4 Kasım 2021 Perşembe

Dört Anasır

 

Dört Anasır

Sır, camı ayna yapar, insanın kendini görmesini, bilmesini sağlar. Ana sırlar, sıradan sırlarla, sentez edilmeli. Bir insana, “Evrene, çevrene bak, gördüğünü oku!” dense yapılacak şey basittir. İlk bakışta insan, hayvan, bitki veya cemadatın tümü toprak, hava, su ve ateşten oluşur. Tüm mevcudatın, belirli yasalarla, düzenli bir şekilde oluşturulup yönetildiği görülür. Çevrenin ve tüm evrenin ‘Bağlantısal Bütünsellik’ içindeliği, her zerrenin bir diğeriyle etkileşimde bulunduğu saptanır. ‘Sicim Teorisine’ göre, her zerre birbirine bağlı, bağımlı ama farklı, kendine özgü, titreşen, enerji halkasıdır. Zerrenin, nur denen, parlak, parçacık özellikli, elektromanyetik dalga oluşu bilimsel bir gerçektir.

“Besmele kelimesinde okunan harfler on sekiz, yazılan harfler ise on dokuzdur. Besmelenin kelimeleri birbirinden ayrılırsa harflerin toplamı yirmi ikidir. On sekiz harf için on sekiz bin âlemden bahsedilir. Bu âlemler ceberut (kudret), melekût (hükümdarlık), arş, kürsî, yedi kat gök, toprak, hava, ateş ve sudan oluşan dört anasır ve cemadat, nebatat, hayvanattır. Diğer bir deyişle, Sultan, Tahtından, Sultanlığındaki; cansız cemadat, canlı bitki ve hayvanat olarak özetlenen; toprak, ateş, su ve hava olan dört temel unsurdan oluşan mevcudata; yedi makamdan hükmeder. Bunlara, başlı başına bir âlem olan ‘insan’ âlemi eklenirse on dokuz eder. Kelimelerin ayrılmasıyla açığa çıkan üç elif ise hakikatte bir İlahî âlem olan ama tafsilatta üç olarak ifade edilen efal, sıfat ve zata işarettir. Hepsi yirmi iki eder. Kısaca, 19 bin âleme, gizlenen fiiller, sıfatlar ve vücutlar olarak hükmedilir. Zat sıfatla, sıfat efalle, efal de eserlerle perdelenmiş, gizlenmiştir. Kime, oluşumlardaki eserlerin perdesi kalkarsa, efal tecelli ederse, o kimse tevekkül eder. Efal perdesi kalkıp sıfat tecelli ettiyse o kimse razı ve teslim olur. Sıfat perdesi kalkıp zat tecelli ederse o kimse vahdette fani ve muvahhit, tevhit eden olur, her işlediğini ve okuduğunu besmele çekerek işler ve okur. Resulün, secdesinde ‘Yarabbi cezandan affına, gazabından rızana, senden sana sığınırım’ demesiyle bu üç mertebeye işaret ettiği rivayet olunur.”(1 Fatiha, 1)

Yedi makam olarak özetlenen bakış açısının üçü ‘ilmen’, ‘aynen’, ‘hakken’ yakın makamlarıdır. “İbrahim’in, «Ey Rabbim bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster» dediğini hatırla.” (2 Bakara, 260) Bu ayet ve devamında “Kuşlardan dört tanesini al, kuvvetlerini kendilerine özgü işlerinden men et, asıllarına döndür, parçalara ayır. Her birinin kafasını toprak, hava, su ve ateş tepelerine koy veya vücudun beş duyusu ile kol ve bacaklardan oluşan yedi aza dağına dağıt; çağırdığında her birinin sana koşarak geleceğini göreceksin” denir. Kısaca, ‘Karga, tavus, kaz ve horozun, sırasıyla hırs, gurur, aç gözlülük ve şehvetin ilk nefsanî hallerinden aslına döndüğünü, örneğin, şehvetin iffet olarak sana dönüp secde ettiğini; sen de fenadan sonra bağışlanmış hakiki hayat ile dirildiğini, göreceksin’ denir. İlmi bilinip idrak edilenin, geliştirilerek farklı uygulanmış hali, aynen görülür.  

Hak,  Âdem’i anne ve babasız olarak, topraktan takdir ve tasvir edip  «Hayat sahibi beşer ol»  diye irade eyledi.  Derhal his ve hareket sahibi oldu. Bu ayet, ruhun üflendiğine, ruhun emir âleminden bir irade olduğuna ve bunun için cesedin halk edilmesi gibi madde ve zaman gerekmediğine işarettir. (3 Ali İmran,  59)

Ateş varsa, ısı, ışık ve sıcaklık vardır. Isı, atom hareketiyle enerji aktarımıdır; sıcaklık 0C ile ısı ve ışık ise J/s=watt, (joule per second), Jule ve vat ile ölçülür. (1) Bir kilogram suyu bir derece ısıtmak için bin kalori yani 4.186 Jule ısı aktarımı gerekir. Kilogram ile ölçülen her şey atomlardan, atomlar ise titreşen enerji halkası olan zerrelerden oluşur. Bilimde ölçüm şart oysa ‘varlık, benlik ve an’ ölçülemez. Madde ve zaman yoktur, tamamen zandır. Bu gerçek ayetlerde açıkça yer alır. “Evrensel maddî beden arzında, bireysel tedbir ve bedensel ameller sayesinde, yaşanabilecek ortam hazırlanmıştır. Vücutta bir şey yoktur. Her şeyin hazinesi indimizde, katımızda, yanımızdadır. Önce sureti, şekli ve resmi, külli akılda külli veçhesiyle, her yönüyle, kaza âleminde resmi çizilir. Sonra, sebepleriyle birlikte, levha-i mahfuzdaki, korunan levhadaki, gaipteki görüntüsüyle, külli nefis âleminde görüntülenir. Sonra ayrı ve farklı bir birim olarak ölçülerine göre, miktarına ve vasıflarına uygun, levha-i kader ve dünya semasında görüntülenir. (15 Hicr, 21-23) Akıl, zihin, ‘manada’ oluşanları, nurları, parlak zerreleri, ‘madde’ âleminde gördüğünü zanneder.

“Arzu ve isteklerinin şiddetli olması halinde, istidadı olanların; nefisleri çamurunu, terbiye edip arındırarak, kutsallık yönüne uçuşan kuşlar haline getirir; sohbetlerinin bereketiyle, hakiki hayat nefesi ve ilahi ilim nefesini nefyederim, üflerim. Allah'ın izniyle, şevk ve himmet kanatlarıyla Hak tarafına uçucu diri birer nefis olurlar.”  (3 Ali İmran, 49) “İlahî nefes rüzgârları, hikmet ve bilgi aşılayıcı, kalplere sefalar verici ve tecellilerin kabulüne hazırlayıcı olacak şekilde estirildi. Ruh göğünden hakiki ilimler suyu indirilerek insanlar ihya edildi. İhya edilmezden önce insanın ilim hazinesi yoktu.” (15 Hicr, 22)

“Mutlak vücudun nurunun, kalbe güneş gibi doğuşuyla oluşan Doğunun ve bu nurun gurubuyla oluşan Batının da Rabbi Haktır. Mevcudat, O’nun nuruyla zuhur eder, zahir olur, görünür. Her mevcutta, gizlenen Hak’tır, gurup eden nurudur; onunla tesettür etmesiyle her mevcutta gurubu vardır.  O, doğuş ve gurup ile onu terbiye eder.” (55 Rahman, 17)

Umarım biz de, gurup eden nurun, eşya ile tesettür edenin, sırrına erebiliriz.

                                                                                              Necdet Altınay, 04112021

(1)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2020/12/nefes-kuvvettir.html

(2)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/04/ask-atesi.html

(3)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/10/vaat-edilmis-topraklarda-deprem.html

(4)     http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/10/suyun-azizligi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder