(sayın okuyucu, aşağıda, 240 sayfa olarak yayınlanan bir kitabın bir bölümünü bulacaksınız. Kitabın "pdf" halini ücretsiz veya basılı kitabı (20 TL) necdet.altinay@gmail.com adresinden isteyebilirsiniz, umarım bulduklarınız zamanınıza değer, sevgiler.)
Kitabı okumak için tıklayınız: Click here to view Kendimizi Bilmenin Neresindeyiz. |
EZOTERİZM, İÇTEN DOĞUŞ
İçten geliş,
insanın, içe doğuşla elde dilen bilgileri alıp, kendi içinde değerlendirip,
içinden gelen bulguları yaşamında içtenlikle uygulayarak bilim ve sanata
dönüştürüp, kâmil insan olma, yeni ezoterik bilgileri ezoterik öğrenimin
amaçlarına dönüştürme, sürecidir. Her eşya bir ilmin ‘gerçek’leşmiş hali
olduğuna göre tersine mühendislik ile ilim eşyanın incelenmesinden de elde
edilebilir doğrudan ruhtan da kaynaklanabilir. Bilimsel araştırmalardaki
‘sezgi’nin rolü kalpten ruha yücelen aklın yücelişindeki başarıyı simgeler.
Bilinenlerin ufkunda yapılan bilimsel araştırmalar tez, anti tez, hipotez,
ispat gayretleri, akıl ile irdeleme, sezgi, tefekkür, konuya yoğunlaşma,
sürekli çaba ve bulma isteği, cevap arayışları, cevap için yakarışlar
emme-basma tulumba örneğindeki tatlı ve yeni suyu çıkarma gayretleridir.
Kısaca
hatırlatmakta yarar vardır. Her insan bir emme basma tulumbadır. Yeterince
derine çakılan ve suya eren tulumbanın genel olarak ağızda kalması beklenen
suyu kaçar. Su çıkarılmak istendiğinde kaçan suyun miktarı kadar su ağzından
konulduktan sonra taze su derinden çıkarılabilir. Benzer şekilde her insanın
gönlünde ilim vardır kaçan kısmı kadar ilim eklenirse taze su misali ilim
çıkacağı bir gerçektir. Yeni buluşlar yapan her ilim ve gönül adamı da bu
sürece bir örnektir.
Varlık Yokluktadır
Akıl madde
âleminin atıdır, sınırdan sınıra koşar ve sahibini taşır. Her şeyi akıl
sayesinde arayıp, bilip, bulup yaşadığımız ve değerlendirdiğimiz için her tanım
ve tarif akla uygundur. Ancak “büyük patlamadan” önce ne vardı sorusuna akıl
“boyutu sıfır ve kütlesi sonsuz olan hidrojen” vardı diyebiliyor. Tüm varlık o
andan itibaren vardır. Yokluk kavramını aklımız ile “nisbî” olarak ancak
düşünebiliriz. “Var olanı kaldırırsan geriye yokluk kalır” diyebiliriz. Bu
sadece bizim tahminimiz ve akılcı, bilimsel bir sonuç olur. Küçük ve büyük
sonsuzluklarda kaybolan ve aşkı bile tanımlayamayan bir akla ne kadar
güvenebiliriz emin olamayız.
Tarihî
kişilerin, insan-ı kâmillerin, elçi, nebi ve resullerin aracılığı ile Allah’tan
gelen mesajlar da vardır. Varlık da yokluk da Allah’tadır, Allah’ındır. Bir
kabın içinde bir şey yok ise bu yokluğu bildiğimizi göstermez. Bir şeyin o
kapta olmadığını gösterir. Evrende hiçbir şeyin olmaması halini hayalen
düşünmek ve akıl yürütmek doğru olmayabilir. Hiç veya hiçlik başka yokluk başka
olabilir. Sonra ne olacaksının cevabı “hiç” ise bu o kişinin yok olacağı
anlamını taşımaz.
“Hiçbir şey
yok iken O vardı”, “O her şeyin evveli ve ahiridir”, “Allah yoktan var
edendir”, “sen çık aradan kalsın Yaradan” gibi deyişler düşünmemize yardım eder.
“Yere göğe sığmayan Allah mü’min kulunun gönlüne, kalbine sığar” hadisi burada
düşünmemizi tetikleyebilir. “Gayrisi yoktur ki İlâh olsun” (2.115, 116). Bazı
kurumların “ezoterik” bilgi tabiri kuruluşların “gönül” ve “ilham” kavramları
ile örtüşebilir. “Gönlünü maddî varlıklardan arındıranın kalbinde Allah vardır.”
Bu deyim hiçbir şeyin olmadığı yerde, yoklukta, Allah’ın olduğunun bir ispatı
gibidir ama yokluk allah’tadır. Ancak bu sefer de “gönül” nedir diye
sorulabilir. Kalp veya gönül Allah’ın olduğu yerdir, kâbedir. “O vardır gayrisi
yoktur” ayetinin ve “yokluk” kavramının anlaşılabilmesi için kendimizin varlığı
veya yokluğunu idrak etmemiz gerek sanırım.
“Âdem, Vücutta o Vahid-i Mutlak'ın gayrı bir şey ve O'ndan başka mevcut yoktur ki, ibadet
olunsun, imdi ona şirk etmeniz, nasıl mümkün olabilir. O'nun gayrı, sırf âdemdir, yokluktur, bu sebepten şirk, ancak O'na cahil olmaktan neşet eder, kaynaklanır.” (2.163) Allah tek var
olandır. Başka varlık veya var olan olmadığı için gerçek şirk mümkün değildir.
Şirk olunduğu zan edilir, Allah bilinmediği için şirk zandır. Zannetmekten
vazgeçiniz!
Ezoterik Öğrenim ve Uygulama
Maddi olarak
yükselme ve manevi yücelme süreçlerinde dışarıdan beş duyumuz kanalıyla alınan
bir takım doğal bilgiler insan beyninde bir özümleme sürecinden geçirilip,
sezgilerimizin de katkısıyla, sindirilir ve yeni bilgilere ulaşılır. Bir
şeyleri öğrenmekten çok “öğrenmeyi öğrenmeye” önem veririz, kitapları okumaktan
hitapları okuyabilmeye geçeriz. Bizden öncekilerin bilgi ve deneyimlerinden
yararlanırız. Önce, aklımızı kullanarak bilgi edinir sonra da akluhikmet
yardımı ile yeni bilgiler üretip çevremize aktarırız. Bir anlamda, düşenen akıl
sahibi her insan, tohumsal bilgilerin ekildiği ve yeni bilgilerin biçildiği
tarla gibidir. İlim de böylece ilerler, yeni teknolojik buluşlara ulaşılır.
Gönül “toprak”tır, doğurgandır, üreticidir.
En temel
bilgiler Evren, Hayat ve İnsan ile ilgili olanlardır. Felsefenin temeli bu
yöndeki arayışlar sonucunda atılmıştır. İnsan, kendi temel yaşam felsefesini
sağlam temeller üzerine oturtup uygulayabilirse, nereden gelip nereye gittiğini
iyi bilirse, unutulmaz eserler bırakıp sonsuz yaşama veya ölümsüzlüğe
ulaşabilir. Bir işi, mesleği olan her insan bu sürecin bir parçasıdır. Çırak
olup görerek veya öğrenci olup okuyarak elde ettiği bilgileri kendi içinde
sindirip, özümleyip yeni bilgi ve becerilerle çevresine katkıda bulunan insan,
ilmi bir yerden alıp, çoğaltıp, yüceltip, bir yere taşımış, kendisi olgunlaşmış
ve başkalarının olgunlaşmasına da yardım etmiş olur. Bu katkısı da kendinden
sonra gelenler tarafından anılacak ve adı eseriyle yaşayacaktır. Olgun, olgunum
demez, şeriat ile örtünür, edep eder, olgunluğu ile olgunlaştırır.
Ezoterik Bilgi
Her bilgi
öğrenildikten sonra ne kadar sindirilip özümlense de yeni bilgi ve yeteneklerin
doğuşuna uygun değildir. Kısaca, her bilgi bir tohum veya iyi bir tohum
değildir. Ezoterik bilgi insanı olgunlaştırır, yeni bir açılıma, engin anlamlar
içeren güzel, yeni deyiş ve tanımlara yatkındır, duyanlarda çok güzel duygu ve
düşünceler yaratır, Hak ve Hakikatin yüce zevk ve neşe kaynağına götürür.
Örneğin, “Ene el Hak” deyişinden “Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm”
deyişine götürür.
Ezoterik bilgi,
genellikle, temel felsefî kavramlara aittir. Kardeşlik ilim ve sanatının da bir
temel felsefesi vardır. Kardeşliğin, insanlığa yücelme mesleğinin temel ilmi ve
bilgileri ezoterik, bu bilgilerin sanatsal uygulaması ise kardeşliktir, insanı
olgunlaştırma mesleğinin icrası, uygulamasıdır. Bir çırak, ihvan, mürit olarak,
bir hitap sonrası, nur verildiğinde, büyük bir mirasa konulur, yılların
birikimi hazır olarak alınır.
Parasız,
karşılıksız, bu nedenle de biraz da, en azından önceleri, kıymetini
bilemediğimiz bilgiler aslında tüm insanlık tarihimiz boyunca ekilip biçilerek
çoğaltılan, güzelleştirilen ve tatlandırılan temel yaşam felsefesine ait
bilgilerdir. İlim ‘su’dur, yaşatır.
Ezoterik Değerlendirme Süreci
Ezoterik
bilgiler, nesiller boyunca rafine edilen, her seferinde, sırrı keşfedenlerce
bir kere daha şifrelenen bilgiler olduğu için, açılmaları ve özümlenmeleri için
‘ben’liğin bir adım ötesine geçmek gerekir. Bir ve tek olan gerçek, her an her
nefeste düşünülmelidir. Nefis ve nefes, ‘heves’ ve ‘hava’dır. Kemalat simgesi Âdem’e
Allah’ın Ruhundan nefhetmesi, ilim ve felsefenin Tanrı’nın lütfu olduğunu
gösterebilir.
Tüm
ilimlerin kaynağının, Büyük Patlamadan beri, yokluk aynasında görünen Bir ve
Tek Varlık olduğu kolayca kabul edilebilecek bir gerçektir. Doğada ne varsa
insanda da vardır. Toprak, ateş, hava ve su insanda gönül, aşk, nefes ve ilim
olarak bulunur. Seven ve sevilen gönüldeki nefis arzında, birlik, tevhit,
yağmurları, ilmi, sayesinde oluşan güzel ahlak, meyve bahçelerinde sabır ve
şükür meyveleri yetişir. İnsan kendi gönlünde doğar, beslenir, yaşar, yetişir,
olgunlaşır!
Bize,
muhterem büyüklerimiz, bilgelerimiz tarafından gösterilen her sabır, verilen
her bilgi ve emek gönül toprağımızda çürütülmeden, ilim-su ile yaşatılıp,
yeşertilip, özenle yetiştirilip, geliştirilerek bizden sonrakilere yeni ve taze
bilgiler halinde sunulabilirse ölümsüzleşebilir.
Ezoterik Bilim ve Sanat
Olgunlaşma
mesleği Kardeşlik ezoterik bir bilim ve sanattır. Bilimdir çünkü bu bilgileri
elde etmenin belirli, hem de önceden belirlenmiş kuralları vardır. Kardeşçe
yaşam bir sanattır çünkü hem ilmi ilerletmek hem de tüm bilgileri, örnek
olabilecek en güzel bir şekilde, yaşama geçirmek gereklidir. Üstelik, güncel
yaşam koşulları, eski ezoterik bilgilerin üretildiği yaşam koşullarından
oldukça farklıdır.
Ezoterizm,
kimin ne dediğini aynen alıp iletmek, taklit edip uygulamak ve birinden alıp
diğerine nakletmek değil, onları anlayıp yaşamak; denilenlere tahkik ile yeni,
güncel anlamlar katarak, içten gelenleri içtenlikle sunuştur. Genel olarak aynı
anlama gelse de denilmeyeni demek, gerçeğe kendince ulaşıp, hakikati kendince
yaşamak, istendiğinde yeni talep edenlere, çıraklara, mesleğe yeni girenlere
kendince aktarmaktır. Aynı gerçek olgunlaştırdı, istedikleri ilmi aynı ruhtan
aldılar, aynı gerçeği dile getirdiler, ama biri Mevlana biri Yunus, biri
Çaykovski, bir Einstein biri Mozart oldu.
Varlık,
vahdet bir, kesret çokluktur. Esma bir, müsemma sonsuzdur. Masa kavramı bir,
ancak masa çeşitleri sonsuzdur. Her çırak aynı bilgiyi farklı uygulayacak,
ustalaşacak ve kendi çırağına anlatacaktır. İnsan, böylece,
sevecek-sevilecektir. Aşk “ateş”tir, muhabbet sevdirir, ısıtır.
Ezoterik Öğrenimin Amaçları
Her
öğrenimin bir amacı vardır, kişi benliğini, bilgi ve becerisini geliştirir.
Böylece, toplum hiyerarşisinde yükselir. Ancak, ezoterik öğrenim, kişinin,
kendini bilmesini sağlayarak, gerçeğe ve tek gerçeğe, yücelerin yücesine,
yükselmenin ötesinde, yücelmesini amaçlar, böylece, ‘ben’le başlayan yolculuk,
ben içindeki ben veya ‘O’nda bitebilir. Akıl, gerçeğe, erince onu anar,
anlatır, onu çalar, onu söyler.
Sanki her
insan, kendi yaşamı ile yaşama çakılı bir emme-basma tulumbadır. Üstatlar, bilgeler
çıraktaki kayıp suyu yerine koyunca, ilave edilen suya ilaveten, dipten taze,
berrak, yararlı, temiz ve temizleyici tatlı su çıkarır. Ne ilk verilen su, ne
de son fışkıran su ‘ben’dir. İnsan, ben deyip gururlanmaz, kibirlenmez,
övünmez, ancak, tüm varlığı, doğayı, önlüklü önlüksüz herkesi sever ve hoş görür.
Bilim
adamlarının araştırma geliştirme çabaları sürekli yoğunluk ister. Bilim adamı
kendini kaybedercesine, kendinden geçercesine her şeyiyle tefekkür edip
konusunu düşünmelidir. Bu hal içinde iken ‘ben’ demesi hele ‘ben şunu icat
edeceğim’ ‘ben bir keşifte bulunacağım’ demesi mümkün değildir. Bilim adamları
hayattan kopuk, dalgın olmakla tanınır. Einstein galaksiler arasındaki bir
pankartta okumadı “E=MC2”yi. Bilinen bilgilerde kaybolanın yeni ilim içinde
bulunması beklenebilir. İşini ve konusunu çok sevmiş benliğini bu sevgi içinde
yitirmiş olabilir. Öyle sever ki, aşkı yaşar, ona âşık denebilir. Temel gerçeği
‘aşkı idrak’te bulur.
Ezoterizm
de, ilgili ayete (2.243) uygun olarak, “akluhikmet aracılığı ile ruhtan alınıp
ilham ve sezgiyle kalbe taşınan ilim ve idrak nuru sayesinde, ölümlüleri iradî
ölüm ile ölümsüzleştirerek, gizemini sürdürür.” Ezoterizmin ‘kitap’ları da
vardır ama ‘asıl’ olan ‘hitab’ı giz'lemektir. İlim ile amel, bilgiyi yaşamak
bir Hak’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder