27 Mart 2024 Çarşamba

Ahde Vefa, Vuslattır!

 

Ahde Vefa, Vuslattır!

Gelecek, geçmişte gizlidir. Sonuç, Başlangıcın açığa çıkmışıdır. Sonuçta, Başlangıç zahir, amaç batın, gizlidir, Başlangıçta amaç zahir, Sonuç batındır. Adam olacak olan, bebekliğinden bellidir. İnsan, doğuştan insandır. Allah, Âdemin sırtını sıvazlayarak zürriyetini, neslini, belirlemiştir. Âdemoğlu, olgun insan olması için maddi ve manevi donatılmıştır. Her şey, kuvvetlerden oluşan ‘info’sunun, bilgisinin, maddeleşip açığa çıkmış halidir. Yaşam koşulları farklı ve zor olsa da insan, olgunlaşmasını bilmelidir. Ruhun, ilmin, nuru, Kalpte idrak edilmeli, zahire çıkarılmalıdır. İstidadında, fıtratında, emanet edilenler, sahibine, gerçekleşerek teslim edilmelidir. Halk ile arz ve sema olup örtünen hüviyet, Hak olarak zahir olmalıdır. Evvelde Halk zahir, Hak batın; sonuçta Hak zahir, Halk batındır.

“Emanetleri ehline, sahibine, veriniz. Önce istidadınızın hakkını ödeyin. İlk yaptıklarınız içinizden gelenlerdir, fıtratınıza uygun olarak yaparsınız. Kemale erme, olgunlaşma, yolunda yaptığınız iş ve işlemler, eylem ve olaylar, daima bir kuvvete dayanır. Bu kuvvet ve kudretin sahibinin, siz olmadığını, Allah’ın olduğunu, bilin. Her işin ve eylemin bir sıfatla yapıldığını ve hiçbir sıfatın da size ait olmadığını, tüm sıfatların Allahın olduğunu, idrak edin. En sonunda tevhitte fani olup vücudun, Hakka ait olduğunu anlayın. Fenadan sonra bekaya döndüğünüzde, insanlar arasında hüküm verirken, eşyanın da Allah’ta kaim olduğunu bilerek, Allah’ın adaletiyle sıfatlanarak, hükmedin. Kendi Nefsiyle kaim olan, adalete kadir olamaz. Allah, sizi bilir, işitir ve görür.” (4 Nisa, 58) “Halk arasında Allah’ın sana gösterdiği adaletle hâkim olman için, sana sıfatın ayrıntısının ve tecellisinin nasıl olabileceğinin ilmini inzal eyledik, indirdik. Ezelde senin istidadında, Hakk’ın marifetinin, bilgisinin, kemali nakşedildi, nakış gibi kazındı, sana emanet edildi. Allah'ın emanetini eda etmeyerek, nefislerinin haklarını koruyarak, hıyanetlik etmiş olan zalim ve hainleri müdafaa etme.” (4 Nisa,  105) “Siz, sıfatların tecelli makamı olan Kalbe dâhil olun, çünkü Kalp, ruhani semasıyla, arz sayılır. Kalbe girip makam edinmek, istidadınızda size emanet kılınmıştır. Nefsinizi arkada bıraktıktan sonra, menfaatiniz için veya lezzetlerine dalmak için, kalıcı olmak üzere, beden kasabasına tekrar dönmeyin. Dönerseniz, kalbin nurlarını ve güzelliklerini, bedenin zulmet ve çirkinlikleriyle değişmiş, ziyan etmiş, olursunuz.” (5 Maide, 21) “Hak Teâlâ, sizi, nefsi külliyeden ibaret olan bir nefisten inşa eden Zat’tır. Beden arzında zuhur etmesi, görünmesi istenmiştir, fenası halinde ise cemi Zatta emanet olduğu anlaşılır. Biz nefsin zuhuru ve emanet kılınması ayetlerini, idraklerinin sefası ve Kalplerinin aydınlanması için fıkıh, derin anlayış, sahibi olan kimselere ayrıntılı açıklamışızdır.” (6 Enam, 98) “Ey müminler, ezeldeki ilk istidadınızın gerektirdiği gibi Allah’ın ahdine uygun, size emanet olarak verdiği bilgi ve hakikate sahip olduğunuzu bilerek, ahdinize vefa gösterip, Hakikati idrak edip kemale ererek, olgunlaşarak, ortaya çıkarmak, gerçekleştirmek yerine; nefsinizin sıfatlarıyla gizlenerek emanete hıyanetlik, ahde vefasızlık, etmeyiniz.” (8 Enfal,  27) “Allah, kuvvetler halinde, kendisinde Allah'ın emaneti olarak verilen ilmi, kemali, itaatle eda etmeyen ve ahde vefasızlık ile kalbe hainlik eden ve nimetleri kötüye kullananları sevmez.” (22 Hac, 38) “Olgunlaşma amacıyla verilen yetenek ve kuvvetleri bu amaç için kullanmayan sevilmez.”

“Gayrisine kıyasla, aslı ve evveli ilim olan, Hakiki İlahi Sıfat ile Evvelin ve Başlangıcın Kaynağı, İzafi Sıfat olan, İlahi Zat tarafından; insanlar, soyut ‘Hakka Verdikleri Söz’ ve zahir amelleri nedeniyle; nefsanî duygular içinde, gaflet uykusunda ve perdelenmiş durumda terk edilmezler. İnsanlar, tabiatlarına emaneten bırakılmış ve istidatlarında saklanmış olanların zahir olması, ortaya çıkması, için çeşitli belalar ve nefsi terbiye ile imtihan edilirler. Kutsal hadise göre: “Ben gizli bir hazineydim, zahir olmaya muhabbet ettim, aşikâr olmayı sevdim ve halkı izhar ettim, görünür kıldım.” Gizli hazine, olgunlaşan insanlarda apaçık yaşanır. İnsanlara, muhabbeti nedeniyle, nimetlerini sundu. İlahi Zatın sonuçta görünmesi, evvelde Başlangıç oluşunun gereğidir.” (29 Ankebut, 1)

“Hüviyet, arz ve sema olarak örtündü. Arz ve sema, hüviyeti kabule istidatları, özünü idrak etme bilinci, olmadığından, hakikati zahir etme, ortaya çıkarma şeklinde taşımaktan kaçındı ve korktu. İnsan ise istidadının kuvveti ve taşımaya kudreti sebebiyle emaneti yüklendi. Hakikatin hüviyetini, nefsine yakıştırarak, hatta intihal etti, kendisinin olmadığı halde benimsedi, sahiplendi. Allah’ın hakkını benimseyip intihal ettiği, nefsiyle zahir olduğu, için de zulüm sahibi oldu. Benlik ve bencilliği nedeniyle, hüviyeti bilemediği için çok cahil oldu. Yaradılışındaki nurun zuhurunu, ortaya çıkıp parlayışını, engelledi. O nurun hakkını bilemeyip vermeyen münafık oldu. Yaradılış perdelerinin kesafeti, yoğunluğu, nedeniyle de Hak ile olamayıp gayri ile kaldıkları için şirk sahibi müşrik oldular. Tövbe eden müminler, Hakkı arif olup, bilip, kemali izhar ile ortaya çıkarıp olgunlaşarak emaneti eda eyler, gerçekleştirip sahibine teslim eder.” (33 Ahzab (97). 72, 73)

Aklı başına gelen, kendini bilip insan olmaya başlayan, reşit olan kişi, Hüviyetin, Kişiliğin, Zatın, arz ve sema ile örtünüp gizlenmekte olduğunu idrak etmeye başlar. Kendi ruhunun, ilminin ve beden ile cisminin Başlangıçtan, Haktan, geldiğini anlar. Verilmiş olan ilim ve yeteneklerin tümünün açığa çıkışını sağlar. Kendine emanet edilenlerle her ne olabilecek ise onu olup, kendini gerçekleştirip, gerçek sahibine teslim ederek, Halk zahir olduğunda batın olan Hakkı zahire çıkarır. (1)

Umarım bizden de, emanetlerimizle kendimizi gerçekleştiririz de, Hak görünür!

Necdet Altınay 30032024

(1)   http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/03/ham-piserse-yanar.html

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder