik yapılamaz. Geride kalanlara yardım için ömür boyu yolculuk olamaz, şehir
yaşamından örneklerle özendirilmeli. Çıraktan çok çırak olmakla çırağa yardım
edilemez. Üstad olan biri yeniden çırak olamaz, ama, çıraklara yardım için
örnek bir çıraklık yapabilir, rol oynayabilir.

Hayat sisteminin bütününü gören, bilen bir üstad,
sistemin iyi işleyen bir parçası, olgun insanlık mabedinin bir tuğlası, üstad
bir kardeş, örnek bir insan, Tanrı’nın bir parçası olarak doğayı ve herkesi
severek yaşayabilmeli. Ancak değerli bir insan başkasına değer verebilir, sevgi
dolu birisi sevebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder