27 Kasım 2024 Çarşamba

Olgunluk Örnekliktir,

 

Olgunluk Örnekliktir,

Var olanlar arasındaki örnek oluş, dayanışma ve yardımlaşmanın nedeni; oluşumun kendisinin, dayanışma içinde ve her şey ve herkesin birbirine örnek olacak şekilde, vuku bulmasıdır. Kuran Ayetleri, oluşumda, tagayyürden, yani ‘bozulmaz, bozulamaz, uyumlu farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşme’ deyiminden söz eder. Bu kavram bebeğin yumurtadan itibaren hücre bölünmesiyle gelişiminde iyi görülebilir. İlmin ilk uygulanışı da, elektro manyetik enerji dolu kuvvetler olarak, ortaya çıkışıdır. Sürekli iletişim ve etkileşim içinde olup da, Higgs bozonu içinde toplanıp maddeleşip, bedenleşen, kuvvetler; canlı ve cansızların kaynak ve örneğini oluşturur. Prototip, üretimin örneğidir. Canlıların özü olan DNA Levhasına, maddeye hükmetme iradesi, yazılmıştır. İnsanın inşası için de ayrıca fıtratına, insanı insan yapan yetenekler kazınmıştır. Bilimsel ve teknolojik buluşlara dayanarak yapılan deneylerle, Ayetlerde belirtilen gerçekler, kanıtlanmaktadır.

“Kur’an, değişmez, bozulmaz, bozulamaz, noksansız, afetten korunmuş, kanıtlanmak üzere, evrenin tümünde Mevcudat ile Apaçık olan ve hakikatleri muhkem, sağlam, kılınmış bir kitaptır. Hakikatlerini, daha sağlam ve daha güzel olması mümkün olmayan, bir ilim ve hikmet üstüne inşa eder.” (11 Hud, 1) Büyük Hadron Çarpıştırıcısında, proton gibi parçacıkların saniyede 40 milyon defa, hızla, çarpıştırılarak elde edilen bulgularla kanıtlanan bilgilere göre “Varlığımızı”, saniyenin 10-40ında, trilyonda birinde, ‘Yokluktan’ ‘Boşluğa’ var olup çıkan ve yok olup giden parçacıklara ve aralarındaki ‘Boşluk Denizine’ borçluyuz. (1) Elektronun elektrik değeri, elektronun etrafında polarize olan pozitron ile elektron arasındaki ‘Boşluğa’ tabidir. Yakında artar, uzakta azalır. Elektronun elektrik değeri milyarda bir az ya da çok olsa atom oluşamaz. Evrenin dengesi hassastır. ‘Milyarda bir farklı olsa evren oluşamazdı’ denen milyonlarca katsayı bilinir.

‘Sistemin dışından, Nazar gibi, yapılan müdahale’ ile Higgs bozonu içinde ‘toplanan kuvvetler’ bir parçacığın hareketini kısıtlar; parçacık ‘kütle’ kazanır ve hareket etmesi için daha büyük kuvvetle itilmesi gerekir; böylece Eşya, Madde ve Dünya, her şey oluşur. “Sakfı merfu'; levha-i mahfuzdur, levha-i kaderden, suretler ve ahkâm nazil olan sema-i dünyadır. Dünya semasına nüzul, aşağı inişten sonra cansız şeylerde, hululü, içine gizlice girişi ile şahadet âleminde zahir, aşikâr, olur. Bahri Mescur, ‘Boşluk Denizi’,  birbirine yakın olup da etrafı çevrili olan ve ispatlanan, eşyanın tümünün zahir olduğu, ortaya çıktığı, suretlerin göründüğü heyuladır yani görkemli büyüklüktür.” (52 Tur, 5, 6) Kader levhasından, saklı ve muhafaza edilen levhaya suretler, şekiller ve ahkâm, düzen, inen dünya semasına ‘Sakfı Merfu’ denir. ‘Yokluktan boşluğa çıkıp var olan zerreler’ bilimsel deneylerde kanıtlanmıştır. Ayet de ‘Kader Levhasından’ ‘Dünya Semasına’ inip aşikâr olan zerrelerden söz etmektedir. Kitapta, “Bir emirle, oluşum halindeki evrenin, ‘Var, olur; Yok, olur’ şeklinde eğlence gibi oluşması istenmedi” denilir. (21 Enbiya, 16,17). Kısaca, Maddi Evrenin, ‘Yokluk Âlemindeki’ örneğine, prototipine, uygun oluştuğu bildirilir. Zerreler, Kader Levhasından, Yokluktan, Dünya Semasına çıkar, Higgs Bozonunda, Boşluk Denizinde, kütle kazanıp Eşyayı oluşturur. Kuvvet ve Kudretin Kaynağı Haktır; İlim, Hakkın gölgesidir. O’ndan gelir, O’na gideriz!

“Her şey ve herkese özgü, irade beyanı olarak, bir ‘nazar’ vardır.” (42 Şura, 38) Bu ayet, halk edişte, ‘Kuvvetler’ üzerinde, ‘Kaynağından, Sistemin dışından, yapılan bir müdahale’ denilen bir ‘İrade Beyanı’ olduğunu gösterir. ‘Uzay Zaman Birleşik Alanındaki Kuvvetlerden’ bazıları, elektron-pozitron misali, zıt kuvvetler halinde, ‘Yokluktan’ ‘Boşluğa’ çıkar ve aralarındaki ‘Boşluk Denizi’ sayesinde, zahir olur, görünür, ‘kaynağından bir nazar iradesiyle’ de, toplaşıp kütle kazanır, kaynağından kopmayacak şekilde ‘Eşyayı’ oluşturur. İnsan ise Allah’ı bilmesi için inşa edilir! (2) “(Ca’ıl) kelimesi, ibda, yoktan, örneksiz, yeni ve güzel bir şey icat etmekle tekvinin, yaradılış ve halk edişin, ikisini de kapsar. İnsan, emir ve halk âleminden mürekkep olduğundan ayette (halukun) değil  (ca’ılün)  denilmiştir.” (2 Bakara, 29) Yokluktan, Hakkın Nazarı yani İrade Beyanıyla, var olanlar, örneğine uygundur.

 İnsan, böylece esfel-i safilinden, maddenin çukurundan, açılan temelden, ana rahminden, arş-ı alaya yücelir. ‘İnsanlık ilmi, Allah’ın ilmiyle bağlantılı’ olabilir. İnsan, Kuvvet ve Kudretini, maddeye ve bedene hükmetme iradesini, doğrudan Hak’tan, gaip âleminden, alıyor olabilir. İnsan, onun ilmi ile âlim, vücudu ile mevcut, nefsi ile kaim, ayakta, hayatı ile hay, diri, kuvvetiyle kuvvetli ve hükmü ile iradelidir. “Yer ve gökte bulunan bütün mevcutlar tespih eder, izafî vücuduyla, halden hale geçen mevcudiyetiyle, acizden olgunluğa eriş sürecine örnek oluşturur.” (57 Hadid, 1,2) “Allah, Âdemin inşasında görev alacak olan ilim sahibi uygulayıcılara, Âdemin icat edilmesi iradesini göstermiş, emretmiştir. Her şeyin hazinesi, bizim indimizdedir, her şeyi, ancak malum miktarda indiririz.” (15 Hicr Suresi, 21) Seyri süluk, Hakka yolculuk veya Olgunlaşma süreci, Tevhit İlminin uygulanması, Kuranda açıklandığı şekilde yürütülür. Bu süreçte, Resul örnek alınır. İnsanın benliğinden, bedenden soyunup arınması esas alınır. Arınıp temizlendikçe Kalpte Hak görünür. “İnsan, Allah’a yakınlaşması halinde, nebiler gibi bilinmeyeni bilir, kadir olunmayan şeylere kadir olur. İnsan, kendisine bağış ve ihsan olunmuş olan bedende, ilahi kuvvet ve kudrete sahip olur, hükümdarlık âlemlerinin vasıflarıyla vasıflanırsa, sezgi ve ilhama erişir. Nefsin tahayyül kuvvetiyle, gaipteki suretler cesetleşebilir, tecessüm edebilir.” (11 Hud, 69) (50 Kaaf, 21) (48 Fetih Suresi, 27) (80 Abese, 13-16) (85 Büruc, 20,21)

Allah bilindiğinde, kişi, ete kemiğe bürünüp isimlerle görünebilir, “Ene el Hak” ayetini okuyabilir. Bilgi ilimden bir parçadır ama uygulama teknoloji gerektirebilir. Uygulamada Resulün örnek alınması önerilir. Eşya ve Canlılar birbirine; Resul, insanlara örnektir. Her daim huzurda olduğunun idrakinde olup, zatında fena bulana Hakkın vücudunun bağışlanacağı müjdelenir. İnsanların olgunlaşma çabaları ortaktır, Tevhit İlmiyle yükselerek Allah’a yücelme gayretleri örnek teşkil eder. Amacımız, Hak ile olgunlaşmaktır.

Umarım bizim gayretlerimiz de, birbirimizi örnek alarak, amacımıza ulaştırabilir!

Necdet Altınay, 30112024

(1)     https://www.youtube.com/watch?v=FYf7af2tb5U

(2)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/03/dayansmayla-olusum.html

14 Kasım 2024 Perşembe

İnsan, Halifedir!

 

İnsan Halifedir!

İnsanın yaratılışının temelinde, “Ben, Yeryüzünde bir Halife yaratacağım!” kutsal deyimi vardır. Diğer canlılar gibi halk edilmemiş, yoktan, yeni, örneksiz, iyi, güzel ve faydalı olarak icat edilmiştir.Halife, benim ahlakımla ahlaklaşıp, sıfatımla sıfatlanıp, emirlerimi yerine getirir, mahlûkatımı idare eder, işlerimi yürütür, kural ve düzenimi korur, halkı bana ibadete davet eder.” (2 Bakara, 29) Olgunlaşma, İlahi Aşk içinde, Resul rehberliğinde olursa Arif, olmazsa Âlim olur. Âlime, imandan önce, inkâr etme hakkı tanınmış olabilir.

İlmin,  bilimseli ve kutsalı birdir. “Suretler, ilmin aynidir. Göklerde ve yerde bir zerre miktar ilminden hariç olamaz” (6 Enam, 59) “Her şey Rabbimin ilmi iledir. Rabbim ilim cihetinden her bir şey'i vâsidir, yönetir.” (6.80) “Ruh semasından ilim suyunu indirir, ilmî imanla iman edenler için büyük alâmetler vardır.” (6.99) “Evvelden geleceğe kadar, tüm mevcudatın vücudu, sana indirilen bir kitaptır. Yani, ilmi sana indirilen bir kitaptır.” (7 Araf, 1,2) “İlim ile detaylandırdığımız, bir kitap getirilmiştir, yani, ilâhi ilmin gerektirdiği gibi, olgunlaşmaya yetkili ve elverişli, el ve ayak gibi organlar, göz ve kulak gibi aletler ve duygulardan oluşan, ‘beden-i insan kitabı’ getirildi.” (7.52) “İnsanın akıl yürütme âleminde, ilim ve idrak nuru inşa edilmiştir.” (6.1) “Her halk edilen şey, gösterişli ama etkisiz maddeden halk edilmiştir.” (6.2) “Bilenler, Allah’ın bilgileriyle Allah’ı bilir, ancak çoğu bunu bilmez.” (6.37) “Siz, Hakk’ın, ‘hıfz edicileri’ yani ‘ilim yüklenebilen’ kuvvetlerinden oluştunuz. Siz, bu güç ve kuvvetlerin cisimlenmiş, şekil ve suret kazanmış, cisimleşmiş halisiniz.  Bedenlerinizden sıyrılıp çıkmanız, ‘soyunmanız’ halinde durum apaçık görünür. Suretlerinizin bir kısmı size sevap ve rahatlık veren ruhanî latif kuvvetlerdir. Bir kısmı ise size azap veren cismanî muzlim, zulmetli ve meçhul, suretlerdir. Cismani azalarınız, organlarınız, hal lisanı ile sizin yaptıklarınızı hatırlar ve işlediklerinizi söyler.  Hafıza,  semavi bir güçtür ve ruhun bedenden ayrılması halinde yapılanları ortaya koyar.”(6 Enam, 61) “Biz, «akıl semasında» ‘madde denizini araştırıp inceleyen akıl’, ‘hareketleri araştırıp inceleyen akıl’, ‘yetenekleri araştırıp inceleyen akıl’ ve ‘izinden giderek kaynağına ulaşan akıl’  gibi aklın makam ve mertebelerini yerleştirdik. Akıl semasını ilim ve bilgi ile donattık ve kuruntulardan arındırdık. Akıl semasına, madde denizine ilişkin ilim,  yeteneklere ilişkin bilgiler, teorik ve uygulamalı bilimler yerleştirildi. Akıl ufku, aklın hükmüne uygun çakıldığında parlak bir ışık izleyecek şekilde yerleştirildi. Alıp kaçanı kovalar ama Hakka ulaşmak isteyeni de şimşeğiyle idrake ulaştırır.” (15 Hicr, 16-20) “Beden arzında,  bireysel tedbir ve bedensel ameller sayesinde yaşanabilecek ortam hazırlanmıştır. Kalp seması ise sabır, şükür, tevekkül, bağışlama ve muhabbet makamlarıyla birlikte bilgi,  hikmet ve hakikatler ile donatılmıştır. Kısaca, külliden cüze, (plan, proje, program ve bütçesine) her şey tasarımına uygun gerçekleştirilir. Her şey belirli ölçüde, şekilde,  yerde ve zamanda kendine özgü yaradılış ile indirilir. İlahi nefes rüzgârları, hikmet ve bilgi aşılayıcı,  kalplere sefalar verici ve tecellilerin kabulüne hazırlayıcı olacak şekilde estirildi. Ruh göğünden hakiki ilimler suyu, (ilim yüklü enerji) indirilerek insanlar ihya edildi. İhya edilmezden önce insanın ilim hazinesi yoktu.” (15 Hicr, 21-23) Âlim, horozsuz yumurtaya benzetilebilir!

“Arzu ve isteklerinin şiddetli olması halinde,  istidadı olanların nefisleri çamurunu,  terbiye ederek ve arındırarak, kutsallık yönüne uçuşan kuşlar haline getirir, sohbetlerinin bereketiyle, hakiki hayat nefesi ve ilahi ilim nefesini nefyederim, üflerim. Derhal Allah'ın izni ile şevk ve himmet kanatlarıyla Hak tarafına uçucu diri bir nefis olur.”  (3 Ali İmran, 49) “Ey insan sen, mevt ile rabbine gitmekte say ve içtihat edicisin,  yani  «Nefeslerin,  eceline doğru atılan adımlar kadar» denildiği gibi nefeslerinle rabbine süratle gidicisin. Yahut rabbine gidici olduğun halde hayır ve şer amelde ciddi, gerçekten çalışıp,  işleyen ve içtihat edicisin. Sen, bu çalışmanla Rabbinle buluşan olursun.” (84 İnşikak, 6) “Allah, (bilinmeyi sevdiği için)  Kuran’ı öğreterek,  insanı yaratmıştır.”(55 Rahman,  2,3) Bu nedenle, Kuran öğrenilmez, öğretilir; insan olunmaz, inşa edilir. Kuran öğreniminde Rehber şarttır. “Sizi cem makamına hidayet etmesi üzerine Allah’a tazim, riayet, etmeniz, azamet ve kibrini bilmeniz için ve belki istikametle şükür edersiniz diye, size bunları emir eylemiştir. Bana teveccüh etmiş olan salik ve talipler,  benim marifetimden sana sual ettiklerinde,  hemen,  tahkik,  ben zahirim.  Bana hal ve istidatları lisanı ile dua edenlerin dualarını kabul eylerim.  Benim icabetimi talep etsinler. Ve tasfiye halinde onların kalpleri aynasından ‘Ben’ tecelli edeceğimden ‘Ben'i müşahede etsinler.” (2 Bakara, 185) “Hak Teâlâ Hazretleri, zatının muktezası olan adalet ile kaim olduğu halde,  ervah göklerini ve sicim arzını izhar eyleyen Zat-ı mutlaktır, ol dediği vakit derhal olur.” (6 Enam, 73) “Herkes onun ilmiyle âlim, nefsiyle kaim, ayakta, hayatıyla hay, diri, vücuduyla mevcuttur. Fenadan sonraki bekada da yalnız Allah vardır, ‘Ben’ der. O diridir, kayyumdur,  âlimdir.  Ben Zahirim, Ben Batınım, Evvelim, Ahirim.” (2 Bakara, 255) Yalnız Âlim, bunları kendisi için söyleyebilir.

Bilmek, insan içindir, insana özeldir. İnsan, bilmek için vardır, bildiği kadar insandır, mesleği ve işi açısından, bildiği gibidir, ne biliyorsa odur ve o kadardır, usta veya çırak. Bilip olgunlaşıp Arif olması için her şey kendisine nimet olarak verilmiş, gereken her şey ile teçhiz edilmiş, donatılmıştır. Verilenlerle insanın, kendini bilmesi ve olgunlaşması beklenir.  Kendini bilen olgun bir kişinin, madde ve manasını, beden ve ruhunu bilmesi, Hak ile batılı ayırt eden kişi olması beklenir. Araştırmaları sonucunda,  sezgiye ermiş ve ilham alma deneyimleşmiş ve vahiy alma olgunluğuna ermiş olabilir. Ancak böyle bir olgunlaşmayı gerçekleştirmiş kişiler,  kutsal mesajlara muhatap olabilir. İnsan, olgunlaşarak ahlak sahibi olmalı ki  ‘Güzel Ahlak’  için dinsel mesajlara muhatap olabilsin.  İnsanın,  Hakka dönük yüzü önü,  bedenine dönük yüzü ise arkasıdır.  Önünü ve arkasını bilmeyene hitap edilmez.  Yeryüzü ve gökyüzü döşenir,  canlılık yaratılır ve insan,  insanlarca da,  ‘inşa’  edilir.  Olgun bir insan bile yalnız başına ormana bırakılsa insanlığını kaybedebilir.  İnsan, doğada doğal olarak yetişip olgunlaşan bir canlı değildir. Âdemoğlu olarak olgunlaşana mesajlar inebilir.

Umarım biz de İlahi Aşk içinde, Resulün rehberliğinde, Hakka ulaşabiliriz!

Necdet Altınay, 16112024

(1)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/09/insan-yaratcdr.html