İnsan İtaat Eder
“Var olan her şeyin, eşyanın,
ardında akıl ile bilinecek bir ilmin olduğunu içeren Kur’an’ın bildirilişi ve
bu ilmin nasıl uygulandığının Furkan olarak indirilişi nedeniyle; ilim ve amel,
ilim ve uygulamanın, ayrıntılarını idrak ederek mutlak salât, mutlak namazı
yerine getir; ilim ile uygulama arasını birleştir. Her ilim için bir salât
vardır.” (29.45) Her şey bir ilmin uygulamasıdır. Namazlar da bedensel ve
ruhsaldır. Namaz teslimiyet, zikir, tabi olmak, itaat ve ulvi münasebettir.
Maddeye ve doğaya ilişkin ilimler, doğa koşullarına uyum göstermek için
bilinir. Hayatta kalmak, neslin devamı ve güzel ahlak için koşullara uyum
gösterme, öğrenme, bilme ve uygulama şarttır. İnsanın, idrakince, bilgisi
ilmine tabidir, itaat eder.
Konunun daha kolay anlaşılabilmesi
için oluşan ilk koşullara gidilmesi yararlı olur. Yokluktan, hiçlikten var
olan, meydana çıkan, en küçük parçacığın da ayırıcı özellikleri vardır. Her şey
özelliklerinin toplamı, bilgisinin küpüdür. Kütlesi bile olmayan bir parçacığın
artı veya eksi yüklü elektrikle yüklü oluşu ve bu yükün miktarı ilk oluşum
anında belirlenir. Parçanın özellikleri arasında nasıl kütle oluşturacağı ve
hangi parçalar ile birleşeceği vardır. Önceden belirlenmiş bulunan özellik,
bilgi veya ilim, parçacığın davranışını belirler. Örneğin, yanıcı olan
hidrojenin ve yakıcı olan oksijenin birleşerek söndürücü özelliğe ait su
oluşturması, bu atomların içlerinde önceden belirlenmiş bir davranış biçimidir.
Parçacık ilminin aynıdır, ilmine tabidir ve ona itaat eder.
Maddeler arası özellik maddelerin
kendi özelliklerinin fena bulması, feda edilmesi sayesinde oluşur. Her yeni
bilgi, kendini oluşturan bilgilere dayanır ama farklıdır, kendi ilmine tabi
olur, itaat eder. Su, ota, süte, bala ve ete dönüşerek can verir.
İnsan ve insanlığın gelişiminde,
doğanın en çetin koşullarına uyum gösterildiği apaçıktır. Uyum gösterme
yeteneği sayesinde evrim yasaları işler. Tek hücreden çok hücreye gelinmesinde,
maddesel veya donanımsal olmayan hayatın, en basit DNA’ya yüklenmiş bulunan,
yazılım olduğu kanıtlanmıştır. Donanımın yazılıma tabi olması hayatı, canlılığı
ortaya çıkarmıştır. DNA’da yer alan toprak, hava, su ve ateşin, kendilerine yüklenen
canlılık ilmine, içlerindeki özellik ve bilgilerle, itaat etmesiyle canlı hücre
oluşmuştur. İlkel, ilk el, denebilecek bilgilerin birikimi tek hücrenin içinde
canlılığı geliştirerek çeşitlendirmiştir. Yazılımın ilk halinde dahi bir
gelişim potansiyelinin olduğu da açıktır. Bilgi birikimleri, hücrenin içinde,
çok çeşitli işlevleri yürütebilecek organımsı parça veya bölümlerin oluşmasına
yol açmış. Hücre içindeki parçalar arasında gelişen eşgüdüm ve işbirliği, tek
hücrenin bölünmesinden öteye, iki veya daha çok hücrenin eşgüdüm ve
işbirliğiyle sonuçlanmıştır. Böylece tek hücreden çok hücreli hayat doğabilir.
Bütün bunlar maddenin bilgisinin ilmine itaati, bedenin namazıdır.
Hayvanların hareket etme özgürlüğü
nefsaniyet gütmelerine yol açar. Karın doyurma gibi ihtiyaçların karşılanması,
bitkilerin gövdelerinin, bedensel olarak doğa koşullarına tabi oluşundan
faklıdır.
Hareketlerde nefsine tabi olma,
itaat etme onun ihtiyaçlarına giderme söz konusudur. Hayvanlar nefislerine
itaat ettikleri için yer içer, yatar kalkar, savaşır, sevişir. İnsanların
insanlığa uygun şekilde davranması kalpleri sayesindedir. Kalpsiz denilen
insanlar kötü ahlak sahibi olanlardır. Kalplerinde huzur duymaları için
insanların ruhani bilgilere tabi olması öngörülür. Ruhuna itaat eden kalp huzur
duyar.
Kısaca denebilir ki insan
bilgilerden oluşur, bilimseldir, ilimdir. Bilgiler ilme tabi olduğu kadar ilim
de bilgilerin toplamına tabidir veya etkileşim içindedir. Bu nedenle, her insan
kendine özgü bir ilimdir. Bilim insanlarınca kanıtlanan ‘elektron ve
moleküllerin etkileşim içinde oldukları’ gerçeği bu kapsamda düşünülebilir.
Beden içindeki organlar etkileşim içinde, eşgüdüm ve işbirliğiyle işler,
çalışır. İnsanın ilmini uygulayışı ve ilmine tabi olup itaat etmesi kendi
bünyesinde en az beş düzeyde olur. Doğaya uyumu, bedensel düzeyde, doğal
ilimlerin uygulanması olarak ele alabiliriz. Bu ise Bedenin namazdır,
ilme tabi oluş, itaat ediştir.
İnsanın bedeni vardır ama yalnız
beden değildir, nefsanî duyguları vardır ama hayvan değildir, kalbinin huzurlu
olmasını ister ruhunun, ilminin gereğini idrak eder. Her düzeyin idraki o
düzeyin namazıdır denebilir. Nefsin Rıza, Yatsı namazını, Kalbin
Huzur, Sabah namazı izler. Nefsini, kalbinin sesini dinlemeye ikna eden
sır bilgileri almayı hak eder. Böylece Sırra Erme, Akşam
namazı kılınır. Benlik ve bencilliğini yok edip, hakikat güneşinin parlamasını
sağlayarak, yüceliş yolunda, Ruhun Şuhut, uyanıklık, İkindi namazı
eda edilebilir.
Hakkın ruhuyla dirilerek, itaatin
doruğunda, ledün, hakikat ilminin zevkiyle Şükür, Öğle, Gizlinin
Keşfi namazı kılınabilir. Hakikat güneşinin istivasında kul ve namaz
yoktur.
Özet olarak bünyemizdeki kuark,
elektron, nötron, proton, atom, hidrojen, oksijen ve su moleküllerinden hatta
DNA, hücre ve organlarımızdan söz edilmez. Bunların hepsi kendi bilgi küplerini
bizim ilmimize feda etmiş, fani olmuş, fena bulmuş, kendilerini bilerek teslim
etmiş durumdadır. Her biri bir ‘şey’ iken, özellikleriyle, şeker küpü gibi,
bilgi küpü iken artık yalnız biz varız onlar yok. Bilgileriyle, bizim insanlık
ilmimize itaat ederek, tabi olarak, bize biat etmişlerdir. Hepsi de bizim
birlik ve bütünlüğümüze delildir, şahittir, kendilerine göre bize teslim
olmuşlar, bize çalışır, bizi anarlar. Bedenimizde bir biz varız bir de onlar
var gibi ikilik oluşturacak şekilde yoktur. Bu bağımlı ve bağlantılı halleri,
beden dilinde bir anlamda, onların namazları, miraçlarıdır. Her şey bir ilmin
uygulaması ise, her şeyin bilgisi ilmine tabi ise biz bağımsız ve bağlantısız,
hür, olmamızı neye borçluyuz? Cehalete?
Bedenimizin bütünlüğünü, tek
parçalığını anladıktan sonra, hayvanlardan farkımızı görünce, nefsimizi
keşfederiz. Fecri yaşamak kalbe âlem içinde bir âlem olduğunu gösterir. İş ve
eylemden öteye bunların kaynağı olan sıfatların gözlenmesi başlar. Gün boyunca
göz ile görmenin kalpten basiretli görüşten farklı olduğu idrak edilir. Bu ilmin
bir sırrı olduğu akşam olunca keşfedilir. İkindi namazı ile ruhun uyanıklığı
yaşanır. Gizli hakikatin keşfine aşk ile ledün, hakikat ilminin, zevkiyle Öğle
namazında ulaşılarak hakikatin idrakine varılır. Hakikat güneşinin istivasında
vahdette fena olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder