19 Kasım 2021 Cuma

Ben Ve Biz Hitapları

 

Ben Ve Biz Hitapları

İnsan, insanlığını, düşünce kudretiyle, mekânında, kuvvetini kullanarak, hükmedip yürütür. Besmelenin anlamı:Sultan, Tahtından, Sultanlığındaki; cansız cemadat, canlı bitki ve hayvanat olarak özetlenen; toprak, ateş, su ve havadan oluşan, mevcudata; (1) yedi makamdan hükmeder.” İnsan ve insanlığın ‘Kullanma Kılavuzu’ olarak indirilen Kuranda da Allah’ın hitapları, makam ve mertebeye göre ‘Ben’ ve ‘Biz’ olarak geçer. ‘Yerleri ve gökleri halk ettim’, ‘yarattım’, ‘Halife atayacağım’, ‘Âdeme öğretti’ derken tekil, fakat Kitabın çoğunluğunda, insanın eğitim, öğretim, inşa işinde, ‘affettik’, ‘dirilttik’, ‘gönderdik’ ifadeleri ‘sizin için, Halifem, Resullerimle yaptık’ yolundaki insana hitaptır. Çünkü ‘vahdette fani ve muvahhit, tevhit eden insan, her işlediğini ve okuduğunu besmele çekerek, Allah ile birlikte, Allah’ta, işler ve okur. Benliğinden soyunan kişi de ‘ben’ diyemez.

Bazı ayetlerdeki hitaplar dikkat çekicidir. 2 Bakara, 29: ‘yarattı’; 2.30: Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım"; 2.31: ‘Âdeme öğretti’; 2.52: ‘affetmiştik’; 2.53: ‘mesaj vermiştik’; 2.55: ‘sizi dirilttik’; 2.59: ‘pislik indirdik’; 2.60: ‘saldırmayın demiştik’; 2.104: Ey iman edenler! "Bizi davar gibi güt!" demeyin, "Bize bak!" diye konuşun ve dinleyin; 2.113: ‘aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir’; 2.151: Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; 2.213: ‘peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi; Kitap’ı hak olarak indirdi’; 2.253: ‘İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur’. “O Zat, sema ve arzın mülküne sahip olan zattır.” (25 Furkan, 2) “Ve biz, büyük kıyameti tekzip edenlere, cehennemi hazırlamışızdır.” (25.11) Kısaca, ‘sıratı müstakimdeki’ insana, ‘fenafillâh’ makamlarında ‘Olgunlaşma’ sürecinde ‘sevdiği’ insan, insanı kâmil, halife ve resullere ‘biz’ denilip, ‘genel’ değil ‘özel’ hitap edilmektedir. Genel ve geniş kapsamlı hitaplar tekildir.

“İnsanın fıtratında, Kuranı anlayacak aklı yaratıp nakşederek, kazıyarak, Kuranı öğretti böylece insanı izhar eyledi.” (55 Rahman, 1,2) “Akıl göğünü, ruh güneşi mahalline kaldırdı, nefis ve beden arzına, adalet düzenini indirdi ve itidal vaaz eyledi.” (55.7,8) “Nefis, ayrıca, neslinin devamını sağlayan maddesini ve ilmini içeren, cismanî lezzetlerin en lezzetlisi olan, cinsel ilişki lezzetlerinin kuvvetine sahiptir. Kısaca, beden arzı, zahiri ve Bâtıni zevk ve lezzetlerin kuvvetleriyle donatılmıştır.” (55.10-12) “İnsanın, zahir ve batınında, beden ve ruhunda, ‘Hakikat Güneşinin’ doğuşu ve batışı vardır, ‘Doğuş’ ve ‘Batış’ ile onu terbiye eder. Rabbinin zatı baki kalır.” (55.76) Önce Halk zahir, Hak batındır.

“Cem makamında olan tevhitte, hakiki ahret olan ‘ebedî beka’ lazım gelir. Bu muvahhitler, kesretin tafsilinde ‘cemi’ müşahede eder, bu cemi ile melaike âleminin batını ve nebi âleminin zahiri olan tafsilattan mahcup olmazlar. Ahkâm ve maarifle zahir arasını cem eder, istikamet ilmini ifade eden kitaba iman ederler. İstikamet, fenadan sonra beka makamında sahibinin Allah ile tahakkuk zamanında,  bütün insanî kuvvetler ruhun nuru ile nurlanır ve bütün güç ve kuvvetler ilahi emir hududunda durur. Kısaca, bu makamda bütün kuvvetler, Hakkın zillinde, gölgesinde olarak, külliyet ile vahdet, birlik ile bütünlük, dizisinde dizilmiş olur.” (2 bakara, 176) İnsanın fenafillâh yolculuğu burada bitmiş olabilir.

            “O muvahhit, kendi ihtiyacı olduğu ve mala muhabbet ettiği halde malı verir. Malı vermek, yaşadığın, sağlıklı olduğun, malı sevdiğin, fakirlikten korktuğun halde ve zamanda vermektir. Ölüm döşeğinde miras paylaştırmak mal vermek değildir. Hakiki muvahhitler, kendi ihtiyaçları olsa dahi diğer ihtiyaç sahiplerinin nefislerini tercih ederler. Kalplerini malla meşgul etmemek, Allah’la beraber olarak rızasını kazanmak için verirler. Kerem,  ferahla ve sevinçle olan vermektir.” (2 bakara, 176) Benlik soyunmadan bekaya erişilmez!

            “Sizi cem makamına hidayet etmesi üzerine Allah'a tazim, riayet, etmeniz, azamet ve kibrini bilmeniz için ve belki istikametle şükür edersiniz diye, size bunları emir eylemiştir. Bana teveccüh etmiş olan salik ve talipler, benim marifetimden sana sual ettiklerinde, hemen, tahkik, ben zahirim. Bana hal ve istidatları lisanı ile dua edenlerin dualarını kabul eylerim. Benim icabetimi talep etsinler. Ve tasfiye halinde onların kalpleri aynasından ‘Ben’ tecelli edeceğimden ‘Ben'i müşahede etsinler.” (2 Bakara, 185)

            “Allah, vücutta ondan başka mabut yoktur. Ondan başka her neye ibadet olunsa ibadet, başkasına vaki olmaz. Bilinsin bilinmesin hep O’na olur. O diridir, kayyumdur, âlimdir. Ben zahirim, Ben batınım, evvelim, ahirim.” (2 Bakara, 255) “Hak Teâlâ Hazretleri, zatının muktezası olan adalet ile kaim olduğu halde, ervah göklerini ve sicim arzını izhar eyleyen Zat-ı mutlaktır, ol dediği vakit derhal olur.” (6 Enam, 73) Herkes onun ilmiyle âlim, nefsiyle kaim, ayakta, hayatıyla hay, diri, vücuduyla mevcuttur. Fena makamlarından sonraki beka makamlarında da yalnız Allah vardır, ‘Ben’ der.

            “Fazilet yolu benim doğru yolumdur. Bu yola ancak bir garaz, amaç, için sağa, sola meyil etmeyerek doğru olduğu halde benimle kaim olan kimse girebilir. Zira faziletin membaı, ancak vahdettir. Görülmez mi ki fazilet, ifrat ile tefrit tarafları arasındaki itidallerden ve vasatlardan ibarettir ki bu itidalleri tayin üzere hakikat ile sülük ancak Allah'ın dininde, Allah'a doğru, müstakim olan ve Allah Teâlâ'nın, kendisini hak yola sülûka Tevfik ile teyit eylediği kimseye mümkün olur. Ta ki o kişi efalinden, sıfatından ve sonra zatından fenaya vasıl ve fenadan sonra beka halinde Hakk’ın sıfatıyla muttasıf olup, o Hak'la kaim olur. O vakit Hak'ta Hak ile müstakim olur. Ve o takdirde onun sıratı, Hakk’ın sıratı ve seyri de Allah'ın seyri olmuş olur. (6 Enam, 153)

İnsan, insan olduğunu anlayıp verilenlerle ergenleşip ve olgunlaşıp mesaja muhatap olursa, aşikâr ayetlerin mesajlarının kıymetini ve kadrini bilirse, okuyup anladıkça mesajlar kendini cezp eder, cezbeye kapılan olgun insan da Allah’a vasıl olabilir.

            Umarım biz de sıratı müstakimden geçebiliriz.

                                                                                              Necdet Altınay, 18112021

 

(1)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/11/dort-anasr.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder