3 Mart 2022 Perşembe

İlahi Hikmet

 

İlahi Hikmet

Hikmet, akılla izi sürülen, gereği yapılıp hak edilen, ‘eşya’ bilgisi nimetidir, verilir; müminin gaibidir. Kaynağı kutsaldır, ilahidir, insana özeldir, verilirse nimet, idrak edilirse akluhikmettir. Ayetlerde tanımlanan fiil ve sıfat tecellilerinin delilleri, aranıp bulunup izlenirse; ilahi emir uygulanırsa ve hikmet için şart olan infak hikmeti verilirse; eşyadan soyunup, ‘say’ ile halis öz akla ulaşılırsa, hikmet verilir. Evrende her şey amaca doğru düzenlenmiştir, sonuca götüren sebepler gerçekleşir. Yaratanını bilen kâmil insana, sıfatların en özeli olan hikmetin verileceği müjdelenir. Allah’ın hikmetinden infak edilmesi için infak hikmetinin verilmesinin cezası, karşılığı, hakkın vücudunun bağışlanmasıdır!

“Konuşabilmeniz, ayetlerimizi okuyup anlayabilmeniz, öğrenip anlatabilmeniz, kitabı ve hikmetini idrak edebilmeniz için kendi cinsinizden bir insanı size resul göndererek sizi andığımız gibi, zikir olunduğunuz gibi veya hatırlandığınız gibi siz de daveti kabul ederek, uyarak, iradenizle itaat ederek, beni zikrediniz. Bana doğru yapacağınız yolculukta, idrakinizin artması ve nimetlerinizin bollanmasıyla, ben de sizi zikredeyim. Bana olan yolculuğunuza muhabbetle devam ediniz ve doğru yolda olduğunuza şükrediniz ki ben de irfanınızı ve muhabbetimi artırayım. Nimetleri alıp da nimetlerin kimden geldiğini bilmemek küfürdür.” (2 Bakara, 151,152)

“Size ef’âl ve sıfat tecellilerinin delilleri zahir olduktan sonra eğer siz,  ilâhi emre teslim makamından düşerseniz, biliniz ki, Allah galiptir. Sizi kahır eder.  Kahretmesi de, hikmet muktezası üzeredir, hikmetinin gereğidir. Çünkü muti olan kimsenin ibret alıp itaatini ziyadeleştirmesi için hikmet-i ilâhiye muhalefet ve münazaa edenlerin, çekiştirenlerin kahrını iktiza eyler, gerektirir. Bu kabil tam olarak teslim olamayan kimseler, ancak, sıfat tecellileri cümlesinden hüviyet sıfatı gölgelerinde Allah’ın ve semavi kuvvetler melekleri suretlerinin tecelli etmesini beklerler. Hâlbuki levhde, levha-i mahfuzda yalnız bunların ihlâk, helak, olunması işi kaza olunmuştur. Bütün işler, ancak Allah’a rücû eder, döner. Bu nedenle, herkes, cezasıyla karşılanır, yani, herkes ve her şey fena ile Allah'a rucû edip döner, Allah’ta fena bulur ve fani olur. Fena bulduktan sonra Allah’ı görmek istemeleri ve görmeleri levhalarında, genlerinde, yazılı değildir.” (2 Bakara, 209, 210)  

            “İnfak, nafaka vermek, ‘benliğini’ vermek, ihlâs ile Allah ile olduğu zaman, dilediğine Hakk’ın sıfatlarıyla sıfatlanması ve Allah'ın hikmetinden infak etmesi için infak hikmetini verir. Ve her kim hikmet verilmişse, tahkik o kimseye çok hayır verilmiştir. Zira hikmet, Allah'ın en hususi sıfatıdır. Hikmetin, eşyanın en şereflisi ve sıfatın en hassı olduğu fikir edilemez, düşünülemez, ancak Allah'ın, hidayet nuruyla nurlandırmasıyla akılları vehim şaibesinden rüsum, resim, şekil ve adetler, nefis hevesleri kabuklarından saf olan, halis öz akıl sahipleri düşünebilir. İmdi, birinci infakın, nafakada ihlâsın cezası, karşılığı, katıyla fazlasının verilmesi; ikinci infakın, Hakkın sıfatıyla sıfatlanarak infakın, cezası sıfat cennetidir; üçüncü infakın, Allah’ın hikmetinden infak etmesi için infak hikmetinin verilmesiyle yapılan infakın, cezası hakkın vücudunun bağışlanmasıdır, aralarında ne derece fark bulunduğu dikkate değer.” (2 Bakara, 269)

“Rabbinin, öğreticinin, eğitimi ve öğretimiyle makul ilimler kitabını, hikmetlerini, batın ve zahir bilgilerini öğrettiği nebiler gönderilmiştir.” (3 Ali İmran,  48) “Âlimdir, ilim sıfatıdır, ilmi başka kimse bilemez, Allah’ta fani olanın kalbi, hakkın vücuduyla mevcut olur. Zira sıfat vücuda tabidir, ilmi de Allah’ın ilmidir.” (4 Nisa, 113) “İsa’ya, Kutsal Ruhu teyit eden ve levha-i mahfuzda sabit olan hakikatler ve bilgiler kitabımı, ahval, koşullar ve ahlak makamlarını, soyunma ve arınmanın ayrıntılarını, Allah’ta sülûk hikmetini, fiiller ve sıfatların tevhidine götüren batın ve zahir ilimlerini öğrettik.” (5 Maide, 110) “Sana hikmeti öğreten ve seni konuşma makamına getiren, «hikmet sahibi Allah ben'im.»”  (27 Neml, 9) “İlmimizle sıfatlanması nedeniyle, Davut’a nazari ve ameli hikmeti verdik.” (38 Sad, 20) “Allah, yüzleşmekten ve muhatap alınmaktan arîdir.” (42 Şura, 51) “Dilemeniz istenmeden, dileyemezsiniz; iradem, iradeniz olur.” (76 İnsan,  30)

 “İnsanlar, ezeldeki fıtratları itibariyle Hak din üzerine ve bir ümmet idiler. Her doğan, fıtrat üzere doğar, her doğan çocuğun bir çocukluk dönemi vardır. Sonra farklı arzular ve nefis sıfatlarının kazanılmasıyla doğası değişir, neşeleri farklılaşır, mekânları ve yaşam koşullarının başkalaşımı nedenleriyle her biri diğerinden ayrılır. Beden ve madde ile perdeli, mahcup olanlar, özel zarar ve menfaat kaygısıyla, ‘sırf diğerinden farklı görüş ve biliş olsun, ayrışma olsun’ diye vahdetten kesrete, birlikten sonsuzluğa, farklılaşırlar. Oysa tekrar Hak din üzerinde ittifaka, kesretten vahdete, sonsuzluktan birliğe, karşıtlıktan muhabbete davet için peygamberler ve kitaplar gönderilmiştir.” (2 Bakara, 213)

‘Allah’ın vücuduyla mevcut, fiilleriyle fail, sıfatlarıyla mevsuf, ilmiyle âlim, hayatıyla hayat sahibiyiz’ deyip fani olduktan ve fena bulduktan sonra, Allah’ın veya semavi meleklerin tecellisini görmek istemek ve görmeyi beklemek; saklı levhada, genlerde, yazılı değildir, böyle bir yazılım yoktur. Bütün var olanlar sonunda Allah'a döndürülür. Tam olarak teslim olup, fena bulup fani olarak dönüş, ilahi emrin ve ilahi hikmetin gereğidir. Hakkın bağışlanmış vücudunda, üflenen ruhun dirilişiyle, bekayı yaşamak, olgunluğu hak eden kâmil insanın hakkıdır. İlk insan Âdeme de nebi olarak verilen, diğer nebilere de verilenler gibi, ‘Tevhit’ ilmidir. Resul ile insanlığın olgunluğu tamamlanmış Hak zahir olmuş, infak hikmeti verilen Resul, hikmete mazhar, göründüğü yer, olmuştur. Hikmete ermek için gerekeni yapmaktan, bir anlamda ‘bal yemek için balı üretmekten’, başka çare yoktur!

Umarım biz de delilleri izleyerek, insanlığın amacına erer, hikmete mazhar olabiliriz!

                                                           Necdet Altınay, 03032022

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder