8 Ekim 2021 Cuma

Suyun Azizliği

 

Suyun Azizliği

Bir bardak su verene ‘su kadar aziz ol’ denir. Su, demir gibi Dünya’ya gökten indirilmiştir. Oksijen ve hidrojen tüplerinin açılmasıyla su elde edilmez. Su hayattır. Halk edişin temelidir. Güneş sisteminden önceki, Hidrojen yakıtını bitirip, altın dâhil tüm madenlere dönüşüp dağılan, süpernova kalıntılarında, su kütleleri bulunur. Dünyanın ve insanın % 75’i sudur. Susuz yaşam olamaz, sürdürülemez. Su, ilmin sembolü, her şeyin özüdür. İnsan, önce rahimde ters olarak tutunan su damlasından, sonra kan pıhtısından ve son aşamada da çamurdan yaratılıp, ilimle inşa edilir. Susuz ne toprak olur ne de hava, ateşin de özü sudur, yanıcı Hidrojen ve yakıcı Oksijen suyun özü, H2O formülüdür.

“Ruh semasından bir ilim suyu iner. Nüfus arzında, bu ilim suyu, hikmet pınarları şeklinde kaynaklanır. Aynı su, arzda çeşitli amel ve ahlaka güç kaynağı oluşturur.  Su,  aslından çok farklı olan kök,  sap ve ekin tohumlarına dönüşür.  Sonuçta,  isim ve sıfatları farklı olan şeyler ortaya çıkar.  Bütün bu tecellilerde, benlik kabuğundan soyunmuş hakikat sahipleri için büyük bir nasihat ve ibretler vardır.”  (39 Zümer, 21) “Kur’an,  Furkan olarak görünür;  ilim, suret halinde görünür. Surette kalanlar ilmi göremez. İlim bir düzen içinde surete bürünerek açılım halindedir.  İlmin görünür hale bürünüşünü, bürünüyor oluşunu, görebilmek için ilmi bilmek, surette kalmamak gereklidir.” (41 Fussilet, 5) “Ortada, açıkta, görünür, hadis, zahir, zuhura gelmiş olanın anlatmaya çalıştığı hafa, gizli olanı, görünür olmaya çalışanı görmeden, hatta inkâr ederek, surette kalmayınız. Aşikâr olarak görünen ‘arz’, görünmeyen, henüz bilinmeyen ilimden rızkını alır. Arzın toprak, ateş, hava, su olmak üzere dört temel anasırdan alacakları takdir edilmiştir. Yeryüzü ve gökyüzü veya arz ve sema olarak bilinen oluşumlardan biri olarak arz rızkını aldıkça oluşur.” (41 Fussilet, 10)

Sanal parçacıktan çıkan ilk enerji de,  zamanla oluşan kütle ve madde de,  ilminin aynıdır. S. Hawking’e göre her ‘şey’ bilimsel özelliklerinin, ardındaki ilminin deposudur, kaybolmayan ilminin görüntüsüdür. Evren, sanal parçacığın görünen halidir, önemli olan, bu parçacığın yüklendiği özellikler ve özünde taşıdığı Kur’an, ‘Düzen’, fizik ve matematik ilmidir. Bir inşaat projesinin ismi, resmi,  cismi de, ardındaki ilmin halleridir, aynıdır. “İnsan da fıtratının, fıtratına kazınan ilminin aynıdır.”(41.53,54) Herkesin ve her şeyin cismi ve ameli, ilmine tabidir, biat eder, daim secde eder. Kırk sene önce, bir bilge kişi,  Bursa’da, Ahmet Hançer, “Mana âleminde ispat edildi, madde âleminde ispata gidiliyor” demişti. ‘İnanç âleminde söylenenlerin doğruluğu, bilimsel olarak ispat edilecek’ demiştim.

“Ego, benlik, cahillik, hayvani nefis,  şehvet,  gazap ve bencilliklerden oluşan, ‘Nefsin Semud Kavmi’, ilim suyu tufanında helak olur.” (85 Büruc, 17,18) Kötü huylara Semud kavmi denebilir. Su tufanında kurtuluşa erenler, öğrenimleriyle, örneğin şehvet iffete dönüşerek, yeni sıfatlarıyla doğup, yeni ilim ve ruhla dirilerek yaşarlar. Varlık âleminin ardında olup da gece gibi görünmeyen yedi mertebe, manada olduğu için görünmez. Vücut, hayat, ilim, işitme, görme, irade, kudret ve kelamdan oluşan sekiz sıfat mertebesi ise gündüz gibi maddede, zahirde, açıktadır. Bâtıni değerleri olmayan insanlar, içi boş kuru hurma kütükleri gibidir. Bu insanlardan oluşan kavmin, hayatları ve manaları yoktur.

 Bilgi ve ilim, bilen veya bulanın değildir. İlim, kişiyi, ilmin sahibine götürür.  Batın ve zahirde görünen ilimle, bireysel kişilikler helak olur, kişi fena bulur. “Hak,  Muhammed suretinde zahir olur, görünür. Genel rahmeti, bütün eşyaya vücut vererek ve özüne olgunluğu yerleştirerek, eşyanın tümünü kapsar. Özel rahmeti, olgunluğun idrakine sahip Muhammed evliyasına özgü, sıfatların, hakikati içeren kitabının, inişidir. Bu Kitap önce bütünün, tüm var olanın, var olan her şeyin tamamının; kısaca eşyanın özüne kısaltılarak, öz halinde konduktan sonra; ayetler indirilerek, ayrıntılı bir şekilde açıklanmış Furkan, uygulama aklı, kitabıdır.” (41 Fussilet, 1-4) Kuran, ilim, inmiş; Furkan olarak ortaya çıkmış.

İlim, bilenlerin bilmeyenlere sistemli öğretimiyle öğrenildi. Yoğun öğretim ile öğrenim yoğunlaştı,  bilen ile bilmeyen hızla ayrıştı. Âlim ile cahil arasında uçurum oluştu. Cehaletle ilişiğini kesenin bencil kişiliği, cahilliği, ölmüş sayılabilir. Bu kişinin ilk kişiliği, ilim suyunun tufanında helak olur. İyi okullarda, başarılı olan gençlerin, kısa zamanda kişilik değiştirecek kadar gelişimi dikkat çekicidir. Başarılı gençte öyle bir kişilik oluşur ki başarısız gençte olabilecek bozuk kişilik ile bir ilişkisi olamaz. Muhtemel bu bozuk kişilik tamamen ölmüş,  helak olmuş,  hatta ilimle, kişi, yeniden dirilmiş denebilir. Kitapta adı geçen Semud kavmi ilim suyu tufanında helak olan cahillik, benlik ve bencillik olabilir.

Âlim sıfatına layık görülen kişilerin bireysel kişilikleri de aynı ‘gürleyen sesle gelen şiddetli rüzgâr ve fırtınayla mahvolabilir’. Âlimler, hayatlarını uğruna adadıklarına kavuşmaları halinde,  âlimlik sıfatlarını da  “Bildiklerim benim olamaz, tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir” deyip teslim ederse, arif olur. Bu güzel sıfatlara Âd kavmi denebilir.  Adı geçen kavimlerin durumu, “Tam teslimiyet içindeki Müslümanlar olarak can veriniz, Ölmeden önce ölünüz” (2 Bakara, 132) anlamındaki ayet ile de açıklanabilir.  Adı geçen bu kavimler, böylece, Allah’ın rahmetine kavuşmuş olabilir. Ayetler, yaşanan ve yaşanacakları açıklar.  Evrensel olayların tümünün ardındaki ilim aynıdır.  Kitabımız, Furkan, uygulama, ilmini ayrıntılarıyla açıklar.

Umarım biz de, nefsanî davranışlarımızın temelinin ilim suyu olduğunu idrak edip, fiil ve sıfatlarımızı, tufandan kurtulup, teslim edebilir, arif olabiliriz.

                                                                                  Necdet Altınay 03102021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder