8 Kasım 2023 Çarşamba

Daim Anda Bir Şende!

 

Daim Anda Bir Şende!

Bilimsel olarak, “Geçmiş ve gelecek aynı anda mevcuttur, ama insan aklı bunu idrak edemez.” Bunu söyleyen Einstein, ayrıca, “Her zerre diğer bir zerreyi algılar, üstelik insan tarafından ‘algılandığını da algılar’ der. Fenafillahta zaman vardır, Bekada yalnızdır Allah!

“İnsanların, insan olduklarını henüz idrak edemedikleri tarihi bir zaman dilimi vardır. Zaman içinde doğadaki diğer canlılardan ayrıldı ve verilmiş yetenekleri sayesinde gelişimini tamamladı. Biz o insanı, deliller ile Hak yoluna yönelttik. İnsani duygular ile donatıp, uygun koşullarda en uygun davranışlarda bulunması için gereken bilgi, beceri ve nimetleri verdik. İnsanlardan bir kısmı, nimetler sayesinde, nimetleri verene kavuşmak isteyip şükretti ve yönelttiğimiz yönde ilerledi. Diğerleri sadece nimetleri aldı ve onları gördü ama nimetleri vereni aramadı, kavuşmak istemedi. Biz hepsini görsel ve akılcı delillerle doğru yola yönelttik. Kimseyi kayırmadık, kimseye ayrımcılık yapmadık, hepsine eşit mesafede kalıp eşit davrandık.” (76 İnsan, 1-3) “İnsanın vücudunda bulunan bedensel ve manevi kuvvetler ile ruhu ve ilmi, büyük kıyamette, Hakkın huzuruna, ezelden ebede kadar sürüp giden süreler boyunca, yükselir ve yücelir. Emrin urucunda buyrulduğu gibi bu kabil makamlarda, miktarı muayyen murat olunmamıştır. Bu Hakka uruca niyetlenme süresince, azap vaki olduğundan, eziyetlere katlanıldığından, sen, sabrı cemil ile sabret.” (70 Mearic, 4) “Zamanda bulunan, zaman ile beraber, zaman içinde, olan hadiselerin kaynağı ve sebebi olarak bilinen dehre kasem ederim. İnsanlar, tagayyür edişi yani farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşmeyi, zamandan bilip, zamanın yaptığını zannedip, olaylar ve koşullarda etkili olduğunu düşünürler. Nitekim «Bizi ancak dehr helak eder» derler. Hal şu ki hakikatte müessir olan yalnız Allah’tır. Nebi, «Dehre sövmeyiniz,  zira dehr ancak Allah'tır» buyurur. Yüce Allah, sıfat ve efal ile dehr mazharında zuhur eyler. Olay ve eylemleri dehr’den bilerek, Hak'tan mahcup, perdeli, olan insan elbette hüsran ve ziyan içindedir.  Çünkü böyle bilerek, dünya hayatını mahcup olarak yaşar ve bakiyi faniye tercih ederek, fıtrat nurunu ve asli hidayetini, istidadı ezelisini, hüsrana, zarar ve ziyana uğratır. Yalnız Allah'a iman eden, ilmen yakin ile iman eden ve dehr hicabından kurtulup, Allah'tan gayri müessir olmadığını bilen, malları olan istidat, yaradılış, nuru ile kemal, olgunlaşma, nurunu kazanır. Zatın tevhidi ile sıfat ve fiillerini de tevhit eder. Çünkü sabit olan Hak ancak budur. Hak üzere ve Hak ile dünyanın tamamına sabredenler hüsranda değildir. Hakk’a vusul, ermek, kolaydır, ama Hak üzere baki kalmak ve Hak'la sabretmek azizdir. Fetvayı kelâm, nevi insan hüsrandadır, ancak ilim ve amelde kâmil ve bunlarla mükemmel olanlar hüsranda değildir. Asr'ın bir anlamı da daraltmadır. O halde, temiz ve saf oluncaya kadar belâ, mücahade ve riyazat ile Allah’ın insanları daraltmasıdır. Posa ile baki beşeriyetle perdeli, maddede kalan, ruha, ilmine yücelemeyen insan, hüsrandadır. Ancak ilim ve amel ile vasıflanan, posa ve tortusu gittikten sonra, baki kalan saflığa, gereken önemi vererek, yakınlıktan ibaret olan Hakk’ın sabitliğini idrak eden ve işbu belâ ve riyazetle sıkılmağa sabredenler, hüsranda değildir. Bu nedenle Nebi, «Belâ, enbiya, evliya ve emsalleri içindir» keza «Belâ, Allah'ın kullarını onunla kendisine sevk ettiği bir kırbacıdır» der. (103 Asr, 1-3) Dehr, Fenada, beşeri insanlarca hissedilir; Bekada yalnız Allah vardır, zaman yoktur!

            “Mahcuplar, “Bizim hissi hayatımızdan başka hayat yoktur, tabii ölüm beden ile olur, bedensel hislerimizin hayatı ile yaşarız, bunlardan başka ölüm ve yaşam yoktur” derler. Sizi dirilten ve öldüren, tekrar ebedi hayat ile ihya edecek olan dehr, zaman değildir, Allah’tır.” (45 Casiye, 24-26) “Hayvani ruh yarıldığında, insani ruh, ruh semasına çıkarak, Kadiri Mutlak’ın emrine bağlılığını görür. İnsani ruh, Hakkın emrine bağlılığına lâyıktır.” (84 İnşikak, 1,2) “Beden arzı, kendisinden çekilip çıkan ruhtan geriye kalanlarla çok değişik bir maddesel hal içinde kalır. Kendisinde bulunan ruhun, kuvvetleri de alıp boşalması sonucunda, tabiatıyla hayat, mizaç, terkip ve şekil gibi eserler ve arazın tümünden de mahrum kalır. Beden arzı da, bu ceset haliyle, Kadiri Mutlak’ın emrine bağlı kalışa lâyıktır.” (84 İnşikak, 3-5) “Ey insan, sen uğraşıların ve nefes alışlarınla, mevt ile Rabbine gitmektesin. Amma sureti insanîyede iken, yemin edenlerden kılınmak suretiyle, nefis kitabını, aklı yemini ile alıcı, nefis kitabında olan aklı Kurani manalarını okuyucu olarak, kitabı sağından verilen kimse olabilirsin. (84.7) Yani fıtratındaki Kuran’ı henüz sağ iken okuyanlardan olabilirsin. “Fıtrat nurunu baki ve hâkim kılanlar, sohbet ve refakatler, arkadaşlıklar ile doyurulmuş olarak, huzurlu, mutlu ve ferah olarak yakin ehline inkılâp edecektir.” (84.9)Zira o kimse, yaşayıp öleceğine, onu ancak dehrin helak edeceğine, inandığından ba's, yeniden diriliş, sebebi ile hayata, Rabbine hiç bir vakit rücû etmeyecek sanıyordu.” (84 İnşikak, 14) Sağlığında, ölmeden önce ölmeye ve insanı, zamanın değil Allah’ın öldürdüğüne inananlar, yeniden dirilişe de inandığından, fıtrat nurunu baki ve hâkim kılarak, seyri süluk ile sohbet ve muhabbetle, huzur içinde yücelirler.

“Ortada, açıkta, görünür, hadis, zahir, zuhura gelmiş olanın anlatmaya çalıştığı hafa; gizli olanı, görünür olmaya çalışanı görmeden, hatta inkâr ederek, surette kalmayınız. Aşikâr olarak görünen ‘arz’; görünmeyen, henüz bilinmeyen, ilimden rızkını alır. Arzın toprak, ateş, hava, su olmak üzere dört temel anasırdan alacakları takdir edilmiştir. Yeryüzü ve gökyüzü veya arz ve sema olarak bilinen oluşumlardan biri olarak, arz, rızkını aldıkça oluşur. Sonra ‘Sema’nın icadı kast edildi. ‘Sonra’ kavramı zamanı içermez, çünkü ‘oluşumda’, yaradılışta, zaman yoktur, yön ve oluşturulanların farklılığına işaret eder. Sema çeşitli yönlerden arzdan farklıdır, örneğin, sema latif, arz kesiftir. Sema manadan, yazılım veya tasarım gibi latif bir cevherden oluşur. Arz ise donanımdır, kesif bir maddeden oluşur. Her ikisi birden, zaman farkı olmaksızın, fiilen mevcut olur.” (41 Fussilet, 9-11)

İnsan, önce beşer ve şaşar haldedir. Aklı sayesinde, tagayyür eder yani farklılaşarak belirginleşip mükemmelleşir. Âlim olur, fıtratının gereğince, maddenin sırrına erer, enerjiyi ve DNA misali ‘Oluşumun’ bilgisine ve Kuran ilmine hâkim olarak , ‘Vasıl’ olup, ‘Arif’ olur.

Umarım, âlim olarak, kendisiyle kendisini görüp, bilip, işitip, vasıl ve arif olabiliriz!

                                                           Necdet Altınay, 11112023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder