Sevgili okuyucu kardeşim kitabı okumak veya indirmek istersen lütfen tıkla.
Tanrı’yı İnsan Yaratmış!
Önce bir şey oldu ki isimlendi, ad takıldı, isim verildi. Fiil olmadan ne olduğunu anlatmak için isim verilemez. Ötekine anlatım gerekmese düşüncede kalabilir. Aynı düşünme ve anlama yeteneğine sahip bir kişi daha olmalı ki anlatım olabilsin.
Bir genç, sevdiği ile görkemli bir ortamda dans etmesi
durumunda, her şeyin kendisi için hazırlanmış olduğunu düşünebilir. Her şey
kendince kendisi içindir ama aslında her şey Kral içindir, onun eğlenmesi
içindir. O demeden, istemeden hiçbir şey yapılamaz.
"Tanrıyı insan yaratmıştır" diyenler var. İnsan önce böyle bir kavram
geliştirmiş. Sonra düşüncesini paylaşabilmek için adlandırmış. Zamanla kavram
da isim de yerine oturmuş. Çok sonra biz de bugün nasıl olmuş da bugüne
gelinmiş derken her şeyi bütün çıplaklığı ile ortaya koyarız. Cesur bir şekilde
çok doğru Tanrıyı insan yaratmıştır deriz! İşte tam bir insanlık hali!
Bir başka açıdan bakalım. Önce hiçbir şey yoktu. Aniden bir
patlama oldu. Patlayan nedir, neden patladı, patlamadan önce neydi ki
sorularını geçelim şimdilik. Yer ile gökler ayrıldı. Yer soğudu, su oluştu, en
basitinden hayat başladı, otlar, ağaca, itler atlara dönüştü. Nihayet
kendiliğinden bir memeli çeşidi ayağa kalkıp düşünmeye başladı.
Bu düşünmeye başlamışlıktan biz de düşünmeye başlayalım. "Ben"
bilinmek isteseydi(m), ne yapardı(m). Tam da aynı şekilde, bu sırayla, bu önceliklerle,
ortam hazır olurdu önce. Henüz altını temizleyemeyen yaratığın Tanrıyı
yaratması böylece mümkün olurdu!
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir deriz. Ne de güzel laf
ettik diye üstüne de otururuz. Sıra yaratmaya bile gelse atma tutmaya
bayılırız. Avcılık ilk mesleğimiz ne de olsa. Aklı da biz yarattık ya geriye ne
kalır zaten. Koskoca memelileri yarattıktan sonra küçük bir akıl takmak iş
olmasa gerek. Bu aklı sürdürmesek iyi olacak sanırım. Kral olmalı ki istediği,
sevdiği olsun.
“Ey sevdiğim, sevdiğim için kendime özgü yarattığım, bu gidiş
iyi gidiş değil, dön, rücu et, geri gel, biraz kendini bul ve bil gerisi kolay”
nidasını duyabiliriz bugün bile. Duymak isteyen duyar, Tanrıyı yaratan bunu mu
yapamayacak. İnsan Tanrıyı kendini bildikten önce mi sonra mı yarattı diye
sorulabilir. Çünkü hala kendimizi, insanlığımızı bildiğimiz pek iddia edilemez.
Başladığımız düşünceyi sürdürelim. Zaten her şey bir küçük
düşünceden çıkar. Sonra kuvveden fiile çıkış izler. Hayaller gerçek olur. Belki
de ilim ruhundan idrak nuru, sonra da tasavvurlar, düşünceler, manadan maddeye
geçişler başlayabilir. Her yapay yapılar gibi insan da insanca, insanlıktan
yaratılan yapay bir şeydir. İnsan, insan yapısıdır, ancak, ilk insan Âdem
yaratıldıktan ve ilk öğrendikleri öğretildikten sonra. İnşaat için ilk temel
taşını koymak, mabet inşası için ilk fiilin önemini kavramak, açılımı idrak
için gerekli ve yeterli olabilir. Bir şey için “bir” diyebildikten sonra
diğerlerini saymak kolaydır. İlk fiilin sahibi olan fiillerin de sahibidir. Hangi
sıfatlar altında hangi işlerin yürütüldüğü teferruat olabilir. Hayırlı
yaratışlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder