27 Ocak 2019 Pazar

Haviye, Cehennemin Dibi!


            Haviye, Cehennemin Dibi!

            Bedenin terkibini, nelerden oluştuğunu, nelerin bir araya gelip ne ve nasıl oluştuğunu bilen, her şey için nasıl bir kudret gerektiğini iyi bilir. Yeniden diriltilen kimse halini ve bedenden tecerrüdünü de, sıyrılıp çıkmayı da, bilir, bedenin terkibini de bilir. Diriltilen birisi, diğer insanlara örnek olsun veya delil kılınsın diye diriltilir. Hikmet, müminin gaip olmuş malıdır. İnsanlar, altın ve gümüş gibi madendirler, bedenle örtünmüş olsalar da aslı ve özü değişmez. Her kişinin istidadının gerektirdiği kadar ilim, hazinelerinde saklıdır, gizlidir. Her kişinin fıtratında, ilmin tümü, mükemmelliğe götürecek şekilde henüz başkalaşmamış halde, mevcuttur. Üzüm taneleri insanı ve onun kısmî idrakini andırır. Süt ise kişinin yaşamını sürdürmesi için gereken beslenmeyi sağlar. Şarap, aşk, ilim, bilgi ve hakikatlere işarettir. İnsan üzüm gibi sıkılır, suyu çıkarılır ve eski yapısından kurtulup yeni bir yapılanmayla şarap, insan hakikatinin idraki, elde edilebilir. Şarabın sarhoşluğu insanı kendinden geçirerek aşka ulaşmasını sağlar, aşk ateşi de ilmin bilgiler ve hakikatler halinde ortaya çıkışını gerçekleştirebilir. İlmin tümünün idraki, incirin kendisine, insanın kısmî idraki ise incirin içindeki taneciklere benzer. Kişinin kendini bilmesiyle yapısının olgunlaşmak üzere başkalaşımı gerçekleşir. Bu ilk yapının çöküşü, harap olması ve göçüşüdür. Yapı taşlarının idraki külli idrake ve ilahi aşka götürür. Bu durum, haviye, göçmeye, göçük oluşumuna ve göçükte ilahi aşk ateşinin yanmasına, asar ateşine, eserler yaratan yanışa ve yeniden diriltilmeye gider.( 2.259)

            Manevi göklerden dünya göğü yani insan aklı seması, farklılaşma ile zenginleştirildi. Kuruntu ve hayal şeytanları tabiat çukurunda cismanî âlem haviyesinde, göçüğünde, azaptadır. (67.5)

            Yedi gaipten (guyubu sebadan) mahcup olmaları nedeniyle; beş duyu, gazap ve şehvet nefsanî kuvvetlerinin hakikati bilinmediği için, bilinmeyen yedi gaip geceyi temsil eder. Vücut, hayat, ilim, irade, semi, işitme, basar, görme, kudret ve kelamdan ibaret sekiz sıfat gündüzü temsil eder. İnsanların, bu yedi gece ve sekiz sıfat (sıfatı semaniye) rüzgârlarıyla zahir ve batınlarına etki edilir, kökleri kurutulur, hatta katledilir. Kendi nefisleriyle ayakta olduklarını ve yaşadıklarını düşünenlerin hayatları olmayan ölüler olduğu görülür. İçi boş hurma kütükleri gibi şeklen kuvvetli fakat hayatları ve manaları yoktur, birer haviyedirler, göçüktürler, hakiki vücutları ve değer verilecek anlamları yoktur. (69.7)

            Kıyametten sonra toplandıklarında, hareketi hissetmemeleri nedeniyle, zamanın nasıl geçtiğini anlayamazlar. Sorulduklarında çok az bir zamanın geçmiş olabileceğini bildirirler. Arzu ve istekleri doğrultusunda, kendi aralarında, sohbet edenler, zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz. Çünkü hareketten gafil olan, zamandan da gafil olur. Araları açık olmayanların, ayrılıkları fani olanların, muhabbetleri baki olur. Arzular farklı, istekler zıt, alışkanlıklar uyumsuz, birbirlerini tanımada çekingen, olursa kişiler, bir diğerini bilmek ihtiyacı duymaz. Bir diğerini tekzip ve inkâr edenler, işin sonunda muhakkak hüsran ve zarara uğrar. Böyle durumda, yaradılıştan gelen nur, batıl olur bilişmeye hidayet bulunmaz. (10.45)

 

            Kötü davranış ve nefsanî rezaletler açısından hafif olan kimse cismanî tabiat cehennemi çukurunun dibine düşmüştür. O kimse helak olmuştur ve helakine sebep olan, şiddetle yakıcı olan, asar ateşidir, eserler oluşturan ateştir, haviyededir. (101.8-10)

            Kıyameti; arif olan, ancak önceden, ilmi, Allah'ın ilmi ile mahıv olan, sonra, zatı Allah'ın zatında fani olan kimsedir, o kimse nasıl bilir, onun ilmi de zatı da yoktur. Kıyameti, ancak yalnız Allah bilir. Hak nurunun, cesetlerde gurubu veya Hak nurunun mağribinden tulûu vaktinden fazla durmamış gibidirler. Yani vahdette fena ile kıyameti görmeleri vaktinde kendilerinin asla vücutları olmadığını, vücutlarının bir tohumdan ibaret olduğunu iyiden iyiye bilirler. İşte «iki adımdır, attığın vakit vasıl oldun» diyenin muradı bu iki âlemdir ki kevenini, varlık iddianı, geçtiğin zaman, vasıl oldun demektir. (80.42-46)

            Evrende süpernova ve yıldızların doğumu ve ölümü bilimsel açıdan iyi bilinir. Haviyedeki ateş, çevredekileri yakar, çevredekiler toplaştığı için ateş oluşmaz. Uzay zamanda atılmış yün ve pamuk gibi yüzen yıldız gaz ve toz bulutu, beklide, çarpışarak çekim oluşturmaz. Kozmolojide yüzmekte olan kalıntıların çarpışmaları sonucu çekim oluşturabileceği düşünülür. Süpernovanın kalıntısından, örneğin, güneşin oluşumu için büyük bir basınç ve sıcaklığın gerektiği aşikârdır. Âlem ile Âdem’in ikiz olduğu söylenir. Seyri sülûkta, kendini bilme idrakiyle oluşan göçükte, aşk ile yanacak, ilahi aşk ateşi, asar ateşidir, eserler yaratır. Bu eserler müessirindir, vücudun mevcutlarıdır.

 

            Umarım biz de içimizde, doğru yolda, yapacağımız yolculukta, kalbimizin en derin noktasına iner, kendi göçüğümüzü idrak eder, asar ateşimizi yakabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder