Vuslata Vesile ve Vasıtalar
İnsan, kemale ermek, olgun insan olmak için her türlü araç ve amaçla
donatılmıştır. Vicdanı imana yatkın, ilmi ve aklı imana yakındır. Tasavvuru
yükselmek, Hayali yücelmektir. Bu nedenlerle adaleti Tevhit İlmini gerektirir.
Verilen Nimetleri sevdiği için bunları veren Yaradan’ını arar. Kendisine, Resul
aracılığıyla gelen Kutsal Mesajlar da ara, bul, bil, idrak et, ol, der. Vusullerinde
vasıta ve Hakk’a yolculuklarında vesile olan Resule tabi olarak, Hakka kavuşma
yoluna ve Hakka vusule davet edilir. Nefis ve Kalpteki Haktan gayriden arınmak,
Allah’a gitmeye vesile olabilir. Ezeli muhabbet sebebiyle Zatı İlahiyi murat
edenler, bütün vasıtaların ve vesilelerin Hak’ta fâni olduğunu müşahede edebilir.
Nimetlerin bolluğu halinde, şükrederek, hak edenlerle paylaşmasını bilebilir.
Darlık halinde ise sebebinin, nimetleri görüp de Vereni aramamak olduğunu
düşünebilir.
“Sizin içinizden, Danışma Kurulu, gibi insanları hayra davet eden âlim,
amil, arif ve dinde istikamet sahibi bir cemaat olmalıdır. Zira Allah'ı bilmeyen
bir kimse, hayrı bilemez, çünkü mutlak surette hayır, insanlar için mümkün olan,
Hakk’ın marifeti, Hakkı bilmek ve Hakk’a vusulden ibaret olan kemali mutlaktır.
İzafî hayır da, mutlak hayra, kemâle ve yahud herkesin kendisine mahsus
istidadının gerektirdiği, ona özel olan, kemale ulaşmasına vesile olan şeydir.
Bu nedenle davet edilmeye lâyık olan hayır, ya Hak’tır ve yahut Hakk’a vusul,
kavuşma, yoludur.” (3 Ali İmran, 104) “Ey müminler nefislerinizi temizleyerek
Allah’tan sakınınız. İyiliklerle ziynetleşmeniz Allah’a gitmenize vesile olsun.
Sıfatınızın mahvına razı olarak ve zatta fena bularak Allah yolunda cihat
ediniz. Bu suretle zat ve sıfat bakiyesinin zuhurundan kurtulmanız mümkündür.”
(5 Maide, 35) “Sabah ve akşam Rab’lerini talep eden, daima kalbin huzuru, ruhun
şuhudu ve sırrın ona teveccühü ile ibadeti Rab'lerine tahsis eden vahdet ehli, vasıl
ve kâmilleri, Kuran ile meşgul etme. Çünkü Kuran, kalpleri katılaşmış kimselere
tesir etmediği gibi, kalpleri, Allah'ta müteharrik, hareketli, olanlara da
fayda etmez. Onlar, muhabbet-i ezeliye sebebiyle ibadetleri ile yalnız zatı
ilâhiyi murat ederler. İbadetlerini, cennet ve sevap beklemek yahut bir azap ve
şiddetten korkmakla illetli kılmazlar. Ve tecellinin farklılığı ile
iradelerinin değişimine sebep olacak bir tarzda Zat-ı İlahiyi sıfat
muhabbetiyle murat etmezler ve hiç bir amaçla Zat-ı İlahîyi vasıta kılmazlar. Belki
bütün vasıtaların ve vesilelerin Hak’da fâni olduğunu müşahede ederler. Kendi
zâtlarına varıncaya kadar nazarlarının vâki olacağı hiçbir şey Şuhutlarında,
gözlemlerinde, kalmamıştır.” (6 Enam, 52) “Resulde, sizin için Allah'ı ve ahret
gününü isteyen ve Allah'ı çok zikir eden kimseler için hamt ediş vardır. Her müminin
ricasının tahakkuk etmesi, kabul görmesi ve amelinin tamam olması için, mutlaka
Resule tabi olması, biat etmesi, vaciptir. Cinsiyet hükmüyle Resulullah ile müminler
arasında «nefsanî rabıta» olduğundan, vusullerinde vasıta ve Hakk’a
yolculuklarında vesile odur.” (33 Ahzab, 21) Allah’ın Elçisi, son Nebi, Hz.
Muhammet’in amacı, kendisine indirilen Kitap ile birlikte ümmetini Hakka
götürmektir; vusullerinde vasıta ve Hakka yolculuklarında vesile olmakla
görevlidir. Hakka Vasıl oluşta, ne vesile kalır ne de vasıta! (1)
“Cuma günü, insanların tümünün, hicap, perdelenme, olan dünya
meşguliyetinden feragat etmeleri uygun olur. Namazda içtima ederek ve huzura
davet olunarak, o günde hazreti cumada, vusule, vasıl olmaya, vesile olacak
huzur namazında; içtima heyetiyle nüfusun tezahürü için alış verişi terk ederek,
zikri ilahîye say etmek vacip kılınmıştır.” (62 Cuma, 9) “Makamı gereğince
Allah’tan sakınan, çekinen ve hali günahından uzaklaşan kimseyi, Allah, makam
ve mekânının darlığından hal ve bağışlanan rahatlık genişliğine çıkarır. Sıfatlarından
sakınanları, rıza makamına çıkarıp onları, kalp cihetinde ruhelyakîn ve sıfatı
ilahî tecellisiyle rızıklaştırır. Vücudunda, o vücuttan tenzih ile sakınanlar,
çekinenler; benliğin darlığından, vücudu mutlak genişliğine çıkarılarak, hiç
tahmin etmediği ve hatırına getirmediği, bağışlanan vücudu rızıklaştırır. Ve her
kim ki vesilelerden ve vasıtalardan kurtulur ve arınırsa, Allah’a tevekkül
ederse, Allah ona yeter. Takdir ettiğini ona ulaştırır ve onun için taksim ettiği
dünya ve ahret nasiplerini ona verir.” (65 Talak, 2,3) “Tahkik, «İman iki
yarımdır, yarısı sabır, yarısı şükürdür» sözünün icabı ve imanın hükmiyle
insanın sabır veya şükür makamında olması vaciptir. Çünkü Allah, insanı sınamadan
bırakmaz. Ya nimet ve genişlik ile sınar, o vakit nimetlerini yetime ikram, miskine
itam gibi lâyık olduğu yerlerde infak ile şükür ederek gurur ve iftihar eder. «Benim
Allah indinde keramet ve istihkakım dolayısıyla bana bu ikramı yapmıştır» demekle
ve yiyip içerek, hakkı olanlardan men etmekle ve malın muhabbeti ile mahcup
olmakla küfür etmemesi lâzımdır. Yahut fakirlik ve zaruretle, rızık darlığı ile
sınar, o vakit de sabır edip, ceza' etmemesi, «Allah, beni fakir ve zelil kıldı»
dememesi vaciptir. Zira çok defa mal ve nimetle sınaması, daha fazlasını
istemesi için olabileceği gibi fakirlik ve zaruretle sınaması; ona ikram için
olabilir ki maksatı ilahî onu nimet ile meşgul olup, nimeti vereni görmesini
engellememek olabilir. Bu darlığı, mal ve meleke taalluku olmadığı cihetle ona
tariki Hakk’a sülûka ve Hakk’a yönelmesine vesile kılar.” (89 Fecr, 15)
En son Bilimsel ve Teknolojik buluşlarla kanıtlanan Kutsal Mesajların amacı ortaktır. (2)
Bilgi elde etmek, insanı İlim alanında ilerlemeye ve yükselip, Yücelmeye
yönlendirir. Toplumsal Yaşama tabi olan Bireysel Yaşamında, Özgür İradenin
olmadığını anlayabilir. Yaşam Sistemi içinde, Bireysel yaşamın mümkün olmadığını
görebilir. Bireysel her türlü kararın, bireyin kararından en az 11 saniye önce,
Yaşam Sistemince verildiği kanıtlanmıştır. İnsanın Evreninde başlıca üç Kuvvetin,
Elektrik, Manyetik ve Elektromanyetik Kuvvetler, olduğu bilinir. Hiçbir İnsanın
bu Kuvvetler üzerinde hükmedici Kudreti yoktur. Kontrol edilemeyen Kuvvet ve
Kudretin Hareketleri üzerinde de kimsenin İradesinin olamayacağı apaçıktır. İnsanın,
‘Özgür İradesinin var olduğunu zannetme’ özgürlüğü vardır!
Umarım biz de Fiil, Sıfat ve Mevcut Vücudun Hakka ait
olduğunu idrak edebiliriz!
(1) http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/09/insan-yaratcdr.html
(2) http://necdetaltinay.blogspot.com/2021/02/kuran-kantlanr.html