23 Mart 2012 Cuma

BİR DOĞUŞ

Yine sıra dışı bir olay, doğumlu bir Doğuş olayı, hem de bir batında birçok kardeşe sahip olduğumuz bir oluşumu yaşadık. Ne kadar sevinsek ve övünsek azdır. Ne mutlu payı olana ve payını paylaşana. Yeni kardeşlere yeni dünyaya hoş geldiniz der yeni hayatlarında başarılı, mutlu uzun ömürler dileriz.

Sevgili kardeşlerimiz öncelikle şunu belirtmeliyim, burada kimse ben demez, söyleyen sadece kardeşlerden biridir o kadar. Söylenen ve söylenmek istenen önemlidir. İnsan, bu mabedde, annesinden doğduktan ve bir süre, maymunluğu anımsatan taklitler dünyasında var olduktan sonra, hakikat aleminde yaratılır. Yaradılış hikayesi yoktan var etme, varlığı yokluk temeline oturtma süreci olarak anlatılır. Yeniden doğuş hikayesi de sahip olunan herşey elinizden alınarak sıfıra indirgenmenizden sonra başlatılan yücelmeyi anımsatabilir. Siz de çok kıymet verdiklerinizi geride bırakıp, yokluktan, fakirlikten geçtiniz. Hatta bugüne kadar biriktirdiğiniz bilgileri de geride bırakıp ümmiliği seçtiniz. Bu durum “insan bir anneden ve bir babadan doğar” deyişindeki “babadan doğuş” kısmının gerçekleşmesi anlamını taşıyabilir.

Apaçık ve alegorik hitapların tümünü gözden geçirip yücelişin temel ilke ve esaslarını tefekkür etmemek elde değildir. İnsanlık yolunda ilerleme gayreti içinde olanın bir hedefi vardır. Bu hedef, kâmil insanlarca saptandığı gibi “kendisinde Allah’ın tecelli ettiği insan, hiram olmaktır”. Bu amaç aslında dört kitabın da özüdür, aslını, kendini biliştir. Bilinir ki yücelme yolculuğu insanın kendisinden kendisinedir. Öyle ise, yücelme, öze iniş, öze varış, “sende ara sende bul” düşüncesine uygun, içe dönük, bireyin aslına dönüşüdür. Sonuç da, gerçek eseri aynada görüş, kendini buluş, kendini bilişdir. Denilir ki tekamül eden maddedir, mana tecelli eder, insanlık da asla madde değil manadır, Adem böylece yaratılmıştır. Yaradan’ın halifesi olacak insanı kendi ruhundan ve nurundan yarattığının idraki, adayları bir sevgi, bir muhabbet ve bir aşk ile coşturur, yüceltir. Deryaya ulaşmış bir damla misali, bir potada kardeşler olarak erimek, kaynamak, manada yücelmek taşın yontulmasıdır, diğerlerine uyum sağlamasıdır. Hamtaşın esere dönüşmesi, gizli hazinenin ortaya çıkışı, kimdir bu eserin müessiri, resmin ressamı diye sordurması, her an ve her yerde andırması çok güzel ve zevklidir.

Kardeşliğin özünde ve esasında ezoterizm vardır. Yani, ağızdan kulağa ve kalbe inen gizli ve kişiye özel hitap vardır. Hitabın muhatabı oldunuz, bu hitabın ilk insan Ademin torunu Hermes olarak bilinen Hz. İdris’ten beri değişmeden geldiğine umarım siz de şahit olursunuz.

Mevcut zenginlik, makam ve gücünüzü tereddüt etmeden geride bırakıp insan-ı kâmil olmaya söz verdiniz, yemin ettiniz. Allah yardımcınız olsun, hakederseniz olacaktır da.

Hikayeye göre bir gün hocanın ağaca çıkıp bindiği dalı kestiğini, yetişip düşeceksin diyene de sen benim öleceğimi de bilirsin dediğini duymuşsunuzdur. Nitekim, hoca adamın dediği gibi, üç vakit sonra ölür. Ahali hocayı defnetmeye götürürken çarşı içinde gencin biri yuuh der, bunun üzerine hoca tabutun kapağını kaldırıp “ben de baban gibi öldüysem bana da yuh olsun” der. Ahali arasında ölüler mezarlığına mı yoksa diriler mezarlığına mı götürüleceği konusunda anlaşmazlık çıkınca hoca onlara da yol gösterir. Nihayet bir süre sonra hoca tekrar insan içine çıkınca tek nasihati “siz siz olun öbür tarafta fincancı katırlarını korkutmayın” olur. Alegoriler aleminde, benliğimizi yok etmeye çalışmak bindiğimiz dalı kesmek, bunu üç aşamada yapmak üç vakit, ölümsüz ruh ile diriliş öncesi farklı bir ölüm, gaflet uykusundaki hariciler henüz dirilmemişlerin alanında yaşıyor, olabilir. Belki de hoca “bu budur ve bu kadardır” diyenleri, haricileri korkutmayın demek istemiştir.

Size de ilk fırsatta, bu yolda ve bu yönde ilerle, yücel, ama, bunu dışarıda açıklama, sır verme dendi. Örneğine uygun olarak, kendi taşınızı yontunuz. Yontulan taş ile binilen dal arasında bir ilişki olabilir. Satır aralarını okumayı, denilenle birlikte, sezginizle, denilmek isteneni anlamaya çalışınız.

Kalbiniz gönlünüz ferah olsun. Masiva da denilen dünya malı zevkinden, eşyasından yeterince temizleyebilirseniz, kalbinize onun gerçek sahibi dolabilir. Çünkü, Tanrı o kadar büyüktür ki onun olduğu yerde zerre kadar bir başka şeye, gayrisine, hatta o başka şeyin sevgisine bile yer kalmaz. Hakkını hak eden herkes Hakk’ına kavuşur.

Siz aramıza doğmadan haberinizi aldık, Allah’a inanıyorsunuz. İmanımız tek güvencemiz. Amacımız, hedefimiz pek yüce. Efsanemizde ölmeden önce ölen, böylece, ölümsüzlüğe ulaşan, kendisinde Tanrı’nın tecelli ettiği insan üstat mimar olmak amaç edinilir. İnsanda tecelli eden Allah’a sığınarak, nur kaynağı kitaplarının ve hitaplarının ışığında, doğumuzun aydınlığında, sizlerle beraber yücelmek bizim için de büyük gurur olacaktır.

“Senden sana” da denilen, bizden O’na yolculukta Tanrı yardımcımız olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder