İnsan Halifedir!
İnsanın yaratılışının temelinde, “Ben, Yeryüzünde bir Halife
yaratacağım!” kutsal deyimi vardır. Diğer canlılar gibi halk edilmemiş, yoktan,
yeni, örneksiz, iyi, güzel ve faydalı olarak icat edilmiştir. “Halife, benim ahlakımla ahlaklaşıp, sıfatımla sıfatlanıp, emirlerimi
yerine getirir, mahlûkatımı idare eder, işlerimi yürütür, kural ve düzenimi
korur, halkı bana ibadete davet eder.” (2 Bakara, 29) Olgunlaşma, İlahi Aşk
içinde, Resul rehberliğinde olursa Arif, olmazsa Âlim olur. Âlime, imandan
önce, inkâr etme hakkı tanınmış olabilir.
İlmin, bilimseli ve kutsalı birdir.
“Suretler, ilmin aynidir. Göklerde ve yerde bir zerre miktar ilminden hariç
olamaz” (6 Enam, 59) “Her şey Rabbimin ilmi iledir. Rabbim ilim cihetinden her
bir şey'i vâsidir, yönetir.” (6.80) “Ruh semasından ilim suyunu indirir, ilmî
imanla iman edenler için büyük alâmetler vardır.” (6.99) “Evvelden geleceğe
kadar, tüm mevcudatın vücudu, sana indirilen bir kitaptır. Yani, ilmi sana
indirilen bir kitaptır.” (7 Araf, 1,2) “İlim ile detaylandırdığımız, bir kitap
getirilmiştir, yani, ilâhi ilmin gerektirdiği gibi, olgunlaşmaya yetkili ve
elverişli, el ve ayak gibi organlar, göz ve kulak gibi aletler ve duygulardan
oluşan, ‘beden-i insan kitabı’ getirildi.” (7.52) “İnsanın akıl yürütme
âleminde, ilim ve idrak nuru inşa edilmiştir.” (6.1) “Her halk edilen şey,
gösterişli ama etkisiz maddeden halk edilmiştir.” (6.2) “Bilenler, Allah’ın
bilgileriyle Allah’ı bilir, ancak çoğu bunu bilmez.” (6.37) “Siz, Hakk’ın, ‘hıfz
edicileri’ yani ‘ilim yüklenebilen’ kuvvetlerinden oluştunuz. Siz, bu güç ve
kuvvetlerin cisimlenmiş, şekil ve suret kazanmış, cisimleşmiş halisiniz. Bedenlerinizden sıyrılıp çıkmanız,
‘soyunmanız’ halinde durum apaçık görünür. Suretlerinizin bir kısmı size sevap
ve rahatlık veren ruhanî latif kuvvetlerdir. Bir kısmı ise size azap veren
cismanî muzlim, zulmetli ve meçhul, suretlerdir. Cismani azalarınız,
organlarınız, hal lisanı ile sizin yaptıklarınızı hatırlar ve işlediklerinizi
söyler. Hafıza, semavi bir güçtür ve ruhun bedenden ayrılması
halinde yapılanları ortaya koyar.”(6 Enam, 61) “Biz, «akıl semasında» ‘madde
denizini araştırıp inceleyen akıl’, ‘hareketleri araştırıp inceleyen akıl’,
‘yetenekleri araştırıp inceleyen akıl’ ve ‘izinden giderek kaynağına ulaşan
akıl’ gibi aklın makam ve mertebelerini yerleştirdik.
Akıl semasını ilim ve bilgi ile donattık ve kuruntulardan arındırdık. Akıl
semasına, madde denizine ilişkin ilim, yeteneklere
ilişkin bilgiler, teorik ve uygulamalı bilimler yerleştirildi. Akıl ufku, aklın
hükmüne uygun çakıldığında parlak bir ışık izleyecek şekilde yerleştirildi.
Alıp kaçanı kovalar ama Hakka ulaşmak isteyeni de şimşeğiyle idrake ulaştırır.”
(15 Hicr, 16-20) “Beden arzında,
bireysel tedbir ve bedensel ameller sayesinde yaşanabilecek ortam
hazırlanmıştır. Kalp seması ise sabır, şükür, tevekkül, bağışlama ve muhabbet
makamlarıyla birlikte bilgi, hikmet ve
hakikatler ile donatılmıştır. Kısaca, külliden cüze, (plan, proje, program ve
bütçesine) her şey tasarımına uygun gerçekleştirilir. Her şey belirli ölçüde,
şekilde, yerde ve zamanda kendine özgü
yaradılış ile indirilir. İlahi nefes rüzgârları, hikmet ve bilgi
aşılayıcı, kalplere sefalar verici ve tecellilerin
kabulüne hazırlayıcı olacak şekilde estirildi. Ruh göğünden hakiki ilimler suyu,
(ilim yüklü enerji) indirilerek insanlar ihya edildi. İhya edilmezden önce
insanın ilim hazinesi yoktu.” (15 Hicr, 21-23) Âlim, horozsuz yumurtaya
benzetilebilir!
“Arzu ve isteklerinin şiddetli olması halinde, istidadı olanların nefisleri çamurunu, terbiye ederek ve arındırarak, kutsallık
yönüne uçuşan kuşlar haline getirir, sohbetlerinin bereketiyle, hakiki hayat
nefesi ve ilahi ilim nefesini nefyederim, üflerim. Derhal Allah'ın izni ile
şevk ve himmet kanatlarıyla Hak tarafına uçucu diri bir nefis olur.” (3 Ali İmran, 49) “Ey insan sen, mevt ile
rabbine gitmekte say ve içtihat edicisin,
yani «Nefeslerin, eceline doğru atılan adımlar kadar» denildiği
gibi nefeslerinle rabbine süratle gidicisin. Yahut rabbine gidici olduğun halde
hayır ve şer amelde ciddi, gerçekten çalışıp,
işleyen ve içtihat edicisin. Sen, bu çalışmanla Rabbinle buluşan
olursun.” (84 İnşikak, 6) “Allah, (bilinmeyi sevdiği için) Kuran’ı öğreterek, insanı yaratmıştır.”(55 Rahman, 2,3) Bu nedenle, Kuran öğrenilmez, öğretilir;
insan olunmaz, inşa edilir. Kuran öğreniminde Rehber şarttır. “Sizi cem
makamına hidayet etmesi üzerine Allah’a tazim, riayet, etmeniz, azamet ve
kibrini bilmeniz için ve belki istikametle şükür edersiniz diye, size bunları
emir eylemiştir. Bana teveccüh etmiş olan salik ve talipler, benim marifetimden sana sual ettiklerinde, hemen,
tahkik, ben zahirim. Bana hal ve istidatları lisanı ile dua
edenlerin dualarını kabul eylerim. Benim
icabetimi talep etsinler. Ve tasfiye halinde onların kalpleri aynasından ‘Ben’
tecelli edeceğimden ‘Ben'i müşahede etsinler.” (2 Bakara, 185) “Hak Teâlâ
Hazretleri, zatının muktezası olan adalet ile kaim olduğu halde, ervah göklerini ve sicim arzını izhar eyleyen
Zat-ı mutlaktır, ol dediği vakit derhal olur.” (6 Enam, 73) “Herkes onun
ilmiyle âlim, nefsiyle kaim, ayakta, hayatıyla hay, diri, vücuduyla mevcuttur.
Fenadan sonraki bekada da yalnız Allah vardır, ‘Ben’ der. O diridir, kayyumdur, âlimdir. Ben Zahirim, Ben Batınım, Evvelim, Ahirim.”
(2 Bakara, 255) Yalnız Âlim, bunları kendisi için söyleyebilir.
Bilmek, insan içindir, insana özeldir. İnsan, bilmek için vardır, bildiği
kadar insandır, mesleği ve işi açısından, bildiği gibidir, ne biliyorsa odur ve
o kadardır, usta veya çırak. Bilip olgunlaşıp Arif olması için her şey
kendisine nimet olarak verilmiş, gereken her şey ile teçhiz edilmiş,
donatılmıştır. Verilenlerle insanın, kendini bilmesi ve olgunlaşması
beklenir. Kendini bilen olgun bir
kişinin, madde ve manasını, beden ve ruhunu bilmesi, Hak ile batılı ayırt eden
kişi olması beklenir. Araştırmaları sonucunda,
sezgiye ermiş ve ilham alma deneyimleşmiş ve vahiy alma olgunluğuna
ermiş olabilir. Ancak böyle bir olgunlaşmayı gerçekleştirmiş kişiler, kutsal mesajlara muhatap olabilir. İnsan,
olgunlaşarak ahlak sahibi olmalı ki ‘Güzel
Ahlak’ için dinsel mesajlara muhatap
olabilsin. İnsanın, Hakka dönük yüzü önü, bedenine dönük yüzü ise arkasıdır. Önünü ve arkasını bilmeyene hitap
edilmez. Yeryüzü ve gökyüzü döşenir, canlılık yaratılır ve insan, insanlarca da, ‘inşa’
edilir. Olgun bir insan bile
yalnız başına ormana bırakılsa insanlığını kaybedebilir. İnsan, doğada doğal olarak yetişip olgunlaşan
bir canlı değildir. Âdemoğlu olarak olgunlaşana mesajlar inebilir.
Umarım biz de İlahi Aşk içinde, Resulün rehberliğinde, Hakka ulaşabiliriz!
Necdet Altınay, 16112024
(1) http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/09/insan-yaratcdr.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder