13 Mart 2024 Çarşamba

Ham, Pişerse Yanar!

 

Ham, Pişerse Yanar!

            Amaçlarına, başarıyla ulaşanlar minnet duyar, şükreder. Genlerinden, fıtratından, istidadından gelen bilgi ve yeteneklerle insan ne olabilecekse onu olmalı, kendini gerçekleştirmelidir. Eşyanın bile olgunluğunun ortaya çıkışı, eşyanın hamt etmesidir. Bâtının, zahire çıkışı için Allah hidayet eder, yardımcı olur ki, kendisi methedilsin, şükredilsin. Her şey bir âlemdir. Âlem ilmi kapsar. Kendi ilminin idrakine eren kişi maddesinin, nebatat ve hayvanatının kıymetini bilir, insan olduğuna şükreder, kemale erişine hamt eder, kendisine daha fazla hidayet edilmesi için dua eder. Hak, kuluna tecelli eder. Ruh nuruyla, ilmin idrakiyle, hakiki hayatla diriltilen pişmiştir, artık hep yanar!

“Sana, takdir, temizleme ve tasfiye ile bir anlamda olgunluğun her çeşidinin, büyük kıyametin koparcasına olgunlaşmanın, sende bulunması ve fiilen açığa çıkarılması için hidayet etti.” (87 Âlâ, 3) “Ey müminler, o küffarı siz katletmediniz lâkin onları Allah katletti.” Bu ayetle müminlerin fiillerini kaldırıp Allah'ı ispat ederek, onları tevhit-i ef'ale hidayet etti.” (8 Enfal, 17) “Hakiki iman edenlerdenseniz, müminseniz, O’nun emrini kalbinizin iradesiyle kabul edebilmenizin kolay olması amacıyla, O’na ve resulüne nefisleriniz sıfatını yok ederek, fenası ile yok bilerek,  yok olduğunun idraki ile itaat ediniz. “Habipim, kâfire toprağı attığın zaman onu sen atmadın ancak Allah attı” örneğinde olduğu gibi, fiili kendinize nispet etmeden, nefsiyle değil Allah ile atan Muhammet’tir idrakinde olduğu gibi itaat ediniz. Bir bütünün parçası olduğunuzu idrak ederseniz, parça ile bütün iki etmez! “Eşyanın, tüm mevcudatın, söz ve hal diliyle hamt etmesi, amaçlarını gerçekleştirmesiyle ve olgunluklarının zuhuruyla, ortaya çıkarılmasıyla, olur. Mevla’ya hak ettiği şekilde, methederek, minnet duymak ancak gayelerine kavuşanlarca olur. Bütün mevcudat, kendine özgü özelliklerinin kemallerini, olgunluklarını, kuvveden fiile çıkararak, tasarımdan uygulamaya geçirerek, (Isra, 44 te de belirtildiği gibi) Hakkı tespih ve hamt eder. Eşyanın tespih etmesi, Hakkın birliğine delalet ederek, delil olarak, Hakkı şirkten, noksan sıfatlardan ve acizlikten tenzih etmekle olur. Rahman olarak, sağlık ve rızık gibi zahiri ve genel nimetleri veren; Rahim olarak da bilgi ve ilim gibi Bâtıni ve hususi, özel nimetleri verendir. Hakk’a alâmet, işaret, olan ve Hakk’ın bilinmesine sebep olan her şeye âlem denir. Âlem kelimesi, Hakkın gölgesi olarak bilinen ve eşyanın kaynağı olan, ‘ilim’ manasını kapsar. Eşyanın, var olan her şeyin, ilmin zuhuru, zahire çıkışı ile olduğuna Akıl şahittir. İzafi, değişken, var olup yok olabilen eşyanın, maddenin, fena bulup fani oluşu, hıfzedici, hafızası olan ve Hakkın Kabzası denilen Akılda tutuluşuna bağlıdır. Celali nazar, bakış ile eşya kendi özelliğiyle de tutulur; aslı, esası, özü ve hakikati olan Hakkın Gölgesi Vücut olarak da tutulabilir. Akılda Hakkın Vücudu olarak tutulduğunda, Hak kullarına kelamında sıfatı ile tecelli etmiş olur. (1) Kul, Hakkın kuvvet ve kudretini görerek, kuvvet ve kudretin Hak’tan başka kimsenin olamayacağını idrak eder. Böylece, Hakka, Hak ile ibadet edileceğini anlar ve her vecihten, yüzden, Hakkı müşahede ederek, daim namazda olurlar. Marifet, bilgi, muhabbet, sevgi ve Hakkın Zatına Hidayet olan bu Sırat Köprüsü, kendilerine genel ve özel nimetler verilen; evvelde, ahirde, zahirde, batında, Hakkı Şuhut eden, gören; Nebinin, sadıkların, şehitlerin ve evliyanın yoludur.” (1 Fatiha Suresi)

“Mearic, Miraç, mutluluk halleri demektir ki, o da itidal ile tabiatlar, ilim, his ve huylar makamından maden, cemadat, makamına, sonra nebatat makamına sonra hayvanat makamına yücelirler. Sonra hayvan makamından bazısı bazısının fevkinde, üstünde, mertebelerde, derecelerde, insan makamına yücelirler. Sonra nefis menzilinden ve kalp menzilinden ehli sülukûn işaret eylediği intibah, uyanıklık,  yakaza,  tövbe, inabe eder, hak yoluna girerler. Mürşide biat ederek sülük menzillerine girer, sonra fenayı efal ve sıfat mertebelerinde ta fenayı zata kadar la buud, helak olma ve la yehza, uyanıklık, terakki mertebelerinde yücelirler.” (70 Mearic, 3)

“Biz onları, manevi olarak ihya ettik, hakikatte, hakiki ilimle, yeniden dirilttik. İstidatlarında, fıtratlarında, kendilerine verilmiş olan mananın, zatlarına, kişiliklerine, gizlenmiş hakikatin, ilmin, ibraz edilmesi, ortaya çıkarılması, fiilen gerçekleştirilmesiyle; kâmil olmaları, olgunlaşmaları için, yeniden diriltildiler ki bu diriltme intibahın evveli, yakaza hali olarak bilinen, gaflet uykusundan uyanış, pişmeden önceki haldir.” (18 Kehf, 19) “Nefsin zulmet gecesi insanlara libas, elbise, kılınmıştır. Bu zulmet, sizi istila ederek, Hakkın zat, sıfat ve gölgesinin müşahedesinde, sizi setir eder, örter. Siz hakkın zat, sıfat ve gölgesini müşahede ediyorum diyerek meşgul olur, var olduğunuzu zanneder, düşünür durursunuz. Sizi, hayat ve dünya da, böylece, gaflet uykusunda uyutur. Hadisi şerif: “Bütün insanlar uykudadırlar, ölünce intibah ederler, pişerler, uyanırlar.” Uykudayken, “Daimi hakiki hayattan” gafil kalırsınız. Kalpleriniz, ruh nuruyla, ilmin idrakiyle, hayat bulunca, his uykusundan uyandıktan ve piştikten sonra,  kutsal âlem fezasında intişar eder,  güneş gibi yanıp, ışık ışını gibi yayılıp,  dağılıp, yanarak yaşarsınız.” (25 Furkan, 47)

            İnsan, Hak yolunda helak, fena bulup yok olmakla ihya edilmeyi hak eder. Seyri süluk veya sırat köprüsünden geçen, müminin namazı miraçtır denildiği anlamda, Miraca çıkabilir ve Hakkın kuluna tecellisine tanık olabilir. Kendini bilen, nur içinde Rabbini bilir.

            Umarım, biz de hamlığımızı bilir, pişmeyi idrak eder, yanmayı sürdürebiliriz!

                                                           Necdet Altınay 16032024

 

(1)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/02/ozgurluk-hakknzdr.html

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder