28 Haziran 2024 Cuma

Kalbinizi Yumuşatınız!

 

Kalbinizi Yumuşatınız!

Yeni önerilen ‘Bilimsel Kurama’ göre: “Enformasyon, bilgi, Evrenin temel yapı taşıdır ve fiziksel bir kütleye sahiptir. (1) Fiziksel gerçeklik, temelde bilgi parçacıklarından oluşur. Bilginin kütlesi vardır ve her temel parçacık, evrenin bilinen yapı taşı olarak, insanların DNA sına benzer şekilde, kendisi hakkında bilgi deposudur. Bilgi içeren her parçacık, düşük enerjili kızılötesi fotona, nura, dönüşür.” Kutsal Mesajlara göre de: “Tevhit İlmi, sevgi ve muhabbet koduyla indirildi, böylece, enerji olarak bilinen ilk cevher zuhur etti, ortaya çıktı ve kalbi oluşturdu. Bebeğin rahimdeki gelişiminde ilk oluşan uzuv, tüm kuvvetlerin izdihamı, toplanmasıyla, oluşan kalbidir.(2) Diğer azaları oluşturan kuvvetlerin tümü, kalpten geçerek kodlanır. Kalbin tecerrüdü, yokluktan soyutlaşıp oluşması, matematik, fizik, kimya, tüm ilmin zuhurudur. İlmin, yokluktan boşluğa ilk çıkışında, DNA örneğine uygun, bir kütlesi ve kodlarını içeren parçacık hali vardır.” Bilime göre Yokluktan, Vakum Ortamına; Ayete göre de Levha-i Mahfuzdan, Uzay boşluğuna veya Arştan Arza, İlim iner, enerji diye bilinir. (3) Kalp, İlmi idrak ettikçe yumuşar, perdelenirse katılaşır, sertleşir.

“Tevhit İlmi Kitabı Kuran, sevgi ve muhabbet koduyla, ilk indirilen cevher olarak zuhur etti, ortaya çıktı. De ki: ‘Bilinmek için kâinat yaratılmıştı, tevhit benimle kemal buldu, sevdim, sevilen, sevgili oldum, fıtrat benimle amacına ulaştı. Böylece tevhidim ve muhabbetim olgunlaştı. Ruhun, tevhit ilmi olarak idrakiyle, ruhta vahdet ve kalpte muhabbet tam oldu, nefiste de adalet zuhur etti. Vahdet, muhabbet ve adaletimin kemali nedeniyle sevildim habip oldum’. Tevhit İlmi habibullahın hakkı oldu. Hak, Muhammed’le zahir oldu. Kalbin tecerrüdü, sıyrılıp soyutlaşması, ilmin zuhurudur.” (42 Şura,1,2; 17) (55 Rahman, 19) “Hakk’ın delili, gölgesi, olan tevhit ilmi İlmullah’tan halk edilen ilk cevherin; Celalî Nazarla hayâsından, edebinden, taşıp yayılmasından sonra açığa çıkan; ilmi hıfzedici kuvvetlerin izdihamıyla, temessül ve tecessüm ettiniz, cisimleştiniz. İlimden başka bir şey olmayacak şekilde, bedenleştiniz.” (25 Furkan, 45) “Elçisinin kalbi, kaaf, var olanların tümünü kapsayan arştır; elçinin aklı, kesrette var olanların tümünü ayrıntılarıyla ve fiile çıktıkça bilir, her şeyi kapsar, ilmine erer. Arzda vücut bulup mevcut olan ve fıtratını gerçekleştiren her şey önce istidadı ile arşta var olur. Arşta istidat olan, arza fıtrat olarak iner.” (50 Kaaf, 1) “İlim Kalbin malıdır, ruhtan ilmi sevgiyle birlikte alır, ilmi sever ve sevdirir. Kalp, ilim ile önce kendini güçlü kılar. Kalp, ilim ve sevgisiyle, ruhani kuvvetleri besler, nefsanî kuvvetlere zekâtını vererek, onları ruh babalarından yetim bırakmaz böylece onları, şehvet ve dünya esaretinden kurtarır, gayra nazardan nefsini temizler.” (2 Bakara, 177) “Ey Habibim senin, beşerî vücûduna değil, ilâhî bağışlanmış, vücuduna tabi ilâhî bir sıfat olan kâmil bir rahmetle sıfatlanmış olman sebebiyle, sen onlara yumuşak oldun. Eğer Allah yardım ederse size galip olacak bir kimse yoktur.” (3 Ali İmran, 159, 160) “Evliya, Allah'ı, Allah onları sevdiği için sever. Nimet verdiği için veya korktukları için sevenler nimet vermediği veya korkmadıkları zaman sevemez. Zat muhabbeti, Zat’ın bekasıyla bakidir. Tecellinin değişmesiyle değişmez, Zat’ı seven, lütuf zamanında Lâtifi sevdiği gibi, kahır zamanında Kahhar’ı da sever. O kavim, müminlere de tevazularında sevgi ve merhamet sahibidir ve gayet yumuşaktır.” (5 Maide, 54)

“Diğer bir kısım kimseler de vardır ki onlar, günahlarını itiraf ederler, günahın itirafı, istidat nurunun bekası ve nefsin yumuşaklığı ve kendisinde günah melekesinin kökleşmemiş olması demektir. Zira itiraf, tövbe ve rücu’un melekî ve günahın fenalığını görmenin delilidir ki, bu görmek ancak kalp gözünün açılmış ve basiret nurunun parlaması ile olabilir. Çünkü zulmet katlanır ve rezalet kökleşirse, günahı kabahat saymaz, günah olarak görmez. Belki haline münasebeti dolayısıyla o günahı iyi bir iş görür. Günahın, günah olduğu bilinirse, onda mutlaka bir hayır vardır.” (9 Tövbe, 102) “Ağlayarak secde ederler ve Kur'ândan etkilenip duygulandıkları için hükmüne tabi olurlar, Kur'ân onların huşuunu ve yumuşaklığını artırır.” (17 İsra, 109) “Her bir  ‘şey’in,  o şeyi,  diğerinden ayıran bir bilgi ve bilimsel özelliği vardır. İnsan, bilinçli insanlığı ile insandır. İnsan, bilincini kaybederse, kendisi de kaybolur, insan denmez. Her özellik Hakk’ın vahdaniyetine, birliğine delildir. Gökler ve yerler adalet ile ayakta durur. Her şey, kendini var eden, kendine özgü bilgisel özelliğini, hakkını, Haktan, hakça, alamazsa var olamaz. Adalet, kesret âleminde, vahdetin gölgesidir. Eşyanın düzeninde yumuşak huyluluk, birbirleriyle uyumluluk gibi vahdaniyete, birliğe, beraberliğe götüren özellik mevcut olmazsa adil düzen mevcut olamaz. Birlikten gelen ve birliğe götüren özellik yok olursa, düzen ve düzenlilik hemen bozulur. İnsanların, insanlık özelliğini kaybetmesi durumunda birlik ve beraberlik içinde yaşam mümkün olmaz, insanlık düzeni bozulur.” (21 Enbiya, 22) “Dünyada rahman sıfatıyla zahiren, ahrette rahim sıfatıyla batında hamt O’nadır. Şahadet âleminin tertibini, düzenini hikmetiyle, gaip âleminin batınında ilmini letafetle hâkim kılan O’dur.” (34 Sebe, 1) “Farklı kişilik ve ahlaka sahip kişileri izleyen ile bir kişiye teslim olmuş biri kıyaslanamaz. Teslim olan tevhit eder, sırra erer, bir amacı vardır. Hakkın veçhinden, yüzünden, başka her şey Allah’ta fanidir, ölüdür.” (39 Zümer, 29, 30) “Nasihati, kabule yatkın ise kabul eder. Tezekkür etmek, herkese açık olsa da herkese fayda vermez, istidadı olan, müsait olan, içindir. Fıtratı salim, kalbi, nefsi ve tabiatı yumuşak, istidadı kabule müsait ise ruh nurundan etkilenir ve nasihati kabul ederek faydalanır.” (87 A’lâ, 9,10) “İlahî İlim, tövbe ve istiğfar, güzel ahlak ilmi, suyu ile yıkanın, abdest alın, boy abdesti alın, Kalbinizi, nefsinizi paklayın, arının, Kalp ve Nefsinizi, ilmi idrak edip yumuşatınız.” (4 Nisa, 43; 5 Maide, 6)

Yeni Bilimsel Kurama göre maddenin, katı, sıvı, gaz ve plazma hallerine ek olarak beşinci hali vardır: ‘Bilgi’ halidir. Bilgi içeren parçacık, düşük enerjili fotona, nura, dönüşür, kaybolmaz. Ani şişen Uzay-Zaman boşluğuna, Yokluktan, Levha-i Mahfuzdan, Arştan, İlahî Bilgi-İlim, Tevhit İlmi, inerek Evreni, Vahdeti, Kesreti, İnsanı ve Bilinci oluşturur.

Umarım biz de indirilen İlahi Tevhit İlmini idrak ederek Kalbimizi yumuşatabiliriz!

Necdet Altınay, 27072024

(1)   https://www.port.ac.uk/news-events-and-blogs/news/new-experiment-could-confirm-the-fifth-element

(2)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2020/02/akl-semas_3.html

(3)     https://www.google.com/search?q=bo%C5%9Fluk+bo%C5%9Fmudur&oq=bo%C5%9Fluk+bo%C5%9Fmudur&aqs=chrome..69i57j33i10i160.22108j0j7&sourceid=chrome&ie=UTF-8#fpstate=ive&vld=cid:03c5f97e,vid:FYf7af2tb5U,st:0

 

5 Haziran 2024 Çarşamba

Rızık Allah’tandır, Allah’a Götürür,

 

Rızık Allah’tandır, Allah’a Götürür,

İnsan, Dünyadan, madde âleminden, protein ve vitamin dolu gıdalarla bedensel olarak büyür, gelişir, güçlü kuvvetli, kocaman veya şişman olur. Ruhundan kalbine inen İlim ve bilgi rızıklarını yüklenerek ise bilen, bilgili, bilgiç, bilge, yüce, büyük, ulu, insan olur. Allah, Rezzak’tır, insana, istediklerinden hak ettiğini, gıda veya rızık olarak verir. Âdem ve oğullarına, Allah’a rücu etme, dönme, izni, yeteneği ve imkânı tanınmıştır, isteyen bu hakkını kullanabilir. Nefsanî ve cismani örtünmesinden soyunup sıyrılarak, Hakkın efali ve sıfatıyla sıfatlanıp, Zatında fena bulup, Kalbi pişer ve Ruh semasında nurlu yanarak yayılır.

“Ey insanlar, yeryüzünü yatak, gökyüzünü bina kılan ve yağmurlarla yemiş rızkı veren, sizden evvelkileri yaradan Rabbinize ibadet edin! Tevhid-i Ef’ale davet eden kutsi hadis: ‘Halkı halk ettim ve nimetlerimle kendimi onlara sevdirdim’. İbadet şükürdür. Şükür nimet karşılığında olur. Tüm nimetlerin Hak’tan, tüm fiil, hareket, iş ve işlemlerin, Allah’tan olduğunu müşahede ederek, görerek, ef’alde şirkten uzak olun. Fail Hak’tır.” (2 Bakara, 21) “Ve biz, ‘Ey Âdem, sen ve zevcen, eşin, cennette sakin olun’  dedik. Âdem kalp, zevcesi nefistir. Nefse, aydınlanmadığı hallerde kara olan, cismani hayat kelimesinden, Havva denir. Kalp, cisimle ilgili olmasaydı Âdem denilmezdi. Kalp, nefsin pişmesiyle oluşur. Âdem ile Havva’nın içinde yaşamaları emir olunan cennet, Kutsi bir bahçe olan ruh seması âlemidir. Yani, ‘Ey Kalp ve Nefis, Siz, ruh semasını tercih ediniz ve o cennetten hangi mekânda ve ne suretle dilerseniz bolca yiyiniz’ dedik. Rızıklar ve yemişler helaldir. Zulüm, hak ve hazzın noksan olması, eksik kalması, haz alınmamasıdır. Nurun zıttı zulmettir. Zalim, zulüm edendir. Nur âlemindeki nasibinizden almadığınız kısım, bilmediğiniz her ilim kaybınız, her kayıp kendinize bir zulümdür, zalim olursunuz, idrak edemediğiniz her şey, yaradılış nurunuzdan noksan kalandır.” (2 Bakara, 35) Kendini bil, Kendini bilen, Rabbini bilir. “Şeytan, cismani lezzetleri iyi gösterip aldatarak, Âdem ve Havva’yı cennetten tabiat çukuruna kaydırdı, ruh-i daimden, sürekli ruh halinden, çıkardı. Semada, ruh, ilim, bir bütün olarak zevk edilir. Dünyada ise maddi, doğal cisimler, tek tek yenir veya zevk edilir.  Mahrum kalınan haz, kişiyi mevcut hazzından, almakta olunan hazdan ve/veya kendi hazzından, men etmeğe çalışır. İşte bu sebeple aralarında buğuz ve adavet, düşmanlık, olur. Ve sizin için, bu süfli yönde, Dünyada, doğada, Kübra, büyük ve sugra, küçük, denilen iki kıyametten birinin kopması vardır. Kalp ile nefsin, mevt-i iradî yani iradeyle ölüm, ölmeden önce ölmek ile süfli yönden kurtulun veya mevt-i tabii, doğal ölüm ile huzurun, zevklerin, kesilmesi zamanına kadar faydalanın.” (2 Bakara, 36) “Âdem, Rabbi cihetinden bir takım nurlar, ceberut ve melekût, hâkimiyetle hükmediş, mertebeleri ve soyut ruhları karşılayıp kabul etti. Yani Âdem, Rabbinden, doğaya hâkim olup hükmetmek üzere, ilim, ahlak, bilgi talep etti. Allah, Âdem’in tabiat elbisesinden sıyrılmak, kutsal olgunluğa ulaşmak ve hakiki ilimle süslenmek suretiyle, kendine rücu etmek istemesini kabul etti. Âdem’e rücu’u ilka eyledi, onu rücu edici kıldı. Kullarına, gazabıyla rahmet eder. Âdem’e gazabını, Âdem’in kemaline ve Hakk’a rücu’una sebep kılmış ve yaklaştırmak için uzaklaştırmıştır.” (2 Bakara, 37) Bedenden soyunan Kalp pişer ve Ruh semasında nurlu ışık halinde yayılarak yanar, İlahi İlmini saçar.

“Ve dilediğin kimseye zahir ve batın nimetlerin tümünü yahut yalnız birisinden hesapsız, rızık verirsin.” (3 Ali İmran, 27) “Ey ilmî imanla iman edenler, siz Allah’a yolculuğunuzda, kusur ile Allah'ın size helâl ettiği sıfat tecellilerini ve ahval keşiflerini haram kılmayın. Allah’ın size rızık verdiği tecelli ediş ilimlerini, ahval ve makamlar bahşişlerini, temizce ve bol bol kalplerinizin gıdası kılın. Bu kemal ve tecellilerin, Hak'tan ve Hak için olduğunu bilerek olgunlaşınız.” (5 Maide, 86-88) “Allah, «canlılık semasını» ve  «ceset arzını»  yaratan ve  «kutsal âlem» semasından ilim suyunu indirip, o su ile size rızık olması ve kalbinizin kuvvetlenmesi için  «nefis arzında»  «hikmet ve fazilet yemişlerini» çıkaran zattır.” (14 İbrahim, 32) “Ve o cennetlerde, onların daima rızıkları vardır. Yani, «Kalp cennetinde»; «ruh güneşi nurunun zuhuru sabahında» ve «nefis cennetinde»; «ruh güneşinin gurubu akşamında» onların rızıkları vardır.” (19 Meryem, 62) “Biz sana, ulvi yönden kutsal hakikatleri ve ruhani bilgileri rızıklaştırırız. Senden istenen, bedensel elbisen ve nefsanî davranışlarından soyunmandır.” (20 Taha, 132, 133) “Cihat bıçaklarıyla «Allah’a kurban» edilmiş Hayvani Nefislerinden soyunarak, «Allah’ın verdiği rızıklarla», keşif ve tecellilerle aydınlanma günlerinde, Hakk’ın sıfatıyla sıfatlanıp, Allah’ın ismini zikrederler.” (22 Hac, 28) “Fıtrat eliyle Allah’ın kendilerine vermiş olduğu akıl kitabı, Kur’an ilmi, uygulanarak izhar edilmeli, ortaya çıkarılıp, okunmalıdır. İlmin, bu şekilde yani fıtrata konulmuş olduğu idrakiyle uygulanması, Kalp Huzuru Namazının kılınması demektir. Kendilerine ilmin sıfatları verilenler, bunlarla amel edip, ilmi uygulamaları halinde,  efalin terki ile infak eden, nafaka veren kimseler, kendi efal ve sıfatlarını Hakk’ın efal ve sıfatlarıyla ticaret etmiş olurlar.” (35 Fatır, 29) “O rızkı Allah bilir,  gayri bilmez, O rızık da, kalplerinin gıdası olan Malumatı İlahiyedir, İlahi Bilgilerdir. O rızık gayetle lezzet vericidir.” (37 Saffat, 41, 42) “Bizi, iradi mevt edenler olarak, günahlarımızı itiraf ettikten sonra, iki neşede iki defa inşa eyledin. Tecellilerinle bize sıfatının ayetlerini, delillerini, gösterirsin ve ruh semasından hakiki rızık olan ilmi indirirsin, bu rızık ile rücu edenler tezekkür, tefekkür ederler. Ölmüş kalpleri yeniden dirilten ledün ilmini ilkah eder, aşılar, öğretir. Talak, ayrışma, günü kulların beden perdelerinden kurtuldukları ve zahir oldukları gündür.” (40, Mümin, 11-16) “Yakınlaşma amacıyla tevhit ilmini tahsilden sonra tarikata, seyr ü süluka, usulüne uygun doğru yola, gir. Çünkü yola girmeden önce affedilmek ve bağış dilemek, zanlara dayalı taklidi iman ile olmaz, ilmî iman ile olmalıdır. İmanda sebat, kararlılık, rızkı verilmemişse, kimse usulüne uygun yola giremez.” (47 Muhammed, 19)

            Kuran, insana iner, ilminin idrak edilip, uygulanması, Kalp Huzuru Namazının kılınmasıdır. Ruh semasından inen İlahi Bilgiler, tefekkür edenin hakiki rızkıdır.  Efalin terki ile infak eden,  nafaka veren,  efal ve sıfatını, Hakk’ın efal ve sıfatlarıyla ticaret etmiş olur.

            Umarım biz de, Doğru Yola girip Sırat Köprüsünden geçer, Hakka rücu edebiliriz!

Necdet Altınay 08062024