İnsanın Arınması
İnsanın arınması, Nefsin, Kalbin ve Ruhun arınması olmak üzere, üç
aşamalıdır. Kötü davranışlardan arınma Nefsi, kötü duygulardan arınma Kalbi
paklar. Ruhun maddeden arınması ise İlahi aşka kadar götürebilir.
İnsanın ilim ile şereflenmesi, Doğadan, maddeden ve hayvani canlılıktan arınmış
olduğunun idrakine varması olabilir. İnsan olmak belirli bir düzeyde peşinen
arınmışlıktır. İnsan olmak için verilenler göz ardı edilemez.
“Arzın yarılıp çekirdekten bitkinin çıktığı gibi sizi de rahimde, vücudun
siyah madde denizinde ters tutunan damlanın bedensel maddeden arınmasıyla,
kurtarırız. Maddeden kurtulamadığı
zaman, nefsin, madde fesadından helak olduğunu gözlemlersiniz. İman ederek,
istidadınızda, genlerinizde, olan nuru, ilim ve irfanı, taşıp yayılan
olgunlaşma nurunu tasdik ederek, kabul edip uyarak, içinize doğan şeylere ikbal
ediniz, uyunuz. Güzel ahlak ve tevhidin istidadınıza, genlerinize,
delilleriyle konulması, kazınması
ahittir, bu ahde uyulması da sizin ahde
vefanızdır. Nurlu parıltılarla verilen ilim ve irfanı, nefsanî lezzet ve
kazançlarla değişmeyiniz. Nefsanî sıfatlarla, ruhani bilgi ve aydınlığı
karıştırmayın. Ruhani kuvvetler ve hisler,
nefsanî kuvvet ve hislerden şereflidir.” (2 Bakara, 50) “Âlimdir, ilim
sıfatıdır, ilmi başka kimse bilemez, Allah’ta fani olanın kalbi, hakkın
vücuduyla mevcut olur. Zira sıfat vücuda tabidir, ilmi de Allah’ın
ilmidir.” (4 Nisa, 113)
“İsa’ya, Kutsal Ruhu teyit eden
ve levha-i mahfuzda sabit olan hakikatler ve bilgiler kitabını, ahval,
koşullar ve ahlak makamlarını, soyunma ve arınmanın ayrıntılarını, Allah’ta sülûk hikmetini, fiiller ve
sıfatların tevhidine götüren batın ve zahir ilimlerini öğrettik.” (5 Maide,
110) “Sana hikmeti öğreten ve seni konuşma makamına getiren, «hikmet sahibi
Allah ben'im»” (27 Neml, 9) “İlmimizle sıfatlanması nedeniyle, Davut’a nazari
ve ameli hikmeti verdik.” (38 Sad, 20) “Allah, yüzleşmekten ve muhatap alınmaktan
arîdir.” (42 Şura, 51) “Dilemeniz istenmeden, dileyemezsiniz; iradem, iradeniz
olur.” (76 İnsan, 30) «Allah» «MUHAMMED’İ Kayyum kıldı».” (18 Kehf, 2)
“Müminlerin tümü, hay ve kayyum olan Zat’a teslim oldular. Hepsi Hay ve
Kayyum’un kudret ve kahrına tabidir ve mülkünün esaretindedir. Ne kendi
nefsiyle ve ne de gayri bir şeyle hayat bulur, ne de kaim olur. Hayat ve kıyamı,
ancak Onunladır. İstidadını körelten ve fıtratının sefasını sürmeyerek «nefsine
zulüm» edenin yüzü kararır. Temizlik ve arınma ile güzel ameller işleyen kimse,
hakiki imanının kalıcı olması halinde, kendisinde hâsıl olan kemalin noksan
olmasından korkmaz.” (20 Taha, 111, 112) Fıtratın sefası sürülmelidir. “O’nu
sevenler, kendilerinde yeterince sebep, donanım ve kudret bulursa,
yaradılışlarında gizli olan hakikat, bilgi, ilim ve erdemler sayesinde,
temizlenme ve arınmayla ‘Benlikli’ fiili ihraç etmeye ilişkin verdikleri sözü
yerine getirmiş olurlar. İnsan olarak insanlıktan yaratılmış, akılla donatılmış oldukları için, önce âlim,
sonra kâmil insan, arif olurlar. Böylece kendini gerçekleştirmiş, verdikleri
sözü yerine getirmiş olurlar. “Onlar, verdikleri sözü tam bir biçimde yerine
getirirler”. (76 İnsan, 7) “Biz,
inananlar için, görme, işitme, dokunma, tat alma ve koklama gibi beş dış duyu ve
adalet, vicdan, zekâ,
hayal gücü, fikir, gibi beş de iç duyuya ek olarak teorik, kuramsal ve
pratik, amelî, uygulamalı ilim olmak üzere 12 vekil gönderdik.” (5 Maide, 12) İnsan,
ilmini artırarak kirlenebilir de arınabilir de ‘Benlik’ yapmasına bağlıdır.
Bilgiyi benimseyebilir ama İlim Allah’ındır!
“Nefis asasını, fikir ile dimağ taşına vurunca, dimağından on iki göz
ilim kaynadı. İnsanların her
birisi, bilim insanı veya sanatkâr
olarak, ehil olduğu ilmin kaynağını bildi. İnsan nefsi, bu on iki ilim
kaynağından, kirlenerek de temizlenerek de çıkabilir. İlim kaynaklarını yanlış
kullanmak huzursuzluk verir. Huzursuz ortamlarda, kötü niyetlerle kullanılacak
bilgi ve ilim kaynakları, insanlar için kötü sonuçlar doğurur.” Huzurda, huzur içinde olunan ortamlarda, iyi niyetle yararlanılacak ilim
kaynakları, kişi ve topluma yararlı
olur.” (2 Bakara, 60) “Namaz, huzur nuru ile batınları nurlanmış ve Hakk’a
teveccüh ile nefis cehennemine düşmekten kurtulmuş olsunlar diye farz
kılınmıştır. Toplumsal arınma amacıyla da haftanın sonunda Cuma günü toplu
ibadet farz kılınmıştır.” (2 Bakara, 64) Her yeni bilimsel buluş, bu on iki ilim kaynağına tabi olarak, biat ederek, yapılan çalışmalarla elde edilir.
“İnsan ruhunun, insanı insan yapan ilminin, maddeden soyunup, temizlenip,
maddeyi terk etmesi, arınması zamanında, hayvanî ruh ve kuvvetler yani
canlılık ilmi ve canlılık veren kuvvetler, ıstırap ve acı çeker. Beden ve
madde, ruhsuz, ilimsiz, bir şey yapamaz, sadece bilinçsiz hareket edebilir,
kişiliği bozulur. Ruhsuzluk durumunda, madde, tek düze bir sarsıntı, zelzele,
sallantı ve titreşim içinde olur. Bu tanım içindeki sarsıntı, sallantı ve
titreşim, insan ve diğer canlıların tümü için geçerlidir. Yani bu durum, madde
ve beden arzının, kendisinin kadri ve kıymetinin bilinmesine sebep olan ervah, mana
ve amelî kuvvetler heyetinin tümünü ve kalpte kökleşen itikat ve inançlarını,
kıymetlerini, değerlerini, meydana çıkarır. İnsan ilmi ve cesedi ayrışmış olur.
Böyle durumda, beden arzı, halinin diliyle, hal diliyle, içinde bulunduğu
halinin anlattığı şekilde, ömür boyunca biriken haberlerini söyler. O vakit
beden arzı, bireye verilen iradenin nasıl kullanıldığını, evveline ait
haberlerini, söyler. Maddenin içinden bir ‘şey’, insan, oluşmasına ilişkin ilim
çıkarıldığı zaman; ruh, ilim, bakidir ölmez, maddeyi, cesedi, kütle ve ağırlığıyla,
ihraç etmiş olur, kendisi aslına döner. Ruhun maddeden soyunması zamanında,
geride kalan beden arzı da ıstırap içinde harap olup; hava, toprak, ateş ve su
ayrışarak, ortadan kalkar, kütlesi ve maddesi de yok olur, toprak olur. O vakit
insanlar, kimi hayırlı, kimi hayırsız, eşkıya olarak müteferrik, ayrılmış,
oldukları halde, bedenlerinin mizaçlarından, mezarlarından, hesap ve ceza yurtlarına
sudur ve hareket eder. İmdi hayırlılardan zerre miktar hayır işleyen kimse o
hayrı görür. Eşkıyadan zerre miktar şer
işleyen de o şerri görür. Küfür ve hicap sebebiyle eşkıyanın hayırları
yanıltıcıdır, keza iman, tövbe, selameti fıtrat ile hayırlıların da şerleri af
olunur.” (99 Zelzele, 1-8) İnsan cesedi, mahşerde, ömrü boyunca, fıtratı
gereği, aldığı her hazzı ve çektiği her eziyeti bildirir!
Her ‘Şey’ ve Herkes, ‘Bilgisin’ deposudur. Bilgi kütlesinden ayrılıp onu
ihraç ederse, kütle aslına, enerjiye, dönüşür, Bilgi baki kalır, İlme katılır.
Umarım bizim de amacımız, Allah’ın İlmine ulaşıp arınarak,
gerçekleşebilir’!
Necdet Altınay, 30102024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder