Dinlenme Zorunludur
“Allah’tan başka mabut ve mevcut yoktur. Allah, hay yani diridir. Hayatı,
zatının aynı ve her hay olan şey ancak O'nun hayatıyla hay olur. O’ndan başka
her neye ibadet olunsa ibadet O’na vaki olur. Bilinsin bilinmesin hep O'na
olur. Çünkü Allah, nefsiyle kaim, ayakta olan, duran kayyumdur. Her kaim olan
onunla kaimdir. Allah’ın kıyamı olmasa
bir şey vücutta kaim olmaz, durmaz. Diğer hayatta olanlara arız olduğu gibi Allah’a
gaflet ve yorulma arız olmaz. Çünkü
gaflet ve yorulma ancak hayatı arızî olanlara, uyanıklığın kaybettirdiği
kuvvetin yerine geçmek içindir. Rahatlama isteği, doğanın galip gelmesiyle
kaybedilen gücün kuvvetin, kazanılması için dinlenme ihtiyacı duymaktır. Amma hayatı,
zatının aynı olan bir zata bu mümkün olamaz. Hayatı arızî değildir. Zat-ı
Hakk’a uyku da arız olmaz. Zira uyku, ölümün kardeşidir, ölüme en çok benzeyen
bir şey olduğundan, hayatın zatı olmasına karşıdır. İmdi, uykusu olmayan zatın gafleti de yoktur. Çünkü
gaflet, uykunun eseri ve başlangıcındandır.
Hakk’ın kayyum oluşu beyan edilir. Göklerde ve yerde olan şeylerin kâffesi,
tümü, tamamı O'nundur. Nasiyeleri yani alın üstündeki saçları, Allah'ın kudret
elindedir. Onlara dilediğini yapar. Onun indinde her kim şefaat eylerse ancak
onun izni ile şefaat edebilir. Zira
kâffesi, tümü onundur, onunladır. Tekellüm
eden, konuşan, kelam eden onunla, onun kelâmı ile tekellüm eder. İzni ve
iradesi olmaksızın kimse tekellüm edemez. İnsanların, evvelki ve sonraki hal ve
vaziyetlerini bilir. Yani ilmi, zamanların,
şahısların, hallerin hepsine
şamildir, kapsar. Şefaate müstahak olanı ve olmayanı da bilir. Mahlûkat, onun ilminden bir şeyi ihata edemez,
çevreleyemez, içerir. Ancak, ilâhî dileğin onlara bildirilmesi gerektiğini
bilirler. O halde her ilim sahibinin ilmi,
melâikenin «Senin, bize öğrettiğinden başka bizim bilgimiz yoktur» (2
Bakara, 32) dedikleri gibi, o mazharda
zahir olan Hakk’ın ilminden bir şeydir. İlmi,
göklere ve arza vasidir, yönetir. Çünkü kürsü, ilmin mekânı olan kalptir.
«Âlem ve âlemde olan mevcudat, bir milyon kere fazla olsa da arifin kalbinin
köşelerinden bir köşede vaki olsa, kalbinin gayet genişliğinden arif o âlemin
mevcudiyetini hissetmez» denilmiştir. Kürsü,
lügatte, oturan kimsenin oturduğu mahaldir, küçük bir arştır,
kerevettir. Kalp, azamet ve büyüklüğü sebebinden tasvir edilişinden kürsüye
teşbih olunmuştur. Amma azameti büyük olan arş, ruh-i evvel, ruhtan önceki haldir.
Afak ve şahadet âleminde ruh-i evvel ile kalbin suret ve misalleri, yedi kat gökleri
ve göklerde olan şeyleri muhit olan dokuzuncu en büyük felek ile felek-i samin denilen
sekizinci felektir, Göklerin ve yerin muhafazası, Allah Teâlâ'ya ağırlık vermez. Çünkü gökler
ve yer, onsuz, mevcut olamaz ki, hamli ağır olabilsin. Belki manevî âlemin
bütünü, onun batını ve suret âleminin bütünü, onun zahiridir. Bu nedenle
göklerin ve yerin vücudu yoktur. Ancak O’nun ile mevcuttur, gayri değildir. O,
celil ve Âli olan zat, şan, şeref sahibidir. Şanı âlidir ki, hiç bir şey, O'na
âli olamaz. O, her şeye âli olur. Fena
ile her şeyi kahreder. O âli ve celil
olan zat, azamet sahibidir, azametinin
büyüklüğü tasavvur olunamaz, hayal edilemez. Her tasavvur olunan azamet, onun azametinin sızıntısıdır. Her azim, onun
azametinden bir hisse ile azimdir, imdi, mutlaka azamet, onundur, başkasının
değildir. Belki, bütün azamet onundur, başkasının azamette asla nasibi yoktur.
Bu ayet medlulünün, delâlet olunan şeyin,
gösterilen şeyin, azameti
dolayısıyla Kur’ân’da en büyük ayettir.” (2 Bakara, 255, Ayet el Kürsî olarak
bilinir)
Ayağa kalkış yer çekimine karşı koyuş, güç ve kuvvet harcamasıdır,
kayıplar telafi edilmeli, uykusuzluk, yorgunluk ve açlık; uyku, dinlenme ve
beslenme ile giderilmelidir. Canlıların tümü kayıplarını ‘girdi, üretim ve
çıktı’ süreciyle tamamlar. Cansızlar da sürekli iletişim ve etkileşim
içindedir. Işık kat ettiği yol boyunca niteliğini kaybeder, açılan evrende gelen
ışığın ‘kırmıza kayma’ miktarı değişir, kaybından ne kadar yol aldığı ölçülür. (1)
Elementler ‘bozunum’ ile birbirlerine dönüşür. Antikaların, tarihi eserlerin,
fosillerin yaşı bozunumlar ölçülerek saptanır. “Uzaydan gelen kozmik
tanecikler yukarı atmosferde bulunan karbondioksit gazı moleküllerinden bazılarıyla
karşılaşıp bunlardaki radyoaktif olan ve olmayan karbon 12 atomlarını devamlı
olarak bombalarlar. Karbon 12 atomu, yapısına iki nötron alır ve radyoaktif
özellikteki karbon 14 haline dönüşür. Sonuncusu hemen bozulmaya başlayarak
belli bir süre sonra azot 14 gazına dönüşür. Yaş tayini için alınan örnekteki
karbon 14 miktarını belirlemek için bir gram karbonda dakikadaki bozulma
sayısını hesaplamak gerekir. Karbon 14’ün yarı ömrünün bozulması için 5700 yıl
geçmesi gerektiğinden, analiz edilen organizmanın ölüm tarihi buradan bulunur.”
(2) Her ‘şey’ ışır, ışınım halindedir. Elektronlar, atomların çevrelerinde,
birbirlerini itip geçerek elektrik nakledilir. Her atomun elektron kaybı telafi
edilir. Her atomun çekirdeği ile çevresinde dolaşan elektron arasında sürekli
bir foton alışverişi olur. Her elektronun her foton kaybı karşılanır. Bilimsel
bulgular, ayetleri kanıtlar, evrenin düzeninin azametini gösterir, azamet idrak
edildikçe ihtişamı haşyet uyandırır. Bilen bilir, bilmeyen ne bilir!
Umarım, biz de ihtiyaçlarımızdan, muhtaç olduğumuzu bilerek, kime muhtaç
olduğumuzu idrak edebiliriz. 26122020
(1)
https://evrimagaci.org/evrenin-yasini-nasil-hesapliyoruz-4493
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder